Haber: OKTAY YILDIRIM - Kamera: ANIL VEREL

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, "Bugün itibariyle İstanbul’u sorunsuz bir noktaya taşıdık ve bütün sorunları aştık. 20 milyonluk bir kentin sorunsuz bir süreç yaşamasını beklemek hayalcilik olur. Elbette mağdur ettiğimiz, yolda bir saat bile beklettiğimiz vatandaşlarımıza söyleyeceğimiz tek şey vardır; ‘özür dilerim’. Bunu istemezdik. Bu bir doğal afet sürecidir. Hızlı bir çalışma yapılmıştır" dedi. İmamoğlu, İngiltere'nin Ankara Büyükelçisi Dominick Chilcott ile Sarıyer’de bir balıkçıda yemek yerken çekilen görüntüleri ve restorana girişine ilişkin MOBESE görüntülerinin servis edilmesiyle ilgili de "Yoğun bir gündemde çalışırken böyle bir yemeğe gitme meselemin bu kadar gündeme taşıtılmasını ve bu süreçle ilgili manipülasyonu şaşkınlıkla takip ediyorum. Hukuki olarak sürecin takipçisi olacağım" diye konuştu.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul’da yaşanan kar felaketinin son durumuyla ilgili AKOM’da bilgilendirme toplantısı düzenledi. İmamoğlu satır başlarıyla şunları söyledi:

20-30 YILIN EN YOĞUN KAR YAĞIŞI: “Kar, doğanın, kış mevsiminin en doğal süreci. Elbette kar meselesi İstanbul için iki yönüyle önemli. Şehrin zorluklarını çözmek adına hepimizin sorumluluğu ama bir başka yol ile de açıkçası İstanbul’umuzun ihtiyacı. İstanbul’un su ihtiyacını karşılaması, kuraklığın değil, her mevsimin zamanında karşılığını vermesi açısından da önemli bir husus. Ama şunu belirtelim, bir zaman dilimi içerisinde en yoğun kar yağışı alma kavramı üzerinden baktığımızda ve metrekareye düşen yağış bazında kilo miktarlarına da baktığınızda 7-8 saatte neredeyse 60 kiloyu bulan noktaları tespit ettik. Bu gerçekten son yılların belki de 20-30 yılın en yoğun kar yağışının bir anda düştüğü bir süreci tarifliyor. Bu bakımdan yoğun bir kar yağışı ile karşı karşıya kaldık.

ASLA BİZ VE ONLAR DİYE BİR BAKIŞIN SAHİBİ OLMAYACAĞIZ: İstanbul böylesi anlarda, yani afet diye tanımlayabildiğimiz bu tür anlarda nasıl yönetiliyor ya da nasıl süreç işliyor diye. Bazı yollarla ilgili farklı kurum ve kuruluşların yetki alanları var. İBB’nin yetki alanları var ki sorumlu olduğu yol ağı yaklaşık 4 bin 23 kilometre, ama bunun dışında Karayolları'nın sorumlu olduğu yol ağları var bir de anlaşma gereği 3. Köprü yol hattı ve bağlantılarının sorumlu olduğu bir özel şirket var. Yapılan ihalenin şartnamesi gereği. Dolayısıyla bu 3 hat önemli. Ana arterlerde bu 3 hat çok konuşuluyor. Bunun bilinmesi lazım. 39 ilçe belediyesinin sorumlu olduğu hatlar var. Burada sürece başından beri yani 2,5 yıllık görev süremiz süresince söylediğimiz bir şey var. Asla biz ve onlar diye bir bakışın sahibi olmayacağız. İstanbul bir bütündür. İstanbullunun her kurumu iyi niyetle İstanbulluya hizmet etmek durumundadır. Biz de bu akılla, bakışla her arkadaşımızın refleksini ona göre geliştirerek hizmet etmesi gerekir. Sadece afet anında kar yağdığında değil, hangi husus olursa olsun planlamadan yeşil alan düzenine ya da sokak hayvanlarından başka hususlara varıncaya kadar mutlak ve mutlak bizim hizmet anlayışımız budur diye her yerde dile getirdik ve bunu temsil etmeye de devam edeceğiz.

BU DİL DEĞİŞMEDİĞİ SÜRECE ÜLKENİN GÜNDEMİ GERÇEK KONULAR OLMUYOR: AKOM'da sizlerle beraber buluşmaya başladığım andan itibaren, koordineli çalışma hususundaki dilimize de sahadaki işleyişimize de tavrımıza da çok dikkat ettik ve halen de dikkat ediyoruz. Bundan sonra da edeceğiz. Kim ne derse desin. Zaten bu dil değişmediği sürece, gerçekten ülkenin gündemi, gerçek konular olmuyor. Çözüme kavuşması gereken sorunlar konuşulmuyor. Ne yazık ki bazen saçma sapan konular ya da bir kısım hususlar toplumun gündeminde ön sıralara oturmak zorunda kalıyor. Biz nasıl çalıştık değerli arkadaşlar? Öncelikle şunu söyleyeyim İstanbul'da sadece bu konuya odaklı 7 bin 421 çalışanımız bin 582 araç ve iş makinamız görev aldı. 21 Ocak cumadan hazırlık yaparak bu süreci yönettiğimizi de herkesin bilmesini istiyorum.

OLDUKÇA YOĞUN TUZ KULLANIMINA ULAŞTIK: Çok tartışılan tuz stoku konusunda şunu ifade edelim: Özellikle, 25-26 Ocak günlerinde oldukça yoğun tuz kullanımına ulaştık. İBB'nin 4 gün içerisinde kullandığı tuz miktarı 72 bin 195 ton. 32 ton solüsyon kullanmışız. Bizim kullandığımız tuzun yanı sıra biz ilçe belediyelerinin de tuz ihtiyaçlarını karşıladık. 39 ilçe belediyesinin var olan tuz ihtiyacı için bizim depolarımıza geldiler ve temin edip dönüş yaptılar. Bu bizim söylediğimiz miktarlar İBB’nin miktarları. Bunun dışında kendi sorumluluk alanlarında kullanılan miktarlar vardır. Bu dönemde ne yazık ki oldukça fazla sayıda yolda kalma yaşanıyor. 27 tane kurtarıcı vinç ve çekiciler şeklinde araç teminiyle süreci yönettik. Mücadeleyi verirken ne yazık ki İstanbulluların en fazla yaşadığı sorun bir yolda giderken bir aracın yolda kalmasıyla arkasında biriken büyük araç yığınları.

865 ARAÇ BÜYÜK TIR'LAR, KAMYON, KAMYONETLER DE DAHİL SAHADAN KALDIRILDI: Bu noktadan sonra da hizmet vermenin zorlukları başlıyor. Bunu engellemek maksadıyla hem biz hem sayın Valiliğimizin açıklaması oldu. Günün sonunda bütün tedbirleri ilan ettik çağrılarımızı yineledik. Bu çağrılarımız Cuma gününden başladı. Büyük oranda vatandaşımızın bize eşlik etmesi bizi dinlemesi bizi ziyadesiyde mutlu etti. Vatandaşlarımıza teşekkür ediyorum. Esas güç vatandaşın gücüdür. 865 araç büyük TIR'lar, kamyon, kamyonetler de dahil sahadan kaldırıldı. 880 vatandaşa erişildi, kurtarma işlemleri tamamlandı. Bazı köylerimizde büyük ve küçük baş hayvanlar kurtarıldı. Muhtar ve çiftçilerimizle ortak çalışıldı. Vatandaşlarımıza katkı sunma konusunda toplam 167 bin kumanya ve mobil malzeme vatandaşlarımıza ulaştırıldı. Otogarlarımızda insanlar birikti, 1500’e yakın vatandaşımızı misafir ettik, gıda ve barınma ihtiyaçlarına katkı sunduk. 1500 yakın evsiz vatandaşımızı da konuk etmeyi başardık. Halen 650’ye yakın vatandaşımızı misafir etmeye devam ediyoruz.

YOLDA 1 SAAT BİLE BEKLETTİĞİMİZ VATANDAŞLARIMIZA SÖYLEYECEĞİMİZ TEK ŞEY VARDIR, ÖZÜR DİLERİM: Karın başladığı günden bu yana büyük bir ekiple, valilikle kurduğumuz irtibatlarla kendi yetki alanımızla ilgili akışkanlığı sağladık. İnsanların araçlarını bıraktıkları noktadan evlerine erişmesini teminen kesintisiz metrobüsleri çalıştırdık. O bölgede bulunan ilçe belediyelerini bizzat aradım. Vatandaşlarımızın evlerine ulaşması için ilçe belediye başkanlarından yardım istedim. Metro hatlarımızda ulaşım gece 02.00 ye kadar devam ettirdik. Köylerimize yoğunlaştık. Bu sabah Valimizle Hadımköy’de yığılan TIR'larla ilgili bir çabamız var. Bugün itibariyle İstanbul’u sorunsuz bir noktaya taşıdık ve bütün sorunları aştık. 20 milyonluk bir kentin sorunsuz bir süreç yaşamasını beklemek hayalcilik olur. Elbette mağdur ettiğimiz, yolda 1 saat bile beklettiğimiz vatandaşlarımıza söyleyeceğimiz tek şey vardır özür dilerim, bunu istemezdik. Bu bir doğal afet sürecidir. Hızlı bir çalışma yapılmıştır. Dilini bozmayan, kurumları ayrıştırmayan omuz omuza hissetmeye çalıştığımız bir süreç yönetilmiştir. Bizim tarafımızdan izlenen süreç budur. Diğer yönüyle izlenen mekanizmaları milletimizin takdirine bırakıyorum o benim konum değil. Mağdur olan vatandaşlarımızdan özür diliyorum ama büyük oranda insanlarımızın hızla normal hayata döndükleri bir süreç olduğunu ifade etmek isterim. Önümüzdeki günlerde yağış ihtimali gözükmekte. Bundan sonra da dayanışmayı, birlikte konuşabilmeyi, üretebilmeyi sürdürebileceğimiz ortamları diliyor ve istiyorum.

İMAMOĞLU SORULARI YANITLADI

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, açıklamalarının ardından da gazetecilerin sorularını yanıtladı. 

İmamoğlu, Sarıyer'deki bir balıkçıya giriş çıkışına ilişkin MOBESE güvenlik kamerası görüntüleri ile içerde yemek yerken çekilen fotoğraflarının yayınlanmasıyla ilgili bir soru üzerine şu açıklamayı yaptı:

GİZLİ BİR YEMEK DEĞİL: “Önce şunu söyleyeyim: Yoğun bir gündemde çalışırken böyle bir yemeğe gitme meselemin bu kadar gündeme taşınılmasını, taşıtılmasını ve bu süreçle ilgili manipülasyonu şaşkınlıkla takip ettiğimi ifade edelim. Çünkü bir büyükelçiyle, Türkiye'nin en yoğun ilişkide bulunduğu bir ülkenin temsilcisiyle, ana temsilcisiyle, bir büyükelçiyle yenilen bir yemekten bahsediyoruz. Kaldı ki bu yemek, daha önce İBB’yi ziyaret etmiş, kendisiyle beraber resmi bir görüşmemizi yapmış ve akabinde böyle bir buluşmayı da tasarlamış bir belediye başkanıydım. Ve biz, yaklaşık 20-25 gün önce böyle bir buluşma gününü netleştirmiştik. Hatta gideceğimiz mekânı da belirlemiştik. O mekânda gizli bir yemek değil bu. Zaten kamuya açık bir alan. Yani gidip gördüğünüzde göreceksiniz ki her tarafı cam, çerçeve, pencere olan, benim 23 yıllık gittiğim bir mekân, 23 yıldır müşterisiyim. Tabii ki orada yaşanan bazı hususlar beni üzmüştür. Bunu ifade edeyim. Ama neticede şeffaf bir yemekti.

GÜN BOYU SÜREN ÇALIŞMALARDAN VAKİT AYIRDIK: Sayın Büyükelçi, bu kara rağmen verdiği söz gereği, bir gün önce Ankara'dan kalkıp İstanbul'a gelmişti. Gün boyu hem burada hem sahada yaptığım çalışmalardan sonra bir vakit dilimini ayırıp, oraya gidip, bu resmi buluşmayı gerçekleştirdik. Tabii ki hususi bir tarafı var. Eşlerimizle beraber yaptık. Yine elbette ki sohbet ettik, yemeği konuştuk, ülkemizi konuştuk, ülkemizle İngiltere arasındaki ilişkiler üzerine sohbet ettik. Yani bir İBB Başkanı'nın karla mücadele kadar, dünyanın bu tarz ülkelerinin büyükelçileri veya başkonsoloslarıyla kurduğu ilişki ya da kuracağı ilişki, o kadar görevidir ve sorumluluğudur. Bunu da layıkıyla yerine getiriyorum. İddiayla söyleyeyim ki bu 30 ay içerisinde, belki de tarihinde ilk defa bu kadar yoğun dış ilişkiler konusunda ilgi gören bir İstanbul yönetimi var. O bakımdan ben, bunun tabii ki hakkını vermek zorundayım.

SÜRECİ ARKADAŞLARIMLA BERABER KONTROL EDİYORUM: Ancak tabii ki sürecin sonrasıyla ilgili tarafı beni çok ilgilendiriyor. Bir kere oradan görüntü verildi. Birileri tartıştı, birileri savundu, birileri yerdi. Hakaretler etti. Bunların hepsi bir kenara. Hiçbiri beni çok fazla ilgilendirmiyor. Bunlarla ilgilensem zaten işimi yapamazdım ben burada. Çünkü iki gündür ben buralardayım, sahadayım. Ve süreci arkadaşlarımla beraber kontrol ediyorum. Kaldı ki bir belediye başkanının, 1-2 saat bir başka yere gitmesi kadar bir doğal bir şey olamaz. Burada benim genel sekreterim var, yardımcılarım var, daire başkanlarım var. Kurum, kuruluşlar var. Sahada on binlerce çalışanımız var. Yani İBB, insanların aklındaki gibi ‘her şey’ anlamını taşımıyor, bizim çalışma tarzımızda. Bizim için her şey, hepimiz demek. Dolayısıyla her arkadaşımız sorumluluğunu yerine getirme konusunda hassas davranıyorlar. Zaten bir eksiklik de yaşanmadı Allah'a şükür. Yaşanmayacak da. Biz ekibimize de güveniyoruz.

MOBESE GÖRÜNTÜLERİNİN SERVİS EDİLMESİNE TEPKİ: Ama sonrası önemli. Yani bu konunun devletin imkanları, bakın devletimizin imkanları kullanılarak bir MOBESE kamerasının görüntülerinin böylesi bir magazinsel, kaotik bir sürecin parçası yapılacak şekilde servis edilmesinin sağlanmasının karşısında ben takipçi olacağım. Yani bu önemli bir meseledir. Çok çok önemli bir meseledir. Bu iş, kişisel de bir meseledir. Ben, bu konudaki düşüncemi İstanbul Valisi sayın Ali Yerlikaya'yla dün paylaştım. Bugün de paylaştım. Çünkü İstanbul'un mülki amiri olarak bu konuda benim tereddütlerimi gidermekle görevli olduğunu, bu şehrin bazı görevlilerinin… Çünkü ona bakan yetkililer var. Kaldı ki özellikle kamera sistemleri bir suçun önlenmesi, bir suçlunun tespiti, bir kazanın tespiti için kullanılır. Bakın, şurada görüntüler var. Bu kameralardan biz, İstanbul'u takip ediyoruz. Ama bir görüntüyü hiçbir arkadaşım hiçbir yere servis edemez. Bunun kuralları vardır.

HUKUKİ OLARAK TAKİPÇİSİ OLACAĞIM: Genel Başkanımız da dile getirdi. İşte bazı takip iddiaları, bazı işte dinlenme vesaire iddiaları dile getirdi. Hani bundan çekinmeyiz yani. Takip ediliyoruz, dinleniyoruz. Yani hukuksal tarafı ayrı. Bunlar varsa eğer bilmiyorum ben. Ama MOBESE gibi hususların ne için kullanılacağı yazıyor. Diyor ki ‘Suçluların takibi, olayların tespiti’ vesaire. Yani bu, sürecin bir parçası yapılarak servis ediliyor. Birileri bunu kullanıyor. Bu önemli bir meseledir. Çok önemli meseledir. Bunu yapan kim ise, bunun talimatını veren kim ise, buna müsaade eden hangi sistem ise önemini bir insan şu an gözlerimin içine bakarken anlayabilir. Mevcut konunun önüne geçmesin diye bu kadar konuşuyorum ama önemini nasıl hissettiğimi, ne kadar önemli bulduğumu ve hukuki olarak takipçisi olacağımı, arayışlarımın, mücadelemin devam edeceğini de buradan ısrarlı bir biçimde ifade edeyim.”

Ekrem İmamoğlu, karla mücadele çalışmalarını başından itibaren bizzat yönettiği halde açıklama yapmak için neden akşam saatlerini beklediği yolundaki bir soru üzerine de şöyle konuştu:

AÇIKLAMALARIMI SOSYAL MEDYADAN YAPTIM: “Ben, açıklamalarımı Twitter veya bazı sosyal medya kanalları üzerinden yaptım zaten. Gerekli bulduğum uyarıları yaptım. Süreçleri takip ettim. Elbette ki AKOM'daki görevimi her an, her noktada yapmanın, bu şekilde duyurmanın bir anlamı yok. Çünkü o anda acil kararlar veriliyordu. Biz de acil onlara eşlik etmeye gayret ediyorduk. Sonra en doğru bulduğumuz, ki olayın sıkışıklığı dile geldiği ortamdan itibaren de AKOM’a gelip… AKOM, zaten bizim merkezimiz. O anda AKOM'a gelmedim. Daha önce de geldim. O gün daha önce de buradaydım. Olay yoğunlaşmıştı, kar yoğunlaşmıştı. Ve çözümleri buradan takip etmeye, anbean milletimizi bilgilendirmeye devam ettim. Şu an halen devam ediyorum. Bugün itibariyle süreç toparlandı. Bundan sonra gelip AKOM'dan bu tür bilgilendirmeleri yapmam. Ama uygun gördüğüm cümleleri, elbette sorular geldiğinde onlara, ama sosyal medya üzerinden ya da başka kurumlarımızın sosyal medyaları üzerinde açıklamalara devam ederim.”

İBB Başkanı İmamoğlu, İstanbul Havalimanı'nda çok sayıda yurttaşın mağdur edilmesi ve bu süre zarfında İstanbul'a gelen İçişleri ve Ulaştırma bakanlarının Atatürk Havalimanı’na iniş yapmak zorunda kalmasıyla ilgili sorular üzerine de şunları söyledi:

UZMANLARIN BANA ANLATTIĞI ŞU: ATATÜRK HAVA LİMANI KULLANILMALI: “Gerçek meseleler bunlar. Gerçek ve acı meseleler bunlar. Vatandaşımızın bilmesi gereken, konuşulması gereken meseleler de bunlar. Sorunuza teşekkür ediyorum. ‘Hiç bu konuyla ilintili değil’ demeyelim. Çok ilintili. Çünkü orada kontağı kapattığınız andan itibaren 4 milyar euroluk bir yatırımı çöpe atmış olursunuz. Uzmanlardan hem seçim öncesi hem seçim sonrası hem de daha sonra yaptığımız ulaşım çalıştayında bu konuyla ilgili ayrı bir masada görüşmeler, ayrı bir platformda konuşmalar oldu; orada dinledim. Bu kadar uzmanın bana anlattığı şu: Atatürk Havalimanı kullanılmalı. Çöp yaptık Atatürk Havalimanı'nı. 

BİR PİSTİ PALDIR KÜLDÜR BERTARAF ETMENİN ANLAMI NEYDİ: Dünyanın hiçbir yerinde yok. Daha acısı ne? Atatürk Havalimanı, hani tartışılırken, konuşulurken, pandemi döneminde bizim en az 4-5 olgun teklifimiz yazılı olmasına rağmen, -bir sahra hastanesinin nasıl kurulacağını bilerek söylüyorum- yüz milyonlarca lira para harcanarak, güzelim pisti heba edilerek bir kulübe mantığında oraya bir hastane yapıldı sözüm ona. Basın mensuplarına buradan söylüyorum. Şu anda gidin bakalım, o hastane yüzde kaç kapasiteyle çalışılıyor? İçinde ne var? Bu kadar 100 milyonlarca lira harcanıp, bir pisti paldır küldür bertaraf etmenin anlamı neydi? Gidin bir bakın lütfen. Önemli bir mesele bu. Ben, üçüncü havalimanının nereye yapılacağını, nereye yapılması gerektiğini şu an tartışacak değilim. Önerimiz şuydu: Tamam, yeni havalimanı yapıldı. Ama yeni havalimanının sözleşmesi gereği, yapılacak ilave pistler, hatta ilave bir terminal var. Yani şu an bildiğimiz, o büyük terminalin yanı sıra bir terminal daha var. Dedik ki ‘Aynı firma işletsin kardeşim, şu Atatürk Havalimanı yaşasın’. Bizce tezlerimiz bunu güçlendiriyordu. ‘Yok efendim aynı kulvardan iniş kalkış süreçleri var’ vesaire gibi birtakım açıklamalar yapıldı. Bizim uzmanlarımız da bunun tersini söyledi.

4 MİLYAR EURO HEBA EDİLDİ: Dedik ki ‘Tamam. Biz, İBB olarak bunu dert ediyoruz. Uzmanlar gelsin, bunu şeffaf bir biçimde tartışsınlar. Ve doğru bir karar verilsin’. Bakın, İstanbul Havalimanı, sadece dediğim gibi 4 milyar euroluk bir heba edilmiş; teçhizatı, sadece teçhizatı, yapısı heba edilmiş bir alan değil ki. O havalimanı orada var diye metro yapıldı. O havalimanı orada var diye Marmaray yapıldı. O havalimanı orada var diye etrafına 50 tane 5 yıldızlı otel yapıldı. Bir gidin bakın bakalım, o oteller şu anda yüzde kaç doluluk yaşıyor? Yüzde üç, beş, on… Yazık değil mi bu kente? Yazık değil mi? Yani biz bu kadar zengin miyiz, paramızı heba edecek? Günün sonunda bir başka savunulan tez de yeni havalimanının çok kritik hava akışlarında riskli bir alanda olduğu, bunun yeterince test edilemediği, hatta en az, bir havalimanının yerine karar vermekle ilgili dahi en az 10 yıllık ölçümlerin ki bunu daha da yüksek yıllara düşüren bilimsel iddialar da var, 10 yıl yetmez, 15 yıllık hava akışının gözlemlenmesi gerektiği vesaire iddiaları vardı. Bu tür durumlarda da Atatürk Havalimanı'nın çok daha efektif kullanılacağı iddiaları vardı.

YENİ HAVA LİMANI İÇİN BİZ HALA MİLYARLARCA LİRA PARA HARCIYORUZ: Günün sonunda İstanbul Havalimanı açıldı. Bir de tabii toplu taşıması yok. Ne yazık ki yok. Tek bağlantısı kara yolu. Şu anda Sabiha Gökçen'in metro hattı yapılıyor. İstanbul Havalimanı yapılıyor. Yeni havalimanı yapmanın maliyetleri de var. Yani şu anda iki tane; biri yapılıyor, birisi yapılmak için süreçleri devam ediyor. O da yapılacak. Halkalı'dan ve Gayrettepe'den bağlantılar… Bir de bunları kattığınızda aslında biz, hala yeni havalimanı için milyarlarca euro para harcıyoruz. Yani fayda-maliyet, zaman-ihtiyaç, güncellik… 21. yüzyıldayız. Yapılan bu 30-35-40 yıllık getirisi olan ve buna göre fizibilitesinin yapıldığı bir yatırımın, ülke adına önemi, 20-25 yıl sonra, 30 yıl sonra havacılık sektörünün hangi kavramlarla yönetilebileceği, teknolojik gelişmeler; bunları ayrı bir yere koyuyorum. Ama bunların hepsi kocaman soru işaretleri. Bunlar savunuldu ve bunlar yaşandı.

SORDUK, ‘SİZE İHTİYACIMIZ YOK’ CEVABI ALDIK: Ama günün sonunda bir hava muhalefeti oldu. Orada da binlerce insan mağdur kaldı. Biz ilgisiz kalmadık. Bakın burada da hassas davrandık. Biz, bunu kamuoyuna açmadık. Ama biz aradık. ‘Gıda, barınma, nakil, ihtiyaçları hususunda ne yapabiliriz’ diye aradık. Arkadaşlarım aradı. Az önce dedim ya genel müdürler, valilik, valilikteki sorumlular hepsiyle görüşen arkadaşlarım var. ‘Size ihtiyacımız yok’ cevabı alındığı için biz sadece bekledik. Ve günün sonunda bu terslik yaşandı. Bu tabii talihsiz görüntülerdi. Bizim insanımıza olan sorumluluğumuzun yanı sıra birkaç saatliğine, özellikle transfer yolculuğunun çokluğunu biliyoruz havalimanında, birkaç saatliğine bu şehirde kalmak durumunda olan yolcuların birkaç gün mağdur olması da bizim hanemizde sıkıntılı bir pozisyon oluşturdu. Umarım bir daha yaşanmaz.”

Kaynak: anka