CHP Genel Başkan Yardımcısı Lale Karabıyık önümüzdeki hafta başlayacak üniversite tercih süreci öncesinde vakıf üniversitelerinin durumuna dikkat çekti. Karabıyık, "Buralara çocuklarını gönderenlerin hepsi zengin kişiler değil. Kredi ile, bir şeyler satarak, zorlanarak gönderiyorlar. Nasıl bir eğitim kurumuna gittiklerini de gittikleri zaman görüyorlar. Çok iyi, tam bir eğitim kurumu olan üniversiteler olduğu gibi tabela üniversitesi, ticarethane görünümünde olan üniversiteler de var. Bir üniversitenin AR-GE için sadece 39 bin lira, reklam giderleri için 1 milyon 67 bin lira harcaması ise bazı şeyleri net olarak gösteriyor" diye konuştu.

CHP Eğitim Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, Bursa milletvekili Lale Karabıyık, CHP Genel Merkezi'nde basın toplantısı düzenleyerek üniversite tercihi öncesinde öğrencileri ve velileri uyardı. Karabıyık, şöyle konuştu:

"Yıllık eğitim ücretleri 25 bin TL ile 185 bin TL arasında değişmektedir. Buralara çocuklarını gönderenlerin hepsi zengin kişiler değil. Kredi ile, bir şeyler satarak, zorlanarak gönderiyorlar. Nasıl bir eğitim kurumuna gittiklerini de gittikleri zaman görüyorlar. Çok iyi, tam bir eğitim kurumu olan üniversiteler olduğu gibi tabela üniversitesi, ticarethane görünümünde olan üniversiteler de var. Bir üniversitenin AR-GE için sadece 39 bin lira, reklam giderleri için 1 milyon 67 bin lira harcaması ise bazı şeyleri net olarak gösteriyor. Adı vakıf üniversitesi olup gelirlerinin yüzde 90’ını öğrenciden elde eden kurumlar var. Bunlara vakıf üniversitesi demek çok zor."

Karabıyık, toplantıda şunları söyledi:

FIRSAT EŞİTSİZLİĞİ KANAYAN BİR YARA HALİNE GELDİ: Gençlerimiz rayına oturmayan eğitim sistemi ve sınav sistemi nedeniyle mutsuz. Üniversiteyi farklı bir şehirde kazanan gençlerimiz yurt sorunu nedeniyle mutsuz. Üniversiteyi bitiren gençlerimiz iş bulma ümitlerini günden güne kaybettikleri için mutsuz. AKP iktidarında hatalı eğitim politikaları nedeniyle gençlerimiz iyi bir “bugünü” yaşamıyor. LGS sonuçları, sonuçlar bir kez daha eğitimde fırsat eşitsizliğinin derinleştiğini gösterdi. MEB’e verilen yetersiz bütçe, yanlış yönetim ve tercihler sonrasında eğitim sistemi büyük yara aldı. Yine 4+4+4 sisteminin bu gidişatı nasıl olumsuz etkilediğini biliyoruz. Fırsat eşitsizliğinin gelen pandeminin ardından daha da derinleşti. Kanayan bir yara haline geldi ve sınav sistemine de yansıdı.

YENİ BİR DÖNEM BAŞLIYOR DEĞİŞEN HİÇBİR ŞEY YOK: LGS sonuçlarında öyle bir makas var ki eğitime erişebilen ve kaliteli olarak erişemeyen öğrenciler arasındaki farkı gözler önüne seriyor. Biz bu makasın nasıl kapatılacağı konusunda önerilerimizi söyleyip, sorunun bir an önce çözülmesinin öneminin altını çizerken, yeni bir dönem başlıyor ve henüz değişen hiçbir şey yok. Ne yapıldı? MEB’e ek bütçe mi verildi? MEB bütçesi hep yetersizdi, kendi bütçelerinin de tamamının kullanılması sağlanmadı. Şu anda MEB tasarrufa yönlendirilen tek bakanlık oldu hele hele Covid süreci içinde. Yeni derslik mi yapıldı? Sınıf mevcutları mı azaltıldı? Öğretmen atamaları yapıldı da biz mi duymadık? Okullara kadrolu temizlik, sağlık personeli mi verildi? Ne yapıldı? O zaman ne bekleniyor bu sistemden?

MEB'E EK BÜTÇE VERİLDİ DE BİZ Mİ DUYMADIK: Ya da defalarca söylediğimiz, MEB’in bütçesi yeterli değil, kaldı ki o bütçe bile kullandırılmıyor, tasarrufa yönlendirilen tek bakanlık MEB dediğimiz bu süreçte, MEB’e ek bütçe mi verildi de biz duymadık. Ne yapıldı? Okullar Eylül’de açılacak ne yapıldı? Veliler soruyor biz de dile getiriyoruz. Son yıllarda akademik özgürlükleri en fazla azalan 6 ülke arasında ne yazık ki Türkiye de bulunuyor. AKP iktidarında hiçbir dönemde çok yüksek olmayan Türkiye’deki akademik özgürlükler, 2020 yılı itibariyle hızla düşmüş oldu.

'BİR DEKAN BİR MEKAN': Diğer taraftan ülkemizde yükseköğretim, devlet üniversiteleri ve vakıf üniversiteleri tarafından yürütülüyor. Zaman zaman sizlerle devlet üniversitelerin olumsuz yönlerini, yetersizliklerini paylaştık. ‘Bir dekan bir mekan’ anlayışıyla kurulan; ancak içi doldurulmamış çok sayıda üniversiteden bahsettik, ama bunların yanı sıra her geçen gün yok edilen akademik özgürlüklere rağmen başarılı çalışmalarıyla ön plana çıkan devlet üniversitelerini de ifade ettik. Yine zaman içerisinde kendi rektörünü bile seçmeyip atanan kayyum rektörler ve üniversitelere verdiği zararları da paylaştık.

VAKIF ÜNİVERSİTELERİNİ TARTIŞMAK ZORUNDAYIZ: Ancak bugün vakıf üniversitelerini masaya yatırmak tartışmak zorundayız. Her geçen gün sayıları hızla artan, gerçek bir eğitim kurumu olarak eğitim veren; ancak bir eğitim kurumundan ziyade ticarethaneye dönüşmüş, adı Vakıf Üniversitesi olan kurumların da var olduğunu biliyoruz. Şu anda 77 vakıf üniversitelerimiz olduğu söz konusu bu üniversiteler arasında gerçekten büyük uçurumlar var ve bu yıl da tercih sonrasında öğrenciler üniversitelere yerleşecek ve gençlerimiz hayalindeki meslek hayatına ulaşmaya çalışacak.

TİCARETHANEYE DÖNÜŞMÜŞ: Ticarethaneye dönüşmüş sadece adı vakıf üniversitesi olan kurumlar da var. Bu nedenle söz konusu üniversitelerin gençlere katkısını önemsemek ve bu konuda kötü örnekleri masayı yatırmak, yükseköğretimin ve gençlerimizin geleceği için önemlidir. Ülkemizde 77 Vakıf Yükseköğretim Kurumu bulunuyor. 2002 yılında 22 iken, AKP döneminde yüzde 250 artarak 2021’e gelindiğinde 77’ye ulaştı.

ÖĞRENCİ BAŞINA BİR KİTAP DÜŞEN ÜNİVERSİTE VAR: Bu üniversiteler ile ilgili değerlendirmelerin yer aldığı YÖK’ün “Vakıf Yükseköğretim Kurumları 2021” raporundan. Yani biz söylemiyoruz. Bu rapor, sayıları yüzde 250 artsa da birçoğu “tabela üniversitesi” olmaktan öteye gidemediğini gözler önüne serdi. Öğrenci sayılarına bakıldığında, 37 bin öğrencisi olan vakıf üniversitesi olduğu gibi, yalnızca birkaç yüz öğrencinin eğitim aldığı üniversitelerin olduğunu da görüyoruz. Bazı vakıf üniversitelerinin öğrenci başına düşen açık alanı 310 metrekareye ulaşırken, kimi üniversitelerde öğrenci başına 1 metrekareden az açık alan düştüğü üniversiteler de var. Kütüphane alanı ve öğrenci başına düşen kitap sayısına bakıldığında ise; öğrenci başına 5,9 metrekare kütüphane alanı ve 48 kitap düşen üniversite de var, öğrenci başına 1 kitap düştüğü, kütüphane alanının yok denecek kadar az olduğu (10 santimetrekare) üniversite de var.

BUNLARA VAKIF ÜNİVERSİTESİ DEMEK ÇOK ZOR: Bir üniversitenin AR-GE için sadece 39 bin lira, reklam giderleri için 1 milyon 67 bin lira harcaması ise bazı şeyleri net olarak gösteriyor. Bu rapor, bazı Vakıf Üniversitelerinin hiç ya da minimum düzeyde kütüphane, kitap ve AR-GE yatırımı yaptığı, nitelikli eğitim-öğretimden uzak sadece tabeladan ibaret olduğunu gösteriyor. Vakıf üniversitelerinin, yerleşim alanlarından öğrenci sayısına, burslu öğrenci oranından AR-GE yatırımlarına ayırdığı bütçeye, öğrenci başına düşen kitap sayısı ve kütüphane alanından kadrolu öğretim üyesi sayısına kadar bakıldığında, vakıf üniversiteleri arasında nitelik ve nicelik farkları olduğu çok net görülmektedir. Bunların en önemlisi; vakıf üniversitesinin amacı öğrenciyi fonlamaktır bizdeki sistemde çoğu vakıf üniversitesini öğrenci fonluyor. Vakıf üniversitelerinin bir yıllık toplam harcamasının ne kadarının vakıftan ne kadarının öğrenci gelirleriyle karşılandığının önemi var. Adı vakıf üniversitesi olup gelirlerinin yüzde 90’ını öğrenciden elde eden kurumlar var. Bunlara vakıf üniversitesi demek çok zor.

KAMUNUN KENDİSİNE TAHSİS ETTİĞİ ARAZİYİ KULLANIYORSA DAHA ÇOK BURS VERSİN: Bir öğrencinin maliyeti vardır. Bu maliyetin iki katı üç katı üniversiteler alabilir ama o kadar astronomik rakamlar var ki; vakıf üniversitelerinin yıllık eğitim ücretleri 25 bin TL ile 185 bin TL arasında değişmektedir. Buralara çocuklarını gönderenlerin hepsi zengin kişiler değil. Kredi ile, bir şeyler satarak, zorlanarak gönderiyorlar. Nasıl bir eğitim kurumuna gittiklerini de gittikleri zaman görüyorlar. Çok iyi, tam bir eğitim kurumu olan üniversiteler olduğu gibi tabela üniversitesi, ticarethane görünümünde olan üniversiteler de var. Söz konusu vakıf üniversitelerine genellikle kamu arazileri de tahsis edilmiş oluyor. Bunun da bir maddi değeri var. O zaman vakıf üniversitelerinden beklenen daha çok burs vermeleri değil mi? Bölüm başına tam burs sayısına baktığımızda, bazı üniversitelerin başarılı öğrencilerine tam burs verdiği, bazılarının ise verme oranının çok çok düşük olduğunu görmekteyiz. Madem vakıf, madem kamunun kendisine tahsis ettiği arazileri kullanıyor, o zaman daha çok sayıda öğrenciye burs verilebilir.

ZATEN BAŞARISI DÜŞMÜŞ GENÇ NESİL ÜNİVERSİTEYE KAYIYOR: İşte vakıf üniversiteleri arasındaki tüm bu farklılıklar akademik başarıyı önemli ölçüde etkilemekte, öğrencilerin eğitimi ve başarıları arasında makas açılmaktadır. Nitelikli ve kaliteli yükseköğretim, hedeflerimizden biri olmalıdır. Ülkemizdeki tüm öğrenciler iyi, kaliteli bir eğitim almalı ve eşit eğitim olanaklarından yararlanmalıdır. Sözü edilen rapor yalnızca vakıf üniversiteleri ile ilgili veriler içerse de tüm üniversitelerimizde bir başarı kaybı yaşandığı gösteriyor. Ortaöğretimde de gördüğümüz, zaten başarısı düşmüş bir genç nesil üniversiteye doğru kayıyor, üniversite başarıları da olumsuz etkileniyor. Dünya’da başarı sıralamasındaki yeri geriliyor.

ÜNİVERSİTEDE HER TÜRLÜ BİLİMSEL ÇALIŞMA ÖZGÜRCE YAPILMALI: Eğitim sistemine bilinçli olarak siyasetin katıldığı AKP döneminde, gençlerimize nitelikli eğitim vermek ya da istihdam sağlamak gibi bir çaba göremiyoruz. Bu tablonun değişmesi için İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamemizde de ifade ettiğimiz gibi, üniversitelerimiz, her türlü düşüncenin özgürce tartışılabildiği, her türlü bilimsel çalışmanın özgürce yapılabileceği ortamlar olmalıdır. Çünkü biliyoruz ki, üniversitelerin bilimsel, yönetsel ve mali özerkliği çok önemlidir. Bilim üretemeyen üniversiteleri olan ülkeler dışa bağlılığa mahkumdur.

 

Kaynak: anka