Koronavirüs Bilim Kurulu, okulların açılacağı 6 Eylül öncesinde toplandı. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, “Bugün itibariyle aktif vakalarımızın yüzde 81’i tam aşı olmayan kişilerdir. Hastaneye yatan vatandaşlarımızın yaklaşık yüzde 90’ı da yine tam aşılı olmayan kişilerdir. Vefat eden vatandaşlarımızın yüzde 90’ı ya hiç aşı olmamış veya aşıları eksik kişilerdir” dedi. Okulların her koşulda açık kalmasının en önemli öncelik olduğunu belirten Koca, “Okulların kapanmasını gündeme almak istemiyoruz. Endişesi olan velilerimiz olabilir. Hep birlikte çaba gösterirsek ‘zil sesinden sonra alarm sesi gelir’ diyenleri haksız çıkarırız” dedi.

Koronavirüs Bilim Kurulu, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın başkanlığında eğitim gündemiyle toplandı. Toplantıya, Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer ve YÖK Başkanı Erol Özvar da katıldı. Koca, Özer ve Özvar, kurul toplantısının ardından basın toplantısı yaptı. Koca, şunları söyledi:

TÜNELİN ÇIKIŞI GÖRÜNÜYOR: “Bugün 18 yaş ve üzeri nüfusumuzun yüzde 78’inden fazlası tek doz, yüzde 60’ından fazlası da iki doz aşı ile aşılanmış durumda. Sizlere aşılama programı başlarken ‘Tünelin ucundaki ışık görüldü’ demiştim. Bugün tünelin çıkışı görünüyor diyebilirim. Acı hatıralarımıza dönmemek üzere arkamıza bakmadan ilerlemek zorundayız.

VAKA SAYILARINDAKİ ARTIŞ AŞI OLMAMIŞ KİŞİLERDEN KAYNAKLANIYOR: Bu süreçte yarım bırakmaya gelecek işimiz yoktur. Son 4 haftada vaka sayılarındaki artışın özellikle aşı olmamış kişilerden kaynaklandığını daha önce de ifade etmiştik. Merak edenler için bazı istatistikleri paylaşmak isterim.

VAKALARIN YÜZDE 81’İ AŞI OLMAYAN KİŞİLER: Bugün itibariyle aktif vakalarımızın yüzde 81’i, tam aşı olmayan kişilerdir. Yani 500 bine yakın olan aktif vakamızın yüzde 81’i, tam aşılı olmayan kişilerden oluşmaktadır. Hastaneye yatan vatandaşlarımızın yaklaşık yüzde 90’ı da yine tam aşılı olmayan kişilerdir. Vefat eden vatandaşlarımızın yüzde 10’a yakını tam aşılı kişilerdir. Vefat eden vatandaşlarımızın yüzde 90’ı ya hiç aşı olmamış veya aşıları eksik kişilerdir.

OKULLARI AÇIK TUTMAK EN ÖNEMLİ ÖNCELİĞİMİZ: Salgın hastalık sebebiyle gençlerin eğitiminin eksik kalması bugün ve geleceğimiz için çok üzücüdür. Bunun için salgınla mücadelede her koşulda okulları açık tutmak en önemli önceliğimizdir. Okullarda kalabalık ortam oluşmaması için tedbirleri ve kuralları içeren rehberleri uygulayacağız. Ancak endişesi olan velilerimiz olabilir. ‘Acaba okullarda çocuklarımıza hastalık bulaşabilir mi’ sorusu sorulabilir.

ZİL SESİNDEN SONRA ALARM SESİ GELİR DİYENLERİ HAKSIZ ÇIKARIRIZ: Eğer öyle düşünüyorsak önce veliler olarak bizler tedbirlere uymalıyız. Günlük hayatla, tedbirin çelişmediğini göreceğiz. Bu dönemde öğrencileri örnek alacağız. Veliler olarak da örnek olacağız. Kendi çocuklarımızı da korumak için ve onlar için tedbirli olmak, çocuklarımızın sınıf arkadaşlarını da korumak anlamına geliyor. Her bir velimiz kendi çocuğunu ve onun da sınıf arkadaşlarını korumak adına tedbirlere azamı değer göstererek zaman kaybetmeden aşı oldu. Hep birlikte çaba gösterirsek ‘zil sesinden sonra alarm sesi gelir’ diyenleri haksız çıkarırız. Çıkarmalıyız ve inanıyorum ki çıkaracağız. Eğitimi ailelerin ve öğretmenlerin göstereceği ciddiyetin farkında olmadan değerlendirmek yanlış olur. Öğretmenlerimizin motivasyonu hepimizden büyük olacak. Kendi sağlıkları kadar öğrencilerine sevgileri söz konusu.

OKULLARIN KAPANMASINI GÜNDEME ALMAK İSTEMİYORUZ: Bilim Kurulu, özellikle yeni dönemde hiçbir şekilde okulların kapanmasını gündemine almak istemiyor. Yeni dönemde salgın okulların kapanma sebebi olmayacak. Çünkü artık elimizde aşı var. Tüm vatandaşlarımızın sorumluluklarını bilerek ve özellikle tedbirlere uymalarını ve bir an önce aşılarını bu sorumluluğun getirisi olarak yaptırmalarını bekliyoruz. Biz okulları kapatmak değil, en fazla sınıf kapatılabilir, onu bile kapatmak istemiyoruz. O nedenle toplum, vatandaşlarımız, velilerimiz, herkes bize bu noktada destek olsun.”

Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer ise şunları söyledi:

YÜZ YÜZE EĞİTİM ZORUNLULUK: “Öncelikle okullarımızı 5 gün yüz yüze eğitime açmada sürekli bize rehberlik eden, yardımcı olan, koordinasyon sağlayan Sağlık Bakanlığı’mıza ve Bilim Kurulu’muza şükranlarımı sunuyorum. Bildiğiniz gibi Covid-19 salgını dünyayı etkisi altına aldığı andan itibaren sosyal hayattan tüm alanları olumsuz etkiledi ve mecburi bir değişime zorladı. Bizler de öğrencilerimizin öğretmenlerimizin ve eğitim çalışanlarımızın salgından en az düzeyde etkilenmesi için Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulu üyelerimiz ile eşgüdümlü çalıştık ve sağlığı önceleyerek kararlar aldık. Hepinizin bildiği gibi Dünya Sağlık Örgütü ve UNICEF gibi uluslararası kuruluşlar eğitimin kesintisiz olarak devam etmesinin hayati önem taşıdığının altını çiziyorlar. Unutmayalım ki uzaktan eğitim ne kadar başarılı olursa olsun asla yüz yüze eğitimin yerine geçemez. Bugün artık çocuklarımızın arkadaşlarıyla, öğretmenleriyle sınıf ortamında eğitim görmesi elzemdir. Yüz yüze eğitime geçilmesi tercih olmaktan çıkmış, zorunluluk haline gelmiştir. Çocuklarımızdan daha fazla fedakârlık isteyemeyiz

OKULLARIMIZA 650 MİLYON TL GÖNDERDİK: Yüz yüze eğitim için gerekli adımların Sağlık Bakanlığı’mız ile birlikte attık, atmaya devam ediyoruz. Sağlık Bakanlığı’mız ile oluşturduğumuz okullarda alınması gereken önlemler rehberini 81 il iilli eğitim müdürlüğümüze ve tüm valiliklerimize gönderdik. Bunun yanı sıra okullarımızda ihtiyaç duyulan maske ve dezenfektan ve temizlik malzemeleri ihtiyaçları ile tüm okullarımıza gönderdik. Burada bazı bilgileri vermek istiyorum. Çünkü kamuoyunda sanki okulların yeterince temizlik malzemesi ile ilgili hazırlık yapmadığı gibi bazı bilgiler dönmekte. 2021-2022 eğitim-öğretim yılına hazırlık döneminde okullarımızın bu sürece hazırlanabilmesi için 650 milyon Türk lirasını tüm okullarımıza gönderdik. Karşılaştırma yapmak için 2020-2021 eğitim-öğretim yılında okullarımıza gönderdiğim ödenekten bahsetmek istiyorum. 2020-2021 eğitim ve öğretim yılında tüm okullarımıza 223 milyon Türk lirası ödenek gönderilmişti. Bunun yaklaşık 3 katı ödeneği biz okullarımıza göndermiş, okullarımıza o kaynakları maskeden, dezenfektana kadar ve okuldaki temizlik malzemelerinin alınmasına kadar hijyen ortamının sağlanması ile ilgili türlü hazırlığı yapmış bulunmaktayız.

113 BİN TEMİZLİK PERSONELİ GÖREVLENDİRDİK: Yine yaklaşık 81 ilimizde, yaklaşık 58 bin okulumuz için 113 bin temizlik personelinin görevlendirilmesini tamamlanmış bulunuyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı olarak salgın sürecinde okullarımızın temizlik ihtiyaçlarını karşılayacak güce de sahibiz, finansman kaynağına da sahibiz. Milli Eğitim Bakanlığı’ndaki malzeme ve dezenfektan ihtiyacında Covid-19 salgınının başlangıcından itibaren büyük fedakarlık ile üretime giren mesleki teknik okullarımıza, halk eğitim merkezlerimize, özel eğitim meslek okullarımızdaki tüm öğretmenlerimize, çalışanlarımıza, öğrencilerimize en içten şükranlarımı sunuyorum.

2 GÜNLÜK SÜREÇ SORUNSUZ TAMAMLANDI: Bildiğiniz gibi eğitim-öğretim 6 Eylül’de başlıyor ama uyum eğitim haftası okul öncesi ve birinci sınıflar için dün itibariyle 1 Eylül itibariyle başladı. Minik öğrencilerimiz ilk defa okullarına başladı. Bu kapsamda okul öncesi ve birinci sınıf toplam 2 milyon 359 bin 422 öğrencimiz şu an da 2 gündür okullarına gidiyor. Bu okul öğrencisi birinci sınıflar için toplam 165 bin 450 öğretmenimizde aktif olarak bu hafta okullarda ders vermeye, uyum haftasına katılmaya başladılar. Ve şunu memnuniyetle ifade etmek istiyorum ki 2 günlük süreç sorunsuz bir şekilde tamamlandı. İnanın yavrularımızın gözlerindeki mutluluk, öğretmenleriyle buluşma hazzı, aynı zamanda öğretmenlerimizi öğrencileriyle buluşma hazzı her şeye, her fedakarlığa değer. Dün de Şırnak’ta okul öncesi ve birinci sınıf uyum haftasının başlangıcı nedeniyle açılışını yaptık. Oradaki öğrencilerimizi bizzat görme ve konuşabilme imkanım oldu. Hakikaten tüm öğretmen ve öğrencilerimiz, tüm önlemleri alarak sürecin aktif bir şekilde başlamasının mutluluğunu ifade ettiler.

OKULLAR İLK AÇILAN, AMA SON KAPANAN YERLER OLMALIDIR: 6 Eylül itibariyle de nihayet okullarımızın kapılarını, haftada 5 gün öğrencilerimize açıyoruz. Okullarımızın bir daha hiç kapanmaması, çocuklarımızın eğitim hakkının kesintiye uğramaması için sadece bize sorumluluk düşmüyor. Aynı zamanda tüm velilerimize, servis şoföründen kantin çalışanlarımıza kadar, öğretmenlerimize kadar düşüyor. Bu nedenle okullarımızın kapanmaması için eğitimin kesintiye uğramaması için velilerimize, öğretmenlerimizi tüm personelimize çağrı yapmak istiyorum. Lütfen Sağlık Bakanlığı ile birlikte Milli Eğitim Bakanlığı olarak belirlediğimiz kurallara uyalım. Bu kuralara riayet edelim ki okullarımız bir daha kapanmak zorunda kalmasın. Milli Eğitim Bakanlığı olarak biz üzerimize düşen tüm önlemleri aldık ama süreç tüm paydaşları ilgilendiren bir süreçtir. El ele verirsek kapanma ile yüz yüze kalmadan eğitim öğretimi başarıyla tamamlayacağız. Okullarımız ilk açılan ama son kapanan yer olmalıdır.”

YÖK Başkanı Erol Özvar ise şöyle konuştu:

YÜZ YÜZE EĞİTİM İÇİN GEREKLİ TEDBİRLERİ ALDIK: “2021-2022 akademik yılı, inşallah Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın teşrifleri ile bu ayın sonunda veya ekim ayının başında gerçekleşecek. Bu yeni açılış yılında, biz Yükseköğretim Kurulu (YÖK) ve üniversiteler olarak eğitim ve öğretim faaliyetlerini yüz yüze sürdürme kararını almış olduk. Üniversitelerimiz, alınan yüz yüze eğitim kararından itibaren, her biri kendi kurulları ile senatolarıyla beraber bu yüz yüze eğitimin yapılabilmesi ve sürdürülebilmesi için gerekli tedbirleri aldı. Biz YÖK olarak geçen sene olduğu gibi bu senede gerek kampüs ortamlarında uygulanacak kurallar gerekse eğitim-öğretim süreçleriyle ilgili olmak üzere tüm üniversitelere birer kılavuz çalışması gerçekleştirdik. Tabii bu kılavuzların oluşumunda Sağlık Bakanlığı ve onun şemsiyesi altında çalışan Bilim Kurulu üyelerinin tavsiyeleri ile oluşturduk.

DİĞER USULLERİN DE KULLANILABİLMESİ İÇİN DE GEREKLİ KARARLARI ALDIK: YÖK olarak yüz yüze eğitim faaliyetlerini sürdürmek istiyoruz. Tabii salgın şartlarının ülkemizde nasıl gelişeceğini de önceden öngöremediğimiz için, salgının seyrine göre ve Sağlık Bakanlığı’nın kararları ve görüşleri dahilinde yüz yüze eğitim esnasında diğer eğitim ve öğretim usullerinin de üniversiteler tarafından kullanılabilmesi için gerekli kararları aldık ve üniversiteler ile paylaştık. Bu kararların başında hibrit veya harmanlanmış ya da karma olarak tabir edilen öğretim usullerinin üniversiteler tarafından kullanılabileceğini karara bağlamış bulunuyoruz.

HİBRİT EĞİTİM MODELİNDEN FAYDALANABİLECEKLER: Yani üniversitelerimiz salgın boyunca eğitim ve öğretimin aksamaması hususunda bu hibrit eğitim modellerinden faydalanabilecekler. Üniversitelerimiz hibrit modeli ile birlikte yüz yüze ders yapma imkanının yanı sıra, derslerinin bir kısmını YÖK’ün aldığı kararla derslerinin yüzde 40’ını online yani çevrimiçi yapabilme yetkisine sahiptir ve üniversitelerimiz bu konuda gerekli çalışmayı tamamlamıştır. Üniversitelerimiz şu an da hangi derslerini yüz yüze, hangi derslerini online yapacağını belirlemiş ve kendi kamuoylarına da duyurmuştur.”

“12 YAŞ ÜZERİNE DE TERCİHE BAĞLI YAPILABİLİR”

Koca, Özer ve Özvar, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını da yanıtladı:

12 yaş üzerine aşı hakkı ile ilgili bir soru üzerine Koca, “Bildiğiniz gibi biz 18 yaş ve üstü üniversite öğrencileri için tanımlandık. 15 yaş ve üstü içinde tercihe bırakmıştık. 12 yaş üstü kronik hastalığı, ek hastalığı olan çocuklarımız içinde ayrıca tanımlama yaptık. Biz doğrusu, bugün gündeme gelen konulardan bir tanesi. 12 yaş üzeri zorunlu değil. 15 yaş üzeri yapıldığı gibi tercihe bırakarak devam edilmesi kanaatindeyiz. Aşının zorunlu olarak yapılmasını değil 12 yaş ek hastalığı olanlar için önemsiyoruz, tanımladık. Önemli görüyoruz ama 12 yaş üstünde, 15 yaş üzerinde olduğu gibi tercihe bağlı yapılabilir” dedi.

“15-45 YAŞ ARASI, VAKANIN EN YOĞUN OLDUĞU YAŞ GRUBU”

Koca, vaka sayılarının artışı ile ilgili soruya ise şu yanıtı verdi:

“Bu rakamların da oldukça aslında yüksek olduğunu düşünüyoruz. Vefat sayılarımız giderek artıyor. Dünyada da giderek artıyor. Yeni dönemde özellikle varyantların da devreye girmesiyle varyantların daha çok bulaşıcılığı arttırdığını biliyoruz. Özellikle biz bu dönemde kısıtlamaları gündemimize almadık. Hareketlilik yoğun bir şekilde artmış oldu. Hareketliliğin arttığı bu dönemde temasın bir şekilde olduğu, mesafenin korunamadığı, maske kullanımının giderek azaldığını görüyoruz. Bu bulaşın giderek daha da kolay olduğunu görmüş oluyoruz. Yeni dönemde vaka sayıları, vakalarımız ağırlıklı genç yaş grubu. 15-45 yaş arasında vakanın en yoğun olduğu yaş grubu. Daha önce biliyorsunuz 65 yaş ve üzereydi. Şimdi 15-45 yaşa düştü. Dolayısıyla vaka sayısı bu sebeple giderek yükseldi. Aşının, kimisi bulaşı hiçbir şekilde önlemediğini söyler. Biz, aşının belli oranda bulaşı da önlediğini biliyoruz. O nedenle bizim aşı oranımızı her geçen gün arttırmamız gerekiyor. Ve toplamda şu an vaka sayılarımız ağırlıklı 60 yaşın üzerinde, hastane yükümüz yüzde 70, 60 yaşın üzerini söylüyor. Ama vaka oranımız yüzde 10. Aşılanma oranımız 60 yaş üzerinde yüzde 82,5-83. Dolayısıyla demin de ifade ettim. Yüzde 90’a yakın, aşısını tam yaptırmamış olan vatandaşlarımız yüzde 90’ınını oluşturuyor.

“BİZ RAKAMLARI SÖYLÜYORUZ”

Biz bu salgını gündemimizden çıkarmak istiyoruz. Bu salgın artık ülkenin önünde engel olan bir durumdan çıkıyor olmalı. Bu da hepimizin, 84 milyonun bir ve beraber hareket etmesiyle mümkün. Aşının etkili olduğunu biliyoruz. Yüzde 10 oranında demin bahsettiğim, yüzde 90’a yakın aşısı tam olmayan ama yüzde 10 aşısı olanlarda kaybedilebiliyor. Ama ağırlıkla 65 yaş üstü ek hastalığı olan kişiler oluyor. Bir vatandaşımız aşılı olduğunda ‘bu aşılı olduğu halde vefat etti’ diye yaygın dezenformasyon yapılmaya çalışılıyor. Biz rakamları söylüyoruz, yüzde 10 zaten 65 yaş üstü ağırlıklı olmak üzere aşı olanlarda kaybediliyor. Ama 90 oranında koruduğunu görüyoruz. O nedenle vatandaşımızdan ricamız, bu aşıların etkili olduğunu ve vatandaşımızın bu dönemde aşılarını yaptırmalarının çok önemli olduğunun altını çizmek istiyorum.

Bizim vatandaşımız, 98 oranında kendi çocuğuna hem de yeni doğan döneminde doğduktan sonra hem de 13 farklı aşıyı yaptırabilmiş bir toplum. Niye aşıyı kendimize yaptırmayalım. Sonuçlarını biliyoruz. Sonuçlarınızı bildiğimiz bu aşı bu salgından bizi bu dönemde az zararla kurtulmamızı sağlayabilir.”

Aşı kartı uygulamasının getirilip getirmeyeceği sorusuna ise Koca, şu yanıtı verdi:

“Sayın Cumhurbaşkanı’mız açıkladı, toplantı sonrası nerelerde PCR testinin alınması ile ilgili. Özellikle ulaşım, hava yollarında, şehriler arası ulaşımda, tiyatro, sinema, konser ve benzeri kalabalık ortamlarda alınması gerektiği ile ilgili. Milli Eğitim ile ilgili de özellikle gençlerimizin temas ettiği kişilerin bu anlamda aşılanmalarını öncelikle, değilse PCR istenmesi ile ilgili genelde bir yaklaşım zaten oldu. Bunun dışında şu an bir başka alanda, bunu gündeme taşıyalım diye düşünmüyoruz. Daha çok şu dönemde üzerinde durduğumuz aşılanma oranlarını yükseltmek istiyoruz. Bu toplumun aşı karşıtlığı ifadesini kullanmak istemiyorum. Bu toplumun, bu anlamda bir sorunu olduğuna inanmıyorum. Demin de yüzde 98 oranında evlatlarına birinci günden itibaren 13 farklı aşıyı yaptıran bir toplumuz biz. Bu anlamda bir sorun olduğunu düşünmüyorum. En fazla illa bir şey denilecekse aşının ertelenme durumu olduğunu düşünüyorum. Biz gerekirse vatandaşımıza her ortamda anlatmayı, ayağına giderek bu aşıyı yaptırabileceğimizi göstermek istiyoruz. Bu vatandaşımızın bir şekilde itiraz edebileceği, yaptırmak istemediği bir aşı olduğunu düşünmek istemiyorum.”

“AVM, RESTORAN VE KAFELERDE PCR’I GÜNDEMİMİZE ALMADIK”

Okullar ve toplu taşıma araçlarında kullanılan PCR uygulamasının genişleyip genişlemeyeceğinin sorulması üzerine Bakan Koca, şunları söyledi:

“AVM, restoran ve kafeler için PCR ve benzeri bir uygulamayı şu an gündemimize almadık. Önümüzdeki dönemde de aşılanma oranı ile birlikte pandeminin ülke gündeminden giderek düşeceğini ve vaka sayılarının giderek azalacağını düşünüyorum. Vatandaşımızın da aşıya eğiliminin giderek arttığını, şu an Türkiye’nin toplam yaptığı aşı doz sayısı 95 milyonu geçti. Almanya 102 milyon, zannediyorum 1-2 hafta sonra Almanya’nın aşı doz sayısını da geçmiş olacağız. Bu anlamda bizden önceki ülkelerin hepsi nüfusu bizden fazla olan ülkeler. Önümüzdeki dönemde biz aşılanma oranının daha da artacağını, Avrupa ülkelerinden, bizden daha fazla aşı yapan Almanya dışında ülke yok ve olmayacağını da düşünüyoruz. Ben sadece bir oran vereyim. 18-19 yaş en az bir doz aşısını yaptıran gencimizin oranı yüzde 87,29, iki doz aşısını yaptıran da 49.98 yani yüzde 50. Dolayısıyla ben her geçen gün bu oranın giderek yükseleceğini ve pandeminin kontrol altına alınacağına inanıyorum.”

“ÖĞRENCİ YURTLARINDA AŞILI BİRİNİN OLMAMASINI TAKTİRLERİNİZE BIRAKIYORUM”

YÖK Başkanı Özvar, üniversite öğrenci yurtlarındaki aşılama ile ilgili olarak; “Sağlık Bakanlığı’nın kontrolünde bir husus. Gençlik ve Spor Bakanlığı ile bir araya gelip bir açıklama olacaktır. Bu açıklama Sağlık Bakanlığı tarafından yapılacak açıklama, bizim üniversitelerimizin içinde bulunan yurtları da tabi ki kapsayacaktır. Bu bakımda hepimiz bunu bekleyeceğiz. Ama tabi ki kampüsler için aldığımız tedbirlerin üniversitelerimizin içindeki yurtlarda da geçerli olacağını buradan duyurmak isterim” dedi. Sağlık Bakanı Koca ise “Yurtlarda en az bir öğrenciden fazla kişinin kaldığı odalarda aşılı birinin olmamasının nasıl karşılanacağını taktirlerinize bırakıyoruz. Yani bir kişiden fazla odalarda kalınma durumunda aşının ne kadar önemli olduğunu hatırlatmak istiyorum” diye konuştu.

“AŞILANMAYANIN OKULA ALINMAMASI GİBİ BİR DURUM OLAMAZ”

Şu an aktif olarak aşıları tamamlanan öğretmen oranının sorulması üzerine Bakan Koca, şu yanıtı verdi:

“Aşılanmayanların okula alınmaması gibi bir durum olmaz. O çok net. Biz öğretmenlerimizin aşılanma oranlarının giderek arttığını, aşılanmamayı çok düşüneceklerini düşünmek istemiyoruz. Şu an en az bir doz aşısını yaptırmış öğretmen ve çalışanların oranları yüzde 88’i buldu. İki doz aşısı tamamlananların oranları da yüzde 75’i buldu. Bunun dışında yüzde 4,4 oranında son 6 ay içerisinde hastalık geçiren kişiler var. İlk 6 ay içerisinde PCR zorunlulukları olmayacağı anlamına gelir. Dolayısıyla yüzde 92 buçuk demek ve yüzde 100’e 7 buçuk kalmış. Ben bunun da giderek azalacağını düşünüyorum. Yüzde 95 ve üzerinde olacağını düşünüyorum. Velilerimiz tedirgin olmasın ama onlar da yapmaları gerekeni yapma noktasında en az öğretmenlerimiz kadar katkıda bulunsunlar.”

“ÖĞRETMENLERİN DİRENECEĞİNE İNANMIYORUM”

Aynı soruya Milli Eğitim Bakanı Özer ise şu yanıtı verdi:

“Servisten, öğrencinin evinden okul ortamına gelmesinden, orada geçirdiği süre kantin ve yemekhanedeki sürelerinde tüm sürelerde temas ettiği öğretmenlerimiz ve elemanların hepsinin ya aşılı olması ki aşı gönüllük esasına dayalı zorunluluk yok veya haftada iki defa PCR testi yaptırması gerekiyor. Sayın Bakan açıkladı, öğretmenlerdeki oranı Türkiye’nin ortalamasının üstünde. Rakamların artacağını düşünüyorum. Hele eğitim öğretim başladıktan sonra daha da artacaktır. Ben şuna inanmıyorum, öğretmenlerimizin aşı olmayıp hem aşı olmayıp hem PCR olmamak için direneceğine inanmıyorum. Çünkü öğretmenlerimiz 1,5 yıldır öğrencilerini bekliyor. Öğretmenlerimiz bu 1,5 yıl içerisinde ciddi fedakarlık gösterdiler. Böyle fedakar bir öğretmen kitlesinin ve diğer personeli aşı olmadığı halde PCR olmadan okul ortamına gelebileceğini ben düşünmüyorum. Çünkü o öğretmenlerimiz öğrencilerden çok daha fazla öğrencileriyle buluşmayı arzuluyorlar. O öğretmenlerimiz bilimsel veriler ışığında alınması gereken tüm önlemlerin tamamına riayet edecek hem formasyona sahipler hem de eğitim sevdalılar.

“HAYATI NORMALLEŞTİRMEK İSTİYORSAK, EĞİTİMİ NORMALLEŞTİRMEK ZORUNDAYIZ”

Onun için problem olacağını düşünmüyorum. Zaten bugün biliyorsunuz 6 Eylül’de başlamadı. Eğitim haftası başladı. Yaklaşık 2,5 milyon öğrenci ve 165 bin öğretmenimiz sahada. Ne aşı ne PCR ile ilgili bize gelen bir problem yok. Ben inanıyorum ki toplumumuz tüm paydaşlarla el ele vererek bu problemlerin üzerinden geçecek. Covid’li ortamda hayatı normalleştirmek istiyorsak eğitimi normalleştirmek zorundayız.”

Kaynak: anka