Saadet Partisi’nin Çiftçi Kongresi’ne katılan Konya’da tarım ve hayvancılık yapan Hacı İyilik, "20 yıldır hayvancılık yapıyorum, ilk kez Adana'dan saman satın aldım. Eğer ben Konya Ovası'ndan, saman satın aldıysam başka bölgeler bu işin içinden nasıl çıkar bilmiyorum" dedi.

Saadet Partisi, “Geçim İttifakı” temasıyla 3 Haziran günü düzenlediği Esnaf Kongresi'nin ardından bugün de Çiftçi Kongresi'ni düzenledi.

Çiftçilik ve hayvancılıkla uğraşan vatandaşların Zoom üzerinden bir araya geldiği kongrede tarıma ve hayvancılık sorunları tartışıldı. Fındık üreticisinden çay üreticisine, hayvancılıkla uğraşandan zeytincilikle uğraşana kadar tarım ve hayvancılığın farklı alanlarından insanların buluştuğu kongrede Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Ziraat Bankası tartışmalarının sürdüğü günlerde çiftçilere, "Bildiğiniz gibi bundan 90 sene önce Ziraat Bankası diye bir banka kurulmuş. Yani tarımla, ziraatla uğraşanlara destek verecek bir banka. Kaçınız bu bankadan istifade edebiliyorsunuz?" diye sordu.

Kongrenin açılışında konuşan Karamollaoğlu’nun açıklamaları şöyle:

"GEÇEN SENE SİZE 41 MİLYAR DESTEK VERİLMESİ İCAP EDERDİ, YARISINI VEREBİLDİLER"

"İnsan, yemeden içmeden hayatını devam ettiremez. Bundan dolayıdır ki tarım sektörü en stratejik sektördür. Uzaya gitmekten önce gelir, başka bütün sektörlerden önce gelir. Önce karnımız doyacak, yaşayacağız, ihtiyaçlarımızı en uygun şekilde karşılayacağız ki hayatımız devam edebilsin. Bunu da sağlayan siz kıymetli çiftçi kardeşlerimizsiniz. Elbette bunu yerine getirirken de siz kendi ihtiyaçlarınızı karşılamak durumundasınız. Bundan dolayı devletin çiftçiyi desteklenmesi icap eden en önemli kesim olarak görmesi gerekir. Bunu da aslında düşünmüşler. 2006 yılında bir kanun çıkardılar. Dediler ki 'Çiftçinin desteklenmesi için her sene bütçeden milli gelirin en az yüzde 1'i kadar çiftçiye destek vermeliyiz.' Bu kanunu çıkaranlar bu kanunu çıkardıklarından beri buna hiçbir sene uymadılar. Geçen sene bütçe ve milli gelir düşünüldüğünde size 41 milyar destek verilmesi icap ederdi, bunun yarısını verebildiler. Bu sene yine aynı şekilde. Herhangi bir şekilde bir sıkıntıyla karşı karşıya kaldığınızda bu destekleri kullanacağınıza devlet sizi bankalara yönlendiriyor. Bu sefer bankaya gittiğinizde karşınıza bir faiz yükü çıkıyor. Sadece kullandığınız parayı değil bir de onun faizini de karşılamak mecburiyetinde kalıyorsunuz.

"90 SENE ÖNCE ZİRAAT BANKASI DİYE BİR BANKA KURULMUŞ, KAÇINIZ BU BANKADAN İSTİFADE EDEBİLİYORSUNUZ?"

Aynı zamanda 'Tarım stratejik sektördür' derken tarımda kullanılan her girdinin ucuz olması icap eder ki siz faaliyetlerinizi daha rahat yerine getirebilesiniz ve aynı zamanda da topluma katkı sağlayabilesiniz. Sadece bizim ülkemizde gıdamızı karşılamamız yetmiyor. Aynı zamanda tarım ürünlerini ihraç ederek bizim ihtiyacımız olan dövizi de sizin çalışmalarınızla kazanmamız icap eder. Bildiğiniz gibi bundan 90 sene önce Ziraat Bankası diye bir banka kurulmuş. Yani tarıma, ziraatla uğraşanlara destek verecek bir banka. Soruyorum size kaçınız bu bankadan istifade edebiliyorsunuz? Çiftçi, devletin desteklediği bir numaralı sektörde çalışan insandır. Devlet elektrik üretir, vergi koyar. Traktör üretir, vergi koyar. Mazot satacak, vergi koyar. Avrupa'da hiçbir zaman mazot konusunda çiftçinin ödediği mazot fiyatı, diğer kesimlerin ödediği mazot fiyatında değildir. Rengi farklıdır, üzerinde ÖTV'si, KDV'si yoktur. Ama biz bunu hayal bile edemiyoruz. Siz ayaktaysanız ülke ayakta demektir. Ama maalesef bundan 20 sene önce çiftçilikle uğraşan kardeşlerimiz takriben 2 milyon 800 bin civarındayken bunun yaklaşık 700 bini sektörü terk etmiş."

Katılımcıların kongrede yaptığı konuşmaların bazıları şöyle:

"5,8 MİLYARLIK BİR KISIMDA OLAN ÇİFTÇİLERİMİZİN BORÇLARI TAKİBE DÜŞTÜ"

Türkiye Ziraat Odaları Genel Başkan Danışmanı Dr. Talat Şentürk: “Tarımımızda önemli yapısal sorunlar var. Arazi parçalığı var, sulamada sıkıntılar var ve örgütlenmede yıllardır çözülememiş sorunlar var. Bunların dışında sektörümüzde üretim maliyetlerinin yüksekliği, tarımda kullanılan finansman yetersizliği, tarım arazileri ve meraların amaç dışı kullanımı, kırsaldan kente göçün artması ve çiftçi nüfusun gittikçe yaşlanması var. Üretim yapan çiftçilerimizin bir kısmının çiftçi kayıt sistemine kayıt olamaması, girdi fiyatlarının yüksekliği, tarım sigortalarından kaynaklanan sorunlar var. Bir de tarımsal desteklerin kanunda öngörüldüğü şekilde gayrisafi milli hasılanın yüzde 1'ini bulmaması ve sulama yatırımlarının henüz tam olarak tamamlanamaması, özellikle suyun kıt olduğu yerlerde basınçlı sulama sistemlerinin yetersiz olması, sözleşmeli üretimlerde sorunlar var. Toprak ve su kirliliği sorunlar var. Bunlar ana sorunlar olarak gözükürken bir de son yıllarda küresel iklim değişiklikleri nedeniyle kuraklık ön plana çıktı. Bir de dolu, don gibi afetler ülkemizde gittikçe artıyor. Nitekim 2010 yılında 556 adet aşırı hava olayı olmuşken bugün bine yaklaştı bunların sayısı. Bir de benim de çok önemli gördüğüm Türkiye'de tarımsal pazarlamada önemli sorunlar var. Yani üreticilerimiz ürünlerini değeri fiyattan satamıyor, gıda sanayicilerimiz istediği miktar ve kalitede ürünü kendi ülkesinin içinden bulamıyor. İhracatçılarımız ise dünya fiyatlarıyla rekabet edemiyor. Bu yıl yurt içi fiyatlar yurt dışı fiyatlardan daha düşük ama bu 50 yılda bir olmuş bir olay. Tarımımızın ana sorunları olarak bunlar var. Çiftçi borçları gittikçe artıyor. En son çiftçilerimizi kullandığı kredi miktarı 146 milyar lirayı buldu. Aşağı yukarı 5,8 milyarlık bir kısımda olan çiftçilerimizin borçları takibe düştü, arkasından hacizler geldi. Biz bunların faizsiz olarak ertelenmesi yönünde görüşler bildirdik.”

Gazeteci Meliha Okur: “Türkiye kısmi kuraklığa girmiştir. Kısmi kuraklığın yanı sıra 2024'ten itibaren de mini buzul dönemine girecektir. Yani dört mevsimle var olan toprak ve su potansiyeliyle kendi bölgesini besleyebilecek kadar güçlü olan Türkiye, iklim değişikliğinin etkisiyle iki mevsime inmekte ve kısmi kuraklık ve mini buzullanmayla bambaşka bir yolculuğa çıkacaktır. İç Anadolu, Güneydoğu Anadolu başta olmak üzere Akdeniz çanağı dahil ciddi kuraklık başlayacak. Bu kuraklığa bağlı olarak onarıcı tarım yolculuğunun başlaması gerekiyor.”

"BÜYÜK ŞİRKETLER BİZİM ÇAYIMIZI DÜŞÜK FİYATTAN ALIYORLAR"

Rize'den Ali Yavaş: “Çay üreticisi olarak bizlerin de büyük sorunları bulunmaktadır. Bunların başında taban fiyat meselesi gelmektedir. İlk kez ÇAYKUR çay tarihinde kuru çay olarak özel sektöre çok düşük bir fiyata satış yapmıştır, bu da bizi etkilemiştir. Ben bir üretici olarak ÇAYKUR'un kuru çay satmasına, ticaret yapmasına karşı değilim. Fakat çok cüzi bir fiyattan aşağıya bunu özel sektöre sattığınız zaman bölgemizdeki özel sektör fiyatını belirleyen büyük şirketler bu çaya talip olduklarından dolayı bizim çayımızı düşük fiyattan alıyorlar. Bunun ben düzeltilmesini bekliyorum. Daha sonra bir kota meselemiz var, devlet bize kota koymuş. Kotanın yükseltilmesinden yanayım. Ayrıca günlük kontenjan uygulaması yapılıyor. Ben 22 gündür çay topluyorum. Halen de 16 kilo kontenjan var. Bu çay öyle bir şey ki 15 ila 25 gün arasında bitmesi gerekiyor. ÇAYKUR her nedense bunu 1 aya tamamlamak istiyor.”

"GÜN GELDİ BİR KİLO MAZOTA BİR KİLO ZEYTİN YAĞI SATTIM"

İzmir'den Ömer Kireçkaya: “İzmir Bayındır'da tarımla uğraşıyorum. Hastalıktan dolayı ürün kayıplarım var. Bankalara taksitlerimi ödeyemiyorum. Bankalar haciz üstüne haciz gönderiyor. Elektriklerim kesik. 100 dekar yerim var sulayamıyorum, ekemiyorum. Saat çalışıyor, mührü söküp sulama yapıyoruz, iki katı ceza yiyoruz. Maliyetler arttı. Mazot, gübre fiyatları arttı. Zeytincilik de yapıyorum, gün geldi bir kilo mazota bir kilo zeytin yağı sattım. Nereye başvuruyorsam hiçbir yerden sonuç alamıyorum.”

Sivas'tan Atakan Kayapınar: “Bugün Türkiye'deki orta kaliteli et segmentasyonuna baktığımızda 12 Euro olan et fiyatı Avrupa'da 3 Euro. Eğer süt fiyatınız doğru değilse insanlar dişi materyal olan ineklerine bakmaya devam etmeyecekler ve dişi materyali kaybettiğiniz zaman da buzağı üretiminiz sekteye uğrayacak. Yani yeterince buzağı üretmiyorsanız, bu sefer arz ve talep dengesinden dolayı buzağı başlangıç fiyatları çok yukarıya çıkacak ve sofraya ulaşacak etin fiyatları dayanılması zor bir hale gelecektir.”

"20 YILDIR HAYVANCILIK YAPIYORUM İLK KEZ ADANA'DAN SAMAN SATIN ALDIM"

Konya'dan Hacı İyilik: “Konya Türkiye'nin tahıl ambarı ama yüzde 80 kuraklıktan dolayı tahıl ambarı boş. Özellikle devletimizin kuraklığa acilen çözüm bulması lazım, arazilerimiz boş. Devletimiz geçen sene 'Dekarı 8 liradan olan gübre desteğini 16 liraya çıkardım' dedi. Hesabını yapıyoruz, geçen yıl verilen desteğe göre 4 kilo gübre alabiliyordum, şu an verilen desteğe göre 3 kilo gübreyi alamıyorum. Yüzde yüz fark olmasına rağmen destekler eridi. Bu destekler müjde olarak verildi ama yüzde 25 oranında daha düşük şu anda. Hayvancılık da yapıyorum. Dün et ve süt fiyatı belirlenecekti. Süt fiyatını belirleyemediler, fiyat anlaşması sağlanmadı. Tarım Bakanı dedi ki 'Yem ve süt kalitesine göre 1 litre sütün 1,5 kilo yem alması lazım ki çiftçi ve hayvancı bu işten para kazansın.' Şimdi bakıyoruz bir kilo süt, bir kilo yem alamıyor. 20 yıldır hayvancılık yapıyorum, ilk kez Adana'dan saman satın aldım. Eğer ben Konya Ovası'ndan saman satın aldıysam başka bölgeler bu işin içinden nasıl çıkar bilmiyorum. Süt fiyatı o kadar düşük ki zarar ediyoruz, elimizden de bir şey gelmiyor.”

Ordu'dan Osman Sarıkahraman: “8 milyon aileyi, dolaylı yoldan ise 30 milyon insanı ilgilendiren stratejik bir üründür fındık. Koşulsuz Türkiye'ye tek başına 2 milyar dolar gibi bir döviz kazandıran bir üründen bahsediyoruz. Ama 30 milyon insanı ilgilendirir ama bir kanunu yoktur. Maliyet girdileri her geçen gün artarken günü kurtaran politikalarla fındıkta gün savuşturulmaya çalışılır. Maliyet girdileri belimizi büküyor. Geçen sene en iyi niyetle yaptığımız maliyeti fındıkta 19 liradan aşağıya düşüremedik. Geçen sene hükumetin bize verdiği fiyatsa 22,5 liraydı. Bu sene maliyet fiyatının 25 liraları bulacağını düşünüyorum. Beklediğimiz fındık taban fiyatı 30 liranın altında olmamalıdır.”

"GEÇEN SENE YEMİ 90 LİRADAN ALIRKEN BU SENE DE 170 LİRADAN ALIYORUZ"

Bursa'dan Fevziye Diker: “Ziraat mühendisiyim, tarım danışmanı olarak çalışıyorum ve bir çiftçiyim. Pandemi süresince çiftçilerimiz için kısıtlı günlerde muafiyet kapsamına alındılar, üretime devam etmeleri sağlandı fakat yüksek girdi fiyatları ile bu üretime nasıl devam edeceklerine dair bir bilgi verilmedi. Çiftçilerimizin üretim yapabilmek için gerekli olan tohum, fide, fidan fiyatlarında geçen seneden bugüne ortalama yüzde 42'lik bir artış yaşandı. Örneğin ayçiçeği tohumunun kilosu 70 TL'den 100 TL'ye çıktı.”

Bayburt'tan Ali Kaymak: “Bayburt 7 ay kış, 5 ay yaz olan bir memleket olduğu için biz de hayvancılıkla uğraşıyoruz. Biz geçen sene samanın tonunu 540 liradan alıyorken ben bu sene Mardin'den tonunu 1300 TL'den getirttim. Geçen sene yemi 90 liradan alırken bu sene 170 liradan alıyoruz. Bayburt, hayvancılık ve tarımda belli bir mesafe kat etmişti ama maalesef destekler verilmediğinden dolayı vatandaşlar kırsaldan şehire göç edip asgari ücretle geçinmek zorundalar. İkinci bir mevzu ise biz kurban işi yapıyoruz. Buradan İstanbul'a kurban götürüyoruz. Kurban götürdüğümüz semtlerin belediyeleri bizlerden 15 bin lira para alıyor. Bize verdikleri hizmet ise affedersiniz sadece WC. Buradan kurban götüren insanlar hayvanlarla aynı yerde yatıyorlar, aynı ortamda çay içiyorlar.”

 

Kaynak: anka