Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Sözcüsü İdris Şahin, koronavirüs tablosunun her geçen gün kötüleştiğini belirterek, "Diğer siyasi partilere aşıyı teşvik konusunda aksiyoner olma çağrısında bulunuyoruz. Bütün siyasi partilerle birlikte aşı olmanın veya olmamanın bir bireysel özgürlük konusu olmadığını, aksine aşı olmanın toplumsal sorumluluğun bir gereği olduğunu anlatmalıyız" dedi. 

İdris Şahin, partisinin Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Şahin’in açıklamaları şöyle:

AŞI ÇAĞRISI: “Ülkemizde koronavirüs tablosu her geçen gün yeniden kötüleşiyor. Günlük vaka sayısı 25 bine yaklaşırken vefat eden vatandaşlarımızın sayısı da maalesef artıyor. Sağlık Bakanlığı’nın son açıkladığı verilere göre, iki doz aşı olan vatandaşlarımızın sayısının 40 milyonu geçtiğini görüyoruz. Bu sayı artıkça toplum bağışıklığına daha çok yaklaşacağız. Diğer taraftan önümüzdeki kış günleri dikkate alındığında DEVA Partisi olarak salgın konusunda iki yönlü ciddi önemlerin alınması gerektiğini dile getirmek istiyoruz. Bu önlemlerden ilki, aşı karşıtı komplocu söylemlere karşı kamu yönetiminin aşıyı teşvik eden net bir duruş sergilemesidir. DEVA Partisi olarak, diğer siyasi partilere aşıyı teşvik konusunda aksiyoner olma çağrısında bulunuyoruz. Bütün siyasi partilerle birlikte aşı olmanın veya olmamanın bir bireysel özgürlük konusu olmadığını, aksine aşı olmanın toplumsal sorumluluğun bir gereği olduğunu anlatmalıyız. Sağlık, eğitim, ulaşım sektörü gibi belli meslek gruplarında çalışanlara aşı zorunlu hale getirilmelidir. İkinci bir önlem olarak vatandaşlarımızın toplu olarak bulunduğu alanlarda İtalya’daki uygulamaya benzer bir şekilde doğrudan aşıyı zorunlu kılan yeşil geçiş belgesi benzeri bir tedbire mutlaka başlanmalıdır. Bahsettiğimiz bu zorlayıcı tedbirleri alırsak ölüm ve vaka sayılarının yeniden aşağı çekebilir, böylece zaten bozuk olan ülke ekonomisinin çarklarını daha fazla zorlamadan döndürebiliriz. Yeniden kapanma istemiyorsak ‘Tedbir al, hayatın içinde kal’ diyoruz.

SGK TÜRKİYE'NİN SIRTINA YÜK HALİNE GELMİŞTİR: Sosyal Güvenlik Kurumu, bebekler için kullanılanlar dahil birçok ilacı geri ödeme listesinden çıkarıp, ufacık yavrularımızın tedavi yükünü bile ekonomik krizle boğuşan vatandaşlarımızın omzuna yüklemekteyken bir taraftan aynı SGK’nın bol sıfırlı rakamlarla ifade edilen ilaç ve cihaz yolsuzluklarına ve usulsüzlüklerine imza attığı dillendirilmektedir. Bu kurum, Genel Başkanımız Ali Babacan’ın Ekonomi Bakanlığı döneminde, 2006 yılında, geçmiş hatalarından arındırılıp yeniden ayağa kaldırılmıştı. SGK, geçmişteki hatalara tekrar saplanmış ve Türkiye’nin sırtına bir kez daha yük haline gelmiştir. İktidar, SGK’nın en önemli gelir kaynağı kayıt dışı istihdamla da sağlık harcamaları alanındaki yolsuzluklarla da mücadele edememektedir. Sayıştay’ın 2017 yılı için hazırlanan ama yayınlanmayan raporundaki 1 milyar TL’yi aşan yolsuzluğun, buzdağının sadece görünen kısmı olduğu kanaatindeyiz. Bu rezaletlerle birlikte işini ahlâklı yapan pek çok ilaç ve tıbbî cihaz şirketi yıllardır devletten alacaklarını tahsil edememektedirler.

GERİ ÖDEME SİSTEMLERİ UYGULANMALIDIR: Vatandaşlarımız 10-15 yıl geriden gelen ilaçlarla tedavi olmakta ve yeni teknoloji ilaç ve cihazlara da erişememektedir. Bu durumu en iyi bilen Sağlık Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı ve SGK’dır. Fakat bu kurumlarımız da yanlış kurgulanmış bu sistemi düzeltmek yerine, “Bütçe kısıntısı” diyerek kulaklarının üstüne yatmaktadır. Dünyada gelişmiş ekonomilerde uygulanan değer bazlı geri ödeme sistemleri ülkemizde de ivedilikli olarak uygulanmalıdır. Böylece hem devlet sağlık bütçesini etkin yönetebilecek hem de vatandaşımız ileri teknoloji tedavilerden faydalanabilecektir.

ASTRONOMİK KİRA VE YURT ÜCRETLERİ: Eğitim ve öğretim yılı başında on binlerce üniversite öğrencisinin ve ailelerinin telaşlarını gözlerinden okuyoruz. Öğrenciler okullarına yakın, makul, kalabilecek yurt veya yer ararken dar ve orta gelirli aileler de çocukları için ödemek zorunda oldukları astronomik kira ve yurt ücretlerini kara kara düşünüyorlar. Bir üniversite öğrencimiz, 1+1 bir ev kiralamak istese ortalama kira 2.500 TL civarındadır. Böyle bir kira yükünü öğrencilerimiz ve aileleri, ülkemizde gelirlerin dolar bazında yerlerde olduğu böyle bir dönemde bu yüke nasıl katlanabilecekler? Sorumlu bir iktidara düşen ilk görev, öğrenciler için barınma imkânlarını makul ücretler karşılığında çeşitlendirmektir. Hükûmet öğrencilerimizin devletten ilk etapta beklediği bu durumu büyük ölçüde iktidarın kontrolünde faaliyet gösteren özel, vergiden muaf birtakım vakıf yurtları ve girişimcilerin inisiyatifine bırakmıştır. Geçmişten ders almayan ve ülkemizin gençliğini devlet yurtları dışında bir kısım vakıflara havale etme huyundan vazgeçemeyen iktidarla karşı karşıyayız. Öğrencilerimizin yaşadığı bu ve benzeri durumlar karşısında Sayın Cumhurbaşkanı’nın dilinden şahlanan ekonomi masalları dinlemek artık istemiyoruz. DEVA Partisi olarak iktidara hazırlanıyoruz ve geleceğimizin teminatı gençlerimizin dertlerini, ailelerinin yaşadığı ekonomik sıkıntıları mıh gibi yüreğimizde taşıyoruz.

SİZLERİ O VAKFA, BU CEMAATE ASLA MUHTAÇ ETMEYECEĞİZ: Sevgili gençler, sakın umutsuzluğa kapılmayın, artık alternatifsiz değilsiniz, sorunlarınız DEVA Partisi iktidarında çözülecek. Özgürlüklerinizi artıracağız, barınma hakkını size biz sağlayacağız, sizleri o vakfa, bu cemaate asla muhtaç etmeyeceğiz. Geleceğimizin teminatı gençlerle Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün çizdiği hedef doğrultusunda güzel ülkemizi muasır medeniyetler seviyesinin en tepesine birlikte taşıyacağız.”

Kaynak: anka