Türk Diyabet Derneği Başkanı Prof. Dr. Rıfat Emral, son yıllarda diyabet tedavisinde yenilikçi moleküllerin de tedaviye girmesiyle olumlu gelişmelerin olduğunu belirtti ve "Ancak bu teknolojik gelişmelerden tüm hastalarımızın eşit şekilde faydalandığını söylememiz zordur. Ülkemizde özellikle diyabet tedavisinde ve takibinde kolaylık ve etkinlik sağlayan teknolojik ürünlerin çoğu ya geri ödeme kapsamı dışında tutulmuş ya da geri ödemeleri belli şartlara bağlanmıştır" dedi.

Türk Diyabet Derneği, 14 Kasım Dünya Diyabet Günü nedeniyle Ankara'da basın açıklaması yaptı. Açıklamaya Türk Diyabet Derneği Başkanı Prof. Dr. Rıfat Emral, Türk Diyabet Derneği Genel Sekreteri Doç. Dr. Cem Haymana katıldı. Açıklama metnin okuyan Emral, "Ülkemizde yapılan çalışmalar da Covid-19 PCR testi pozitif çıkan ve hastaneye yatırılan diyabetli bireylerde ölüm oranının yüzde 13.6 olduğunu göstermiştir. Bu oran, diyabeti olmayanlara göre Covid-19 nedenli ölüm riskinin diyabetlilerde yüzde 70 daha yüksek olduğunu göstermiştir" dedi.

Açıklama özetle şöyle:

"BU YIL İNSÜLİNİN KEŞFİNİN 100. YILIDIR"

Bu yıl insülinin keşfinin 100. yılıdır. Bu açıdan bu yılki 14 Kasım Dünya Diyabet Günü'nün ayrı bir önemi ve anlamı olduğunu düşünüyoruz. Nitekim yılın başından beri, özellikle diyabetle ilişkili dernekler ve diyabet klinikleri tarafından, ayrıca insülin tedarikçisi ilaç firmaları tarafından çeşitli aktiviteler yapılmakta ve toplumun da diyabetle ilgili farkındalığının artırılması için çaba sarf edilmektedir.

"DÜNYADA 537 MİLYON YETİŞKİN DİYABET HASTASI BULUNMAKTADIR"

Bilindiği gibi diyabet geçen yüzyılın sonlarından itibaren kronik hastalıklar içinde sıklığı en fazla artan hastalıkların başında gelmeye başlamıştır. Yeni yüzyılın başlarında da bu artış trendi devam etmiş ve dünya ciddi bir diyabet pandemisi ile karşılaşmaya başlamıştır. Uluslararası Diyabet Federasyonu verilerine göre dünyada yaklaşık olarak 537 milyon yetişkin diyabet hastası bulunmakta olup bu sayının 2045 yılında 783 milyona ulaşması beklenmektedir. Ülkemiz de diyabetin en hızlı arttığı ülkelerden biridir. Yine Uluslararası Diyabet Federasyonu verilerine göre ülkemizde yetişkinlerde diyabet görülme sıklığı yüzde 14,5 olup yaklaşık olarak her yedi kişiden biri diyabetlidir.

"TÜRKİYE'DE DİYABETLİ HASTA SAYISI 9 MİLYON 20 BİN 900"

Bu orana göre Türkiye'de diyabetli hasta sayısı 9 milyon 20 bin 900 olarak hesaplanmaktadır. Bu rakam Avrupa'da sıklık açısından birinci sırada olduğumuzu göstermektedir. Ülkemizdeki 18 yaş altı çocuk ve erişkinlerin yaklaşık 10 binde 8 kadarında da tip 1 diyabet mevcuttur; dolayısıyla yaklaşık 19 bin tip 1 diyabetli çocuğumuz vardır. Özellikle bozulmuş açlık glikozu ve glikoz tolerans bozukluğu olarak bilinen pre-diyabet, ülkemiz erişkin popülasyonunun yüzde 9,6'sını etkilemektedir. Bu bireylerin tespiti ve erken dönemde yaşam tarzı değişikliğinin bu bireylerde sağlanarak tip 2 diyabet gelişiminin önüne geçilmesi bilhassa önem arz etmektedir.

"ESAS OLAN HASTALIK OLUŞMADAN BUNUN ÖNLENMESİ OLMALIDIR"

Diyabet yaşam boyu süren ve neden olduğu organ hasarları nedeniyle gerek diyabetik olan bireyleri gerekse bu bireylerin ailelerini olumsuz yönde etkileyen ciddi kronik bir hastalıktır. Diyabetin oluşturduğu organ hasarları hem diyabetli bireylerin hayat kalitesini bozmakta hem de yaşam sürelerini kısaltmaktadır. Diyabetin kendisi ve neden olduğu problemlerin tedavisi topluma oldukça büyük bir mali yük oluşturmaktadır. Oysa hastalık ortaya çıkmadan tanınması ve gerekli önlemlerin alınması ile tip 2 diyabet gelişiminin de önlenmesi mümkündür ve esas olan da hastalık oluşmadan bunun önlenmesi olmalıdır.

"TÜRKİYE'DE TOPLAM SAĞLIK HARCAMASINI YÜZDE 23'Ü DİYABET NEDENİ İLE OLMAKTADIR"

Türkiye'de toplam sağlık harcamasının yaklaşık yüzde 23'ü diyabet nedeni ile olmaktadır. Bu harcamanın yüzde 25'i diyabetin tedavisi ile ilgiliyken yüzde 75'i diyabetin komplikasyonları nedeni ile olmaktadır. Bu da diyabetin ne kadar maliyetli bir hastalık olduğunu, diyabet gelişiminin önlenmesi ile bu maliyetten gerek bireylerin gerekse toplumun kurtulmasının mümkün olduğunu göstermektedir.

"TEKNOLOJİK GELİŞMELERDEN TÜM HASTALARIMIZIN EŞİT ŞEKİLDE FAYDALANDIĞINI SÖYLEMEMİZ ZORDUR"

Bütün olumsuzlukların yanında son yıllarda diyabet tedavisinde yenilikçi moleküllerin de tedaviye girmesiyle olumlu gelişmeler de olmaya başlamıştır. Bu yüzyılın başından itibaren tip 2 diyabetikler için kullanılan insülin dışı diyabet ilaçları sayı, etkinlik, güvenilirlik açısından arttığı ve çeşitlendiği bir süreç yaşıyoruz. Hatta daha kolay uygulanabilen ve daha az kan şekeri düşüşüne yol açarak hekimlerin insülin tedavisi başlamalarını ve tedavi sonuçlarını izlemelerini daha kolay hale getiren yeni insülin analoglarının geliştirilmiş olması tedavide işimizi kolaylaştırmıştır. Yine diyabetli bireylerin glikoz takibi için her gün birden çok parmaklarını delmek suretiyle glikoz ölçümü yapmalarını gerektirmeyen, vücuda basit bir yöntemle takılan ve 14 gün boyunca devamlı glikoz ölçümü yapan, saptanan ölçüm sonuçlarını hastanın kendisine ve akıllı telefon uygulamalarıyla hekimine de bildiren devamlı glikoz ölçüm sistemleri ülkemizde de mevcuttur. Ancak bu teknolojik gelişmelerden tüm hastalarımızın eşit şekilde faydalandığını söylememiz zordur. Ülkemizde pek çok tedavi ajanı SGK tarafından geri ödeme sistemi içinde hastalara ücretsiz verilebilirken özellikle diyabet tedavisinde ve takibinde kolaylık ve etkinlik sağlayan teknolojik ürünlerin çoğu ya geri ödeme kapsamı dışında tutulmuş ya da geri ödemeleri belli şartlara bağlanmıştır. Bu da ihtiyacı olan tüm diyabetli hastaların bu yenilikçi tedavi olanaklarından faydalanmalarının önünde bir engel oluşturmaktadır.

"BU YIL İÇİN BELİRLENEN TEMA, 'DİYABET BAKIMINA ERİŞİM'DİR"

14 Kasım Dünya Diyabet Günü, her sene tüm dünyada, diyabet farkındalığını artırmak amacıyla da önemli bir fırsat olmaktadır. Her yıl belirlenen değişik bir tema çerçevesinde etkinlikler düzenlenmektedir. Uluslararası Diyabet Federasyonu tarafından bu yıl için belirlenen tema 'Diyabet Bakımına Erişim'dir. Diyabetli bireylerin ihtiyaçları olan ilaçlara ve teknolojik ekipmanlara ulaşabilmeleri konusunda farkındalık yaratıp çözüm üretilmesini sağlamak temel hedeftir. 

"COVİD-19 NEDENLİ ÖLÜM RİSKİ, DİYABETLİLERDE YÜZDE 70 DAHA YÜKSEK"

Tüm dünyada Covid-19 hastaları içinde ikinci en sık görülen kronik hastalık diyabettir. Maalesef diyabetik bireylerde Covid-19 daha ciddi ve ölümcül seyretmektedir. Ülkemizde yapılan çalışmalar da Covid-19 PCR testi pozitif çıkan ve hastaneye yatırılan diyabetli bireylerde ölüm oranının yüzde 13.6 olduğunu göstermiştir. Bu oran, diyabeti olmayanlara göre Covid-19 nedenli ölüm riskinin diyabetlilerde yüzde 70 daha yüksek olduğunu göstermiştir. Benzer şekilde diyabetli bireylerde yoğun bakım gereksinimi ve mekanik ventilasyon ihtiyacı da diyabetli olmayanlara kıyasla belirgin olarak daha yüksek tespit edilmiştir. Bu dönemde diyabeti olan kişilerin mevcut tedavilerini sürdürmeleri, şeker ölçümlerini sıklaştırmaları, yeterli su tüketimine dikkat etmeleri, diyet ve egzersiz önerilerine sıkı sıkıya uymaları, hekimleriyle irtibatlarını kesmemeleri büyük önem arz etmektedir. Elbette ki aşılanma da diyabetli bireylerin korunması açısından elzemdir. Bu nedenle bir kez daha diyabetli bireyleri Covid-19'a karşı aşılanmamışlarsa; aşı olmaya, eksik aşılanmışlarsa tam aşılı hale gelmeye, tam aşılı olanları da önerilen sürelerde rapel dediğimiz hatırlatma dozunda aşıları yaptırmaya davet ediyoruz."

Kaynak: anka