CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in açıklamalarının ardından başlayan mafya ve siyaset arasındaki ilişki tartışmaları için, “Bu gücün arkasında siyasi otorite olmasa, polis bunları anında yakalar. Bakın emniyette bu ülkesini seven, haksızlıklara itiraz eden çok güçlü kadrolar var. Nefes aldırmazlar. Ama arkasında siyasi güç olunca bir şey yapamıyorlar” dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Halk TV’de “Liderler ile Söyleşi” programında gazeteciler Suat Toktaş, İpek Özbey, Gökmen Karadağ ve Ozan Gündoğdu’nun sorularını yanıtladı. Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından satırbaşları şöyle:

TEK BAŞIMIZA 400 MİLLETVEKİLİ ÇIKARDIK… YİNE OLMAZ, O İTTİFAKIN ORADA OLMASI LAZIM: Cumhuriyetin kuruluşunda hangi felsefe ve anlayış varsa TBMM hangi anlayış ve felsefeyle kurulduysa Cumhuriyetin ikinci yüzyılının başında da aynı felsefeyi ortaya koyacağız. Dolayısıyla hiçbir yurttaşın kendisini görmemesi mümkün değil. Bu ülkenin kendisini ilerici sayan, solcu sayan, milliyetçi sayan, muhafazakar sayan her insan görecek orada kendisini. Neyi görecek orada? Türkiye’nin birliğini ve bütünlüğünü görecek. Neyi görecek? Türkiye’nin huzurunu görecek. Neyi görecek? Kısır siyasetten arınmış Türkiye’yi düşünen, insanını düşünen kadroları görecek. Anlayışı görecek orada. Millet İttifakı’nın ruhunda yatan zaten budur. Eğer siz zaten bu ruhu yaratamazsanız iktidara talip olmanızın bir anlamı yoktur zaten. Biz tek başımıza 400 milletvekili çıkardık… Yine olmaz. O ittifakın orada olması lazım. Bakın bu kadar iddialı söylüyorum. Çünkü ittifak, yeni bir siyaset anlayışını Türkiye’ye getirmeye çalışıyoruz. Birlikte, beraber Türkiye’nin, insanların çıkarlarını önceleyen, yolsuzluğu, haksızlığa, adaletsizliğe izin vermeyen, kimlik üzerinden, inanç üzerinden, yaşam tarzı üzerinden siyaset yapmayan bir anlayışı egemen kılmak istiyoruz. İşin özü budur.

ÖYLE BİR AÇMAZIN İÇERİSİNE TÜRKİYE SOKULDU Kİ YOLSUZLUK DESENİZ GIRLA, İSRAF DESENİZ GIRLA: İttifakın, ittifakı oluşturan bileşenlerin bir araya gelip, oturup konuşmamız lazım. Samimi olarak konuşmamız lazım. Çünkü burada bir partinin veya kişinin çıkarı söz konusu değil. Bütün mesele, Türkiye’nin çıkarıdır. Öyle bir açmazın içerisine Türkiye sokuldu ki yolsuzluk deseniz gırla, israf deseniz gırla, haksızlık, adaletsizlik deseniz gırla… Son derece ağır koşulların altında olan bir Türkiye düşünün. Ekonomik olarak, sosyal yaşam olarak, uyuşturucudan tutun haksızlıklara kadar, kadın cinayetlerine kadar, istismarlara kadar bütün bunların yaşandığı bir Türkiye’den bütün bunları aşan bir Türkiye’yi inşa etmek zorundayız. Asıl hedef bu olmak zorunda. Bunu yaparsanız zaten ya da yapmayı taahhüt ederseniz zaten Millet İttifakı’nın ruhunu oluşturmuş olursunuz.

BİZ EŞİTLER ARASINDA BİR İTTİFAK OLUŞTURDUK: Ben ittifak adına konuşan bir kişi değilim. Kesin konuşursam diğer ittifak üyeleri der ki ‘niye kesin konuştun kardeşim’ Biz eşitler arasında bir ittifak oluşturduk. Eşitler arasında oluşturduğumuz ittifakla Türkiye’nin yaşadığı sorunları aşmak istiyoruz. Hukuk içinde, demokrasi içinde aşmak istiyoruz. Demokrasimizi güçlendirmek istiyoruz. Sözü dinlenen bir Türkiye’yi yeniden inşa etmek istiyoruz. Eskiden Arap dünyası, bizim sözümüzü dinlerdi biz Arap dünyasının sözünü dinlerdik. Onların içişlerine karışmazdık. Şimdi sözü dinlenmeyen bir Türkiye var. Zorumuza giden bu. Türkiye o 100 yıllık birikimini heder etti. Bunları tekrar kazanmak zorundayız.

KILIÇDAROĞLU SANKİ DEVLETİ YÖNETİYOR. BEYEFENDİLER DE MUHALEFETTELER: Aklı başında olan insan şu soruyu sorar, niçin? Sen İçişleri Bakanı değil misin? Bu sorularla asıl senin muhatap olman gerekir mi? Muhatap olman gerekir. Vatandaşın dikkatini başka bir yere çekmek, muhalefeti suçlamak… Her zaman olduğu gibi. Öyle bir algı yaratabilir miyiz? Muhalefeti suçlayabilir miyiz? Kılıçdaroğlu bütün bunların sorumlusu olabilir mi? Kılıçdaroğlu sanki devleti yönetiyor. Beyefendiler de muhalefetteler. Akıl alacak şey değil. Bakın, bütün bu tartışmaların dışında size bir şeyler anlatacağım. Benim bildiğim, sizin bildiğiniz bir şeyleri alt alta sıralayayım. Türkiye neden bu hale geldi? Hep beraber düşünelim. Az önce söyledim, bir devlet rüşvet alan bir kişiyi büyükelçi olarak atarsa, mafya ne yapar? Bu soruyu herkes düşünsün. İki, Man Adası’nda paralarınız var ve bu Erdoğan ailesinin paraları. O paralar Türkiye’ye geldi. Değil mi? Bir kuruş vergi ödemediler. Ama esnaf ödüyor. Çiftçi ödüyor. Emekli ödüyor. Asgari ücretli ödüyor. Peki bir devleti yöneten aile, vergi cennetlerinde para tutar ve o parayı Türkiye’ye transfer ederse, vergi ödememek için mafya ne yapar? Bunu da vatandaşlarımız hafızalarının bir yerinde tutsunlar.

DEVLETİ SOYAN BİR TİCARET BAKANI: Devleti soyan bir Ticaret Bakanı… Üstelik bakan olmadan önce devletin başındaki kişinin eşinin adının kullanıldığını da resmi belgelere aktarılan bir ortamda siz bu kişiyi getiriyorsunuz, bakan yapıyorsunuz. Bakan, açıkça devleti soyuyor. Mafya ne yapar? Yine devam ediyorum. Bir kişiyi düşünün. Devletin en tepesinde ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni temsil ediyor. Temsil ettiği makamda oturan kişi, mal varlığı dolayısıyla tehdit ediliyor. ‘Mal varlığını araştırırız’ diyorlar. Bak kızdırmayınız. ‘Mal varlığımı araştırmayın’ diyemiyor. ‘Araştırmazsanız namertsiniz’ diyemiyor. Tehdide boyun eğiyor. Peki mafya ne yapacak o zaman? Yine, Hazine ve Maliye Bakanı, 128 milyar doları yok eden adam, görevinden ayrılırken bir tweet atıyor. ‘At izi, it izine karıştı’ diye. At izinin it izine karıştığı bir ülkede mafya ne yapar? Bunu da vatandaşlarımız hafızalarının bir yerinde tutsunlar. Ne demek at izi, it izine karıştı? Yani devlet, devlet olmaktan çıktı. Hükümet, hükümet olmaktan çıktı. Türkçe tercümesi budur.

MAFYANIN DA AT KOŞTURABİLECEĞİ BİR ÜLKE YARATIYORSUNUZ SİZ: Bakın bütün bunlar, aslında mafyanın da at koşturabileceği bir ülke yaratıyorsunuz siz. Mafya lideri ne diyecek? ‘Kardeşim rüşvet alanı büyükelçi yaptın. Ne olmuş yani, ben de kokain satıyorum. O da yasak bu da yasak. Ama sen kanun tanımıyorsan ben de bunu tanımıyorum. İkimiz de geçinip gidiyoruz’ diyor. Devlet anlayışına bakın. Hükümet anlayışına bakın. Ya böyle bir devlet anlayışı olur mu? Böyle bir anlayışla devlet yönetilebilir mi? Efendim ben Man Adası’na parayı gönderiyorum. Oradan parayı getiriyorum. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne vergi vermemek için. O da diyor ki kokain satıyorum. Zaten kayıt dışı para, ben de vergi vermiyorum. ‘İkimizin yaptığı iş arasında ne fark var’ diyor?

BU GÜCÜN ARKASINDA SİYASİ OTORİTE OLMASA, POLİS BUNLARI ANINDA YAKALAR: Türkiye uyuşturucu madde ve insan kaçakçılığı merkezine adeta dönüştü. Bakın değerli arkadaşlar, Kolombiya’da bir gemi, 5 ton kokain… Yakalanıyor. Güzel. Nereye gidecek? Türkiye’ye… Türkiye’ye giden 5 ton bu kokainin nereye gideceği belli midir? Bellidir. Hangi adrese gideceği belli midir? Bellidir. Nerede peki bu bilgiler? Siz biliyor musunuz? Yine, Mersin limanında 615 kilogram kokain yakalandı. Bu söylediğim rakamlar milyar dolarlar bakın. 615 kilogram kokain, Mersin limanında yakalandı. Kime gidiyordu bu? Alıcısı kimdi? Bilen var mı? Yok. Mafyaya kızıyorlar. Yahu sen İçişleri Bakanısın. Bakın şunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bu gücün arkasında siyasi otorite olmasa, polis bunları anında yakalar. Bakın emniyette bu ülkesini seven, haksızlıklara itiraz eden çok güçlü kadrolar var. Namuslu kadrolar var, nefes aldırmazlar. Kokain ticaretine de haksızlığa da yolsuzluğa da nefes aldırmazlar. Ama arkasında siyasi güç olunca bir şey yapamıyorlar. Şimdi biz ne ile öğrendik bunu? AKP Genel Merkezi’nde çalışan bir gencin kokain kullanırken… Onun üzerinden. O çocuğun hiçbir günahı yok aslında. O çocuğu o hale kim getirdi? Çünkü o çocuk şunu görüyor. Yukardakini görüyor. Malı götürüyor. E ben de götüreceğim diyor. Balık baştan kokar mı? Kokar.

SORUŞTURMA BAŞLATABİLECEK BİR SAVCI ÇIKTI MI?: İçişleri Bakanı açıklama yapmış. Efendim ispat edemezlerse bilmem ne, kendimi yakarım mı böyle bir şey diyor. İyi de kim ispat edecek? Savcı. Hangi savcı soruşturma başlattı? Soruşturma başlatabilecek bir savcı çıktı mı? E yok. E peki kim? Ben mi gidip araştıracağım veya bir başkası mı? Peki savcıya şunları araştır diye talimat veren var mı, yok. Gönüllü olarak, Türkiye soyuldu açıkça, perişan edildi Türkiye. Ben savcıysam, adım da Cumhuriyet Savıcısıysa bu konuyu araştıracağım deyip ortaya çıkan bir savcı var mı?

KOL KOLA GEZİYORLAR, FOTOĞRAF ÇEKTİRİYORLAR Biz şimdi kime kızıyoruz? Yahu mafyanın büyüyeceği bir ortamı siyasi iktidar zaten yaratmış. Kol kola geziyorlar. Fotoğraf çektiriyorlar. Bir mafya liderinin bir İçişleri Bakanı ile yan yana fotoğraf çektirmesi ya da bir siyasetçiyle yan yana fotoğraf çektirmesi ne demektir? Bak bana dokunma kardeşim anlamına gelir. Sizin ne işiniz var onlarla? Düne kadar el bebek, gül bebekti değil mi?  Mitingler düzenlenmedi mi? Mitingler düzenlendi. Yahu siz dünyanın hangi ülkesinde mafya liderine devlet koruma verir ya? Polisi veriyorsunuz. Sen bunu koru diye… Her türlü mafyatik işlerde ne yaparsa serbest. Senin en büyük güvence de bak yanına polis verdim. O da seni koruyacak. Yahu akıl alacak şey değil ya. Ne diyorum? Vallahi de billahi de bunlar devleti yönetemiyorlar. Yönetemezler.

BEN BU ÜLKENİN POLİSİNE, JANDARMASINA GÜVENİYORUM: Yahu devlet soyuluyor. Kaçakçılar bir tarafta, kokainciler bir tarafta insan kaçakçıları bir tarafta. Ya şu Van Gölü’nde ölen insanlar ya… Botlar da ölen insanlar ya... Çoluk çocuk ya… Yol geçen hanına döndü ya. Soruyorsunuz. Polisi kimsenin suçlamaya hakkı yok. Bürokrasiyi kimsenin suçlamaya hakkı yok. Suçlanacak kişiler, onlara talimat verenler. Ben bu ülkenin polisine, jandarmasına güveniyorum. Savcısına da güveniyorum ama kardeşim, oturuyor orada ahkam kesiyor. Kılıçdaroğlu, Meral Akşener, efendim Babacan… Yahu kardeşim, devleti ben yönetmiyorum ki. Şu pespayeliğe bakın ya. Şu devlet yönetememezliğin geldiği pozisyona bakın ya. Ya kardeşim senin görevin, bunlarla mücadele etmek ya. Sen, AK Parti’ye en çok oy veren fakir mahallelerde nasıl uyuşturucuya alıştırıldıklarını biliyor musun? İçişleri Bakanı olarak veya Cumhurbaşkanı olarak. Bilmiyor ama ben biliyorum. O araştırma yaptırtmadı ama ben CHP’nin Genel Başkanı olarak araştırma yaptırttım.

SARAYDAN GÖRÜNEN MANZARAYLA TÜRKİYE’NİN MANZARASI ARASINDA 180 DERECE FARK VAR: Bir araştırmacı arkadaşa dedim ki, bana İstanbul’da AK Parti’ye en çok oy çıkan iki yer var. Buradan haberler geliyor. Uyuşturucu çok yaygın. Burada bir araştırma yapar mısın? Bir süre sonra geldi. Şöyle bir itirafta bulundu. Dedi ki, siz bana bunu ilk söylediğiniz de dedim ki yahu şu Genel Başkanın uğraştığı şeye bak. Bunlarla ne uğraşıyor ama işin içine girince ne kadar haklı olduğunuzu gördüm. Ortaya çıkan şu, bu uyuşturucu satanlar okulların önünde bekliyor. Herkes biliyor uyuşturucu sattığını. Öneri, her okulun önünde güvenlik görevlisi olmalı. Ailelerin en büyük korkusu, çocuğun cep telefonunu satması. Çünkü cep telefonu satması demek, uyuşturucu alıyor demek. Bir süre sonra o çocuklar çantacı yapılıyor. Parklarda içiyorlar bu arada. Hiçbir aile çocuğunun uyuşturucu kullandığını başka birinin duymasını asla istemiyor. Her okulda maalesef böyle çocuklarımız var. Çok yaygın. Bazı illeri verdim. O illerde de çok yaygın. Belki bunu daha sonra rapora bağlayacak. Bu olursa kamuoyuyla paylaşırız. Ben bunu ülkesinin seven bir insan olarak araştırıyorum. Bu adamlar araştırmıyorlar. Bu AMATEM denilen merkezler var. Çocuklarınızı sakın ha oraya göndermeyin diyorlar. Orada daha rahat bulabiliyor uyuşturucuyu. Çıkar ilişkisi içinde olanlar devleti yönetemezler. Saraydan görünen manzarayla Türkiye’nin manzarası arasında 180 derece fark var. Görmüyorlar.

ACI OLAN ŞU, BİR SİYASİ PARTİ LİDERİNİN GİDİP MAFYA LİDERİNİ HAPİSHANEDE ZİYARET ETMESİ: Bir mafya lideri yurt dışına gitti. E ne dedi? Bana haber verdiler dedi. Hakkında dosyalar hazırlanıyor diye. E doğru. Haber vermeseler niye gitsin dışarıya? Acı olan şu, meşru olan bir siyasi parti liderinin gidip bir mafya liderini hapishanede ziyaret etmesi. Ya dünyada örneği var mıdır bunun? Sonra dönüp diyoruz ki ya bu mafya niye böyle? Yahu mafyayı niye suçluyorsun? Ona yaratılan bir iklim var. İklimi yaratan siyasi iktidar. Yani AK Parti iktidarı. AK Partilileri suçlamıyorum. Bir avuç insanı suçluyorum sadece.

DEVLET GÜÇLÜ DE DEVLETİ YÖNETENLER YETERSİZ İNSANLAR: Ben Milli İstihbarat Teşkilatı’nın Türkiye’nin bütün sorunlarına vakıf olduğunu tahmin ediyorum. Yeri zamanı gelir, eleştiririz tabi ama sonuçta bütün bu yaşananları Milli İstihbarat Teşkilatı’nın ‘bilmiyorum’ diyeceğini ya da göz ardı edeceğini düşünmüyorum. Bütün ayrıntıları biliyorlardır. Devlet güçlü de devleti yönetenler yetersiz insanlar. Devletin organlarının çalışmasına engel oluyorlar.

HERKES KONUŞUYOR, BİZ KONUŞUNCA, “SİZ KONUŞMAYIN”: Şimdi diyorlar ki, efendim bu işle ilgili muhalefet partileri neden konuşuyor? Adamın iddialarına karşı emniyet konuştu, jandarma konuştu. Herkes konuşuyor. Biz konuşunca, siz konuşmayın. Neden onlar yalanlıyorlar diye. Biz diyoruz ki gerçek ortaya çıksın. Yaptığınız açıklamalar inandırıcı değil. Şimdi herkes görecek biz Meclis’te araştırma önergesi vereceğiz. AK Parti ve MHP’liler el kaldıracaklar ve ‘hayır araştırılmasın’ diyecekler. Siper oluyorlar. Kirlenmişliği savunuyorlar. Mafyayı savunan bir anlayış ortaya çıkacak eğer buna hayır derlerse. Evet derlerse hepsini kutlayacağım.

İŞGAL EDİLEN TOPRAKLARI FİLİSTİNLİLERE İADE ETMEMİZ GEREKİYOR: Filistinli kardeşlerimizin her zaman yanındayım. Onları destekliyoruz. Onların bağımsız bir devlet kurma hakları var. İşgal edilen toprakları var. İşgal edilen toprakları Filistinlilere iade etmemiz gerekiyor. Dünyanın bütün demokrat ülkeleri, saygın ülkeleri Filistin halkının yanındadır. Filistin davasını savunmak her birimizin tek tek görevidir.

 

Kaynak: anka