CHP Sözcüsü Faik Öztrak, “Adı Cumhur İttifakı olan ağacın her yerini, kurtlar sarmış. Bu ittifak kavgalı ev olmuş. Ev halkı birbirine racon kesiyor. Yetmiyor şantaj yapıyor. Herkes herkesin dosyasını tutmuş. Ülkeyi ciğer gibi mafya-siyaset-ticaret ekseninde yıllarca yemişler. Şimdi de düştükleri çukurda, birbirlerini yiyorlar. Kavgalı evin ahalisi, birbirlerine bağırıp çağırmaktan milletin sesini duymuyor. Milletimiz derdine derman bekliyor, bunlar kavga ediyor” dedi. Meclis Başkanı Mustafa Şentop’un, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya “10 bin dolar alan siyasetçi” iddiasını sorması için Öztrak, “Cevap alamadığı görülüyor. Anlaşılan bu atama bakan, kendisini TBMM’den üstün görüyor” diye konuştu.

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantısı sonrası basın toplantısı düzenledi.

MYK toplantısında; ekonomi, COVİD-19 salgınına karşı yürütülen çalışmalar, Marmara Denizi’ndeki müsilaj sorunu ele alındı ve Aile Destekleri Sigortası ile ilgili sunum yapıldı.

CHP Sözcüsü Faik Öztrak’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

“MÜSİLAJ KÂBUSU BÜYÜYOR: Marmara Denizi’nde müsilaj kâbusu büyüyor. Deniz salyası tüm Marmara’yı, hatta Kuzey Ege’yi etkiliyor. Bu, sadece denizin üzerini örten bir pislik değil aynı zamanda denizin altını da öldüren, çölleştiren bir bela. Bize ait tek denizimiz, Marmara Denizi can çekişiyor. Bugünlere, elbette bir günde gelmedik. Ama bugün bu konuda en son konuşacak olanlar, ülkeyi 19 yıldır yöneten, İstanbul’u 25 yıl yöneten, sonunda da ‘İstanbul’a ihanet ettik’ diyen mevcut kadrolardır. Şehit kanlarıyla sulanan vatan topraklarını, talan edilecek kupon arazi olarak gören saray zihniyetidir. 19 yılda; oksijen yuvası Kazdağları siyanürle, zümrüt yeşili Cerattepe dinamitle, güzelim İkizdere iş makineleriyle, dünyanın göz bebeği Salda Gölü betonla tanıştı. Rant müptelası bu gözü dönmüş kadrolar, şimdi de Talan İstanbul Projesi ile tüm Marmara’ya, tüm Trakya’ya, yeni bir ihanet hançeri saplamaya hazırlanıyorlar. Marmara Denizi, bu ihanetlere isyan ediyor. Yılların hatalarını ‘alın, yüzleşin’ diyerek, suyun yüzüne vuruyor. Bizim iktidarımızda, tabiatın idam fermanı olan kötü işlere izin vermeyeceğiz. ‘Talan İstanbul’ Projesi’ne, bu suça ortak olanlara tek bir kuruş kaptırmayacağız.

ÜLKEYİ CİĞER GİBİ YEMİŞLER: Tek kişinin iki dudağına bağlı bu düzende, denge-denetim kalmadı. Koskoca ülke vesayet rejiminin pisliği, kiri ve pası içinde nefes alamaz hale geldi. Fransız yazar ve düşünür Voltaire’in dediği gibi, ‘sıradan hırsız paranızı, siyasi hırsız ise geleceğinizi, hayallerinizi, gülümsemenizi çalar.’ Tek kişilik vesayet rejimi, milletimizin geleceğini, umutlarını, gülümsemesini çaldı. Atalar, ‘ağacın kurdu içinde olur’ demiş. Adı Cumhur İttifakı olan ağacın her yerini, kurtlar sarmış. Bu ittifak, kavgalı ev olmuş. Ev halkı birbirine racon kesiyor. Yetmiyor şantaj yapıyor. Herkes herkesin dosyasını tutmuş. Cumhur İttifakı, cürüm ve cüruf ittifakı olmuş. Ev halkından bir organize suç örgütü elebaşı, ‘biz bir aileyiz, her suçta beraberiz’ diyor. Eskiler foseptik çukuru dolunca, direğine bir ciğer asarmış. Kurtçuklar da bu ciğeri yer, çoğalırmış. Ciğer bitince kurtçuklar aşağı düşer, Buradaki pislikleri yemeye başlarlarmış. Pislik bitince de kurtçuklar birbirini yermiş. Teşbihte hata olmaz. Bugün ülkemizdeki durum, tam da budur. Ülkeyi ciğer gibi, mafya-siyaset-ticaret ekseninde yıllarca yemişler. Şimdi de düştükleri çukurda, birbirlerini yiyorlar. Sarayın kibirlisi ‘sin külahın görünmesin’ diye talimat vermiş ama ne fayda. İp elden kaçmış, partisinin içi kazan gibi, fokur fokur kaynıyor. Kavgalı evin ahalisi, birbirlerine bağırıp çağırmaktan milletin sesini duymuyor. Milletimiz derdine derman bekliyor, bunlar kavga ediyor.

ERDOĞAN ÇAĞIRIP SORSUN KAHVELERİN PARASI ÖDENMİŞ Mİ?: Suç örgütü elebaşı, AK Parti için mitingler düzenlemekle kalmamış. AK Parti’nin seçimlerde dağıttığı, milyonlarca poşet kahveyi de o vermiş. Kahve parasını da tahsil edememiş. Anlaşılan bunlar birbirlerini de tokatlıyorlar. Atalarımız, ‘bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı var’ demiş. Milyonlarca liralık kahvenin acaba ne kadar hatırı oldu? Erdoğan, partisinin Mali ve İdari İşler Başkanı’nı bir çağırsın, sorsun bakalım. Bu kahvelerin parası ödenmiş mi, ödenmemiş mi? Bu kahvelerin faturası Anayasa Mahkemesi’ne ibraz edilmiş mi? Ödenmediyse, Siyasi Partiler Kanunu’na göre bu milyonlarca liralık kahve, nasıl kayda alınmış? Bu millete utanmadan sıkılmadan haram kahve içirenlerden bunun hesabı mutlaka sorulmalıdır.

PARTİSİNİN DİSİPLİN KURULU’NU ÇALIŞTIRACAK MI: Yine AK Parti’nin son kongresinde, MKYK’ya seçilen bir siyasetçiye, milletvekili seçimlerinde çanta çanta para verildiği iddiası var. Atanmış İçişleri Bakanı da benzer bir iddiayı gündeme getirmişti. Bunu ciddiye almak gerekir. Ancak suç örgütü elebaşı para dolu çantaları, 10 bin dolar maaşları, tek bir AK Partili siyasetçiye vermemiş. 10 bin dolar maaşa bağlanan siyasetçi de hala belli değil. Erdoğan İçişleri Bakanı’nı çağırıp bu konuda bilgi aldı mı? Partisinde para çantası alma iddialarına muhatap siyasetçiden savunma istedi mi? Genel Başkan olarak Erdoğan partisinin Disiplin Kurulu’nu çalıştıracak mı? Çalıştırmayacak mı?

ATAMA BAKAN, KENDİNİ TBMM’DEN ÜSTÜN GÖRÜYOR: Kavgalı evin bir başka ferdi. Sezgin Baran Korkmaz. AK Parti döneminin türedi zenginlerinden. Geçmişi gölgeli bir isim. Kara para aklama ile suçlanıyor. Yurtdışına kaçtı. Kaçmadan önce İçişleri Bakanıyla görüştüğü iddiası var. Nasıl kaçtığı hala muamma… Yurtdışına çıkış talimatının, İçişleri Bakanı tarafından verildiği iddia ediliyor. TBMM Başkanı, 10 bin dolar alan siyasetçiyi açıklamasını isteyen bir yazıyı, İçişleri Bakanı’na yazdığını açıkladı. Ama cevap alamadığı görülüyor. Anlaşılan bu atama bakan, kendisini TBMM’den üstün görüyor. Hem 10 bin dolar maaş meselesi hem de Sezgin Baran Korkmaz konusu çok ciddidir. Bu bakan hakkındaki iddialara TBMM vaziyet etmelidir. Derhal bir araştırma komisyonu kurulmalıdır. Bu korkunç iddialar kendisine sorulmalı. Gerekiyorsa konu, soruşturma sürecine ve Yüce Divan’a taşınmalıdır. Meclis Başkanı, parti gruplarını ikna ederek Meclis’in bu rezalete el koymasını sağlamalıdır. Hem mektubuna cevap almalı hem de Meclis’in Anayasal görevini yerine getirip bu skandalın hesabını sormasını sağlamalıdır. Meclis Başkanı bunları yapamıyorsa, milletin ve onun seçtiği TBMM’nin hakkını, hukukunu koruyamıyorsa o koltukta bir dakika bile oturmamalıdır. İstifa etmelidir.

AMERİKA BAŞKANIYLA TATLI BAŞLANGIÇ YAPABİLMEK İÇİN SAĞLIĞI TEHLİKEYE ATIYOR: İki yıl önce, şeker fabrikaları özelleştirilirken, tepkileri hafifletmek için nişasta bazlı şeker kotalarını düşürdüler. Şeker fabrikaları elden çıktı. Değerli arsaları satıldı. Anlaşılan, 14 Haziran’da Biden görüşmesine, eli boş gitmemek için, nişasta bazlı şeker kotasını yeniden yüzde yüz artırdılar. Bundan en çok kim yararlanacak? Amerikan Cargill firması. Amerikan Başkanı ile tatlı bir başlangıç yapabilmek için milletin çoluğunun, çocuğunun sağlığı tehlikeye atılıyor.

BU KADAR ÇİFTÇİMİZ CANIYLA İHTARNAME ÇEKERKEN ZİRAAT BANKASI SESSİZ KALAMAZ: Kendi çiftçimize vurulan darbe de cabası. Allah aşkına! Bir yönetim kendi çiftçisine bu kadar mı düşman olur? Çiftçinin sırtına vurulan hançer bir değil, on değil. Çiftçinin bankası Ziraat Bankası, basının amiral gemisinin de içinde olduğu bir medya grubu, havuza katılsın, Saray’a ram olsun diye; 2018’de 675 milyon dolar kredi verdi. Bankanın o dönemki Genel Müdürü ‘vardı, verdik’ diye meydan okudu. Ama dün ortaya atılan iddiaya göre; grup, aldığı kredinin ne ana para ne de faiz borcunu ödemiş. Ziraat Bankası; havuz medyası genişlesin diye 675 milyon doları, Turkcell, Varlık Fonu’na kalsın diye; 1,6 milyar doları dağıtırken, bu ülkede çiftçiler yokluktan canına kıyıyor. Nevşehir’de bir patates üreticisi, Ziraat Bankası’na gidiyor, borcunu yapılandırmak istiyor. Talebi kabul edilmeyince kendini ateşe veriyor. Muğla Milas’ta çiftçi Fahrettin Aktaş, ‘traktörümü satın, borcumu ödeyin, bu onursuzlukla yaşayamam’ diye arkasında not bırakıp hayata veda ediyor. İzmir Torbalı’da çiftçi Basri Yıldırım, tarlasını satmasına rağmen borçlarını kapatamıyor, üç evladını arkasında bırakıp intihar ediyor. Ziraat Bankası artık daha fazla sessiz kalamaz. Bu kadar çiftçimiz canıyla ihtarname çekerken, Doğan Medya’yı yandaş satın alsın diye verilen kredinin encamı, ticari sır bahanesiyle örtülemez. Bugüne kadar bu kredinin ne kadarı ödendi? Ödemelerde bir gecikme var mı? Banka yönetimi, Ziraat Bankası’nın saygınlığını korumak için bunları halka açıklamalıdır.

SANDIKTAN KAÇMA ERDOĞAN: Biz insanlarımızı birleştirmeye geliyoruz. Biz bu ülkenin tertemiz insanlarıyla, yepyeni bir geleceği inşa etmek için geliyoruz. Biz hazırız, vakit tamam. Seçim zamanıdır bu zaman. Milletten korkma sandıktan kaçma Erdoğan.”

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in, “Biz tek aday girelim, HDP ayrı aday çıkarsın” önerisinin sorulması üzerine Faik Öztrak, “Millet İttifakı genel başkanlarının dile getirdiği her görüş bizim için değerlidir” yanıtı verdi.

Dünya Sağlık Örgütü’nün, COVİD aşılarının dağılımındaki adaletsizliğe dikkat çekmesinin ardından aşının adil dağılımı konusundaki tartışmalar hakkındaki soruya ise Öztrak, şu yanıtı verdi:

“CHP olarak bu konunun gerçekten önemli olduğunu düşünüyoruz. Küresel bir bağışıklık sağlanmadan ülkelerin ‘koronavirüsten kurtulduk’ demeleri mümkün değil. Bunu en önce gören ve inisiyatif alan parti CHP’dir. Sayın Genel Başkanımız, daha salgının başında ‘salgının eşitsizlikten beslendiğini’ ifade etmişti, bir halk sağlığı politikasına duyulan ihtiyacın da altını çizmişti.

Sayın Genel Başkanımız, bu çerçevede DSÖ ve BM’ye birer mektup yazmıştı. 11 Mart’ın salgın hastalıklarla mücadele günü ilan edilmesini istemiş, virüsün sınır tanımadığını belirtmiş, bu mücadeleyi ancak tüm dünya hep birlikte verirsek başarıya ulaşacağımızı ifade etmişti. 96 sol ve sosyalist partinin liderine mektup yazarak, aşı ve tedaviye erişimin kamu malı olarak kabul edilmesini önermişti. Aşının insanlık yararına kullanılmasını güvence altına alacak anlaşma ihtiyacını her fırsatta dile getirmiştir.”

 

Kaynak: anka