Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Merkez Bankası’nın döviz rezervinin 100 milyar dolar seviyesine ulaştığını” söylemesi karşısında ekonomistlerin net rezervin eksi 56 milyar dolar olduğunu açıklaması yeni bir tartışma başlattı. AKP Grup Başkanvekili Muhammed Emin Akbaşoğlu, bu tabloyu, “Sayın Cumhurbaşkanımız net, resmi rakamları ortaya koyan bir mercidir. Bu konuda herhangi bir şüphe söz konusu değildir. Bu durum nettir” diye değerlendirdi.

AKP Grup Başkanvekili Muhammed Emin Akbaşoğlu, TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Akbaşoğlu; Çankırı’da oğlunun adını “Recep Tayyip” koyan bir vatandaşın pişman olup ismini değiştirmek istediği, ancak memurların sürgün korkusuyla işlemi gerçekleştirmediğine ilişkin haberleri değerlendirdi.

Akbaşoğlu’nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

“KUMPASA DÖNÜK SİYASET ANLAYIŞI YOĞUNLAŞTI: Biz selamla başladık ama Sayın Kılıçdaroğlu’nun ‘selamı sabahı kesin’ diye yaklaşımı var. Ancak biz herkesle selamlaşma noktasında, kadim inanca sahip topluluk olduğumuz için, aramızda selamı yaygınlaştırmalıyız. Dün, milletvekili olduğum Çankırı ilimizle ilgili bir haber üzerinden Türkiye’ye mal edilen ve Türkiye’yi meşgul eden, yine bir CHP klasiği yalan ve iftira odaklı bir siyasetin nasıl gündemimizi meşgul ettiğine dönük ve işin hakikatine dönük değerlendirmelerde de bulunmak istiyorum. Dün, bazı gazetelerde başlığa çekilen ve Çankırı’mız ile ilgili gerçekten iftira ve yalana; Çankırı’mızı, vatandaşımızı, memurlarımızı, devletimizi, herkesi töhmet altında bırakıcı bir habere muhatap oldu bütün Türkiye. Bu konuda Çankırı Valiliği, dün detaylı bir açıklama yapmak suretiyle, söz konusunu haberlerin tamamen yalan ve uydurma olduğu, asla nüfus müdürlüğüne haberde konu edilen bir anlamda bir başvurunun söz konusu olmadığı, zaten ilgili talebin de ancak mahkeme yoluyla elde edilebileceğini ifade etti. Bunun üzerinde hep beraber durmalıyız. Niye durmalıyız? Birçok olay var, ancak bir tane somut olay üzerinden giderek, biraz meseleyi irdeleyerek; hem siyasetin hem medyanın tekrar kendi vazifelerini, sorumluluklarını gündeme taşımalıyız. Siyaset hakikat için yapılır. Millete hizmet ve üretimle milletin hayatını kolaylaştırmak, hoşnutluğunu artırmak, özgürlüklerini genişletmek, erdemli olarak bir duruş sergilemek ve bunun yanında milletin rızasını alarak, milletin teveccühüyle, iradesiyle millete, devlete hizmet edebilmek için yapılır. Bizim anlayışımız budur. CHP’nin başını çektiği; siyasette algıya, iftira, yalan ve kumpasa dönük bir siyaset anlayışının da son zamanlarda artarak, yoğunlaşarak devam ettiğini görüyoruz. Haberde söz konusu olan ayrıntılara göz atmak gerekir.

YALANLA KARŞI KARŞIYAYIZ: Birçok örneğini daha önce de yaşamıştık. Hatırlarsanız yine CHP Genel Merkezi’nden yapılan açıklamalara istinaden, bir köşe yazarı; ‘külliyeye çıkan CHP’li’ haberini yapmış ve gazetesi de manşete taşımıştı. Sonra bunun apaçık asparagas, masabaşı, yalan ve iftiraya dayalı bir haber olduğu ortaya çıktı. Sayın yazar, başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere, bütün kamuoyundan özür diledi, bu erdemi gösterdi. CHP Genel Merkezi, hatta Sayın Kılıçdaroğlu’nun da bilgisi olan bu hadise ile ilgili; ‘beni yanılttı, açığa düşürdü’ demişti. Bu önemli bir konu. Nasıl mekan, zaman ve olay farklılığı ile sonuçta CHP organizatörlüğünde böyle bir kumpas, böyle bir tezgah siyaseti ortaya konulmuş ve CHP Genel Merkezi’nden yola çıkılarak kamuoyu aldatılmaya, yönlendirilmeye çalışmış ve sonucunda ilgili kişiler özür dilemek durumunda kalmışsa; aynı olayı da yine bir başka versiyonuyla dün güzel Çankırı’mız üzerinde tezgahlanan, yine merkezinde CHP Genel Merkezi’nin, CHP Heyeti’nin raporunun kaynaklık teşkil ettiği ve gazetelerin de manşetlerine yansıttığı bir başka algı operasyonu ile bir başka yalanla karşı karşıyayız. Bu işin özünü ortaya koymak için gündeme getiriyorum. Ve herkese sorumluluklarını hatırlatıyorum. Siyasetin de medyanın da etik ilkelerine herkesin sahip çıkması gerekir. Doğru, dürüst ve delikanlı bir değerlendirmeyi gerektirir.

AÇIKLIĞA KAVUŞTURACAK OLAN KILIÇDAROĞLU’DUR: Şimdi haberde geçen bir Çankırılı hemşerimiz, var mı öyle birisi yok mu, onu ortaya çıkarmaları gerekir, ilgili iddia sahiplerinin başta CHP Genel Merkezi, bunu ortaya koymayı. Gerçekten bu haber bir rapora mı dayanıyor? Böyle bir rapor var mı? CHP Genel Merkezi, raporuna sahip çıkmalı. Muhtemelen arkadaşlarımız, kendilerine CHP’den gelen, CHP raporuna istinaden bu haberi yaptılar. Önce bu haber doğru mu, ona bakmak gerekir. Araştırmacı gazetecilik, dürüst gazetecilik bunu gerektirir. Bu konuda medyanın büyük sorumluluğu var. Bununla beraber, işin kaynağı CHP Genel Merkezi raporu. Bu raporda ifade edildiğine göre, Çankırı’da bir vatandaşımız, oğlunun ismini değiştirmek istemiş, nüfus müdürlüğüne gitmiş, memurlara talebini ortaya koymuş, oradaki memur da güya, ‘bu siyasi bir olaydır, biz böyle bir isim değişikliğini yaparsak bizi sürerler’ demiş. Bu olay gerçekleşmiş midir, gerçekleşmemiş midir? Valiliğimizin açıklaması var. ‘Böyle bir talep, istek, randevu, husus gündeme gelmemiştir’ diye açıklaması var. Gerçek dışı yalan haber olduğuna dair açıklaması var. Hukukun genel kaidesi var. Kim bir şeyi iddia ediyorsa, onu ispatlamak yükümlülüğü ona aittir. Böyle bir kişi, böyle bir memur, böyle bir talep var mı? Bunu ispatlama yükümlülüğü CHP Genel Merkezi’ne aittir, mutlaka açıklamalıdır. Varsa böyle olay, gereğini hep birlikte yapalım. Durum varsa, hep beraber gelin üzerine gidelim. Vatandaşımızın taleplerinin yerine getirilmesi ile ilgili her kamu görevlisi, doğru bilgiyi vermekle mükelleftir. CHP’nin tamamen uydurma, masabaşı, asparagas bir raporu söz konusudur. Bu raporu da yayımlayan medya söz konusudur. İki noktada özür dilenmesi gerekir. Yarın Kılıçdaroğlu, eğer bu olay gerçek ise gerçeğini anlatmalı. Yok eğer kendi heyeti kendisini yanıltmış, Genel Merkez düzmece bir rapor üzerinden kamuoyunu meşgul etmiş ise o zaman Sayın Kılıçdaroğlu, hem Çankırı hem Çankırılı hemşerilerimizden hem kamu görevlilerimizden hem devlet idaremizden hem aziz milletimizden özür dilemelidir. Bunu açıklığa kavuşturacak olan Sayın Kılıçdaroğlu’dur. Milleti aldatmayın. Hiçbir insanı, kurumu, töhmet altına sokmayın. İkinci olarak bu gazeteler de araştırmacı gazeteci olarak, aynı şekilde manşetlerden kamuoyunu doğru bilgilendirmeye dönük doğru haberi yapmak zorunda ve milletimizden Çankırı’mızdan, ilgililerden özür dilemek mecburiyetindedir.

TÜRKİYE’DE KORKU İMPARATORLUĞU YOKTUR: CHP’nin cephesinde değişen bir şey yok. CHP aynı CHP. Aynı tas aynı hamam. Yalan iftira ve algı siyaseti. Sonuç itibariyle Türkiye’de bir korku imparatorluğu yoktur. Bu haber üzerinden oluşturulmaya çalışan algı, basit bir isim değiştirme meselesi nasıl siyasi bir dile evriliyor. Böyle bir olay yok. Olmadığı halde sonuç bu. Siyasete yansıyan başlık, ‘Türkiye’de bir korku imparatorluğu var’ noktasına getiriliyor. Türkiye’de korku imparatorluğu yok ama CHP’nin içerisinde kaset, kumpas ve algıya dönük bir diktatörlük var. Dolayısıyla CHP’nin bu milletimiz aldatmaya dönük yaklaşımı asla kabul edilemez ve bu milletimizin gözünden de asla kaçırılamaz.

İHA, SİHA İHRAÇ EDER OLDUK: Sonuçta gerçekten bir mesele birçok meselenin özünü anlatmaya yeterli. Bu olayın aslını, esasını paylaşmaları gerektiğini vatandaş olarak da beklediğimi ifade etmek isterim. Türkiye önemli atılımlara muhatap oluyor. Türkiye’de ilk yerli otomobil yapılacağı zaman ‘siz şeftali üretin’ denilmişti. Allah’a çok şükür hem şeftali hem İHA, SİHA ihraç eder olduk. Bu AK Parti ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın vizyonunun sonucudur.

HAYVANLARI KORUMA KANUNU ÇALIŞMAMIZ SON NOKTAYA GELDİ: Özellikle bu hafta Meclis’imizde kaldığımız yerden TBMM gündeminde birinci sırada yer alan ve ‘mini infaz paketi’ diye nitelendirdiğimiz kanunun görüşülmesine devam edeceğiz. Biliyorsunuz, ‘Hayvanları Koruma Kanunu’ ile ilgili son noktaya çalışmalarımız gelmiş vaziyette. Dördüncü Yargı Paketi çalışmalarımız da bitmek üzere. Bu hafta veya en geç önümüzdeki hafta, bu paketi teklifi dönüştürmek suretiyle Meclis’in gündemine getireceğiz. Bir hususa temas etmek istiyorum. Bu konuda vatandaşımızın lehine birçok düzenlemeyi ihtiva eden bu yargı paketinde, özellikle idarenin vatandaşlarımızın başvurularına yanıt verme süresini 60 günden 30 güne indiriyoruz ve vatandaşlarımızın idareye karşı dava açma süresi aynen 60 gün olarak muhafaza ediliyor. Buradaki maksat idarenin çözüm odaklı, hızlı ve netice odaklı yaklaşımını yeni cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle uyumlu hale getirmek ve burada asıl olanın mutlaka adaletin öncelikli olarak idari işlemle tesisini tam manasıyla temin etmektir. Bunun dışında birçok alana dönük, kendi içerisinde vatandaşlarımızın lehine hukuk devleti tanımını tahkim edecek ve demokrasiyi güncelleyerek genişletecek ve vatandaşlarımızın lehine düzenlemeleri ihtiva eden birçok maddeyi de barındıran paket olarak karşımıza çıkacak. Bu noktada sistemle ilgili tartışmalar, erken seçim tartışmaları gündemde olan birtakım anketlerle ilgili bu hafta nöbet süresi içinde görüşlerimizi paylaşacağız.

“DURUM NET”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Merkez Bankası’nın döviz rezervinin 100 milyar dolar seviyesine ulaştığını” söylemesi, ancak ekonomistlerin net rezervin eksi 56 milyar dolar olduğunu ifade etmesi ile ilgili soruya Akbaşoğlu, “Sayın Cumhurbaşkanımız net, resmi rakamları ortaya koyan bir mercidir. Bu konuda herhangi bir şüphe söz konusu değildir. Bu durum nettir” yanıtını verdi.

“EN GEÇ HAFTAYA GÜNDEMDE”

Dördüncü Yargı Paketi’nin gündeme ne zaman geleceğine ilişkin soruyu da Akbaşoğlu, “Bu hafta vermeyi düşünüyoruz. Çalışmalarımızı son olarak gözden geçirip, neticelendirerek, bu hafta veya en geç önümüzdeki hafta Meclis gündemine getireceğiz. Süreç içerisinde sizleri de bilgilendireceğim” karşılığını verdi.

 

 

 

Kaynak: anka