CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Afganistan'ın kontrolünün Taliban'a geçmesinin ardından yaşanan gelişmeler üzerine, "Bahçeli, 'Askeri unsurlarımız Afganistan'dan terki düşünülmeyecektir' diyor. Erdoğan dedi ya bu da pekiştiriyor. Yani ‘Asla askerin dönmesini istemiyoruz’ diyor. Ben de askerlerin bir an önce o bataklıktan çıkmasını istiyorum. Bir tek askerimizin ayağına çakıl taşı bile değmesin. Burnu kanamasın. Bizim askerimiz sıradan bir asker mi? Ölüme mi gönderiyoruz? Kanı üzerinden pazarlık yapılır mı ya? ‘Para ver, askerim orada kalacak. Para ver, gidecek onların havaalanını koruyacak.’ Niçin, para için. Bizim askerimizin kanı parayla satılır mı" dedi. Kılıçdaroğlu, Millet İttfakı'nın cumhurbaşkanı adayı olarak göstereceği kişinin, kazandığı takdirde cumhurbaşkanlığı yetkilerini parlamentoya iade edeceğini söyledi. 

Kemal Kılıçdaroğlu, FOX TV'de yayınlanan Çalar Saat programında İsmail Küçükkaya'nın konuğu oldu. Kılıçdaroğlu, gündeme ilişkin Küçükkaya, gazeteciler ve yurttaşlardan gelen soruları yanıtladı.

Kılıçdaroğlu'nun Türkiye ve dünya gündemine ilişkin açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle: 

ERDOĞAN DEDİ YA BU DA PEKİŞTİRİYOR: “Sosyal medya, televizyonlarda, gelen Afganların tamamını gösteriyorlar. Hepsi cepheden yeni gelmiş gençler gibi. Bir tane kadın yok, çocuk da yok. Bunlar geliyorlar, Türkiye için potansiyel tehlike. Buna itiraz ettim. Türkiye yol geçen hanı değildir, sınırlar yol geçen hanı değildir. Önlem alınması lazım. İstemiyoruz böyle bir şeyi. Bahçeli, 'Askeri unsurlarımız Afganistan'dan terki düşünülmeyecektir' diyor. Erdoğan dedi ya bu da pekiştiriyor. Yani ‘Asla askerin dönmesini istemiyoruz’ diyor. Ben de askerlerin bir an önce o bataklıktan çıkmasını istiyorum. Bir tek askerimizin ayağına çakıl taşı bile değmesin. Burnu kanamasın. Bizim askerimiz sıradan bir asker mi? Ölüme mi gönderiyoruz. Kanı üzerinden pazarlık yapılır mı ya? ‘Para ver, askerim orada kalacak. Para ver, gidecek onların havaalanını koruyacak.’ Niçin, para için. Bizim askerimizin kanı parayla satılır mı? 

BU KAYITSIZLARI NEREDEN BULUYORLAR: Kafileler halinde geldiler, bindiler otobüse geldiler. Biz kıyameti kopardıktan sonra, 'Bizim sınırlarımız yol geçen hanı değildir' diye açıklama yaptı Erdoğan. Sonra 300 bin kayıtlı, kayıtsız Afgan var. Bu kayıtsızları nereden buluyorlar? Nereden geldi? Kayıtlı gelmesi için sınırdan gelmesi lazım değil mi? Sınır kapısına da gittim, sordum. Dedim ki ‘Afganlar geçiyor mu’. ‘Hayır’ dediler, ‘geçseler zaten pasaport kontrolü yapmak zorundayız’. Peki nasıl oluyor da bunlar geliyor. İki tepeyi gösterdiler. Buralarda karakollar var, kuş uçsa görülür. Kuş uçsa görülür de bunlar nasıl geliyorlar?  Binlerce, onbinlerce kişi nasıl geliyor? Demek ki birileri buna göz yumuyor. Diyorlar ki ‘iade edeceğiz’. Nasıl edeceksin kardeşim, İran'dan geldi. Sen İran'a iade ettin mi? Bizden Yunanistan'a mülteci gittiğinde Suriye'ye mi iade ediliyor? Hayır, Türkiye'ye iade ediyorlar.

EN AZ İKİ YILLIK ZAMAN DİLİMİ İÇİNDE YAPACAĞIZ: Öncelikle şunu yapacağız. Hem Suriye'de hem Türkiye'de büyükelçilikler açacağız. Suriye'deki iç savaşın bitmesi için elimizden gelen bütün çabayı göstereceğiz. Şam yönetimiyle de Avrupa Birliği'yle, Rusya'yla, Amerika'yla görüşeceğiz. Bu savaşın bitmesi lazım. Bizim veya batılıların kontrolünde olan bir Suriye toprağı var. Diyeceğiz Avrupa Birliği'ne, ‘iç savaş bitti, bunların kendi ülkelerinize de gelmesini istemiyorsanız bizim bunları Suriye'ye yerleştirmemiz lazım’. Evi, yolu, kreşi, hastanesi hepsini yapacağız. Onların fonları var. İş güç sahibi olmak istiyorlar. Gaziantep'in sanayicileri müthiş çalışkan, yaratıcı insanlar. Diyeceğiz ki ‘güvenliği aldık, gidip fabrika kurun’. Esad ile konuşacağız. Bu insanlar savaştan kaçıp bizim ülkemize gelen insanlar. Biz bunlar için en az 40 milyar dolar para harcadık. Şimdi bu insanlar ülkelerine döndüler, fabrikalar kurduk. Bunlar çalışmaya başladılar. Bunların can ve mal güvenliğini beraber sağlayacağız. İşin, okulun, yolun, kreşin, fabrikan, can güvenliğin var. En az iki yıllık zaman dilimi içinde bunu yapacağız. Bunlar yapamaz ama biz devlet yönetimini biliyoruz. 

ONLARI DA GÖNDERECEĞİZ: (Afgan sığınmacılar ilişkin) Onları da göndereceğiz, konuşarak göndereceğiz kendi ülkelerine. Önce varlıkları, sayılarının netleşmesini bekliyoruz. Afganistan olayı daha yeni. Ek sığınmacılar gelebilir. Bakan öyle söylüyor. İran sınırında ciddi önlemler almaya başladılar. Ne kadar alırlar onu da bilmiyoruz. Belirsiz atmosferin ortadan kalkması lazım. 

TÜRKİYE'NİN DOKULARINA SİNMİŞ SORUNLARI ÇÖZMEK İSTİYORUZ: Joe Biden ile görüşülürken neden Dışişleri Bakanlığı'ndan kimse yok? Devletten gizli neyi görüşüyorsun sen? Hangi ödünleri verdin? Bizim ayrıca dış politika danışma kurulumuz var. Orada eski Dışişleri Bakanları, büyükelçiler var. Biz belli aralıklar toplanırız. Dış politikamızı gözden geçiririz. Bazen emekli askerleri davet ederiz, gelirler. Askeri alanda bilmediğimiz konular varsa o konuda da bizi aydınlatırlar. Biz gerçekten de Türkiye'nin bütün dokularına sinmiş olan sorunları alıp çözmek istiyoruz.

YÜCE DİVAN'A GİTMESİ GEREKİRKEN GÖNDERMEDİLER, OLAYI KAPATTILAR: Erdoğan Bayraktar'ın aslında ilk açıklaması bu değil. Daha önce de benzer bir açıklama yaptı. 25 Aralık 2013. Olaylar patladığı zaman yolsuzluk dosyaları oldu; görüntüler, kasalar, evdeki paralar, para kasaları, para sayma makineleri; Erdoğan'ın ne kadar para kaldı sorması, Bilal Bey'in buna cevap vermesi... Bütün bu rezaletler yaşandı. Erdoğan, 4 bakana ısrar ediyor, ‘açıklama yapın’ diye, ‘beni rahatlatın’ diye. Bunun üzerine NTV'deki bir programa bağlanıyor Erdoğan Bayraktar, aynen şunu söylüyor: 'Rüşvet ve yolsuzluk ifadelerinin bulunduğu bir operasyon sebebiyle istifa ediniz ve beni rahatlatacak deklarasyon yayınlayınız' diyorlar, baskı kuruyorlar 4 bakana. O da diyor ki, 'Tarafıma böyle bir baskı uygulanmasını kabul etmiyorum. Çünkü soruşturma dosyasında var olan ve onaylanan imar planlarının büyük bir bölümü Sayın Başbakan’ın talimatı ile yapıldı. Başbakan’ın istifa etmesi gerekiyor' diyor. Aradan zaman geçti, kendisi görevden alındı. Rüşvet alan 3 bakanın görev değişikliği yapıldı. Yüce Divan'a gitmesi gerekirken göndermediler. Olayı kapattılar.

BÜYÜK PARALAR DÖNMÜŞ, RÜŞVETLER YENMİŞ: Sonra bir internet sitesindeki söyleşiden sonra olay yeniden büyüdü. Söylediği 2013'ten farklı değil aslında. Ortada bir rüşvet var, büyük paralar dönmüş, rüşvetler yenmiş. Olayın gündeme gelmesi, Erdoğan'ın sessizliğini koruması, Cemil Çiçek'in konuşması, 'evet bunların Yüce Divan'a gitmesi gerekirdi' demesi, son derece doğru ve yerinde. Erdoğan Bayraktar'ın kızdığı nokta şu, 'beni niye üç bakan ile bir tutuyorsun' diye. ‘Eğer bir şey varsa ben görevi kötüye kullandım’ diyor. ‘Çünkü talimatın gereğini yaptım’ diyor. ‘Onlar rüşvet aldılar, yediler, aile boyu yediler’ diyor. 

DİN, İMAN, AHLAKTAN BAHSEDİLDİ: Bir ülkenin bir numaralı insanı, eğer mal varlığı dolayısıyla tehdit ediliyor ve o tehdide boyun eğiyorsa o kişi, o ülke için beka sorunudur. Ne diyordu Erdoğan, 'Ben bu papazı vermeyeceğim, bu can bu tende kaldığı sürece’. Trump ne dedi, 'mal varlığını araştırırız’. Toplantılar yapıldı, mahkeme toplandı, özel uçakla gönderildi Amerika'ya. Ne oldu? Bir ülkenin bir numaralı adamı, batının emperyal güçleri tarafından teslim alınıyorsa ve önüne bir şey konduğu zaman derhal onun gereğini yapıyorsa o kişinin bu ülkeye faydası olmaz. Bunu bütün vatandaşlarımın bilmesini istiyorum. AK Parti'ye oy veren yurttaşlarımız da bilmesini isterim. Kardeşim, sen AK Parti'ye oy verdin, gönül bağıyla bağlandın, toplantılarına, mitinglerine katıldın. Dinden, imandan, ahlaktan bahsedildi. Sen de ‘din, iman, ahlak’ diyerek gittin. Ama önüne öyle bir tablo çıktı ki ortada büyük bir karanlık, yolsuzluk, küfür var ve sen onun ne olduğunu bütün bu olayların sonunda görmen lazım. Ve diyeceksin ki ‘eğer ülkeyi yönetecek bir kişi varsa onun ahlaklı olması lazım’. 

HANGİ GEREKÇEYLE TEPKİ GÖSTERDİ, ÖĞRENMEK İSTERDİM, BELKİ O KADIN HAKLIYDI: Çorum'un çok güzel bir çarşısı var, oraya geziyoruz. Her görüşten insan var tabii. Bazılarıyla tokalaşıyoruz, soruyoruz, ‘işleriniz nasıl’ gibi. Bir yer var, döneceğiz tekrar. Baktım orada bir kadın, çocuk arabasında çocuklar var. Yanında da bir çocuk var. Ona da ‘çocuklarınız nasıl’ diye seslenmek istedim. Hanımefendi, az önce gösterdiğiniz tepkiyi gösterdi. Biz de tabii ayrıldık. İsmail Bey, kabahat bu kadında değil, o kadını bu pozisyona taşıyan siyaset anlayışında, asıl kabahat orada. Bu kadın beni tanımaz, ben de o kadını tamam. Ama aynı ülkede yaşıyoruz. Beni sevmeyebilir. Ama böyle bir tepkiyi ortaya koyan, siyasi atmosferi yaratan kişi, bu işin sorumlusudur. O kadın yanlış yaptı, şunu yaptı, bunu yaptı, hiç önemli değil o. Kadının tepkisini anlayışla karşılarız. Cumhurbaşkanı, başbakan, bakan olsanız da... Gelen tepkileri zaten makul karşılamak zorundayız. Şunu yapabilseydik, hangi gerekçeyle tepki gösterdiğini ben öğrenmek isterdim. Belki kadın haklıydı. Biz de ona göre hatamızı düzeltirdik. Devleti yöneten kişiler kibirden uzak olacak, gelen eleştirilerden ders çıkaracak. Devleti yöneten kişiler adaletle hareket edecek. Devleti yöneten kişiler vatandaşlarına eşit mesafede olacak. Bir eleştiri geldiğinde oturup kendi zihninde tartışacak. Bir siyasetçinin en çok ihtiyaç duyduğu şey eleştiridir. Bizim vatandaşımız, uzaydan gelen birisi değil.

ASKERİMİZİN KANI ÜZERİNDEN KAN PAZARLIĞI YAPMAYIZ: Teslim alınan bir kişi var. Biz asla teslim alınmayız. Biz ülkemizi emperyal güçlerin bekçisi haline getirmeyiz. Askerimizin kanı üzerinden para pazarlığı yapmayız. Daha önce de at pazarlığı yapmışlardı. Kendi ülkemizin kalkınması için elimizden geleni yaparız. Bunlarla oturup her türlü pazarlığı yapabilirler ama bizde yok öyle bir şey. Biz oturacağız, Türkiye’nin onuruyla önlerinde duracağız. Kimse bizi satın alamayacak. En önemli nokta budur. Biz tehditlere boyun eğmeyeceğiz. Biz uygar bir ülkenin parçası olmak istiyoruz. Kimseye el avuç açalım, asla istemiyoruz.

KİM BÜYÜDÜ? DOLARLA DEVLETE BORÇ VERENLERİN GELİRİ ARTTI: (Büyüme rakamları) Ne büyüme ama. Bazıları büyüdü bazıları hiç büyümedi. Manava, berbere, işçiye, emekliye, işsize, balıkçıya soralım. Kimin geliri arttı? Dolarla devlete borç verenlerin geliri arttı. Dolarla yurt dışından faiz ödüyorsunuz, onların geliri arttı. Altta vatandaşlar perişan vaziyette. Elektriğe yapılmayı düşünülen zam dolayısıyla eleştirmiştim. Aile Bakanı bir açıklama yaptı. ‘2 milyon 100 bin haneye yardım yapıyoruz, 68 lira ile 137 lira arasında’ diyor. Hanede oturan kişiler aylık 68 lira elektrik borcunu ödeyemiyor. Kim büyüdü arkadaş? Beşli çete büyüdü, devletten para alanlar büyüdü. Çorum’a gittik, yarın Nevşehir’e gideceğim. Sorarız esnafa.

DOLARLA ALIŞVERİŞ YAPANLARIN HİÇBİR SORUNU YOK: Bir ülke kendi milli parasını kenara atıp, yabancı para üzerinden kendi vatandaşlarından borç alırsa bunun adına iktisatta ‘ilk günah’ diyorlar. Bakın. En son 14 Temmuz’da borçlandılar. 2 buçuk milyar dolar, 130 bin 200 kilo altın borçlandılar. Döviz arttıkça bunlar kazanıyor. Bankalarda gerçek kişilerin mevduatının yarısı dolar. Kimse TL’ye güvenmiyor. Dolarla, altınla alışveriş yapanların hiçbir sorunu yok. TL alıyor, o kişiler perişan.

BATAKLIKTAN ÇIKARACAĞIZ: Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bizim çiftçiye değil yabancı çiftçiye hizmet eder hale geldi. Sadece Londra’daki tefecilere 187 milyar dolar ödedik. Türkiye’yi bu bataklıktan çıkaracağız. Herkes şundan emin olsun. Türkiye’yi bu bataklıktan çıkaracağız.

CUMHURBAŞKANLIĞINI KİŞİYE İNDİRMEK KADAR YANLIŞ BİR ŞEY YOK: (Cumhurbaşkanı adayı olacak mı) Aslında cumhurbaşkanlığını kişiye indirgemek kadar yanlış bir şey yok. Bu ülkenin nasıl bir cumhurbaşkanına ihtiyaç var. Bir temiz adam olacak, milletin arasında ayrım yapmayacak, harcanan her kuruşun hesabını millete verecek, nefsine hakim olacak, ülkelerle barış içinde olacak. Cumhurbaşkanı kesinlikle adalet isteyecek. Mahkemelere atama yaparken özgeçmişine bakacak. Cumhurbaşkanı olacak kişi devletin geleneklerine sahip çıkacak. Aradığımız cumhurbaşkanı niteliklerinin böyle olması lazım. Ayrıca cumhurbaşkanı adayının devleti tanıması lazım. Devleti tanımayan, bilmeyen bir insan koltuğa oturduğunda bocalamaya başlar. Bu çerçevede devleti tanıyan birisinin olması lazım. Devlet çok tahrip edildi. Liyakati sağlamak lazım. Bizim adayımızı ittifak belirleyecek. Bir araya geleceğiz, ilkeleri konuşacağız ve ‘adayımız budur’ veya birden fazla adayımız olabilir. Bu konu erken bir konu. Tartışılacaksa bu konular tartışılacak.

BÜTÜN YETKİLERİ PARLAMENTOYA İADE EDECEK: (Erdoğan’ın yetkileri devam edecek mi) Onun için dedim. Nefsine hakim olacak. ‘Bütün yetkileri aldım, artık ben de bütün yetkiler, cumhurbaşkanlığı süresince bütün yetkileri kullanacağım.’ Siz o yetkileri parlamentoya iade edeceksiniz. Parlamento Gazi Meclis’tir. Gazi Meclis içinde ne olması gerekiyorsa o olacak. Milletin vekilliğini millet seçecek. Şimdi millet vekilliğini seçmiyor ki altına mühür basıyorlar.

KANAL İSTANBUL GİBİ UYDURUK DEĞİL: Gençler umutsuzluğa kapılmasınlar. Elimden geleni yapacağım. Gençlerin mahallelerini satmayacağız. Geleceklerini yurt dışında değil kendi ülkelerinde arayacaklar. Gençlerin çalışmaları için çok güzel şeyler yapacağız. Büyük bir projemiz var. Çalışmalarımız tam bitmedi. ‘Türkiye ve gençler.’ Sıradan bir şey değil. Kanal İstanbul gibi uyduruk değil. Altı ayda nefes aldıracağım. Hiç kimse karamsar olmasın. Güzel ülkemiz, çalışkan insanlarımız, taşı sıksa suyunu çıkaracak gençlerimiz var. Kimse umutsuzluğa kapılmasın. Biz çalışacağız. Bizi kimse teslim almayacak. Bu defteri tamamen kapatıyoruz. Bizler Kuvayi Milliye ruhu taşıyoruz. Altı ay içinde nefes alan bir Türkiye görecekler. Çiftçinin, esnafın borçlarının faizlerini sileceğiz, ana parası belirli taksitler içinde ödenecek. Tank palet fabrikasını alacağım. Siyaset kurumu, saygın ve ahlaklı olacak.”

Kaynak: anka