Gezi Davası'nda verilen beraat kararının istinaf mahkemesi tarafından bozulmasının ardından, 16 kişinin, "Hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs" iddiasıyla tekrar yargılanmasına İstanbul Adliyesi 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlandı.

İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Gezi Parkı eylemleriyle ilgili ana dava karara bağlanırken, aralarında gazeteci Can Dündar'ın da bulunduğu 7 firari sanığın dosyalarının ayrılmasına hükmedilmişti. İstinaf mahkemesinin, aralarında Osman Kavala'nın da bulunduğu 9 sanık yönünden verdiği beraat kararını bozmasının ardından, ayrılan dosya; Gezi ana davası ile birleştirilmesi talebiyle yeniden İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi.

16 kişinin, "Hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs" iddiasıyla tekrar yargılanmasına İstanbul Adliyesi 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlandı.

“GEZİ DAVASI İLE GÖZDAĞI AMAÇLANIYOR”

Gezi Davası öncesinde Çağlayan Adliyesi önünde basın açıklaması yapıldı. İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, siyasal stratejinin yargı eliyle uygulaması anlamını taşıyan Gezi Davası'nın 3'üncü versiyonunun sergilenmeye başlandığını söyledi. Durakoğlu, "2013 yılından bu yana bir türlü kriminalize edilemeyen Gezi'nin bitmek bilmeyen davalar silsilesiyle gözdağına dönüşmesi amaçlanıyor. Bu dava, FETÖ'cü savcılarla elde edilen delillerin kıymetlendirildiği, uyduruk delillerle açılmış bir davadır" dedi.

Dava ile ilgili ortak açıklamayı ise Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı Akif Burak Atlar yaptı. Atlar, “FETÖ'cü savcıların uydurulmuş delillere dayanarak açtığı bir davadan” söz ettiklerini belirterek, şunları söyledi:

"2013'TEN BU YANA BÜTÜN DAVALAR BERAATLE SONUÇLANMIŞTIR"

"Bu dava delilsizdir, varsayımsaldır, şüphe bile söylemeyen, kanaatlerin ifadesini taşıyan cümlelerin kanıt diye tartışıldığı bir davadır. Öylesine içerikten yoksun, öylesine kanıtsız ve öylesine düzmecedir ki, özel kurulmuş kendi heyetini bile ikna edemeyen bir davadır.

2013'ten bu yana görülen bütün davalar beraatla sonuçlanmıştır. Bu davada da öyle olacaktır. Bizler, adına yargılama denilen bu kısır döngünün hukuksal savunmasını yapıp, Gezi’yi tarihe, er ya da geç onurla taşıyacağız. Burada bir sorunumuz yok. 

Ama Gezi menkıbesi, topluma gözdağı vermenin bir gerekçesi olarak kullanılmaya devam edecektir. Çünkü Gezi'yi kriminalize ederlerse, onu bir darbe olarak tanımlayıp yargı kararları ile bunu pekiştirebilirlerse, en demokratik hakların kullanımını engellemeyi başarmış olacaklar. Çünkü Gezi bir itirazdır. Onlar başarırlarsa, itiraz etmek korku iklimine teslim edilmiş olacaktır. Çünkü, Gezi onurlu bir direniştir. Bu davalarla korku salınabilirse, direniş kültürü yok edilmiş olacaktır. Çünkü Gezi, bu topraklardaki demokrasinin geldiği en ileri aşama, en demokratik protestodur. Barışçıdır, demokratiktir, toplumcudur. Bu davalarla, ona başka bir veche verebilirlerse, barışı da protestoyu da toplantıyı da gösteriyi de ifade özgürlüğünü de rehin vereceğimizi sanıyorlar. 

Bu dava gözdağıdır kısacası, mesajdır, demokratik haklarımızı gasp etmeye yönelen. Bu dava ile yargı eliyle hukuksuzluk meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Biz bu ülkenin avukatları olarak, korku iklimini değiştireceğiz bu davayla. Verilmeye çalışılan mesajı almayacağız. Yurttaşlarımızın da almasını engelleyip, suskun bir toplum yaratılmasına yönelik çabaları engelleyeceğiz. Korku iklimine yenilmeyeceğiz, onu yeneceğiz. Yargının siyasal stratejilerin taktik alanı olarak kullanılmasına izin vermeyeceğiz. Yargıyı siyaset uğruna ekip bükmeyeceğiz, araçsallaştırılmasına izin vermeyeceğiz.”

 

 

 

Kaynak: anka