TAMER ARDA ERŞİN

Yeni eğitim ve öğretim yılı başladı, ancak özel sektör öğretmenleri bu durum için "sömürü koşullarındaki çalışmanın zili çaldı" yorumunu yaptı. Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası Yürütme Kurulu üyesi Duygu Yılmaz okullarda pandemi önlemlerinin alınmadığını “Bunu kendi okullarında çözememiş bir bakanlıktan bahsediyoruz. Burada daha başka dönüyor, sermaye odaklı, ticari kaygıyla dönüyor işler” diye anlattı. Yürütme Kurulu Üyesi Ozan Fındık özel okul işletmelerini eleştirirken, "Yani bu insanlar (patron) aynı inşaat firması nasıl işlerse öyle işletmeye çalışıyorlar öğretmeni. Öğretmenin sözü ve değeri onların gözünde yok” diye konuştu.

Covid-19 pandemisi nedeniyle 1,5 yıllık aranın ardından tam zamanlı yüz yüze eğitim yeniden başladı ancak özel sektörde çalışanlar için değişen bir şey olmadı. Özel sektörde çalışan öğretmenlere göre; “saatlerce güvencesiz çalışma, ücretini alamama, koronavirüse karşı alınmayan önlemler, kayıt dışı çalışma, gece çevrimiçi dersleri, asgari ücret düzeyindeki ücretler” kalıcı sorunlarıydı ve bunlar pandemi döneminde de devam etti. Hatta şimdi hayatları risk altında çünkü çoğu eğitim kurumunda koronavirüse karşı önlem ve denetleme yok.

Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası (Öğretmen Sendikası) Yürütme Kurulu üyesi Duygu Yılmaz özel okullarda pandemi önlemlerinin alınmadığını belirtti. Yılmaz, “Bunu kendi okullarında çözememiş bir bakanlıktan bahsediyoruz, etüt merkezi diyoruz. Burada daha başka dönüyor, sermaye odaklı, ticari kaygıyla dönüyor işler” diye konuştu. Sendika Yürütme Kurulu Üyesi Ozan Fındık yaşadıkları sıkıntılar için, patronların kar hırsını ve öğretmene bakışını “Yani bu insanlar aynı inşaat firması nasıl işlerse öyle işletmeye çalıştırıyorlar öğretmeni. Öğretmenin sözü ve değeri onların gözünde yok” dedi.

Türkiye’nin dört bir yanında ortak soruları üzerine sosyal medyadan örgütlenen öğretmenler Öğretmen Sendikası’nı kurdu. Sendikanın Yürütme Kurulu üyeleri edebiyat öğretmeni Duygu Yılmaz ve sınıf öğretmeni Ozan Fındık ile hem sendikalarını hem de çalışma koşullarını konuştuk. Yılmaz ve Fındık’ın ANKA Haber Ajansı'nın sorularına verdiği yanıtlar şöyle:

"İNANILMAZ YIPRATICI"

- Özel sektör öğretmenlerinin çalışma koşulları nasıldı, sendikaya neden ihtiyaç duydular?

DUYGU YILMAZ: Sıkıntılarımız çok büyük. Toplumun her kesimi tarafından bilinen, ancak kimsenin duymak istemediği sorunlar yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz. En büyük sıkıntımız güvencesiz çalışma; 'mevsimlik işçi gibi' çalışmak bir süre sonra inanılmaz yıpratıcı. Öğretmenler arasında özgüven kaybına yol açıyor. Sürekli her yılın sonunda kendimizi iş arar durumda bulmak çok can sıkıcı.

Mobbing sık karşılaştığımız sorunlardan birisi. Güvencesiz çalışmak derken sadece belirli süreli sözleşme ile değil, aynı anda sigortasız çalışmak. Sabah 7’de başlayıp, akşam 8’lere, 9’lara hatta kurslarda, etüt merkezlerinde nöbet sistemiyle birlikte 10’lara, 11’lere çıkıyor. Sonuçta masa başında bir iş yapmıyorsunuz. Öğretmenin çalışma süreleri dünya standartlarında bellidir.

Sendika ile alanda hem fiili olarak hem de hukuki olarak öğretmenlerin var olduğunu herkese göstermek ve hak arama mücadelesinde pasif değil, aktif olduklarını ortaya koymayı hedefliyoruz. Güvenceli iş, maaş standardı, en az kamuda çalışan öğretmenler kadar özlük, sosyal, ekonomik haklara sahip olmak istiyoruz.

OZAN FINDIK: Sendikanın kuruluş sürecinde birçok insan birbirini görmeden bir sendika kurdu. Yani bizler birbirimizi günlük hayatımızda tanıyan insanlar değildik. Çoğu arkadaşımız sosyal medyada tanıştı. Aslında hepimiz sorunlar yaşıyoruz ve bir çıkış yolu arıyorduk. Biz bir şeyin kurucusundan öte mağduruyduk. Mağdurlar olarak birbirimizi bulduk.

"SINIRSIZ MESAİ SİSTEMİNE GEÇTİK"

- Pandemi döneminde sizin için önlemler alındı mı, bugünkü önlemler nasıl?

DUYGU YILMAZ: Pandemi süreci bizim için çalışma koşullarının korkunç hal aldığı bir dönem oldu. Zaten sömürü hat safhada, pik yaptı. Çalışma koşullarımız aslında hiç değişmedi, daha da kötü oldu. Sınırsız mesai sistemine geçtik.

Özel öğretim kurumları veli ve öğrenci kaybetmemek, bir şekilde ondan parayı talep edebilmek adına sınırsız ders... Orada bedava çalışan bir öğretmen var. Seni SGK’dan da çıkarıyor. Sabahtan başlıyorsun, ben akşama kadar ders yaptığımı bilirim. Pandemi dönemi, kurum kapalı, herkesin çıkışı verilmiş. Kısa çalışma ödeneği alıyorsun. Biz normal şartlarda çalıştığımız sürenin iki katı çalışıyoruz ama sadece kısa çalışma ödeneği alıyoruz. Bunu aslında hiç kimse görmek istemedi. Pandemi sürecinde birçok sektör mağdur oldu ama biz de özel sektörde çalışan öğretmenler olarak en az onlar kadar mağdur olmuşuzdur.

"ÖNLEM FİLAN YOK SINIFLAR BALIK İSTİFİ"

Pandemide açılıp kapanma dönemlerinde ne öncesinde ne sonrasında hatta şu anda bile önlem filan yok. Sınıflar balık istifi. Özellikle etütlerde ve kurs merkezlerinde. Hiçbir şekilde ben denetime denk gelmedim, denetim de duymadım. Zaten bu tarz şeyler artık haberli yapıldığı için kurumlarda ‘Biz denetime geliyoruz’ gibi yürüyor bu ilişkiler. Sosyal mesafeyi koruyun, maske takın, el hijyenine dikkat edin… Normal şartta da çok temizliğe dikkat edilmez bu tarz yerlerde, birçok insanın ortak kullanım alanıdır, pandemi sürecinde hiçbir şekilde denetim, hijyen kurallarına dikkat etmek. Öğretmen açısından değil zaten kurum öğrenciyi korumak adına velilere göstermelik şeyler yapmaya devam edildi. Genel anlamda hiçbir önlem yok.

"POZİTİF OLUP DERSE DEVAM EDEN ÖĞRENCİLER VAR"

Pozitif olup derslere devam eden öğrenciler, çok net yaşadığım şeyler. Ya da ailesi pozitif, çocuk karantinada olması gerekiyor. Bu bile artı yük öğretmene. ‘Çocuk karantinada, hocam sen dersten çıktın, akşam eve gideceksin, 10’da online ders yap. Çünkü çocuk karantinada o benim müşterim, ben onu kaybedemem’. Öğretmen ek mesai alacak mı? Tabii ki hayır.

Aslında hep dayandırılan nokta öğretmene vicdan yaptırma. ‘Sen öğretmensin, her koşulda para alamasan da eğitim neferisin’. Öğretmenlere yıllardır empoze edilen bu. Vicdanı ile cüzdanı arasında sıkışmış bir nesil yaratıldı. Bir öğrencinin karantinada olması bizim için olumsuz bir durum. İki yönden; bir sağlığı açısından karantinada olmasını istemeyiz, ikincisi akşam eve iş getirmek ve o çocukla ders yapmak demek.

"DENETİMLER GÖSTERMELİK"

OZAN FINDIK: Bir örnek vereyim sokağa çıkma yasağı döneminde bir öğretmen ile konuşuyorum, diyor ki ‘Ben işe gidiyorum’. Sokağa çıkma yasağı var ama kurs merkezi öğrenci ve öğretmeni çağırmış. Pandemi sürecindeki yasakta bir öğretmen derse gidiyor. Denetimler oldu elbette ama denetimler göstermelik oldu, ‘Geliyoruz biz hazırlanın’ şeklinde oldu.

Kalabalık sınıflarda, ortamlarda öğrenciler bir araya getirildi. Pandemi sürecinde öğretmenlerin büyük hak gaspları oldu. En basitinden haftanın iki günü öğrenci getirilmesi kararı çıktı. O öğrencileri 4-5-6 gün getiren oldu. O karara uyan az sayıda okul oldu. Ona uyup, iki gün getirenler ise öğretmenleri okula çağırdılar. ‘Online eğitimi okulda yapın’ dediler. Okulda öğrenci yok.

“ÜCRETSİZ İZİNDE DERSLERE ÇAĞIRILDILAR”

Bu sırada kısa çalışma ödeneğin yatıyor, okula gitmiyormuş gibi görünüyorsun, sigortan düşük gösteriliyor, devlet maaşın bir kısmını veriyor, ama sen işyerine gidip online eğitim yapıyorsun. Hatta kısa çalışma ödeneğinden gösterilip, okula gidip 5 gün eğitim yapanlar oldu. Ücretsiz izne çıkarılanlar oldu. Belki şunu düşünebiliriz, patron bunu karşılayamayacak durumda diyebiliriz, ama ücretsiz izne çıkarılan arkadaşlar derslere de çağırıldılar. Patronlar kısa çalışma ödeneğiyle maaşın bir kısmını verip, devlete yıkarken derslerden, velilerden aldıkları ücretlerden hiç kısmadılar. Tam tersine öğretmenden aldıkları ücreti kıstılar. Müthiş bir kârâ geçtiler.

DUYGU YILMAZ: Bir de sigortasız çalışan öğretmen arkadaşlarımız var ve hiçbir hak talep edemediler. Kısa çalışma ödeneğinden yararlanamadılar, ders yaptılar, ama hiçbir şekilde karşılığını alamadılar. Kurum çalıştırıyor, sigortasını yapmıyor, pandemi geliyor, ‘Evine gideceksin, online ders yapacaksın’ diyor. Aslında yok bu öğretmen. Hukuki olarak hak aramaya çalışma hiçbir şekilde ispat edemiyor. Var ama yok aslında.

"ÖNLEMLERLE KİMSENİN İLGİLENDİĞİNİ DÜŞÜNMÜYORUM"

- Yeni eğitim ve öğretim yılının ilk gününe ilişkin gözlemlerini neydi?

OZAN FINDIK: Aynı pandemi sürecinde yaşadığımız gibi birçok iş, birçok kurumda göstermelik. Belki bir elin parmağını geçmeyecek kadar kurum bu işi biraz daha ciddiye alıyor. Ama bunların dışında kurumlarda değişen hiçbir şey yok. Önlemler çok sınırlı, sadece belki maskeye dikkat ediliyor. Ama ne öğrencinin oturma düzeni ne öğretmenin derse girdiğinde maske takıp takmaması. Bunlarla kimsenin ilgilendiğini düşünmüyorum.

“KÂR DEĞİL AMA ZARARINA ORTAĞIZ”

DUYGU YILMAZ: Pandeminin başında ne yaşandıysa aynı şekilde 3 aşağı, 5 yukarı aynısı yaşanmaya devam ediyor. Ben aynı zamanda veliyim de kızımı okuldan almaya gittiğimde gerçekten manzara çok korkunçtu. Sosyal mesafe filan zaten yok. Derslik sayıları yetersiz. Bakanlık bunu kamu okullarında çözebilmiş değil. Bunu kendi okullarında çözememiş bir bakanlıktan bahsediyoruz, etüt merkezi diyoruz. Burada daha başka dönüyor, sermaye odaklı, ticari kaygıyla dönüyor işler. Öğretmen düşünülecekler listesinde en son sırada bile değil. Önce patronun refahı, işlerinin küçülmemesi. Para akışının ona sağlanması gerekiyor. Her zaman böyledir, özel sektör öğretmenleri olarak patronun kârına ortak değilizdir, ama zararına her zaman ortağızdır. Ama biz kâra da ortak değiliz, zarara da asla ortak olmayacağız.

"ÜÇ AYRI KANUNA BAĞLIYIZ, BAKANLIĞIN BİLMEDİĞİNİ DÜŞÜNMEK GÜLÜNÇ OLUR"

- Sizin çalışma koşullarınıza ilişkin Milli Eğitim Bakanlığı ve siyasi partilerden bir temas oldu mu?

DUYGU YILMAZ: Bizim çalışma koşullarımızı bakanlığın bilmediğini zaten düşünmek gülünç olur. Biz 3 farklı kanuna bağlı çalışıyoruz. Cezai işlemler kısmında 657’ye bağlıyız, çalışma koşulları bakamından İş Kanunu ve Özel Öğretim Kanunu’na bağlıyız. Bizim gibi aynı andan 3 iş koluna bağlı çalışan başka meslek yoktur.

Benim öğrencilerim biliyor artık bizim yaşadığımız sıkıntıları. Öğrenciler, sokaktaki çocuklar farkında. Bir eğitim politikamız yok, eğitim fakültelerinde ‘şu kadar öğrenci alayım’ diye bir planlama yok.

“İNŞAAT FİRMASI GİBİ”

- Özel sektörde öğretmen olmak ne demek?

OZAN FINDIK: Kendini çok güvencesiz hissetmek, insanın kendini çok yalnız hissetmesi. Bugün öğretmenler maaş aldıkları, sigortasının 12 ay üzerinden yattığı yerde ‘Oh be’ diyorlar. Yani asgari ücreti biraz geçtiğinde maaş ‘İyi ya’ filan diyoruz. Geldiğimiz nokta bu özel sektörde. Çünkü asgari ücretin altında maaşlar var. Çok yakın zamanda Cumhurbaşkanının açıklaması oldu, ‘En iyi iyileştirmeyi biz yaptık’ dedi. Ama bir yerde bir şey var, gerçeğe oturmuyor. Maaşını alamayan birçok öğretmen var, sigortası yapılmayan öğretmen var, yapılsa da asgari ücret üzerinden yapılanlar var. Ne yazık ki bu insanların sesi duyulmuyor. Bu arkadaşlarımız bir yere şikayet ettiklerinde ilgilenilmiyor, yıllarca süren mahkemelerle devam ediyorlar. O mahkeme için de para gerekiyor. Mobbingler bitmek bilmez durumda. Eğitimci olmayan insanlar tarafından yönetilen eğitim sektörü var. Yani bu insanlar aynı inşaat firması nasıl işlerse öyle işletmeye çalışıyorlar öğretmeni. Öğretmenin sözü ve değeri onların gözünde yok.

DUYGU YILMAZ: En yoğun yaşadığımız duygu değersizlik hissidir. Birçok arkadaşımız değersizlik hissine bağlı olarak özgüven sorunu yaşıyor.”

 

Kaynak: anka