Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin (ÇGD) Medya İzleme Raporu’nda; RTÜK uygulamaları, Van’daki işkence iddialarını gündeme getiren gazetecilerin 6 aylık tutukluluk süresinin ardından tahliyeleri, 2019 yılının sonunda işten çıkartılan 45 gazetecinin mücadelesi, gazetecilerin aşılanmasına ilişkin süreç ele alındı. Raporda, “Gazetecilik, halkın haber alma hakkını korumak için gerçeklerin peşinden koşma mücadelesidir ve iktidarın keyfine terk edilemez” denildi.

ÇGD tarafından aylık olarak hazırlanan Medya İzleme Raporu’nda gazetecilere ve gazeteciliğe yönelik sansür, gözaltı, yargılama, tehdit, şiddet, özlük haklarında yaşanan kayıplar ile haberlerde yapılan manipülasyonlar ele alındı. Raporda, RTÜK uygulamaları, Van’da biri sonradan hayatını kaybeden iki köylüye işkence iddialarını gündeme getiren gazetecilerin 6 aylık tutukluluk süresinin ardından tahliyeleri, 2019 yılının sonunda işten çıkartılan 45 gazetecinin mücadelesi, gazetecilerin aşılanmasına ilişkin süreç özel olarak işlendi.

“EMNİYET GENELGESİ SUÇU TEŞVİK NİTELİĞİNDEDİR”

Basın bilgi notunda da Emniyet Genel Müdürlüğü’nün ses ve görüntü alınmasının engellenmesine ilişkin genelgesi için “Basın özgürlüğüne açık bir tehdit olup, uygulamada kaldığı her saniye bizzat suçu teşvik niteliğindedir. Gazetecilik, halkın haber alma hakkını korumak için gerçeklerin peşinden koşma mücadelesidir ve iktidarın keyfine terk edilemez” denildi.

“RTÜK, SÖZCÜ TV KONUSUNDA EŞİTLİK İLKESİNİ İHLAL EDİYOR”

Raporda; Sözcü TV’nin televizyon yayını üzerinden ulaşma amacının 435 gündür RTÜK engeline takıldığı belirtilerek, “Televizyonlar için rutin olan bu süreç, Sözcü’ye gelince kulak arkası edildi. Anayasa'nın eşitlik ilkesi ihlal edildi… Anayasal ve bağımsız bir kurul olan RTÜK, daha önce defaatle vurguladığımız üzere, vazgeçilmesi halinde varlık nedenini bile tartışmalı hale getirecek olan bu niteliklerini paspas gibi siyasi iktidara ezdirmektedir” ifadeleri yer aldı.

“HABER SUÇLANDI, GAZETECİLİK SORGULANDI”

Hürriyet Gazetesi’nin 45 gazetecinin işten çıkarılması ve devamındaki süreç için “Basın tarihinin en kara lekelerinden biri bulaştı Hürriyet’in üzerine” vurgusu yapıldı.

Van’da işkence iddialarını gündeme getiren gazetecilerin 6 aylık tutukluluk süresinin ardından tahliye edilmelerine ilişkin ŞU DEĞERLENDİRME YAPILDI:

“Tutuklu yargılanan dört gazeteci, ilk duruşmanın ardından yurt dışına çıkış yasağı ve karakola imza atmak şeklinde uygulanacak olan adli kontrol şartlarıyla 175 gün sonra serbest bırakıldılar. Ama; gazeteciler haber yaptıkları için tutuklanmış, haklarında 15 yıla kadar hapis cezası istenmiş, 6 ay hapiste tutulmuş oldu. Tüm bu süreç içinde, haber suçlanmış, gazetecilik sorgulanmış ve cezalandırılmış oldu. Habere konu olay üzerinde kamuoyunun oluşması engellenmiş, haber alma hakkı sakatlanmış, merak körelmiş oldu. Gazetecilerin yargılaması ise 2 Temmuz’da görülecek ikinci duruşma ile devam edecek.”

“AŞI MAKAMLAR İÇİN DEĞİL, İNSANLAR İÇİNDİR”

Gazetecilerin aşılanma aşamasındaki “basın kartlı olma” tartışması ve akreditasyon sırasında gazetecilerden test istenilmesi hakkında da şu ifadelere yer verildi:

“Gazeteciler için sosyal kısıtlamaların dışında kalmak bir tercih değil mesleki bir zorunluluktur. Bu yüzden basın çalışanlarının aşılanması, bir ayrıcalık değil haktır. Ancak Cumhurbaşkanlığı Sarayı, TBMM ve iktidar odaklı siyasi programlar öncesinde gazetecilere yönelik ‘zorunlu’ test uygulaması bir kez daha kanıtlamıştır ki, Türkiye’de COVİD-19 testi ve aşı süreci siyasi tercihler, makamlar ve koltuklar etrafında şekillenmektedir. Gazetecilere ‘hak’ olarak sunulan testler ve aşılar, basın emekçilerini değil karşılarındaki siyasi makamı korumak için gerçekleştirilmektedir. Ücretsiz ve eşit olarak tüm yurttaşlara şeffaf şekilde ulaştırılması gereken aşı, bir sağlık hakkıdır ve bu doğrultuda makamlar değil insanlar korunmalıdır. Aşı, makamlar için değil insanlar içindir!”

 

Kaynak: anka