CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke, bütçe görüşmelerinde; “Ülkenin rekabet gücü eritildiği, bile isteye siyasi tercihlerle güvensizlik yaratıldığı için Türk lirası değer kaybediyor. Net rezervlerimiz çok uzun süredir eksi düzeyde. Merkez Bankası’nın kuru müdafaa edebileceği araçlar ortadan kalkmış. Zaman içinde 128 milyar dolar yok edilmiş, şimdi bunun sancıları yaşanıyor. Adını koyalım, Türk lirası savunmasız bırakıldığı için güven duyulmuyor” dedi.

Ticaret Bakanlığı'nın 2022 yılı bütçe kanun teklifi Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülüyor. CHP Genel Sekreteri ve İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke, bütçe teklifi üzerine söz aldı.  

"TÜM TİCARET ERBAPLARI İSTİKRARSIZLIKTAN MAĞDUR"

Türkiye’nin derin ve çok boyutlu bir krizin içerisinde olduğunu ifade eden CHP’li Böke, “Günden güne de derinleşen bir ekonomik buhranı çok keskin bir şekilde yaşıyor. Bunu en derinden hissediyor olduğumuz alanlar da ticarette gözüküyor. Hem iç ticaret hem dış ticaret hem üretici hem esnaf açısından hem de tüketici açısından hemen hemen her alanda derin ekonomik buhranı gösteren göstergeler karşımıza çıkıyor. Tüm ticaret erbapları istikrarsızlıktan mağdur. Kiminle konuşsak ekonomideki istikrarsızlığın derin bir buhran yarattığını söylüyor bize” dedi. 

"DÜN GECE 10.20 TL İDİ, BU SABAH 10.40 TL"

Eylül ayında doları kurunun 8.30 TL olduğunu anımsatan Böke, “Ekim başında 8.85 TL idi, Kasım başında 9.60 TL idi, dün sabah 10.03 TL idi, dün gece 10.20 TL idi, bu sabah 10.40 TL. Dövizde yaşanan bu çalkantı ve bile isteye siyasi tercihlerle sebep olan istikrarsızlık yani Türk lirasındaki derin değer kaybı belki de tek öngörülebilen ekonomik politika aracı olarak karşımızda duruyor. Farklı illerde ticaret ve sanayi odalarıyla görüşmeler yapıyoruz. Size de tavsiye ederiz. Dış ticaret yapıyor olan şirketler açısından fiyat verme zorluğunu herkes ifade ediyor. Bütün kesimler, Türk lirasındaki büyük değer kaybı ve derin istikrarsızlık nedeniyle artık ürüne fiyat biçemez hâle geldiklerini söylüyorlar" dedi.

"FİYAT DEĞİŞTİRME SIKLIKLARININ 6 AYA İNDİĞİNİ SÖYLÜYORLAR"

İstikrarsızlık ve Türk lirasındaki değer kaybının artması nedeniyle bütün kesimlerin ürüne fiyat biçemediklerini söylediklerini aktaran Böke, “Küresel şirketlerle iş yapıyor oranlar senelik fiyat verebiliyorken son 3, 4 senede fiyat değiştirme sıklıklarının 6 aya indiğini, güncel dönemde 3 aylık vade ile fiyat vermekte zorlandıklarını söylüyorlar. Yaşanıyor olan bu gerçeklik Ticaret Bakanlığı’nın politikalarını değiştirmesi gerektiğine işaret ediyor” sözleriyle eleştirdi. 

Böke’nin konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle: 

“İŞ İNSANLARI KURUN NEREDE DURACAĞINI ÖNGÖREMİYOR: 4 bin liralık malzemeyi satmak istemeyen esnafla karşılaşıyoruz. Satmak istemiyor çünkü korkuyor, ‘Satarsam bu ürünü yerine geri koyamam’ endişesi yaşıyor. Tekstil sektörü… Tekstil sektöründe faaliyet gösteren bazı iş insanları kurun nerede duracağını öngöremediklerini, bu koşullarda da vadeli satış yapmanın zarara yol açacağını, dolayısıyla da satışı durdurduklarını söylüyorlar. Ya, açık ki ticaret, üretici, esnaf kan ağlıyor. Bu gerçeklik yokmuş gibi bir bütçe tartışmanın hiçbir anlamı yok.

GÜNLÜK OLARAK RAFLARDA FİYATLAR ARTIYOR: Ticaret Bakanlığı’nın bütçesinin birinci temel görevi, ticarette yaşanan bu sıkışıklığı aşacak politikalar üretmektir. Bu politikaların vizyonunu bütçeye yansıtmaktır. Tüketici için de durum farksız. Günlük olarak raflarda fiyatlar artıyor. Derin bir ekonomik buhran hali var.

STRATEJİK VİZYONU ADIM ADIM ÖZETLEYELİM: Bugünkü bütçe ne ekonomik buhranı aşacak, ticaret önündeki engelleri kaldıracak bir bütçe ne de böyle bir stratejik vizyona sahip olan bir bütçe. Bir vizyonu yoksa eğer bütçenin içindeki politika araçlarını tartışmanın bir anlamı olmaz. Stratejik vizyonu adım adım özetleyelim. Diyorsunuz ki, kur marifetiyle rekabet yaratacağız. Bunun adı rekabetçi kur politikasıdır. Ve diyorsunuz ki, Türkiye’nin parasını değersizleştirerek rekabet gücünü artıracağız. Bu rekabet artışıyla ihracat tetiklenecek, ithalat azalacak, cari denge kontrol altına alınacak diyorsunuz. Böylece kur üzerindeki baskı azalacak ve enflasyon da düşecek diyorsunuz. Ve iddianız o ki, bu öyle bir büyüme yaratacak ki üretimin, istihdamın ve geleceğe dönük kalıcı etkilerin ortaya çıkacağını iddia ediliyorsunuz. İzninizle adım adım bu öykünün çürütülmesini sağlayalım. 

REKABET GÜCÜ, UCUZLATILMIŞ PARAYLA OLMAZ: Birincisi her şeyden önce Türk lirasında yarattığınız değer kaybı iddia ettiğiniz gibi rekabetçi kur politikası değil, bilakis istikrarsızlığın, güvensizliğin, yoksullaştırmanın kur politikası. Buradan rekabetçi kur çıkmaz. Rekabet gücü ucuzlatılan parayla olmaz. Bu stratejik vizyon, başından çöküyor, paramızı değersizleştirelim, değersiz parayla rekabet edelim, sürümden kazanıp ucuza satalım, buradan da rekabet ettiğimizi anlatalım diyorsunuz. Bunun bir istikrarsızlıktan kaynaklı kur kaybı olduğu, öyle bir rekabet yatırımı nedeniyle falan Türk lirasında bir değer değişikliği olmadığı CDS risk primlerine bakınca anlaşılıyor. 

GÜVENSİZLİK REKABET GÜCÜ YARATMAZ: Güven duyulmuyor. Yani Türk lirasındaki değer kaybı bir rekabet gücü olduğu için ortada değil. Bilakis; ülkenin rekabet gücü eritildiği, bile isteye siyasi tercihlerle güvensizlik yaratıldığı için Türk lirası değer kaybediyor. Bu sonucu hikayelendirmeye çalışıyorsunuz. Sonucu yaratıyor olan, kurulmuş olan düzen. Güvensizliğin ise dünyanın hiçbir yerinde rekabet gücü yaratmadığını biliyoruz. Bir ekonominin parasına güven duyulmazsa, o ülkenin rekabet gücü zaten olamaz. İlk yapılması gereken şey bu güveni oluşturmaktır. Net rezervlerimiz çok uzun süredir eksi düzeyde. Merkez Bankası’nın kuru müdafaa edebileceği araçlar ortadan kalkmış. Faiz, talimatla belirleniyor. Uluslararası rezerv politikası bir protokolle, Hazine’ye devredilmiş. Zaman içinde 128 milyar dolar yok edilmiş, şimdi bunun sancıları yaşanıyor. Ve bu yaşanan sancılar karşısında savunmasız bırakılmış olan Türk lirasına rekabetçi güç diye pazarlamaya çalışıyorsunuz. Adını koyalım, Türk lirası savunmasız bırakıldığı için güven duyulmuyor; güven duyulmayan bir paranın ekonomisinden rekabetçi bir güç çıkarmak mümkün değil. Başka bir iş yapmak gerekiyor. Bu vizyon, şu andaki bütçede karşınıza çıkmıyor.

YILLARCA PARALAR RANTTAN YANA KULLANILDI: Bu kur politikasının rekabet artırıcı olmadığı açık ama esas sorun bu kur, kurmuş olduğunuz düzenin sonucunda yaşanıyor. Mesele zaten siz o düzeni korumak için halkı yoksulluğa mahkûm ediyorsunuz. Bu düzeni korumaktan kastım şu, bugün Türk lirasının değer kaybına yol açıyor olan şey düzenin ta kendisi. Yıllarca paralar ranttan yana kullanıldı, gelir yaratmak için kullanılmadı. 

UCUZ EMEK GÜCÜNE DAYALI BİR İHRACAT MODELİ ÖNERİYORSUNUZ: Üçüncüsü , diyelim ki bu bir pazarlama faaliyeti değil ve iddia ettiğiniz gibi ihracata dayalı bir büyüme ve kalkınma ortaya çıkartacak. Böyle bir şey yok. Neden olmadığını anlatayım. Şimdi, 1990’larda özellikle Doğu Asya’da ihracata dayalı büyüme stratejileriyle bazı kalkınma öyküleri yaşandı ama artık 2020’lerdeyiz, dünya değişti. Değişen ne? Artık teknoloji çok hızlı gelişiyor. Öyle ki dünya, sanayi 4.0 ve dijitalleşme kapsamında artık üretimde otomasyon ve robotlar nedeniyle ucuz emek gücüne ihtiyaç kalmayacağını tartışıyor. Dolayısıyla bütün ülkeler vatandaşlarını bu değişimden koruyacak modellere geçişi tartışıyor. Oysaki sizin önerdiğiniz model ne? Ucuz emek gücüne dayalı bir ihracat modeli öneriyorsunuz.

BİR ENFLASYON SORUNU YOKMUŞ GİBİ DAVRANMAYI SEÇİYORSUNUZ: Yaratılmış olan ağır kurumsal yıkıma da kısaca değineyim. Bu kurumsal yıkım içerisinde, esasında ülkede yaşanıyor olan şeyleri önce evimizin içerisinde temizleme ihtiyacına da işaret eden birşey var. Bir enflasyon sorunu var, yokmuş gibi davranmayı seçiyorsunuz orası ayrı ama, bir enflasyon sorunu var. Merkez Bankası, enflasyonu düşürmek yerine diyor ki Ticaret Bakanlığı’na, ‘Sopayı eline al ve sen baskı yoluyla bu fiyatları düşür.’ Kimi zaman soğan depoları basılıyor, patates depoları basılıyor, tanzim çadırları kuruluyor, şimdi zincir marketler, kim büyüttüyse, sorumlu tutuluyor. Şimdi, bu çerçevede fiyat denetim ekipleri… Enflasyonla mücadele böyle yapılmaz. 

RUHSAR PEKCAN, BAKANLIĞA DEZENFEKTAN SATTI: Ticaretin önüne açacak, rekabetin haksız olmadığını güvence altına alacak, yolsuzlukla, haksızlıkla mücadele edecek kurum sizsiziniz. O zaman evden başlamak gerekiyor. Evden derken hatırlayın 20 Nisan 2021, o zaman Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’a ait firma, Ticaret Bakanlığı’na dezenfektan satışı gerçekleri ortaya çıktı. Bakanlık bu alışverişi kabul etti ve piyasa fiyatı üzerinden bir fiyatla Bakanın, Bakanlığa satış yaptığı gerçeği ortaya çıktı. Tüketici koruması, haksız rekabeti engellemesi, yolsuzlukları durdurması gereken Bakanlık, bu konuda hiçbir şey yapmadı. Bakan affedildi, üzeri örtüldü. Israrla, Meclis’te temiz ticaret için önce evinizi temizleyin diyen bir kararlılıkla önce araştırma komisyonu kurulması için önergesi verdik. Ardından soruşturma açılması için önergeyi imzaya açtık, ama büyük bir sessizlikle rekabetin önündeki engel Ticaret Bakanlığı’nın içerisinden izleniyor.  

BUHRANIN ÇÖZÜLMESİ İÇİN DÜZENİN; DÜZENİN DEĞİŞMESİ İÇİN İKTİDARIN DEĞİŞMESİ GEREKİYOR: Bu bütçe var olan düzeni devam ettirme bütçesi. Var olan düzen derin bir ekonomik buhran yarattı. Bu buhran yokmuş, Türkiye’de milyonlar işsiz değilmiş, esnaf kan ağlamıyormuş, üretici ithal maliyetler altında ezilmiyormuş gibi davrandığınız her gün derin bir buhranda hep birlikte ortaklaşıyoruz. Çözülebilmesi için düzenin değişmesi gerekiyor, düzenin değişmesi için iktidarın değişmesi gerekiyor. Bunu da biz yapacağız. Bir sonraki bütçede bunları biz tartışıyor olacağız. Ama ben tekrarlıyorum, daha bu buhranı yaratmış düzeni değiştirmeyen bir bütçenin Türkiye’ye de bir faydasının olmadığının altını çizmek istiyorum.”

Kaynak: anka