OHAL Komisyonu’nun işe iade başvurularına ret kararı verdiği Barış İçin Akademisyenler Bildirisi imzacıları için düzenlenen toplantıda, İnsan Hakları Derneği Başkanı Öztürk Türkdoğan, iktidar değişmeden akademisyenlerin görevlerine dönmesinin mümkün görünmediğini söyledi. Akademisyen Aysun Gezen ise “Bu ülke AKP’den kurtulmadan bizlerin üniversiteye dönmesi mümkün görünmüyor” diye konuştu.

Barış İçin Akademisyenler Bildirisi’ne  (BAK) imza atan ve imzacıları destekleyen2 bin 212 akademisyen 15 Temmuz darbe girişiminin ardından getirilen OHAL döneminde KHK ile ihraç edildi. Akademisyenler görevlerine geri dönebilmek için OHAL Komisyonu’na başvurdu. Bu süreçte Anayasa Mahkemesi (AYM), 26 Temmuz 2019’da BAK imzacısı akademisyenlerin yaptığı bireysel başvuruda “ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine” karar verdi.

OHAL Komisyonu ise BAK imzacısı akademisyenlerin işe iade talebiyle yaptığı başvurulara 28 Ekim 2021 tarihinden itibaren ret kararı vermeye başladı. Komisyonun verdiği bu ret kararlarına karşı KESK ve Türk Tabipleri Birliği (TTB), Mülkiyeliler Birliği’nde ortak basın açıklaması düzenledi. Açıklamada konuşan KESK Eş Genel Başkanı Şükran Kaplan Yeşil, AYM kararını anımsatarak, şunları söyledi:

“AYM kararları tüm devlet organları gibi OHAL Komisyonu’nu da bağlar. Buna rağmen, OHAL Komisyonu’nun kararlarında Anayasa Mahkemesi’nin Füsun Üstel kararının adını bile anmaması anayasal düzenin hiçe sayılması anlamına geldiği gibi Türk Ceza Kanunu anlamında da suç oluşturabilecek nitelikte kasıtlı bir eyleme vücut vermektedir. Anayasa Mahkemesi’nin kararı ihraçların ILO'nun temel 87, 98 ve 111 Nolu sözleşmelerine aykırılığı da bir kez daha ortaya koymaktadır… Ancak, içinde bulunduğumuz bu dönemin koşulları 12 Eylül faşizmini aratır duruma gelmiştir. OHAL Komisyonu'nun kararlarını takiben idari yargı, İstinaf, Danıştay, AYM ve belki de AİHM süreçlerinin tüketilmesinin gerekmesi, bu mağduriyetlerin onlarca yıl sürebileceğini göstermektedir.”

“KOMİSYON ADALETİ GECİKTİRMEDEN BAŞKA BİR İŞE YARAMADI”

“OHAL Komisyonu'nun nasıl çalıştığını, hangi keyfiyetle kararlar verdiğini sorguluyoruz. Bu Komisyon adaleti geciktirmeden ve akademilerde hükümete aykırı düşünen bilim insanlarının mağduriyetini artırmaktan başka bir şeye yaramamıştır.”

TTB Genel Sekreteri Vedat Bulut, AKP hükümetinin “Hiçbir fikir söylenemez” dediğini belirterek, “Böyle bir ülkede ne bilim gelişebilir ne pandemilerden kurtulunur, ne ekosistem çöküşünden kurtulunur, ne güvenli bir seçim yapılabilir. Bu kafa ile Türkiye insan hakları açısından saygınlığını yitirmiş durumda” dedi.

İnsan Hakları Derneği Başkanı ve Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Avukatı Öztürk Türkdoğan AYM kararlarına Türkiye’de kimsenin uymadığını vurgulayarak, ise OHAL Komisyonu’nun “Kozmik odaya” benzediğini aktararak, “Sadece sevgili Demirtaş ve Kavala kararlarından bahsetmiyorum. AYM, OHAL süreci başladığından bu yana son bir yıldır OHAL KHK’ları ile ihraç edilen insanların yararlanabileceği karar üretti” dedi.

Türkdoğan, mahkemelerin AYM kararını dikkate almadan başvuruları reddettiğini aktararak, OHAL Komisyonu’nun reddettiği insanlar hakkında açtıkları davalardan sonuç alamadıklarını söyledi. Türkdoğan, mahkemelerde “Siyasi iktidar ne düşünecek?” diye endişe yaşandığını vurgulayarak, “Yargıç güvencesinin olmadığı bir ülkede, bu aşamada hakikaten objektif kararların çıkmasını beklemek inandırıcı olmayacak” diye konuştu.

“KOZMİK ODA KOMİSYONU”

AİHM’in de Türkiye’de OHAL Komisyonu yokken yapılan başvuruları reddettiğini anımsatan Türkdoğan, AİHM’in Türkiye’ye komisyonu önerdiğini aktararak, kurulan komisyonu ise “Kozmik oda komisyonu” diye nitelendirdi ve şunları ekledi:

“Hiçbir bilgi dışarıya verilmiyor. Sadece belli dönemlerde kaç başvuru aldı, kaç reddetti, kaç kabul etti, bunları açıklıyor. Uyguladığı kriterlerin ne olduğu belli değil. Biz kendimize ve müvekkillerimize tebliğ edilen kararlardan kriterlere bakıyoruz ama. Örneğin bugüne kadar kamu görevlisi olmadan önce öğrenciyken katıldığı gösteriler, attığı sloganlar, yaptığı sosyal paylaşımlar nedeniyle bir kişi soruşturma geçirmişse, hakkında dava açılmışsa, kovuşturmanın ertelenmesi, hükmün açılanmasının ertelenmesi kararı verilmişse, memuriyete engel olmayan bir suçtan bir yıldan daha az hapis cezası alınmışsa ve ertelenmişse, bunlar insanların karşısına çıkarılıyor. Yani bir nevi engizisyon gibi aslında.”

“TÜRKİYE’NİN YARGI KURUMU UTANCIYLA BAŞ BAŞA KALACAK”

Türkdoğan, akademisyenlerin işlerine iade edilmesinin tek yolunun siyasi iktidar değişikliği olduğunu açıklayarak, “Bir hukukçu olarak ifade edeyim. Galiba siyasi iktidar değişikliği olacak, gelecek yeni parlamento yeni bir kanun çıkaracak, yeni bir düzenleme yapacak, kuvvetle muhtemel arkadaşlarımızın yüzde 90’nı bu şekilde kamu görevlerine dönecekler. Ve Türkiye’nin yargı kurumu da bu utancıyla baş başa kalacak” dedi.  

BAK imzacısı akademisyenler de ANKA Haber Ajansı’na konuştu. Akademisyen Dinçer Demirkent, OHAL Komisyonu’nun OHAL’i devam ettiren bir komisyon olduğunu söyleyerek, şunları açıkladı:

“Türkiye’yi otoriter bir rejime taşıyan kurumlardan bir tanesi. Türkiye’yi otoriter bir rejime taşıyan öznenin bizi geri döndüreceğini düşünmüyoruz” diye vurguladı. Demirkent, kendilerinin barış istediği için ihraç edildiğini anımsatarak, şunları söyledi:

“Bizim ihraç edilme gerekçelerimizi de ortadan kaldıracak şekilde geri dönmemiz lazım. Bir nedenle ihraç edilmedik, barış istedik. Barışı savunmanın çok zor olduğu bir dönemde barışı savunduk. İkincisi üniversitelerin hala ses çıkarabildiği dönemde bunları söyledik. Bizim ihracımızla birlikte üniversitelerin yapısı dönüştürüldü. KHK ile doğrudan Cumhurbaşkanına bağlı rektörler atanmaya başladı. Bunun örneğini en son Boğaziçi Üniversitesi’nde gördük. Ankara Üniversitesi bunun öncülerinden biriydi. Rektör Erkan İbiş tamamen otoriter bir rejime sadakat duyarak bizi ihraç etti. Türkiye’deki o otoriter rejimi aşmak için ses çıkarabilecek kurumlar olan eleştirel, üniversiter yapılar ortadan kaldırıldı. Barış sesimiz de ezilmeye çalışıldı. Biz bugün durduğumuz yerde barışı ve akademik özgürlükleri, akademinin eleştirel geleneğini ve bunun bir ülke için elzem olduğunu savunmaya devam ediyoruz. Bunlar sağlandığında biz de üniversitelerimize döneceğiz.”

Akademisyen Can Irmak Özinanır, iktidarın kendilerini göreve döndürmemek için tavrının açık olduğunu söyleyerek, OHAL Komisyonu’nun ise “hukukun gereklerinin yerine getirilmesini ertelemek için kurulduğunu” savundu. “Oyalama ve cezalandırma mekanizması olarak kuruldu ve bu şekilde işledi” diyen Özinanır, OHAL Komisyonu’nun yıllardır karar vermediğini anımsatarak, “Yıllardır karar vermemesinin kendisi zaten barış akademisyenleri ve birçok KHK’lıya dönük şiddetti. Bugün verdiği karar şaşırtıcı değil” dedi.

“KENDİ MÜCADELEMİZLE DÖNECEĞİZ”

Özinanır, AKP iktidarında işe dönebileceklerine inanmadığını dile getirerek, şunları söyledi:

“Biz zaten bu imzayı da verirken, daha sonra tasfiyelere karşı çıkarken mevcut iktidar yapısına, muktedirlere güvenmedik. Kendi mücadelemize güvendik. Buna güvenmeye devam etmek gerektiğini düşünüyorum. Şu anda Türkiye’nin dört bir yanında akademi dışına itilmiş insanlar akademik faaliyetlerine çeşitli yollarla devam ediyorlar… Biz işe bu iktidarda ya da başka bir dönüşümle de gene de kendi mücadelemiz sonucunda geleceğiz. Kimseye bel bağlayarak değil.”

Akademisyen Aysun Gezen şöyle konuştu:

“Komisyonun işlevinin oyalama üzerine olduğunu ve adaletsizliğe ortak olacağını, kendisini yargı merci gibi çalışacağını ifade etmiştik. Nitekim ölüme varan adaletsizlik yaşandı. Hayatlarını kaybettikten sonra iade kararları ulaşanlar oldu. Bizim için de durum bundan farksızdı. Zaten tamamını Cumhurbaşkanı’nın atadığı, hepsinin iktidara doğrudan bağlı olduğu. Açık oylama ile oy çokluğu ile karar alacağı yerde lehimize kararın çıkmasını beklemiyorduk. Bu başvurulması gereken bir aşamaydı. Dolayısıyla da iktidar değişikliği olmadan komisyondan ret kararı alamayacağımızı zaten biliyorduk, iktidar değişikliği olmadan da geri dönemeyeceğimiz biliyorduk.”

“AKP’DEN KURTULMADAN MÜMKÜN GÖRÜNMÜYOR”

“Kendimizle ilgili kararı ülkenin geleceğinden ayrı görmedik” diyen Gezen, OHAL’in araçsallaştığını ve üniversiteleri “gericileştirdiğini ve piyasalaştırdığını” vurguladı. Gezen sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu iktidarın kendinden olmayan herkesi tasfiye etmeye yönelik hamle yapacağı belliydi. Sorunu kısa cevabı, yok. Hayır, biz bu iktidar değişmeden dönemeyeceğiz. Ama gerekçeleri de önemli. Bunun altında ikili gerekçe var. Bir taraftan barış isteyen, hükümetin savaş politikalarını eleştiren, bu savaş politikalarında ısrara yönelik kamuoyunda ses çıkaranların susturulması; diğer taraftan da üniversite dönüşümüne karşı mücadele edenlerin susturulması ve cezalandırılmasına dönük ikili bur durum işledi… AKP’li olmayan ve AKP’ye sadakat göstermeyen herkesi tasfiye etmeye yönelik bir araçsallaştırma duruma var burada da. Dolayısıyla iktidar değişikliği olmadan bu ülke AKP’nin emek düşmanı politikaları ve AKP’den kurtulmadan bizlerin üniversiteye dönmesi mümkün görünmüyor.”

 

 

Kaynak: anka