CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Aydın’da kanaat önderleri ve muhtarlarla bir araya geldi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, “128 milyar dolar nerede" tartışmaları için "Merkez Bankası’nın parasının nereye gittiği sorulur mu?" demesini eleştiren Kılıçdaroğlu, "Sorulur, dünyanın her tarafında soruluyor. Bütün demokrasilerde sorulur. Hesap vermeyen bir siyaset, demokrat olamaz. Vatandaş ‘vergimi veriyorum’ diyorsa, o parayı harcayan idarenin de o vatandaşa hesap vermesi lazım. ‘Senin paranı şuraya harcadım’ demesi lazım. Biz de bilmeliyiz ki ödediğimiz vergiler şuralara şuralara harcandı" diye konuştu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Aydın'da, Kanaat Önderleri ve Muhtarlar Buluşması'nda konuştu.

Kılıçdaroğlu, Aydın’daki ziyaretinde bu sabah çilek bahçesini ziyaret ettiğini ve çilek toplayan emekçi kadınlarla bir araya geldiklerini anımsatarak, “Onlar hayatlarından kısmen de olsa memnunlar. Ürünü seradan topluyor, dolayısıyla belli yerlere, tüketim merkezlerine ulaştırabiliyor, gelir de elde edebiliyorlar. Arzu ederiz ki herkes elde ettiği gelirden mutlu olsun. Her evde huzur ve bereket olsun” dedi.

Gittiği şehirlerde ilin kanaat önderleriyle buluşmaya özen gösterdiğini belirten Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

“Çünkü siyasetçi olarak benim bir sorumluluğum var, bunun farkındayım, ama kanaat önderi olarak sizin de sorumluluğunuz var. Kanaat önderi olmak sıradan bir olay değil. Bir kişiye gel şunu kanaat önderi yapalım deseniz olmaz, kanaat önderini toplum çıkarır zaten. Bazen seçimle gelirsiniz oraya, bazen de seçim olmaz, ama halk sizi kanaat önderi olarak görür. Dolayısıyla kanaat önderlerinin kendine göre bir sorumluluğu var. Vatandaş sıkıştığı zaman gelir, şunun bir düşüncesini alayım, bakayım bu sorun konusunda ne düşünüyor acaba diye sizin düşüncenizi bir şekliyle almak ister. O nedenle kanaat önderleriyle bir araya gelmek benim açımdan son derece önemli.”

Kılıçdaroğlu, kanaat önderlerine seslenerek, konuşmasının sonunda istedikleri soruyu sormalarını, çekinmemeleri gerektiğini belirterek şöyle konuştu:

“Ülkenin sorunları var mı? Evet var, ciddi oranda sorunlar var. Bir buhran mı var? Evet bir buhran var. Bir buhran mı yaşıyoruz? Evet bir buhran yaşıyoruz. Yüzbinlerce çocuk gerçekten yardıma muhtaç mı? Evet yardıma muhtaç. 21’inci yüzyılın Türkiye’sinde böyle bir tablo doğru mu? Asla doğru değil. Nasıl çıkacağız? Evet çıkmak zorundayız, çıkaracak olanlar kim? Siyaset kurumu. Siz esnafa, gel de Türkiye’yi kurtar demiyorsunuz. Esnaf zaten geçim derdinde. Sanayici, yatırım yapacağım, önümü göremiyorum diyor. Dolar, Euro ne olacak bilemiyorum diyor. Üniversitede okuyan ve mezun olan öğrenci, nerede, nasıl iş bulacağım diyor. O zaman dışarıya gideyim diyor. Dışarıda yetişmiş insan gücüne ihtiyaç var, gittiğim zaman daha mutlu olacağım diyor. Bu tablo Türkiye’nin hak ettiği bir tablo değil. Bu tablodan çıkmamız lazım. Dediğim gibi çıkaracak olan siyaset kurumudur.”

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:

“AĞUSTOS 2018’DE 16 MADDE İLE AÇIKLADIM: Siyasetçi nasıl olmalı? Acaba halkına sürekli yalan söyleyen kişi mi ülkeyi yönetebilmeli, yoksa sürekli doğruları söylemekten korkmayan bir siyasetçi mi olmalı? Elbette her ülkenin karşılaştığı sorunlar olabilir. Ama sorunlar var diye ortalığı gül pembe göstermek doğru değil. Sorun varsa çıkarsınız milletin önüne ülkemizin böyle bir derdi, sorunu var dersiniz. Ben böyle bir sorunu aşmak için şunları şunları yapacağım dersiniz. İlk pandemi olayıyla karşılamadan çok önce. Ağustos 2018’de İstanbul’da bir basın toplantısı yaptım. Hiç kimseyi, iktidarı da eleştirmedim. Bir ekonomik kriz geliyor kapımıza, şu şu önlemleri alın. Yanlış hatırlamıyorsam 16 madde halinde açıkladım. Çıkacaksınız, diyeceksiniz ben devlette israfa son vereceğim diyeceksiniz. Buna benzer maddeler halinde açıkladım. Ben açıkladım ama iktidar sahipleri beni eleştirdiler, vay efendim sen nasıl böyle söylersin, diye. Benim söylediğim, sıradan, herkesin anlayabileceği şeyler aslında.

İSRAF HARAMDIR: İsrafı önlemek doğru değil midir? Devlet katında oturanlar israf yapabilirler mi? Onlara böyle bir hak verilmiş mi? Ya da anayasa veya başka bir yasada devleti yönetenler her türlü israfı yapabilirler diye bir düzenleme mi var? Hayır, yok. Peki inancımızda böyle bir düzenleme var mı? Hayır, inancımızda da böyle bir düzenleme yok. İsraf haramdır. Söylediğiniz zaman suçlu konumuna geliyorsunuz. Bunları aşacağız.

HESAP VERMEYEN DEMOKRAT OLAMAZ: Maliye Bakanlığı’nda uzun yıllar çalıştım. Bütçe nasıl yapılır, para nasıl toplanır, harcanır, tasarruf nasıl yapılır? Bütün hayatım bunlarla geçti. Para toplayan bir birimde yöneticiydim. Gelir idaresi olarak parayı topluyorsunuz, o parayı harcamanın ne kadar zor olduğunu görüyorsunuz. Parayı toplamak, vergileri toplamak kolay mı? Gönderiyorsunuz başka bir yere diyorsunuz, aman bu para israf olmasın. Titriyorsunuz, bütçe doğru dürüst harcansın diyorsunuz. 83 milyondan vergi alıp devleti yönetenler milletine hesap vermek zorundadır, demokrasinin gereğidir bu. Hesap vermeyen bir siyaset demokrat olamaz. Vatandaş vergimi veriyorum diyorsa, o parayı harcayan idarenin de o vatandaşa hesap vermesi lazım. Senin paranı şuraya harcadım demesi lazım. Biz de bilmeliyiz ki ödediğimiz vergiler şuralara şuralara harcandı diye.

BÜTÜN DEMOKRASİLERDE SORULUR: Devleti yönetenler şunu söylüyor. ‘Merkez Bankası’nın parasının nereye gittiği sorulur mu?’ diyor devleti yönetenler. Sorulur, dünyanın her tarafında soruluyor. Bütün demokrasilerde sorulur. Niye bu soruyu soruyorsunuz? Çiftçide, esnafta sorunumuz var, sanayici önünü göremiyor. Üniversitelerde mezun olan çok sayıda gencimiz işsiz, 10 milyonu aşkın işsizimiz var. Türk lirası eriyor, Amerikan dolarıdır, Avrupa Birliği’nin Euro’sudur, onlar Türk lirası karşısında değer kazanıyorlar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde ya da devletini yöneten hükümet, kendi vatandaşından dolar üzerinden borç alıyor. İktisatçılar buna ilk günah derler. Kendi ülkesinde kendi ülkesinin parasıyla değil yabancı bir ülkenin parasıyla kendi vatandaşından borç aldığında buna ilk günah denir. O günah işleniyor şimdi. Hani milliyetçilik, hani vatanseverlik…

İKTİDARIN BELLİ STRATEJİLERİ OLMASI LAZIM: Türkiye'yi buradan çıkaracak olan iktidarın belli stratejileri olması lazım, Türkiye buradan nasıl çıkar? Ben size bunu aktarmaya çalışacağım. Birinci kural şu, devletin saydam olması lazım. Devleti yönetenlerin ahlaklı olması lazım, her kuruşun hesabını millete vermesi lazım. Millete hesabını verirken de bundan onur ve gurur duyması lazım ve herkesin can ve mal güvenliğinin sağlanması lazım. Bunun adı demokrasidir. Demokrasinin olmadığı yerde can ve mal güvenliği yoktur. Sanayici önünü görecek, yatırım yapacak. Yabancı sermaye gelecek, yatırım yapacak, diyecek ki Türkiye’de demokrasi var, sabahleyin kimse gelip dükkanımı, evimi basmayacak, sabahın köründe kapım kırılmayacak. Demokrasi can ve mal güvenliği. Düşünce özgürlüğü olacak, gazeteciler rahatlıkla yazacaklar. Siyasi otorite rahatlıkla eleştirilecek.

TÜRKİYE'NİN ÜRETMESİ LAZIM, ÜRETİM ZİNCİRLERİNDEN KOPARILDI: İkincisi, üreten Türkiye. Türkiye'nin üretmesi lazım. Üretim zincirlerinden koparıldı. Türkiye Cumhuriyeti, mercimek, nohut, et ithal eder mi? Bu kadar bereketli toprakların olduğu bir yerde bunlar ithal ediliyorsa çiftçi nasıl geçinecek? Esnafa, rahmetli Özal, ne diyordu? Orta direk diyordu. Orta direk yok oldu. Çiftçiyi ayağa kaldırmanın yolu, kırsala, mutlaka her köye bir ziraat mühendisi görevlendirmek zorundayız. Parasını devlet verecek. Hayvancılık varsa bir veteriner tayin edeceksin oraya. İmamı, öğretmeni gönderiyoruz, ziraat mühendisini de veterineri de gönderebiliriz. E para yok ödeyemeyiz. Elin adamına ödüyorsun. Üstelik Euro, ABD doları üzerinden ödüyorsun. Bu adama Türk parası vereceksin ya büyük para da değil. Ve üretecek bunlar.

GÜÇLÜ BİR SOSYAL DEVLET: Parlamento işlevini yitiren bir kuruma dönüştü. Çıkın Aydın sokaklarında sorun bakalım, kaç tane bakan adı sayabilirler? Bir veya iki. Bakanlar Meclis’e gelmiyor, soru önergesi veremiyoruz. Hesap soruyoruz, bakan yok. Ne için, rejim değişti. Her şey Saray’dan. Çözebiliriz. Demokrasi birinci yolumuz, üreten Türkiye ikinci yolumuz, üçüncü yolumuz güçlü bir sosyal devlet inşa etmek. Eğer biri yer bir bakar kıyamet ondan koparsa biz güçlü bir sosyal devlet kurmak zorundayız. Hiç kimsenin aç ve açıkta kalmadığı bir Türkiye inşa etmek zorundayız. Belediye başkanlarımıza söyledik, sizin görev yaptığınız ilde, beldede, ilçede… Bir tek çocuk yatağa aç girmeyecek. Eğer o çocuk o gece açsa siz de uyumayacaksınız. Sosyal devlet budur. Fakir, fukaranın yanında olan devlet, sosyal devlettir.

DEMOKRATİK YOLLARLA, BİRLİKTE: Devleti yönetemiyorlar, devlet savruluyor ama biz demokratik yollarla bu sorunu çözeceğiz, birlikte dostlarımızla beraber. Ben dostlarımızla beraber dediğim zaman vay efendim kim diyorlar. Dostlarımız vatandaşlarımız. Bu ülkenin apartman görevlisi, muhtarı, esnafı, sanayicisi, işçisi, emeklisi... Bunlar bizim dostlarımız. Biz bir ittifak oluşturduk, adına Millet İttifakı dedik. Hepimizle diyoruz, demokrasi diyoruz. Güçlendirilmiş parlamenter sistem diyoruz. Kalkınan, büyüyen Türkiye diyoruz. Hepimiz ne diyoruz, halkına hesap veren bir siyaset anlayışı diyoruz. Bütün bunların hepsini gerçekleştireceğiz ama sizlerin oylarıyla. Demokratik yollarla, birlikte, Türkiye'yi aydınlığa çıkaracağız. 

UMUTSUZ OLMAYIN: Asla umutsuz olmayın, bunların hepsi düzelecek. Hepsini düzeltmeye kararlıyım. Vallahi de billahi de düzeltmeye kararlıyım. Benim siyasetten hiçbir beklentim yoktur. Tek isteğim var bu ülkede kimliği, inancı, yaşam tarzı ne olursa olsun her evde huzurun olmasıdır. Bunun mücadelesini veriyorum zaten. Bütün bunların hepsini gerçekleştireceğiz ama demokratik yollarla. 

SÖZÜM VAR YOKSULLUĞU BİTECEĞİM: Cumhuriyet'in ikinci yüzyılında bize düşen yeni sorumluluklar var. Yeni bir siyaset anlayışına ihtiyacımız var. Bunu bulunduğunuz her ortamda anlatmanız gerekiyor. Güzel ve huzurlu bir Türkiye'de hep birlikte kucaklaşacağız. Sözüm var bu ülkede yoksulluğu bitireceğim. Bu ülke çok zengin bir ülke. Kaynakları zengin olan bir ülke. İnsan kaynakları da çok zengin olan bir ülke. En büyük zenginliğimiz genç nüfus.”

"NORMALLEŞMEYE HIZLA GEÇEMEDİK"

Ev sahibi Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu, tüm dünyanın koronavirüs salgınından çok etkilendiğini fakat Türkiye’nin daha da fazla etkilendiğini söyledi. Avrupa Birliği ülkeleri ve gelişmiş ülkelerin koronavirüse karşı aşıyı Türkiye’den önce bulduğunu ifade eden Çerçioğlu, “Elbette bu ülkeler normalleşme sürecine bizden daha hızlı geçtiler. Biz bu süreçte onlar kadar hızlı geçemedik ve onların hükümetleri vatandaşlarına çok ciddi anlamda destekte bulundular. Ama biz baktığımızda bu desteği göremedik" dedi. 

"CANINA KIYAN İNSANLARIMIZI GERİ GETİREMEYİZ"

CHP Aydın İl Başkanı Ali Çankır, koronavirüs salgınıyla birlikte ekonomik sorunların arttığını, sosyolojik sorunları da beraberinde getirdiğini belirtirken, “Maalesef ki son dönemde artan iflaslar bunu bize net olarak göstermektedir. Bu sorunların yılların birikimidir ve pandemiyle birlikte artık gizlenemez hale gelmişlerdir. Ekonomimizi düzeltebiliriz, fakat bu süreçte borcunu ödeyemediği için canına kıyan insanlarımızı geriye getiremeyiz” diyerek artan intiharlara dikkat çekti.

 

Kaynak: anka