CHP Sözcüsü Faik Öztrak, Milli Güvenlik Kurulu'nda “ekonomik tehditlere” değinilmesi hakkında, "Zırva ekonomi politikalarını Milli Güvenlik Kurulu kararıyla korumaya kalkmak, aczin ikrarından başka bir şey değildir. Vesayetçiliğin daniskasıdır. Yıllarca ‘Asker siyasete niye karışıyor? Askeri vesayet kabul edilemez’ diyenler, şimdi Milli Güvenlik Kurulu’ndan medet umar hale geldiler. Oldu olacak Merkez Bankası’nın başına da emekli bir albay atayın, olsun bitsin" dedi.

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, güncel konuları değerlendirdiği bir basın toplantısı yaptı. Öztrak ilk mitingi 4 Aralık'ta Mersin'de yapacaklarını söyledi ve "Çocuğuna mama alamayan anaları, çocuğuna harçlık veremeyen babaları, ay sonunu getiremeyen işçilerimizi, yoksulluk sınırının altında yaşayan emeklilerimizi, sattığı malı yerine koyamayan esnafımızı, girdi maliyetlerinin altında ezilen çiftçimizi, umudunu kaybetmiş gençlerimizi, bu hükümetten sıdkı sıyrılan tüm ezilenleri, ‘Seçim, seçim, seçim’ demek üzere meydanlara çağırıyoruz" dedi.

Öztrak'ın açıklaması şöyle:

"GELİR GELMEZ YAPACAĞIMIZ İLK İŞLERDEN BİR TANESİ, İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'NE YENİDEN İMZA KOYMAK OLACAK"

"Ekonomik ve sosyal baskıların yanında kadına karşı artan şiddet, bu ülkenin acı gerçeği. Atanmış İçişleri Bakanı bu yıl, cinayete kurban giden kadın sayısının, geçtiğimiz yılı aşacağını söyledi. Ama buna da bir kılıf bulmayı ihmal etmedi. Kadın cinayetlerini bir kanalın içine koymuş. Cinayetler artıyormuş ama kanal aşağı doğru gidiyormuş. Kadınlar o ölüm kanalının içinde olmayı istemiyor. İstanbul Sözleşmesi’ne attığı imzayı geri çeken bu yönetime defalarca söyledik: ‘Artan kadın cinayetlerinin vebali sizin boynunuzadır’ dedik. Bu vebal, İçişleri Bakanı’nın bahsettiği hiçbir kanala sığmaz. Gelir gelmez yapacağımız ilk işlerden biri, İstanbul Sözleşmesi’ne yeniden imza koymak olacak. Kadına yönelik şiddete sıfır tolerans göstereceğiz.

"MANDACI, KENDİSİNE 'APTAL OLMA' DİYE MEKTUP YAZANLARIN AYAĞINA KOŞUP, KEDİ GİBİ PISANDIR" 

Pul olan Türk parasının değeriyle ülkemizin borç yükü de her saniye katlanıyor. Dış borcumuz, haziran sonu itibariyle 446 milyar dolar. Bu borcun Türk lirası karşılığı, Haziran ayından bu yana 1,5 trilyon lira arttı. Bu, 2021’de toplanan vergilerin 1,5 katı. Böyle bir kur farkı yükü bu ucube koalisyon tarafından milletimizin sırtına yüklendi. Erdoğan kendine ‘Kral çıplak’ diyenlere, hatalarını söyleyenlere, ‘Ülkeyi sıcak para baronlarına, kara paracılara, manipülatörlere, spekülatörlere, egemen güçlere yem ediyorsun’ diyenlere, ‘Mandacı iktisatçı’ demiştir. Biz kendisine mandacı kimdir, nedir bir anlatalım. Mandacı; ‘Bu can bu tende kaldığı müddetçe papazı vermem’ diye millete caka sattıktan sonra, o papazı özel uçakla ABD Başkanı’nın Oval Ofisi’ne bir gecede gönderendir. Mandacı; kendisine ‘Aptal olma’ diye mektup yazanların ayağına koşup, hakaret dolu mektubu yüzüne çarpmayıp, kedi gibi pısandır. Mandacı; Rus uçakları İdlib’de 36 askerimizi şehit ettiğinde bunun hesabını soramayan; üstüne üstlük Kremlin Sarayı’nın kapılarında dakikalarca bekleyip, bu halini de Rusların resmi televizyon kameralarına çektirerek kendini rezil edendir. Milletin itibarına sahip çıkmayandır. Mandacı; Yunanistan burnumuzun dibindeki adacık ve kayalıkları işgal ederken, sessiz kalıp iki çift laf edemeyendir. Mandacı; ‘Emevi Camii’nde namaz kılacağız’ deyip, egemen güçlerin taşeronluğuna soyunup, beş milyon Suriyeliyi ülkemize doldurandır. Bir o kadar Suriyeliye de Suriye’de bakmak zorunda kalandır. Mandacı; milletimizin 10 milyarlarca dolarını, Suriye bataklığına gömendir. Mandacı; 30 yaşındaki bir İranlı sahtekârın, önüne yatanlardır. Ondan aldıkları dolarları ayakkabı kutularında, evlerindeki çelik kasalarda saklayanlardır. Milli şerefimizin ve haysiyetimizin timsali al bayrağımızı, bu dolandırıcıya yandaş televizyonlarında dekor yaptıranlardır. Mandacı; bu ülkenin atadan deden kalan tüm varlıklarını, limanlarını, çimento fabrikalarını, yem fabrikalarını ve pek çok tesisini yandaşlarına ve yabancılara peşkeş çekenlerdir.

"MANDACI, 203 MİLYAR DOLARI LONDRA'DAKİ, NEW YORK'TAKİ TEFECİLERE FAİZ DİYE ÖDEYENLERDİR"

Mandacı; Türk bankalarının verdiği krediyle Türk Telekom’u Lübnanlı Hariri ailesine peşkeş çekendir. Mandacı; Türk Telekom’un kârını Lübnan’a kaçırıp, kredi borcunu da milletimizin sırtına yıkanlara göz yumanlardır. Tarlanın taşıyla, tarlanın kuşunu yandaşlarına vurduranlardır. Mandacı; bu ülkenin en stratejik savunma tesislerinden biri olan Tank Palet Fabrikası’nı, Katar ordusuna beş kuruş almadan peşkeş çekenlerdir. Mandacı; faiz lobilerini ağzından düşürmeyip, iktidarları döneminde 203 milyar doları Londra’daki, New York’taki tefecilere faiz diye ödeyenlerdir. Mandacı; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan yandaşlarına, Türkiye Cumhuriyeti devletinde milli paramızla değil; dolarla, avroyla ihale verenlerdir. Mandacı; yandaşa adrese teslim kamu-özel iş birliği peşkeşleriyle ilgili anlaşmazlıkların çözümünde, Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinin yetkisini tanımayıp Londra mahkemelerine yetki verenlerdir. Mandacı; bu milletin 128 milyar dolarını Merkez Bankası’nın arka kapısından hiçbir kurala, teamüle uymadan kendi siyasi ikbali için buharlaştırıp, bugün Türk lirasını kolu kanadı kırık ve savunmasız bırakandır.

"MANDACININ BİR TEK KENDİ CEBİNİ DÜŞÜNDÜĞÜNÜ, DOLARIN YEŞİLİNİ NASIL SEVDİĞİNİ MİLLETİMİZ BİLİR"

Mandacı; ülkemizin itibarı olan milli paramızın, adı sanı duyulmamış paralar karşısında bile güneş görmüş kar gibi erimesine sebep olandır. Mandacı; dün 15 Temmuz’un finansörü olmakla suçladıkları, yandaş gazetelerde olmadık hakaretler ettikleri bir ülkenin Veliaht Prensi’nin ayağına sırf 10 milyar dolar getirecek diye turkuaz halı serenlerdir. Mandacı; milli varlıklarımızın değerini düşürüp yerlerde süründürendir. Türkiye Varlık Fonu’na devredilen atadan dededen kalan son gümüşleri, yok parasına Körfez şeyhlerine pazarlamaya kalkanlardır. Genlerinde Kuvayı Milliye ve Müdafa-i Hukuk olan milletimiz, mandacıyı çok iyi tanır. Milletimiz; ‘Kurtuluş Savaşı veriyoruz’ diyenlerin vatandaşın cebini nasıl boşalttığını, egemen güçlerin ve maşalarının ceplerini nasıl doldurduğunu görür. Mandacının bir tek kendi cebini düşündüğünü, doların yeşilini nasıl sevdiğini milletimiz bilir.

"KURTULUŞ SAVAŞI DİYEREK KENDİLERİ YUTARLAR SALKIMI, MİLLETE İSE VERİRLER TALKINI"

Saray sosyetesinin riyakârları da çok yamandır. Millet yokluk çekerken, ‘Bu ülkede yokluk diye bir şey yok, bolluk ortada’ derler. Market rafları, pazar tezgâhları yangın yerine dönmüşken, ‘İki kilo et yiyorsak, yarım kilo yeriz. İki kilo domates yerine iki tane alırız. Kış günü turfanda sebze kullanmak sağlığa zararlı’ derler. Ama aziz milletimizde bunları bile alacak hal bırakmadıklarını görmezler. Bu riyakârlar zulüm ettikleri milletimize, ‘Para kalmayabilir. Başınızı kaldırın şu yolların güzelliğine bakın. Bakın ne güzel yollar yapılmış. Gözünüz gönlünüz açılsın’ diyecek kadar; dolar, avro garantili yollarla milletin yarasına tuz basacak kadar da kibirlidirler. Bunlar utanmadan millete, ‘Aylarca belki soğan ekmek yiyeceğiz ama güvenliğimizden asla taviz vermeyeceğiz’ derler. Ama yandaş, akraba-i taallukat, besleme; lüks arabalarda, yatlarda, kotralarda gününü gün ederler. Bunların yapacağı Kurtuluş Savaşı’nda saraylar, lüks uçaklar, yatlar, arabalar, efuliler kendilerinin olur; kuru soğan, ekmek millete kalır. Kurtuluş Savaşı diyerek kendileri yutarlar salkımı, millete ise verirler talkını.

"MİLLETİN BAŞINA MUSALLAT ETTİĞİNİZ KÖİ TALANINDAN MİLLETİ BİR KURTARIN BAKALIM"

Bunlar Kurtuluş Savaşı çığlıkları atıp üstatlarının, ‘Allah’ın on pulunu bekleye dursun on kul, bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul. Bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara şah olsa” sözlerine parmak ısırtırlar. Kurtuluş Savaşı lafları size bol gelir. Bir şeyleri kurtarmak mı istiyorsunuz? Önce ‘Milletin cebinden beş kuruş çıkmayacak’ deyip, milletin başına musallat ettiğiniz KÖİ talanından milleti bir kurtarın bakalım. Son beş yılda milletimiz, bunlara verdiğiniz garantiler nedeniyle geçmediği köprüye, tünele, yola, 9,5 milyar dolar ödedi. Önümüzdeki üç yılda da bu yandaş çetenin cebine, 14 milyar 601 milyon dolar konacağını görüşülmekte olan bütçe söylüyor. Dolar kuru bugünden 12 lirayı aştı bile. Dolar artınca; ‘Beşli Çete’nin bütçe üzerindeki vesayeti, bütçeden alacağı para da katlanacak. Bu talanı durdurun, bu garantileri TL’ye çevirin, ‘Mücbir sebep’ diyerek ödemeleri erteleyin. Buradan yapacağınız tasarrufu da emekliye, memura, asgari ücretliye verin. Sizin Türk lirasını pul eden politikalarınız neticesinde asgari ücretlinin cebinden çekip aldığınız aylık 152 doları telafi edin.

"BAE VELİAHDINA GETİRDİĞİ 10 MİLYAR DOLARLA, SON GÜMÜŞLERİMİZİN YARISINI ALMA FIRSATI SUNDULAR"

Son bir haftada üre gübresinin tonuna bazı illerimizde 2 bin liranın üzerinde zam geldi. Antalyalı, Bursalı, Eskişehirli, İzmirli, Kocaelili, Mardinli, Sakaryalı, Ordulu çiftçilerimiz ne yapacaklarını şaşırdılar. Çiftçi tarlasına gübre atamadı. Şimdi tarlalarda verim düşecek. Mutfaklardaki yangın gelecek seneye de sarkacak. Milletimizin gıda güvenliğini tehlikeye attınız. Toprak Mahsulleri Ofisi, bizim çiftçilerimizden buğdayı 2 bin 250 liraya almıştı. Elin çiftçisine yüzde 50 daha fazla ödüyor, 3 bin 343 liraya buğday ithal ediyor. Borsa şirketlerimizin değeri Merkez Bankası’nın, ‘Ben artık enflasyona değil, çekirdeğine bakacağım’ dediği gün 205 milyar dolardı. İki ayda 171 milyar dolara düştü. Milletin borsadaki mal varlığı iki ayda 34 milyar dolar eridi. Yine Eylül’ün ilk haftasında Varlık Fonu’nun elindeki varlıkların değeri 34,5 milyar dolardı. İki ayda 23,5 milyar dolara düştü. Daha dün FETÖ darbesinin arkasında olduğunu söyledikleri, yandaş basınlarında etmedikleri hakaret bırakmadıkları Birleşik Arap Emirlikleri’nin veliahdına getirdiği 10 milyar dolarla, atadan dededen kalan son gümüşlerimizin yarısını alma fırsatını altın tabakta sundular.

"MERKEZ BANKASI'NIN BAŞINA DA EMEKLİ BİR ALBAY ATAYIN, OLSUN BİTSİN"

Bu ülke emperyalizme karşı şanlı kurtuluş savaşını vermiş ve ulusça büyük bir zaferle çıkmayı bilmiştir. Ama Erdoğan ne zaman ağzına, ‘Ekonomik Kurtuluş Savaşı’ lafını alsa kazanan hep egemen güçler ve maşaları oldu. Kazanan hep dolar ve avro oldu. Erdoğan ilk kez Ekim 2018’de bu lafı ağzına aldı. O zaman dolar kuru 5 lira 82 kuruştu. Ekim 2020’de ikinci kez Ekonomik Kurtuluş Savaşı ilan ettiğinde dolar kuru da 8 lira 14 kuruş olmuştu. Şimdi yine aynı lafı ağzına aldığında dolar kuru 13,5 lirayı görmüştü. Bunların yapacakları tek hayırlı kurtarma, milleti kendilerinden kurtarmaktır. Derhal sandığı milletin önüne getirmektir. Bir daha söyleyelim. Bu krizin arkasında yabancı güçler falan yoktur. Bu krizin tek müellifi vardır, Erdoğan ve koalisyonun küçük ortağıdır. Artık miadını dolduran, metal yorgunu bir hükümetin tevil kabul etmeyen zırva ekonomi politikalarını Milli Güvenlik Kurulu kararıyla korumaya kalkmak, aczin ikrarından başka bir şey değildir. Vesayetçiliğin daniskasıdır. Damadın dediği gibi bu ucube sistemle ‘At izi it izine karıştı.’ Yıllarca ‘Asker siyasete niye karışıyor? Askeri vesayet kabul edilemez’ diyenler, şimdi Milli Güvenlik Kurulu’ndan medet umar hale geldiler. Bu ülkede emekli amiraller gıkını çıkarınca, Montrö ile ilgili bir bildiri yayımlayınca linç edilip darbeci yapılıyor. Ama Milli Savunma Bakanı’nın, Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı’nın, Genelkurmay Başkanı’nın, kuvvet komutanlarının bulunduğu kuruldan ‘Dış güçler ekonomiyi tehdit ediyor’ mealinde bildiri yayınlatınca, bunun adı ‘ileri demokrasi’ oluyor. Siz bu ekonomiyi ne zaman, nasıl Milli Güvenlik Kurulu’nun himmetine muhtaç hale getirdiniz? Oldu olacak Merkez Bankası’nın başına da emekli bir albay atayın, olsun bitsin.

"TÜM EZİLENLERİ, 'SEÇİM, SEÇİM, SEÇİM' DEMEK ÜZERE MEYDANLARA ÇAĞIRIYORUZ"

Yarından tezi yok, seçim sandığı milletin önüne getirilmelidir. Demokrasilerde sandıktan kaçılmaz, sandıktan kaçan demokrat olamaz. Sandıktan kaçan, milletin gözünde de gönlünde de sakıt olur. Biz Erdoğan ve bu ucube koalisyonun küçük ortağına, derhal seçim çağrısını tekrarlıyoruz. Biz bu çerçevede, Anayasal hakkımızı kullanarak ‘Hemen seçim, acil seçim’ demek üzere meydanlara iniyoruz. İlk mitingimiz, 4 Aralık’ta Mersin’de olacak. Çocuğuna mama alamayan anaları, çocuğuna harçlık veremeyen babaları, ay sonunu getiremeyen işçilerimizi, yoksulluk sınırının altında yaşayan emeklilerimizi, sattığı malı yerine koyamayan esnafımızı, girdi maliyetlerinin altında ezilen çiftçimizi, umudunu kaybetmiş gençlerimizi, bu hükümetten sıdkı sıyrılan tüm ezilenleri, ‘Seçim, seçim, seçim’ demek üzere meydanlara çağırıyoruz."

"BAKAN YARDIMCISI BAKAN'IN GİDİCİ OLDUĞUNU ANLAMIŞ, SARAY'A SOSYAL MEDYADAN İŞARETLER YAPIYOR"

Açıklamanın ardından Öztrak'a "Ekonomideki bu tablo karşısında Lütfü Elvan’ın sessizliği sürerken Bakan Yardımcısı Nurettin Nebati, ‘Düşük faiz politikasını sürdüreceğiz’ dedi. Siz bu tabloyu ve açıklamaları nasıl değerlendirirsiniz?" sorusu soruldu. Öztrak şu yanıtı verdi:

"Ekonomide Erdoğan eliyle çıkarılmış bir kaos var. Hazine ve Maliye Bakanı’nın da ağzını bıçak açmıyor. Dün akşamdan beri yardımcısı sosyal medyadan mesaj verip duruyor. Bakan’ın gidici olduğunu, Bakan Yardımcısı anlamış. Saray’a sosyal medyadan, ‘Ben buradayım, göreve hazırım’ diye mektup yazıyor, işaretler yapıyor. Hazine ve Maliye Bakanı’na Ziya Paşa’nın sözlerini hatırlatmak isterim. Devlet insanı ne zaman, ‘çekildik izzet-i ikbal ile bab-ı hükümetten’ diyeceğini bilmelidir.”

 

Kaynak: anka