TAMER ARDA ERŞİN

İzmir Aliağa’da çalışma koşullarının düzeltilmesi için eylem yapan gemi söküm işçileri adına konuşan Ahmet Saygılı, “Sabah gelirken ailemle helalleşmek istemiyorum ya da akşam eve gittiğimde mutlu ve huzurlu gitmek istiyorum” dedi. Saygılı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na hayati tehlike içeren çalışma koşullarının denetlenmesi çağrısı yaparak, “Sektör göz önünde. Kazancı, tehlikesi, riski itibariyle göz önünde. Yani göz önünde yaşananları herkes görebilir. Bunu görüyor, müdahale etmiyorsanız kamuoyunun vicdanını bırakıyorum” diye konuştu.

Aliağa’daki gemi söküm işçilerinin insanca çalışma koşulları talebiyle başlattıkları iş bırakma eylemini sürdürüyor. Gemi söküm işçileri, dün Aliağa Demokrasi Meydanı'nda bir araya gelerek taleplerini açıkladı.

Eylemleri onuncu gününe giren işçiler adına ANKA Haber Ajansı’na konuşan Ahmet Saygılı, eylemlerin kendilerine yapılan yevmiye zammının geri çekilmesiyle başladığını belirterek, “Diğer patronlar, zammı veren patrona baskı yaparak geri çektirdi. İşçi kardeşlerimiz de haklarını almak için eyleme çıktı. Diğer tüm şantiyeler de destek vererek eylemi güncelledik” dedi.

Saygılı, ilk gün şantiyelerde çalışan bütün işçilerin eyleme destek verdiğini kaydederek, “Sermayenin baskısıyla bazıları geri döndü. Şu anda biz burada çoğunlukta, 250 kişilik arkadaşlarımızla bu eylemimize devam ediyoruz” diye konuştu.

Saygılı, insan gibi yaşayabilecekleri bir ücret ve iş koşullarının düzeltilmesini istediklerini aktararak, “Burada işçi arkadaşlarımız kendi çalışma malzemelerini kendileri temin ediyorlar. Örneğin şalama diye bir aracımız var. Onu kendimiz alıyoruz. Bakımlarını kendimiz yapıyoruz. Hortumunu kendimiz alıyoruz. 50-60 metre hortum 2 bin lira. Bunları kendimiz temin ediyoruz. Ardından elbisemiz, botumuz zamanında verilmediği için kendimiz temin ediyoruz. Bu kadar kazançlı bir sektörün bunları bizim sayemizde kazanıp bize bunları sağlaması gerekiyor” dedi.

"İŞÇİLERİ 'KREDİ BORCUN VAR' DİYE ÇEKİYORLAR"

İşverenlerin artık kendilerinin sendikalı olmasından korktuğunu dile getiren Saygılı, şunları söyledi:

“Bugünkü isteklerimizin patronlar için hiçbir zorluğu yok. Bugünkü isteklerimiz kabul edilip işimize geri dönebiliriz. Ama artık işveren diyor ki ‘Bu arkadaşlar birlik olmayı, mücadeleyi öğrendi. Bunun sonunu getirecekler. Biz de bu istekleri kabul etmeyelim. Ahlaki olmayan yollardan, alttan alttan işçilerin zaaflarını kullanarak. Yok senin kredi borcun var. Senin elektrik borcun var, senin şu borcun var. Buradan gidersen ne olacak’ tarzında yaklaşımlarla işçileri yavaş yavaş çekiyorlar. Patronların burada adamları da var. Onlar boş durmuyor. Nitekim başarıya ulaşamadılar. Biz, yine burada mücadeleye devam ediyoruz. Giden arkadaşlarımız için de mücadele ediyoruz. Onların da hakkını arıyoruz. Biz, mücadeleyi kazandığımızda o arkadaşlarımız da aynı seviyede bizim istediğimiz şartları alınca onların da kafasına dank eder de bir daha böyle bir şey olduğunda onlar bizden önce çıkarlar.”

Çalıştıkları sektörün kansere yol açan asbestle ve diğer kimyasallarla iç içe olduğunu hatırlatan Saygılı, çalışma koşullarına ilişkin şunları açıkladı:

“Asbesti geçelim, en kötü geminin boyası bile ağır kimyasallarla yapılıyor ki tuzlu sulardan etkilenmesin. Arkadaşlarımız onu kesiyorlar, ateşle. Kimyasal ateşle birleştiği zaman ağır kimyasallar havaya yayılıyor. Yayılınca, bugün yarın ortaya çıkan hastalık değildir kanser. Daha ileride bu hastalıklara maruz kalıyoruz. Biz, bugünden bunu yatırımını da yapıyoruz aslında. Diyoruz ki; bize bunları ver. Biz ileride senin verdiğinle ya da hasta olduğumuzda, Türkiye’deki kanunlar aşağı yukarı ortada, meslek hastalığı konumuna geldiğimiz anda, işçinin geçinebileceği kadar da bir şey değil. Tazminat da bir yerden sonra fayda etmiyor. O arkadaş orada acı çekerek yaşamını sürdürdükten sonra paranın da bir önemi yok. Biz, bu şartların düzeltilmesini istiyoruz.”

"67 KİŞİ HAYATINI KAYBETMİŞ"

Günlük geçimlerini sağlayabildiklerin aktaran Saygılı, “Ay sonu geliyor, fazlası yok. Çok riskli bir sektör. Ölüm oranlarıyla da ortaya koyulmuş. 2010’dan 2020 yılına kadar bu sektörde 67 kişi hayatını kaybetmiş. Yıllık bazda 5-6 kişiye tekabül ediyor. Sektörün riskini buradan da görebilirsiniz” dedi.

Saygılı, gemi söküm işinde çalışanların başına yanma, boğulma, platformdan düşme gibi kazalar geldiğini kaydederek, “Bu riskleri göze alarak, hani derler ya ‘kelle koltuğa aldım gidiyorum’, inanın buradaki arkadaşlarımız sabah ailesiyle helalleşerek çıkıyor. Bu kadar riskli bir sektör bu ücretleri ve koşulları hakketmiyor” diye konuştu.

Saygılı, çalışma koşullarına ilişkin yaptığı açıklamaların savcılar ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından ihbar olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Saygılı, “İnsanca çalışma koşuları, iş güvenliğinin artırılması, paraların bankaya yatırılması, mevzuata, yasalara uygun şeyler istiyoruz” dedi.

"GÖRÜYOR, MÜDAHALE ETMİYORSA KAMUOYUNUN VİCDANINA BIRAKIYORUM"

Saygılı, iş kazaları ve ölümlere karşı devletin harekete geçmesi gerektiğini söyleyerek, “Devletin zaten bu sektöre müdahale etmemesi çelişki. Buradaki yaşananları herkes biliyor. Sektör göz önünde. Kazancı, tehlikesi, riski itibariyle göz önünde. Yani göz önünde yaşananları herkes görebilir. Bunu görüyor, müdahale etmiyorsanız kamuoyunun vicdanını bırakıyorum” diye konuştu.

Saygılı, asgari ücretin üstendeki ücretlerinin elden verildiğini kaydederek, “Vergi kaçırma var. Adam asgari ücret kadarını yatırıyor, diğer tarafını elden veriyor” diye işten atılmaları durumunda bile ücretleri düşük gösterildiği için işsizlik maaşlarının da düşük olacağını anlattı.

Eyleme katılan işçilerin “işe devamsızlık” gerekçesiyle işten atıldığını aktaran Saygılı, “Ben işsizlik maaşına yazılayım, çoluk çocuk var. Boşta kalmayayım diyorum. Bu sefer kanunlar öne geçiyor diyor ki ‘Sen işe gitmemişsin kardeşim, işten çıkarılmışsın’. Onu bile alamıyoruz, siz düşünün” dedi.

Saygılı, gündelikçi işçiler gibi çalıştıklarını ve yağmur yağdığı günler çalışmadıkları için hem ücretlerinin hem de sigorta primlerinin yatırılmadığını aktararak, “Sektörün devamlı işçileriyiz. Yağmur oluyor ya da gemide bir sıkıntı oluyor, ‘Eve gidin’. Yevmiye kesiliyor. Çalışmadığımız her şartta yevmiye kesiliyor” dedi.

Saygılı, çalışırken ölen 67 arkadaşlarını anımsatarak, “Bu sektörde demek ki ters giden bir şeyler var. Bir arkadaşımız makinanın altında ezilerek öldü. Bir arkadaşımız yüksekten düşerek öldü. Bir arkadaşımız zehirlenerek hayatını kaybetti. Bir arkadaşımız yanarak hayatını kaybediyor. Yani burada artık kamuoyunun vicdanına bırakıyorum. İhmal mi var, yoksa işçinin kendi suçumu, kamuoyunun vicdanına bırakıyorum” diye konuştu.

“SABAH GELİRKEN AİLEMLE HELALLEŞMEK İSTEMİYORUM”

“İnsanca bir yaşam istiyoruz yani. Sabah gelirken ailemle helalleşmek istemiyorum ya da akşam eve gittiğimde mutlu ve huzurlu gitmek istiyorum” diyen Saygılı, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Dumandan maruz kaldığım zehri ileride hasta olarak çekmek istemiyorum. Bunlar insani istekler değil mi?

“KAZANANLAR BİZE GÜÇ VERİYOR”

İşçiler böyle eylemlere kalkışmadan patronlar işçilerin hakkını versin. Bizim sektörümüz eylemdeyse hakkını aradığı için eylemdedir. Kazananlar bize güç veriyor. Bize Migros işçileri güç verdi. Demek ki dedik biz, ‘Bu eylemlerin sonucu işçi için hayırlı olabiliyormuş’. Biz de aynı direnç ile çabalıyoruz. Yaşam koşullarının ne kadar zorlaştığını herkes biliyor. Bir arkadaşım elektrik faturasını getirdi, 2 bin 200 lira. Bu şartlarda fatura geliyorsa bu adam ne yapsın? İster istemez ücretine zam isteyecek, haksız mıyım?”

 

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

1-Ahmet Saygılı

2- Genel Görüntü

Kaynak: anka