HDP'nin eski Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da aralarında bulunduğu 108 kişinin yargılandığı Kobani davasının ikinci duruşması Ankara’da yapıldı. Demirtaş reddi hakim talebini açıklarken mahkeme başkanının 3 bin 530 sayfalık iddianameyi nasıl 3 günde okuduğunu sorarak, “Heyetiniz kesintisiz iddianameyi okusa tam 9 gün sürüyor” dedi. Demirtaş, “Siz bizi yargılayamazsınız. Suç işlediği kesinleşmiş yargıçlar heyeti bizi suç iddiası ile yargılayamaz. Çekilmenizi istiyorum. Onurunuzu koruyun” dedi.

Eski HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da aralarında bulunduğu 28’i tutuklu 108 siyasetçi hakkındaki Kobani davasına Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde bugün devam edildi.

Sincan Cezaevi Kampüsü’ndeki salonda görülen davanın ikinci duruşmasına; Figen Yüksekdağ Kandıra F Tipi Kapalı Cezaevi’nden, Selahattin Demirtaş ise Edirne F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nden Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığı ile katıldı.

Tutuklu siyasetçilerden eski DBP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, eski milletvekili Ayla Akat Ata, Ayşe Bağcı, Bircan Yorulmaz, Sibel Akdeniz, Pervin Oduncu ise duruşma salonundaydı.

Kandıra Cezaevi'nde bulunan Aysel Tuğluk, sağlık sorunları nedeniyle, tutuksuz yargılanan Gülten Akkaya ameliyat olduğu için mazeret bildirerek duruşmaya katılmadı.

Diğer tutuklu siyasetçiler bulundukları cezaevinden, tutuksuz yargılanan Sırrı Süreyya Önder ise İstanbul’dan SEGBİS’le katılırken tutuksuz yargılanan Mardin Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Ahmet Türk ve eski milletvekili Altan Tan da mazeret bildirerek duruşmaya katılmadı.

“ÇEVİRİDE SAHTECİLİK YAPMIŞ”

Demirtaş, reddi hakim taleplerini anlatırken mahkeme heyetinin “korsan çeviri” yaptığını söyledi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararının 63. paragrafının çeviri kaynağı belirtilmeden yanlış yazıldığını ifade eden Demirtaş, “Mahkeme heyeti sadece korsan çeviri yapmakla yetinmemiş çeviride sahtecilik yapmış. AİHM kararını aleyhime kullanabilmek için hile yapmış, AİHM kararındaki en kritik cümle tutanağa yanlış geçmiş. Bu ağır bir suçtur ve belgelerle kesinleşmiştir” dedi.

Demirtaş, “Bizim reddi hakim talebimiz duruşmada cereyan eden herhangi bir hadiseye dair reddi hakim talebi değil” dedi. Demirtaş, "AKP-MHP bir başka partiyi yani HDP’yi yargılamaya cüret ediyor. Bu davada gerçekte hakim ve savcı yoktur. Hakim koltuğunda Erdoğan, Bahçeli ve Soylu oturuyor; savcı koltuğunda ise yandaş medya ve trol ordusu var” diye konuştu.

Demirtaş, “Karşınızda sanık sıfatı ile bulunan insanlar bir karıncayı incitmemiştir. Ülkenin iktidarı rant elde ederken biz bir annenin ağlamaması için her şeyimizi ortaya koyduk. Halk bunu biliyor, inanıyor. Siz bizi yargılayamazsınız. Suç işlediği kesinleşmiş yargıçlar heyeti bizi suç iddiası ile yargılayamaz. Çekilmenizi istiyorum. Onurunuzu koruyun” dedi.

Demirtaş reddi hakim talebinin gerekçelerini şöyle sıraladı:

“. Öncelikle 3 bin 530 sayfalık iddianame, nasıl 3 günde incelenip kabul edildi. Bilimsel olarak araştırdık, bir A-4 sayfası ortalama 500 kelimeden oluşuyor. Bir yetişkin, normal okuma hızıyla bir A-4 sayfasını üç buçuk dakikada okuyabiliyor, bu da 218 saat yapıyor. Yani gün olarak heyetiniz sabah başlasa yemeden, içmeden, uyumadan 24 saat kesintisiz iddianameyi okusa tam 9 gün sürüyor. O da yetmemiş başka bir mucizeye imza atmış, tam 218 sayfa tensip duruşma tutanağı yazmış.

. İddianamenin ardından hazırlanan tensip tutanağının UYAP’a kaydından 18 dakika sonra, MHP Genel Başkan Yardımcısı Fethi Yıldız’ın davanın açılmasını, Twitter’dan duyurdu. Fethi Yıldız tarafınızı arayamayacağına göre biri arayıp bilgi vermiş. Bu MHP ile mahkemenizin ilişkisini ortaya koyuyor.

. Mahkemenin tensip tutanağında AİHM kararında 63. maddeye nasıl atıf yaptı. Kim çeviri yaptı? Kendiniz yaptıysanız belirtmeniz gerekiyordu. Ancak bilirkişi çevirisi gerekiyor. Size bunu kim verdi? Ben söyleyeyim; Mehmet Uçum verdi. Mahkeme heyeti sadece korsan çeviri yapmakla yetinmemiş çeviride sahtecilik yapmış. AİHM kararını aleyhime kullanabilmek için hile yapmış, AİHM kararındaki en kritik cümle tutanağa yanlış geçmiş. Bu ağır bir suçtur ve belgelerle kesinleşmiştir.

. İddianamede yüzlerce sayfa ANF adlı haber sitesinden alınmış haber var. Fırat Haber Ajansı olarak bilinen bu haber sitesinde savcının nasıl çıktı aldığına dair dosyada hiçbir belge yok. ANF, Türkiye’de erişim yasağı olan bir site. Savcı erişmek istiyorsa erişim izin almalı. Sorun bu izin alınmamış. Savcı hukuk dışı yollarla mı siteye girmiş? Dosyadan anlaşılmıyor. Erişim engelli bir siteye izin almadan yasa dışı yollarla giren bir savcı, hukuk dışı delil elde etmiştir.

“SAVCI ÇOK FAZLA A HABER İZLEMİŞ”

. Örneğin bayrak yakmayı ben ve Cemil Bayık yapmışız. Birlikte nerede yapmışız? Belli değil. Hiç kimse ile ilgili şahsileştirme olmadığı gibi KCK yönetimi denilen kişilerle ile HDP yönetimi neden tam olarak bir arada, belli değil. İnsanın aklına şu geliyor; savcı çok fazla ‘A haber’ izlemiş. ‘A Haber’ izleyip iddianame hazırlamış.

. Duruşmanın Temmuz 2023’e bırakılmasını istiyorum. Bugünkü koşulda siz bağımsız yargı yapamazsınız. Çekilin ve ara kararı alın. ‘Bugünkü Türkiye koşullarında siyasi otoriteden bağımsız tarafsız yargılama yapma imkanı kalmadığından, benim ortaya koyduğum delillerde heyetin taraflı olduğu kesinleşmişken, bu yargılamayı gerçekleştirecek tarafsız mahkeme bulunmadığından Demirtaş hariç herkesin tahliyesine’ deyin. Ben de sizi alkışlayayım.”

"HDP’Yİ TASFİYE OPERASYONU"

Eski HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, “bu iddianamede bir hukuk hokkabazlığı olduğunu” söyledi. Daha önce yargılandıkları davaların evirilip çevrilmesi sonucu, hatta delil üretme zahmetine bile girişilmeden siyasi iradenin talimatıyla açılan bir davayla karşı karşıya olduklarını belirten Yüksekdağ, “İddianameyi hazırlayan savcı o kadar akla ziyan bir şekilde bu iddianameyi hazırlamıştır ki bu iddianameyi ciddiye almak mümkün değildir. Bu iddianame aslında HDP’yi tasfiye operasyonunda gelinen aşamayı tarif ediyor. Bize 6 yıldan bu yana her türlü zulüm yapıldı ama her şeye rağmen içeride tutuklu eş genel başkanları ve siyasetçileri olmasına rağmen HDP siyaseti değiştirmeye, kilit rol oynamaya devam ediyor. Artık bu rolün sona erdirilmesi gerekiyor. Bu iddianamenin kastı budur” dedi.

İktidarda kalma stratejisinin yargı kurumu üzerinden kurulduğunu savunan Yüksekdağ, şöyle devam etti:

“Bu yargılamanın hukuksuzluğu üzerinde durmamızın nedeni budur. Sizin şahsınızla ilgili bir tartışma değil, tek başına yapısal bir sorunu tartışıyoruz. Bu kadar yapısal sorunun olduğu bir ortamda karşımızdaki mahkeme heyetinin bağımsız bir tavır almayacağına dair kuvvetli olağan şüphelerimiz var. Ancak iddianameyi kabul aşamasındaki bir takım tutum ve davranışlarınız bu olağan soru işaretlerini de ortadan kaldırmıştır. Siyaset kurumu şu an yargının yönetilmesi ve davaların yürütülmesi üzerinden yürütülüyor. Şu anda Türkiye’de o kadar çarpık bir tablo ile karşı karşıyayız ki neresinden tutacağımızı şaşırıyoruz.”

TUNCEL: ÇIPLAK ARAMAYI KABUL ETMEDİM

Sebahat Tuncel de reddi hakim taleplerine ilişkin söz aldı.  “Sincan 3 No’lu Kadın Kapalı Cezaevi girişinde kendisine çıplak arama dayatıldığını ve kabul etmediği için hakkında soruşturma başlatıldığını” anlatan Tuncel, “sürekli devlet şiddetiyle karşı karşıya olduklarını” söyledi. Kendileri lehine bir tane bile delil toplanmadığını ifade eden Tuncel, “Cumhurbaşkanı size çok önemli bir görev verdi. Ya takdir edileceksiniz ya da aforoz edileceksiniz. Demokratik hukuk devletinden yanaysanız demokratik hukuk normlarını uygulamak zorundasınız” dedi.

"İDDİANAMEYİ HİÇ OKUDUNUZ MU"

“Bu davada olmalarının temel nedenlerinden birisinin Kürt meselesi olduğunu” ifade eden Tuncel, “Kürt sorununun mahkeme salonlarında değil müzakere salonlarında çözüleceğini” dile getirdi. “Erdoğan’ın 2015’te müzakere masasını devirdiğini” ifade eden Tuncel, “İddianameyi hiç okudunuz mu? Bu iddianame, bu mahkeme IŞİD’i savunan konuma gelmiş. 'Niye Kobani halkı ile dayanıştınız?' dediniz ki oradaki Kürt halkı, Aleviler, Ermeniler, mücadele edenler IŞİD çetelerine karşı direniyor, insanlığı savunuyor” diye konuştu.

Yargılamanın üçüncü duruşması 20 Mayıs’ta yapılacak.

DAVANIN GEÇMİŞİ

IŞİD’in 2014 yılı Ekim ayında Kobani'ye yönelik saldırılarına karşı Türkiye’nin birçok kentinde protesto eylemleri düzenlenmişti. HDP’nin çağrısıyla 6-8 Ekim 2014 tarihlerinde 35 kentte yapılan gösterilerde, 27’si HDP’li olmak üzere 37 kişi hayatını kaybetti. O dönem HDP eş genel başkanları ve MYK üyeleri hakkında açılan soruşturmalar Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iki ana dosyada birleştirildi. 2016 yılında kaldırılan dokunulmazlıkların ardından çok sayıda milletvekilinin tutuklandığı Kobani Davası, suçlamaların yöneltildiği protestolardan 6 yıl sonra başladı.

Kobani'ye yönelik saldırılara karşı “sınırın insani yardımlar için açılması ve IŞİD’e verilen desteğin sona erdirilmesi” talebiyle yapılan protestolar nedeniyle 108 kişi yargılanıyor. 26 Nisan’da Sincan Cezaevi Adliyesi’nde görülen davanın ilk duruşması, mahkeme heyetinin çok sayıda avukatı salona almaması, avukatların protesto ederek salonu terk etmesi, cezaevinden SEGBİS ile bağlanan sanıkların salonu duyamaması ve söz haklarının gasp edilmesi nedeniyle tepki topladı. Mahkeme başkanının tüm itirazlara kulak tıkayarak protesto alkışları eşliğinde iddianameyi okuttuğu duruşmada, avukatların “Böyle duruşma yapamazsınız” itirazına mahkeme başkanının yanıtı ise “Yoo gayet de güzel yaparız” oldu.

Mahkeme heyeti Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve Sebahat Tuncel'in reddi hakim talebinin yazılı sunulması için süre verilmesine, sanık avukatlarının reddi hakim talebinin davayı uzatma gerekçesiyle reddine, bir dahaki duruşmanın 3 Mayıs’a ertelenmesine karar vermişti. Ancak 17 günlük kapanma kararı nedeniyle, ikinci duruşma 18 Mayıs’a ertelenmişti.

 

Kaynak: anka