Haber: BERKAY VAROL - Kamera: ÜNAL AYDIN

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, “Zaman zaman iş adamları ile görüşüyorum. Bana söyledikleri en önemli husus adalet. Adalet olması lazım diyor. Ki yatırım yapabilsin. Vatandaşa sorsanız o da adalet diyecek. Doğrudan ekonomiyi etkiliyor. Güçlendirilmiş demokratik parlamenter sisteme, bağımsız yargıya ihtiyaç var. Millete ve onun Meclisine hesap veren bir hükümete ihtiyacı var. Türkiye'nin bence en büyük açığı, milleti kucaklayacak, tarafsız bir cumhurbaşkanı açığımız var” diye konuştu.

CHP ekonomi politikalarından sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak'ın başkanlığındaki Ekonomi Masası, Denizli'de. Ekonomi Masası üyeleri Merkezefendi'de "İş Dünyası ve Sivil Toplum Örgütleri" ile Bereketler Toplantı Salonu'nda bir araya gelerek, iş insanlarının sorunlarını dinledi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, açılış konuşmasında, "Bugün burada, Denizli'de iş dünyasının sorunlarını, taleplerini ve CHP'nin ekonomi politikaları konusundaki değerlendirme toplantımıza bizleri kırmayarak katılan saygıdeğer oda, STK ve dernek temsilcisi arkadaşlarım, hoş geldiniz. Denizli, her daim görevleri anlamında üzerine düşen her şeyi yapan, ama yaptığının karşılığını çok da alamayan bir ildir. Hem tarım hem sanayi hem ekonomi anlamında" dedi.

Biçer Karaca'nın ardından Türkiye'deki ekonominin durumuna ilişkin sorunlar ve CHP'nin çözüm önerilerini Öztrak, yaptığı sunum ile anlattı. 

CHP Sözcüsü Öztrak'ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:

"DÜNYADA ŞARTLAR DEĞİŞTİ: Türkiye'de büyük bir savrulma yaşıyoruz. Buradan nasıl çıkarız, sizlere bunu anlatmaya çalışacağım. Üç büyük krizi aynı anda yaşıyoruz. Bu noktaya bir, iki günde gelmedik. Bunlardan bir tanesi, Türkiye'nin büyüme modeli tıkandı. Dünyada şartlar değişti. Dışarıdan sıcak parayı al, ekonomiyi şişir şeklinde giden stratejisi aslında iflas etmeye başladı. Özellikle 2007'den sonra bir Türk ekonomisinde bize benzeyen ekonomilerden bir ayrışmanın başladığı gözüküyor. Ama esas gerçek ayrışma 2013 yılında. 2013 yılında özellikle ABD'de Merkez Bankası başkanı, 'eskisi kadar para basmayacağım' deyince sermaye dışarıda daha dikkatli hale geldi. Türkiye'ye gelen sermaye yavaş yavaş hızını kaybetmeye başladı.

CİDDİ BİR YÖNETİM KRİZİ YARATTI: İkincisi tek adam rejimi. Tek adam rejimine geçiş süreci devlette ciddi bir yönetim krizi yarattı. Her şey aslında 2014'te mevcut Cumhurbaşkanı'nın, 'Ben alışılmış bir cumhurbaşkanı olmayacağım' cümlesi ile başladı. Üçüncüsü küresel salgın. Bu da tabii zaten kırılgan olan Türk ekonomisini olumsuz yönde etkiledi. Bu da bir buhrana neden oldu.

BOZULMA OLDUĞUNU GÖRÜYORUZ: Sonuç nedir diye sorarsınız, 2013, 2021 yılları arasında gayri safi yurtiçi hasılamız yaklaşık yüzde 23 azaldı ve 223 milyar dolar düştü. Cebimizdeki para 223 milyar dolar azaldı. Kişi başına düşen milli gelir 2013 yılında 12 bin 582 dolardı, biz orta gelir tuzağını aşmaya çalışıyoruz derken 2021 yılında 8 bin 661 dolara geriledi. Ortalama dolar kuru 1 lira 90 kuruştu. 2021 yılı sonu ortalaması 8 lira 90 kuruş oldu. Enflasyon yüzde 7,4'tü, 36'ya çıktı. İşsizlik yüzde 9'du, 12,9 oldu. Bütün bunlara baktığımız zaman ciddi bir bozulma olduğunu görüyoruz.

TEK KİŞİLİK ŞAHSIM REJİMİ: Aslında 2018'te 'tek kişilik şahsım rejimi' dediğim benim, hakikaten bir başkanlık rejimi midir, parlamenter rejim midir nedir belli olmayan, hiçbir fren ve denge sistemi bulunmayan bir sisteme geçtik. O gün bugündür, özellikle ekonomi yönetimden bir istikrar sağlanamadı. 3 yılda 3 tane Hazine ve Maliye Bakanı gördük. 3 yılda 4 tane de Merkez Bankası Başkanı gördük. Böyle bir durum aslında dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde veya bizim mensup olduğumuz blokun içinde, hiçbir ülkede yok.

HERKES FAİZLERİN DÜŞMESİNİ İSTER: En son gelen Merkez Bankası Başkanı, AKP Genel Başkanı, 'Faiz sebep, enflasyon sonuç' dedikten sonra ve faizlerin düşmesini istedikten sonra, ki herkes faizlerin düşmesini ister, oyun içinde kural değiştirdi. İlk geldiği gün demişti ki 'Ben Merkez Bankası'nın politika faizini, enflasyonunun hiçbir şekilde altına düşürmeyeceğim. Ama baktı ki enflasyon yukarı doğru gidiyor, ben hedefi değiştiriyorum, artık faizleri çekirdek enflasyona göre ayarlayacağım. Çünkü o diğer enflasyondan düşüktü, ama o da yukarı doğru gitmeye başladı. Bir yandan da yukarıdan, 'Faizleri düşür' diye baskı geliyor. En sonunda faizleri düşürdü ve dedi ki 'Ben Merkez Bankası olarak artık enflasyona bakmayacağım, cari işlemler dengesine bakacağım.' Dünyanın hiçbir yerinde Merkez Bankası, cari işlemleri dengesine bakarak para politikası belirlemez.

20 ARALIK GECESİ: 20 Aralık günü sabah saat 09.30'larda kur 17 TL 46 kuruşu görmüştü. Sonra birtakım müdahaleler oldu, Merkez Bankası, 16 TL'lik kur ilan etti. Akşam 18.30, Türk lirası 18 TL 33 kuruşu gördü. Saat 19.40'ta Cumhurbaşkanı, Kabine Toplantısı'nı yaptı. Arkadan, dövize endeksli mevduat açıklamasını yaptı. Dolar kuru 17,30'a indi. Ama ondan önce de düşmeye başlamıştı. Demek ki ondan önce birilerine haber sızdı ki bu habere ulaşabilenler döviz satmaya başladı. Ondan sonra da 21.30'da, dolar kuru 12 TL 61 kuruşu gördü. Böyle büyük bir hareketi kolay kolay görmek mümkün değil. 3 saatte Türk lirası dolar karşısında yüzde 45 değer kazandı. Sonra yatay gitmeye başladı. Ertesi sabah dolar kuru 11 TL 20 kuruşa düştü.

VATANDAŞ, ŞİRKETLER SATMAMIŞ: Kim sattı? Gördük ki vatandaş, şirketler satmamış. Yani yabancı para mevduatlarını azaltmamış. O zaman kim dolar sattı diye baktığınız zaman ortaya şöyle bir şey çıkıyor. Merkez Bankası'nın net döviz pozisyonuna bakıyoruz. Merkez Bankası'nın net döviz pozisyonu, 31 Aralık'ta 65,6 milyar açık vermiş. Merkez Bankası'nın 17 Aralık'taki pozisyonuna baktığınız zaman 58 milyar. Sadece Aralık ayı içinde Merkez Bankası ne satmış diye baktığınız zaman da yaklaşık 17 milyar 738 milyon dolar satmış.

AÇIKLAYAMAYACAĞIMIZ DÖVİZ SATIŞI VAR: Kaynağı belli döviz satışı 8 milyar 555 milyon dolar. Toplam 17 milyar 738 milyon dolardı. O zaman açıklayamadığımız 9 milyar 183 milyon dolarlık bir döviz satışı var. O gün Türk lirasına değer kazandıran büyük bir döviz satışı olduğu ortaya çıkıyor.

WASHİNGTON MUTABAKATI: Dünyada birtakım yeni eğilimler var. Kapsayıcı, nitelikli, sürdürülebilir büyümenin önemi artıyor. Eskiden bir Washington Mutabakatı vardı, adaleti, güvenliği, savunmayı sağla, sonra piyasa her şeyi halleder diyordu. Şimdi yine gelişmiş 7 ülke, İngiltere'de Cornwell'de toplandılar, bu böyle oluyor, devletle özel kesim arasında yeni bir diyaloga ihtiyaç var, çünkü bu büyümeler kapsayıcı olmuyor, kapsayıcı olmadığı zamanda ülkelerde sosyal huzur olmuyor. Sosyal huzur olmayınca da bu ekonomi işlemiyor dediler. Kapsayıcı büyüme, Yeşil Mutabakat dediler, altyapı dediler. Bunların gerçekleşmesi için de özel kesim ile kamu kesimi arasında bir diyalog lazım dediler.

TARAFSIZ BİR CUMHURBAŞKANI AÇIĞIMIZ VAR: Zaman zaman iş adamları ile görüşüyorum. Bana söyledikleri en önemli husus adalet. Adalet olması lazım diyor. Ki yatırım yapabilsin. Vatandaşa sorsanız o da adalet diyecek. Doğrudan ekonomiyi etkiliyor. Güçlendirilmiş demokratik parlamenter sisteme, bağımsız yargıya ihtiyaç var. Millete ve onun Meclisine hesap veren bir hükümete ihtiyacı var. Türkiye'nin bence en büyük açığı, milleti kucaklayacak, tarafsız bir cumhurbaşkanı açığımız var.”

 

Kaynak: anka