HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, “Kaybedeceklerini anlayınca 50+1 sistemini değiştirmek için kıvranmaya başladıklarını görüyoruz. Boş yere matematik hesapları yapmayın. İlk seçimlerde çarpılacaksınız, sıfırlanacaksınız. Erdoğan ve Bahçeli olarak 1+1 kalacaksınız” dedi.

Pervin Buldan, bugün partisinin grup toplantısında konuştu. Buldan, konuşmasında Seyit Rıza ve arkadaşlarını, Ahmet Kaya’yı andı; Kobani davasının IŞİD karanlığının bir vekalet davası olduğunu söyledi. Buldan, Kobani davası ile ilgili, “Seyit Rıza’nın ‘Başa çıkamadığım’ dediği oyunların günümüzdeki versiyonlarından biri Kobani komplosudur. Adı bir dava olabilir ama kendisi bir komplodur, kumpastır. İktidar bloğunun partimize, geleneğimize, halkların ortak gelecek umuduna karşı sarayda kurduğu siyasi komplonun adıdır” dedi. Buldan’ın konuşmasında dikkat çeken noktalar şöyle:

KOBANİ IŞİD KARANLIĞININ VEKALET DAVASIDIR: “Dava, arka planı, suçlama konusu, artık dosyaya sığmayan hukuksuzlukları ve yargılamadaki adaletsizlikleri itibariyle bu iktidarın bir özetidir. Bu dava, IŞİD karanlığının bir vekalet davasıdır. IŞİD’in Türkiye’deki hedefi kimdi? 5 Haziran saldırısında Suruç ve Ankara katliamlarında HDP ve demokrasi güçleri IŞİD’in hedefindeydi. İktidar bloğunun hedefi kimdir? Yine HDP ve demokrasi güçleridir. Bu nedenle bu davaya vekalet davası diyoruz. Bu dava iktidarın özetidir, çünkü 7 Haziran’ın, 31 Mart’ın intikamını da alma davasıdır. Demokratik siyasete karşı darbe davasıdır. Bu iktidarın özetidir, çünkü asıl failler değil, öldürülenler yargılanmak istenmektedir. Bu iktidarın özetidir, çünkü ‘HDP binalarına neden saldırı yok’ diyen, Kobani davasında mahkeme başkanı olmuştur. Davanın savcısı da hâkimi de saraydır. Tezgâh tepede kurulmuştur. 3 bin 530 sayfalık 324 klasörlük delilden yoksun iddianameyi oldubittiye getirip kabul ettiler. IŞİD katliamının dava dosyalarını toplasanız Kobani iddianamesinin onda biri kadar yoktur. Mesele HDP olunca binlerce sayfayı doldurdular ama kanıt bulamadılar. Mehmet Eymür itirafta bulundu. ‘Devlet adına 18 kişi öldürüldü’ dedi. İşte buyurun size kanıt. Var mı tek sayfalık bir soruşturma? Yok. Yargıçlara sesleniyorum, 18 kişi öldürülmüş, neden sesiniz çıkmıyor?

17-25 ARALIK’IN ÜSTÜNÜ 6-8 EKİM İLE ÖRTEMEZSİNİZ: Terfi almak için HDP’liler hakkında fezlekeleri otomatiğe bağlayan fezleke fabrikatörleri, neredesiniz? Türkiye’yi soyup soğana çeviren hırsızlar devlette, kamuda itibar sahibi olarak ortalıkta dolaşıyor ama tek bir soruşturmanın olmadığını hepimiz görüyoruz. Hırsızların önünü kapatma davası yok ama HDP’yi kapatma davası var. Bir kez daha iktidara şunları söylüyoruz: Kirlisiniz, suçlusunuz; suçlarınızı, kirli işlerinizi Kobani davası ile örtemezsiniz, örtemeyeceksiniz. 17-25 Aralık’ın üstünü 6-8 Ekim ile örtemeyeceksiniz. Kumpası kuranların tek dayanağı tanık yalanlarıdır. Bu dava aynı zamanda bir hakikat davasıdır. Gizli tanıklığın arkasına sığınan korkaklar, sahtekarlar değil, eğilmeyen başlar, dimdik ayakta duran arkadaşlarımız kazanacaktır. Kobani kumpas davasını hızla kapatıp HDP kapatma davasına sahte dayanak yapmak isteyen komplocular iyi bilsin ki başaramayacaksınız. Bu komplo kendi ayağınıza dolanacaktır. IŞİD karanlığı Orta Doğu’da nasıl kaybettiyse siz de aynı şekilde bu davaların sonucunda kaybetmeye mahkumsunuz. Türkiye’nin geleceğini hukuksuz mahkeme salonlarında kumpas davalarında şekillendiremeyeceksiniz.

OHAL KOMİSYONU'NUN RED KARARLARININ ORANI, ADALETİN GECİKTİRİLMESİ AMACIYLA KURULDUĞUNUN KANITIDIR: Çökmekte olan iktidar bloğu, halkın karşısına siyasetle çıkamıyor, hukuksuz yargı kararlarıyla, hukuksuz kararnamelerle, baskıyla ve zorla topluma korku salmaya çalışıyorlar. İktidarın OHAL, KHK, yargı üçlüsüyle yürüttüğü bir başka kumpas da barış akademisyenlerine yöneliktir. OHAL Komisyonu, KHK ihraçlarıyla ilgili başvuruları değerlendirmek üzere kuruldu. Komisyon, Aralık 2017’den bu yana OHAL dönemi KHK’leri ile ilgili 126 bin 758 hak ihlali başvurusundan 118 bin 415’i hakkında karar vermiş. Geride kalan 4 yıllık süreçte 103 bin 365 başvuru ret, 15 bin 50 başvuru ise kabul edilmiş. Komisyonun karar vermesi beklenen hali hazırda 8 bin 343 başvuru bulunmaktadır. İktidar güdümlü bir kurum olan OHAL Komisyonu’nun ret kararlarının oranları da bu kurumun adaletin geciktirilmesi amacıyla kurulduğunun kanıtıdır.

İKTİDAR, CEZAEVİ SİSTEMİNİ VE HUKUKSUZ TUTUKLAMALARI BİR REJİM HALİNE GETİRDİ: Yaşamın her alanını zulme, işkenceye dönüştüren iktidarın, son günlerde baskı ve hukuksuzluğu tırmandırdığı alanların başında cezaevleri gelmektedir. Bu iktidar, cezaevi sistemini ve hukuksuz tutuklamaları bir rejim haline getirmiştir. Geçtiğimiz hafta, bir önceki dönem milletvekilliğimizi yapan ama aynı zamanda Adıyaman’ın sevilen doktoru Behçet Yıldırım arkadaşımız haksızca tutuklandı. Bu baskı ve tutuklamalar, HDP’yi büyütür, daha da güçlendirir. 4 Kasım darbesinden bu yana aynı politikaları sürdürüyorlar ama her defasında karşılarında direnen bir HDP’yi görüyorlar, görmeye devam edecekler. Hep söylüyorum, siyasete siyaset ile karşılık verilir ama yenemediğiniz siyaseti polis gücüyle durdurmaya çalışmak siyasi basiretsizlik, çürümüşlüktür.

HANİ ÇIPLAK ARAMA YOKTU: 16 yıl içinde tutuklu ve hükümlü sayısı 5 misli arttı. Bunun sorumlusu AKP iktidarıdır.  Şaban Kaygusuz, yüzde 90 engelli, bir kolu ve bir bacağı yok, ihtiyaçlarını karşılayacak durumda değildir. Ailesi ve avukatlarının aktardığına göre; çıplak aramadan darba varıncaya kadar birçok işkenceye maruz kalmıştır. Yüzde 87 engelli olan ve defalarca kalp krizi geçiren Mehmet Emin Özkan, cezaevinde tutulmaya devam edilmektedir. Çürümüşlüğün bir başka örneği, Kandıra 1 No’lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulan Garibe Gezer’e yapılan işkence ve cinsel saldırıdır. Bir başka çürümüşlük, Kürt ve Kürtçe düşmanlığıdır. Tutsakların Kürtçe yayınlara ulaşabilmesi keyfi olarak engellenmektedir. Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulları adı altındaki yapı, mahkemelerin yerine geçip karar vermekte, infazları yakmaktadır. İşte paralel yapı dediğimiz tam da budur. 2012’den beri tutuklu bulunan ve beyninde tümör bulunan Atilla Coşkun, hakkındaki disiplin cezaları gerekçe gösterilerek tahliye edilmemektedir. Kolon kanseri hasta tutuklu Aydın Değirmenci, 5 ay önce cezası bitmesine rağmen iyi halli olmadığı gerekçesiyle tahliye edilmemektedir. Aysel Tuğluk arkadaşımız, ağır hastalığı nedeniyle bir saniye dahi cezaevinde tutulmaması gerekirken tahliye edilmemekte, tedavisi engellemektedir. Tutuklulara zulmetmek, faşizmi tüm ülkeye yayma politikasıdır. Bu tablo, düne kadar ‘Çıplak arama yok’ diyen AKP iktidarının bir eseridir. HDP’nin, demokratik kamuoyunun, tutuklu ailelerin ve vicdanlı insanların mücadelesi sayesinde o yönetmeliği değiştirdiler, böyle bir karar aldılar. Hani çıplak arama yoktu? Bunu ortaya çıkaran milletvekilimiz Ömer Faruk Gergerlioğlu’na karşı her türlü hukuksuzluğu yaptılar. Hatta AKP’nin bir sözcüsü, çıplak arama için ‘iftira’ demişti. Adalet Bakanlığı’na sesleniyorum. Madem yönetmelik ile çıplak aramayı kaldırdınız, bugüne kadar kim çıplak arama suçunu işlemişse derhal yargı önüne çıkarın. Hasta tutsakların tahliyesini engelleyen, infazları yakan, tutuklulara işkence yapanlarla ilgili olarak Adalet Bakanlığı’nı derhal girişimde bulunmaya ve bu zulme bir son vermeye çağırıyorum. Aysel Tuğluk başta olmak üzere, kritik durumdaki tüm hasta tutsaklar derhal tahliye edilmelidir. Meclis İnsan Halkları İnceleme Komisyonu’nu da cezaevlerinde yaşanan hukuksuzluklar ve ihmaller karşısında görevini yapmaya davet ediyorum. Bu komisyonda yer alan cezaevlerine gidip incelemelerde bulunan milletvekilimiz Fatma Kurtulan başta olmak üzere bütün arkadaşlarıma başarılar diliyorum.

KILIÇLI KATİLİN KİMLERDEN ESİNLENDİĞİ GİZLİ DEĞİLDİR: En can yakıcı gündemlerimizden biri kadına yönelik artan şiddettir. İstanbul’un göbeğinde, Başak Cengiz, evine itmeye çalışırken hiç tanımadığı bir erkek katilin saldırısıyla yaşamını yitirdi. Bakıyoruz, medya ve adli merciler her zamanki gibi bu kadın cinayetine de bir kılıf bulmak için ‘zanlının psikolojik sorunları var’ diyerek cinayeti sıradanlaştırmaya çalışmaktadır. Biz bu cinayeti İzmir il binamızdaki Deniz Poyraz arkadaşımızı katleden caninin sahiplenilmesinden, aklanmaya çalışılmasından biliyoruz. Katil Onur Gencer nasıl ki siyasi saiklerle, iktidarın yükselttiği ırkçı Kürt ve kadın düşmanı zihniyetle Deniz Poyraz’ı katlettiyse Başak’ı katleden erkek de iktidarın kadın düşmanı politikalarından destek almıştır; İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesinden cesaret almıştır. Kılıçlı katilin kimlerden esinlendiği gizli değildir. Elinde kılıçla Ayasofya’da şov yapan Diyanet İşleri Başkanı’ndan, iktidar kanallarındaki şoven, milliyetçi, kılıçlı, kalkanlı, kanlı dizilere ve kafa kesen IŞİD’lilerden kadınları yerlerde sürükleyen kolluk güçlerine varıncaya kadar iktidarın mekanizmaları katillerin esin kaynağıdır. Bu cinayetlerin sorumlusu ve faili elbette ki sadece erkek katiller değildir. Kadın düşmanı politikalarla onlara bu zemini sunan siyasal iktidar da sorumlusudur. Madem kadınları katleden katillerin akli dengesi yerinde değildir, peki kadın cinayetlerine karşı devletin, iktidarın aklı nerededir? İstanbul Sözleşmesi’ni fesheden akla ne denmelidir? Kadınları sokakta hedef alan sistemli politikanın bir diğer ayağını ise erkek yargı yürütmektedir. Kadın katili erkek faillere iyi hal indirimi yapan, tecavüzcüyü serbest bırakan yargının kalemiyle Başak’ı katleden kılıç, aynı noktada birleşmektedir.

‘EKONOMİNİN KİTABINI YAZDIK’ DİYOR, BİR DE FİLMİNİ ÇEKİN SİZDE OYUNCU ÇOK: Türkiye, bu iktidarın politikaları nedeniyle tarihin en derin ekonomik ve sosyal çöküşünü yaşamaktadır. Demokrasinin, hukukun, bağımsız yargının, insan haklarının, denetimin, şeffaflığın, medya özgürlüğün ve toplumsal barışın olmadığı bir toplumda ekonomi elbette çöker. İflas etmiş siyasi sistemin sonucu çökmüş bir ekonomidir, milyonların yoksulluğudur. İflasın üzerini kapamak için gece gündüz durmadan zam yapıyorlar. Türkiye’de fiyat etiketleri artık günlük değişir hale geldi. Bir yılda gübreye yüzde 400, ayçiçek yağına yüzde 200, elektriğe, gaza, kiralara, temel gıdaya yüzde 100, akaryakıta yüzde 50, yumurtaya da yüzde 25 zam geldi. Maaşlara da yüzde 5 zam yapıldı. Bu zam tablosu, AKP’nin zulüm tablosudur. Her gün sofradan bir dilim ekmek daha azalmakta. Her gün bir gencin hayallerine ipotek konulmaktadır. Dolar 10 TL’nin üzerine çıkmış, AKP Genel Başkanı, ‘Ekonominin kitabını yazdık’ diyor. Bir de filmini çekin, sizde oyuncu çok. Bu filmi gayet güzel çekebilirsiniz. Beşli çetenizle, üçer maaşlı bürokratlarınızla, kendi bakanlığını çarpan bakanlarınızla, trollerinizle batan ekonominin filmini gayet çekebilirsiniz. İşsizlik yükseliyor, yoksulluk ve açık her geçen gün yükseliyor. Borç her gün yükseliyor, döviz kuru yükseliyor. Bu ülkenin parasının değeri, AKP’nin ustalık eseri olarak karşımızda durmaktadır. AKP’nin lügati ile torpil, atama sistemi olmuş. Rant, dağıtım sistemi olmuş. TÜGVA, AKP’nin İŞKUR’u olmuş. TÜİK, AKP’nin yalan makinesi olmuş. Merkez Bankası, Saray’ın çelik kasası olmuş. Bunlarda ar, utanma kalmamış; ar damarları çatlamış.

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN, AKP GENEL BAŞKANI ERDOĞAN’A BÜTÇE HAZIRLAMIŞ: Getirdikleri 2022 bütçesine bakıyoruz, halk yok, kadınlar yok, gençler yok, emekçiler yok, çiftçiler yok. Saray ve yandaşları var, müteahhitler var. Cumhurbaşkanı Erdoğan, AKP Genel Başkanı Erdoğan’a bütçe hazırlamış, mesele sadece budur. Bu bütçede refah, huzur yok; huzursuzluk, talan, rant var. Bu bütçeyle Hazine ve Maliye Bakanlığı’nı ‘borç ve faiz bakanlığı’ yapmışlar. Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığı’nı ‘rant, talan ve felaket bakanlığı’ yapmışlar. Ulaştırma Bakanlığı’nı ‘yandaşa ihale ve garanti ödemeleri bakanlığına’ dönüştürmüşler. Aile Bakanlığı’nı ‘kendi ailelerinin bakanlığına’ dönüştürmüşler. Çalışma Bakanlığı’nı ‘TÜGVA’nın çiftliğine’ dönüştürmüşler. Dışişleri Bakanlığı’nı ‘dışarıyı’, İçişleri Bakanlığı’nı da ‘içeriyi karıştırma bakanlığına’ dönüştürmüşler.

ERDOĞAN VE BAHÇELİ OLARAK 1+1 KALACAKSINIZ: Kaybedeceklerini anlayınca 50+1 sistemini değiştirmek için kıvranmaya başladıklarını görüyoruz. Getirdikleri sistem ayaklarına dolanmaya başladı. Çıkış yolu yoktur, halk o yolu kapatmıştır. Küçük ortakları da ‘Biz hükümet ortağı değiliz’ demeye başladı. Nasıl ortak değilsiniz, bal gibi de yolsuzlukların da çürümenin de yoksulluğun da işsizliğin de ortağısınız. HDP kapatma davasında, Kobani davasında ortaksınız. Sorumluluktan kaçamazsınız. Bu ortaklık sizi de götürecek, merak etmeyin. Sandıkta AKP’nin yanında siz de gideceksiniz, siz de o çöplüğün içinde kaybolacaksınız. Hiç boş yere uğraşmayın, boş yere matematik hesapları yapmayın. İlk seçimlerde çarpılacaksınız, sıfırlanacaksınız. 50+1 hayali kurmayın, ilk seçimlerin sonucu şimdiden bellidir. Erdoğan ve Bahçeli olarak 1+1 kalacaksınız.”

Kaynak: anka