BERKAY VAROL

CHP İstanbul Milletvekili Yunus Emre, Türkiye'de Meclis'in yeterince denetim yapamadığını; hesap sorma, vermenin demokrasinin özünde olduğunu vurgularken, "Hesap sorma, hesap verme, bu temel iki ilke demokratik bir işleyişin temelidir. Türkiye bundan çok uzaklaştı" dedi. Demokratikleşme açısından atılacak çok adımın olduğunu söyleyen Emre, "Son kurultayımızda kabul ettiğimiz 'İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi' başlıklı belgede ortaya koyduk. Genel Başkanımız, o kurultayda bu belgeyi önerdi ve bütün kurultay delegelerimiz tarafından bu belge kabul edildi. Bu bakımından, Türkiye'nin önünü açacak bir reçete bizim elimizde var" diye konuştu.

CHP İstanbul Milletvekili ve Parti Meclisi (PM) üyesi Yunus Emre, İkinci Yüzyıl Dergisi’nin 4’üncü sayısı için “Siyasal Hayatımızı Demokratikleştirmek” başlıklı bir makale kaleme aldı. Emre, makalesinde; Seçim Yasası ve Siyasi Partiler Kanunu'nda değişiklilere gidilmesinin gerekliliğini vurgulayıp, bu değişikliklerin siyasal hayatın demokratikleşmesine ve katılımın artmasına sağlayacağını söyledi. 

Emre, siyasetin demokratikleşmesi ve katılımın artması konusunda seçim sisteminde köklü değişikliklere gitmek gerektiğini dile getirdi. Seçim sisteminde en önemli sorunlarından birisi olarak ise yüzde 10'luk seçim barajını işaret etti. 

12 Eylül askeri darbesinin, planlı bir şekilde demokrasiden uzak bir işleyişe ve siyasal kültüre dayandığını ifade eden Emre, makalesinde hem işleyişin hem de kültürün değişmesinin Türkiye'de demokratikleşmeye büyük katkı sunacağını belirtti. 

Emre, hükümetin gündemindeki sosyal medya düzenlemesi için de devletin internetle ilgili kuruluşlarının interneti yasaklanacak bir alan olarak değil, katılımı ve doğru bilgiyi yaygınlaştıracak bir alan olarak geliştirmeye yardımcı olması gerektiğini dile getirdi.

CHP'li Emre, kaleme aldığı "Siyasal Hayatımızı Demokratikleştirmek" başlıklı makalesi üzerine ANKA Haber Ajansı'nın sorunlarını yanıtladı:  

"SİYASİ PARTİLER KANUNU VE SEÇİM KANUNU'NDA ÖNEMLİ DEĞİŞİKLİKLER YAPMAMIZ GEREKİYOR"

CHP’nin demokrasi yaklaşımının temelinde "ucube başkanlık sistemi" olarak nitelendirdiği Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden vazgeçilmedi olduğunu vurgulayan Emre, “Bir demokratik, güçlendirilmiş parlamenter sisteminin uygulamaya konulması. Ama bu salt Anayasa değişikliği ile sınırlı bir vizyon değil. Siyasal hayatımızın da demokratikleştirilmesi ve katılım artması gerekiyor. Bu kapsamda da başta Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Kanunu olmak üzere önemli değişiklikler yapmamız gerekiyor” dedi.

"ENGELLEMELERİ KALDIRACAK DÜZENLEMELERİ YAPMAK İSTİYORUZ, YAPACAĞIZ"

Emre, 12 Eylül 1980 askeri darbesini hatırlatarak, "Darbeden sonra 1982'de Anayasa kabul edilmişti. Ancak, sadece Anayasa değil, Meclis'in kapalı olduğu 80-83, askeri yönetim döneminde askeri idarenin, Milli Güvenlik Konseyi tarafından kabul edilen 600'ü aşkın kanuni düzenleme var. Bunların arasında seçim kanunu, siyasi partiler kanunu, sendikalar kanunu, toplantı ve gösteri yürüyüşü kanunu var. Bunların hepsini, Türkiye'yi darbe hukukundan arındıracak şekilde yeniden düzenlenmesi zorunluluğu ile karşı karşıyayız. Biz tabi CHP olarak sadece Anayasa'yı değil, siyasal hayatımızı topyekûn demokratikleştirecek, katılımın önündeki engelleri kaldıracak bu düzenlemeleri yapmak istiyoruz, yapacağız" diye konuştu. 

"YURTDIŞI SEÇMENLER OY KULLANIYOR AMA TEMSİL EDİLMİYORLAR"

Türkiye'de sorunlarından birinin, önemli konuları rasyoneli bir temelde tartışamamak olduğunu vurgulayan CHP'li Emre, şu değerlendirmeyi yaptı: 

"Seçim sistemi konu uzun süredir gündemde ama siyasi tarafgirlik ve iktidarın yarattığı kutuplaşma stratejisi ile seçim sistemi tartışmaları yapılıyor. Bunun yerine gerçekten Türkiye'nin ihtiyacı olan nedir, Türkiye'de demokrasiyi pekiştirmek ve katılımı artırmak için seçim sistemi bakımından ne yapmak gerekir? Bunları tartışmak gerekli. En başta da bir yüzde 10 seçim barajı var. Seçim barajının, siyasette temsilin önündeki engellerin ortadan kaldırılması lazım. Bunun yanında bir çok konu var. Örneği Yüksek Seçim Kurulu'nun iktidarın denetiminden çıkarılması gerekiyor. İstanbul seçimlerinde yaşadık. Zorlama, baskıyla Türkiye'de bir seçim iptali oldu. Bunun yanında yurtdışı seçmenler çok ciddi bir mesele. Yurtdışı seçmenler oy kullanıyorlar ama parlamentoda temsil edilmiyorlar. Onların temsili ile ilgili bir açılımın gerçekleştirilmesi gerekiyor. Siyasetin finansmanı, hazine yardımı konuları, çok ciddi konular. Tek başına seçim sistemi konusu değil." 

"TÜRKİYE'NİN SİYASAL HAYATININ DEMOKRATİKLEŞTİRİLMESİ KONUSUNDA CİDDİ ADIMLAR ATACAĞIZ"

Her oyun eşit olması gerektiğine söyleyen Emre, mevcut seçim sistemi ile ilgili olarak da şunları söyledi:

"Önce illere birer milletvekili dağıtıyoruz. Sonra nüfusa göre sandalyeleri dağıtıyoruz. Böyle olduğu zaman batıdaki bir ilde diyelim ki 120 bin oyla bir milletvekili seçilirken Anadolu'da küçük bir ilde 20 bin oyla bir milletvekili seçilebiliyor. Aslında bir oyun başka bir oya kıyasla 5,6 kat değerli olduğu sonucu çıkıyor. Türkiye'nin ihtiyaçları konusunda bizim kafamız net. CHP olarak Türkiye'nin nasıl bir seçim sistemine ihtiyaç duyduğu konusunda kafamız net. Ama burada da dayatmacı bir yaklaşımımız yok, burada geniş bir siyasal uzlaşmaya ihtiyaç var. Seçim Kanunu gibi çok temel düzenlemelerde, çoğunlukla yapılıyor doğru ama geniş bir toplumsal, siyasal uzlaşma ihtiyacı var. Sevinerek gözlemliyorum ki bütün muhalefet partilerinde bu konuda çok geniş bir uzlaşma var. O yüzden Türkiye'nin siyasal hayatının, seçimlerden sonra, demokratikleştirilmesi konusunda çok ciddi adımlar atacağız.”

"HESAP VERME, HESAP SORMA, DEMOKRATİK BİR İŞLEYİŞİN TEMELİDİR, TÜRKİYE BUNDAN ÇOK UZAKLAŞTI" 

Emre, demokratikleşme adımları üzerine ANKA'ya şunları söyledi: 

"Bir defa, yönetim gücünün, yürütme erkinin sınırlandırılması, tekrar heyet olarak karar verme, yani bir şekilde hükümetin sorumluluğu yaklaşımının devreye sokulması, tarafsız bir cumhurbaşkanının varlığı... Bunların yanında tabii Meclis'in denetim işlevini layıkıyla yerine getirebilmesi. Bugün gerçekten Türkiye'de Meclis denetim yapamıyor. Türkiye'nin kaynakları nereye harcanıyor, doğru mu harcanıyor, yolsuzluk, israf ne durumdadır?... Meclis bunları inceleyemiyor, denetim yapamıyor. Denetimin birtakım temel unsurları olan sözlü soru yok, gen soru yok. Çok örnek var. İşin özünde hesap veren bir yönetim anlayışının ve yurttaşların hesap sorabildiği bir demokrasi uygulamasının geçerliliği. Türkiye'nin temel meselesi budur. Bugün hesap sorulamıyor, bir baskı ortamı var ve hesap vermekten uzak, 'ben hesap vermem kardeşim', 'hesabı beş yılda bir seçimler geldiğinde sandıkta veririm' diyen bir iktidar var. Oysa günümüzde, çağdaş demokraside hesap her gün sorulur. Yurttaşlar, medya, Meclis'te milletvekilleri tarafından sorulur. Hesap sorma kötü bir şey değildir, demokrasinin özüdür. Hesap sorma, hesap verme, bu temel iki ilke demokratik bir işleyişin temelidir. Türkiye bundan çok uzaklaştı. En başta bunlar olacak." 

"AYRI BİR KESİN HESAP KOMİSYONU KURACAĞIZ, BAŞINDA DA BİR MUHALEFET TEMSİLCİSİ BULUNACAK" 

Emre, "Biz diyoruz ki Meclis'te nasıl ki bir yıl sonranın bütçesini yapıyorsak bir yandan da bir önceki yılın hesaplarını inceliyoruz. CHP olarak biz diyoruz ki, ayrı bir kesin hesap komisyonu karacağız, bunun başında da bir muhalefet temsilcisi bulunacak. Çağdaş demokrasideki hesap verme anlayışını mümkün kılacak işleyişi gündeme getiriyoruz" diye de ekledi. 

"TÜRKİYE'NİN ÖNÜNÜ AÇACAK BİR REÇETE BİZİM ELİMİZDE VAR"

Siyasete itibar kazandırılmasının ciddi bir sorun olduğunu ifade eden CHP'li Emre, CHP olarak gündeme getirdikleri "Siyasi Ahlak Yasası’nın” çıkarılmasını önerdiklerini anımsatarak, şöyle konuştu:

"Siyasi Ahlak Yasası çok önemli bir konu. Bir defa uluslararası birtakım araştırmalarda Türkiye'nin durumu hem yolsuzluklar hem de seçmenlerin, yurttaşların siyasal sisteme güveni bakımından çok kötü görünüyor. Bunun değişmesinin yolu da evrensel standartları sahiplenen bir Siyasi Ahlak Yasası'nın kabulü. Türkiye'nin demokratikleştirilmesi bakımından atılacak çok adım var. Biz bunları son kurultayımızda kabul ettiğimiz 'İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi' başlıklı belgede ortaya koyduk. Genel Başkanımız o kurultayda bu belgeyi önerdi ve bütün kurultay delegelerimiz tarafından bu belge kabul edildi. Bu bakımından, Türkiye'nin önünü açacak bir reçete bizim elimizde var."

"HESAP SORULABİLMENİN YOLU, ŞEFFAFLIKTAN GEÇİYOR"

CHP'li Emre, Türkiye'de bugün hükümete hesap sorulamadığını söylerken, şu değerlendirmeyi yaptı: 

"Biz milletvekilleri olarak soramıyoruz, yurttaşlar soramıyorlar. Bu niye yapılamıyoruz çünkü sistem böyle tasarlandı. Bu kişiye özel, terzi dikim bir sistem. Erdoğan'ın ihtiyaç duyduğu, kendini hiçbir şekilde hesap verme anlayışına uygun olmayan, kendini yönetimde tutacak bir sistem tasarladı. Mesela, eski Ticaret Bakanı'nın (Ruhsar Pekcan) kendi şirketinden Kamu İhale Kanunu'na aykırı bir şekilde alım yaptığı ortaya çıktı. Ne oldu, hesap sorulabildi mi? Sorulamadı, niye, 400 milletvekilinin oyu gerekiyor. Muhalefet bu sayıya sahip olmadığı için sorulamıyor. İçişleri Bakanı (Süleyman Soylu) çıktı televizyona, 'Mafyadan her ay 10 bin dolar rüşvet alan bir siyasetçi var. Ben bunu açıklayacağım' dedi. Açıklamadı ve kim olduğunu bilmiyoruz. Ayrıca hiçbir şekilde hesap sorulamadı. Çok örnek var, hesap sorulamıyor. Hesap sorulabilmesinin yolu şeffaflıktan geçiyor. Bizim yaklaşımımız kinci, düşmanca değil, çağdaş demokrasinin gereği. Siz hesap vermekten korkmuyorsanız, veremeyecek hesabınız yoksa eğer rahatlıkla hesap verebilirsiniz." 

"İNÖNÜ'NÜN HİÇBİR ŞEKİLDE VEREMEYECEK BİR HESABI YOKTU"

Emre, 1950'de yapılan seçimi hatırlatıp, şu örnekleri verdi:

“Türkiye, o yıllarda dünyada çok az olan bir şeyi başardı. Serbest seçimlerle iktidar değişti. İsmet İnönü, Çankaya Köşkü'nde ayrıldı, Pembe Köşk'e geçti. Bu nasıl mümkün olabildi, İsmet İnönü'nün hiçbir şekilde veremeyecek bir hesabı yoktu. Bu olduğu zaman, yönetimde bulunanlar, kendilerine, yaptıkları işlere güvendiklerinde; yasalara, kurallara bağlı, etik değerleri gözetir bir şekilde yönetimde bulunurlarsa eğer tabii ki hesap vermekten çekinmezler. Az önce ifade ettiğim birtakım sorunlar varsa ülkede, o zaman yönetimde bulunanlar kendilerini bir zırha büründürmek isterler. İşte o zırh da hesap vermeyen, hesap sorulamayan bir yönetim anlayışıdır.”

"YURTTAŞLARI, BİLGİDEN UZAKLAŞTIRMAYA ÇALIŞIYOR"

Başta TRT olmak üzere kamu yayıncılığı yapan kuruluşların yanlı yaptığını dile getiren Emre, "Bu nedenle yurttaşların en önemli alternatif bilgi kaynağı, internet medyası ve sosyal medya. Böyle bir ortamda iktidar da bunun farkında, buradaki bilgi kaynağını, bilgiye erişimi kesmeye, yurttaşları bilgiden uzaklaştırmaya çalışıyor. Son buldukları yöntem de bununla ilgili yeni yasal bir düzenleme getirmek oldu" dedi ve AKP ve MHP'nin sık sık gündeme getirdiği, hatta Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın da desteklediği sosyal medya düzenlemesini işaret etti. 

"MUSLUĞU KAPATMAK GİBİ, İKTİDAR YERİ GELDİĞİNDE SOSYAL MEDYAYI KAPATACAK BİR ŞEY ARIYOR"

CHP'li Emre, evrensel standartların olduğunu, Türkiye'nin de kurucusu olduğu Avrupa Konseyi'nin çalışmalarının ve raporlarının bulunduğunu söylerken, "Türkiye'de bunların hepsinden uzakta bir konumda bulunuyoruz. Tamamen bir şekilde bir musluğu kapatmak gibi, iktidar yeri geldiğinde de sosyal medyayı, internet medyasını kapatacak bir şey arıyor. Vatandaşların bilgiye erişmesini engellemeye çalışıyor" dedi. 

"İNTERNET BİR ÖZGÜRLÜK ALANI OLMASI LAZIM, TEMEL YAKLAŞIMIMIZ BU"

CHP olarak özellikle gençlerin bilgiye erişimini önemsediklerini vurgulayan Emre, ANKA'ya şunları söyledi: 

"Buradaki yasakçı politikaları çok yanlış buluyoruz. Tabii ki yapılması gerekenler var. Ne yapılmalı, doğru bilgi, teyit edilmiş bilgiyi, bu yönde çalışan kuruluşları desteklemeli. Dünyada yeni bir yaklaşım ortaya çıktı. Birçok ülkede internet ombudsmanlığı kuruluyor. Bunlar gerçekleştirilmeli. Uluslararası standartlar oluşuyor, hem ahlaki temelde hem de uygulama bütünlükleri bakımından. Kullanıcı hakları, artık çok temel insan hakları olarak gündemde. Bunları sahiplenmeli. Yapılması gereken tabii ki kurallar koymak ama bunları yasaklayıcı bir zihniyetle koymak değil. Evrensel standartları sahiplenerek koymak. Çok ciddi bir konu, Türkiye'de demokrasi bahsinde sorunlu alanların başında geliyor. Bugün hala insanlar internet yoluyla birtakım suçlar işlediler diye, 'cumhurbaşkanına hakaret', 'devlet memuruna hakaret' etti diye soruşturuluyor, hapse giriyor. Ağır manzaralarla karşı karşıyayız. İnternetin bir özgürlük alanı olması lazım, temel yaklaşımımız bu." 

Kaynak: anka