MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Devletin hükmü şahsiyetini tanımayan, devlet adabını takmayan ve bu suretle ‘İstanbul Kanalı’nın parasını ödemeyeceğim’ diyen bir şahıstan devlete baş olamaz. İstanbul Kanal Projesi’ni samimiyetle destekliyoruz” dedi. Kanalistanbul’a desteğini yineleyen Bahçeli, “Hatta İç Su Yolları projesi hazırlayarak, Kızılırmak’ı esas alan ‘Kızılelma İç Deniz Yolu’, Yeşilırmak’ı dikkate alarak ‘Yeşil Kuşak İç Deniz Yolu’ projelerini hayata geçirebiliriz” diye konuştu.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM grup toplantısında konuştu. Bahçeli’nin konuşmasından satır başları şöyle:

PARLAMENTER SİSTEM ARAYIŞLARI İSRAFTIR: İç ve dış tehditlere karşı en büyük güvencemiz devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne her düzeyde sahip çıkacak milli birlik ve dayanışma ruhudur. Bu ruhun daha da kuvvetlenmesini sağlayan yönetim reformu ise Türk milletinin 16 Nisan 2017 halkoylamasıyla kabul ettiği Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, yani Türk Tipi Başkanlık Modeli’dir. 9 Temmuz 2021 tarihi itibariyle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin üç yılı dolmuş olacaktır. Geride bıraktığımız üç yıllık süre zarfında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi devlet yönetimine denge ve sürat, kuvvetler ayrımına da derinlik ve netlik kazandırmıştır. Dünya siyaset tarihinde, kansız, kavgasız, kargaşasız, ilaveten demokratik katılım ve çoğulculuk prensiplerine müzahir bir sistem değişikliği nadiren görülmüştür. İşte Türkiye bunu başarmıştır. Tarihi müktesebatımızla uyumlu, milli özlemlerle mutabık Türk Tipi Başkanlık Modeli, ülkemizin stratejik üstünlüğünü kanıtlamış, demokratik gücünü teyit etmiş, istikbal ve istiklal haklarına bağlılığını tescillemiştir. Yeni hükümet sistemi refah, bereket ve bolluk demektir. Yeni hükümet sistemi huzur, ufuk ve umut demektir. Yeni hükümet sistemi istikrar, irade ve dik duruş demektir. İyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistem arayışları israftır, iflastır, inkardır, ilkelliktir, hatta izansızlık ve insafsızlıktır. Zillet ittifakını teşkil eden başta İP olmak üzere bazı partilerin önerilerinde, Cumhurbaşkanı makamının tarafsız olacağı ve cumhurbaşkanının varsa partisinden istifa edeceği kaydedilmiştir. Teorik olarak parlamenter sistemde cumhurbaşkanının yürütmenin yetkisiz ve tarafsız kanadını oluşturduğu kabul edilmiş olsa da Türkiye uygulamasında cumhurbaşkanlarının, yetkisiz ve tarafsız davranmadıkları defalarca tecrübe edilmiştir. Bu yüzden algı oyunlarına ve aldatma kampanyalarına itibar edecek hiç kimse kalmamıştır.

'İSTANBUL KANALI’NIN PARASINI ÖDEMEYECEĞİM’ DİYEN BİR ŞAHISTAN DEVLETE BAŞ OLMAZ: Madem bu kadar koalisyon protokolü yapmaya meraklılar, o halde milletimizin karşısına çıkıp hangi partilerle, hangi ölçekte ve hangi hedefler çerçevesinde koalisyon yapacaklarını açıklasınlar da bilelim ve öğrenelim. 2023 yılındaki seçimlere ortak adayla mı, yoksa ayrı ayrı mı girecekler? Ortak adayla gireceklerse, bu gizemli ve gizli tutulan Cumhurbaşkanı adayı kimdir? Bu kapsamda bir isim üzerinde uzlaşma sağlanmış mıdır? Hadi hükümet oldular diyelim, kabineyi hangi partilerle kuracaklar? Dostlar koalisyonun ana çatısını kimler oluşturacak? Zilletin istediği kabine kuruldu varsayalım, peki Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden dönmek için Türkiye hemen halkoylamasına sürüklenmeyecek midir? Değilse siyasi takvim nasıl işleyecektir? Halkoylaması gününe kadar geçen sürede dostlar koalisyonu ne yapacaktır? Hiç mi imza atmayacaktır? Ülkede yaprak da mı kımıldamayacaktır? Sözgelimi halkoylaması yapıldı ve istedikleri gibi sonuç çıktı, bu halde yeniden bir seçim yapılması da mecburi olacaktır. Anlayacağınız seçimler halkoylamasını, halkoylaması da seçimleri kovalayacak ve Allah muhafaza Türkiye’nin on yılları kaybolup gidecektir. Zillet ittifakı sisli ve sinsi bir gölgedir. Belirsiz bir siyaset köhneliğidir. Ne dediği ne yaptığı, neyi hedeflediği belli olmayan güvenilmez siyaset odağıdır. Türk milleti sonu meçhul bir maceraya atılmayacak, emin olduğu, güven duyduğu, milli ve yerli siyaset mimarisi olan Cumhur İttifakı’na sonuna kadar destek verecektir. Devletin hükmü şahsiyetini tanımayan, devlet adabını takmayan ve bu suretle İstanbul Kanalı’nın parasını ödemeyeceğim diyen bir şahıstan devlete baş olamaz. İstanbul Kanal Projesini samimiyetle destekliyoruz. Bu proje Türkiye’nin ve İstanbul’umuzun gücüne güç katacaktır. Mezkur projeden dönülmesini, yüklenicilere para ödemeyi rafa kaldıracak her türlü engelleme ihtimalini dikkate alarak yasal bir güvenceye kavuşturmalıyız.

İÇ SU YOLLARI PROJESİ: Hatta İç Su Yolları projesi hazırlayarak, Kızılırmak’ı esas alan ‘Kızılelma İç Deniz Yolu’, Yeşilırmak’ı dikkate alarak ‘Yeşil Kuşak İç Deniz Yolu’ projelerini hayata geçirebiliriz. Yapılanı yıkmak cinayettir.  Varsa gücün, varsa zekan, varsa hazırlığın daha iyisini yaparsın. Ödemem, yaptırmam, iptal ederim kisvesi altında proje hasımlığına soyunmak müflis siyasetçilerin harcıdır. Dostları tarafından kulağına fısıldanan yalan yanlış bilgi kırıntılarıyla çarkı felek gibi dönen bir şahsın zihniyetine bu devletin yönetimi kesinlikle emanet edilemez.

SEÇİM YOKKEN İKTİDARA NASIL GELECEKSİN: Kılıçdaroğlu, ‘hazırlanın altı ay içinde iktidardayız’ diyor. Nasıl olacak bu Sayın Kılıçdaroğlu? Bu altı ayın sırrı, esbabı mucibesi nedir? Gündemde seçim meçim yokken iktidara nasıl geleceksin? Sen gelsen gelsen dolduruşa gelip tuzağa düşersin. Muhtemelen dostların sana fazla narkoz vermiş, suyuna ilacı fazla karıştırmışlar, bu nedenle sanrı nöbetleri geçiriyorsun, histeri krizindesin, hayaller görüyorsun, düşmana dost muamelesi yapıyorsun. Kılıçdaroğlu bir tarafta öfkenin ve intikam duygusunun olmadığı bir Türkiye’de yaşamak istediğini söylüyor, diğer tarafta da hedef kitlesine iktidarla selamı sabahı kesin diye tembihte bulunuyor. Ezcümle diyeceğim şudur: Zillet ittifakı çamurdadır, çukurdadır, çıkmazdadır. Cumhur İttifakı olarak önümüze bakacağız, işimize bakacağız, milletimize bakacağız, 2023’te Lider Ülke Türkiye’nin doğuşuna hizmet edeceğiz. Onlar duracak, biz koşacağız. Onlar gerileyecek, biz yükseleceğiz. Onlar batacak, biz yayından çıkan ok gibi olacağız. Ve Türkiye Cumhuriyeti’ni yeni, sivil ve demokratik bir anayasayla taçlandırıp Allah’ın izniyle onurlu bir geleceğe taşıyacağız.”

ÜNİVERSİTE SINAVI TAMAMEN KALDIRILMALIDIR: Geride bıraktığımız hafta sonu sayıları 2,5 milyona ulaşan kardeşimizin gelecekleri için ter döktüğü Yükseköğretim Kurumları Sınavı, üç etap halinde gerçekleştirilmiştir. Dileğim her gencimizin hedeflediği üniversiteye girmesi, hayallerinin gerçek olmasıdır. Üniversiteyi kazanmak elbette yeni bir başlangıç, hayatın kalan yıllarını sevk edip şekillendirecek mühim bir kavşak noktasıdır. Fakat, Yükseköğretim Kurumları Sınavı’ndan arzulanan sonucu alamamak da dünyanın sonu değildir. Türk gençliğindeki cevherin, süresi sınırlı bir ölçme sınavıyla ortaya çıkacağını zannetmek elbette makul ve mantıklı bir durum sayılamayacaktır. Yalnızca üniversite sınavıyla hayatın asıl ve zorlu taraflarını anlamak ve kavramak, hatta üstesinden gelineceği zehabına kapılmak hiç kuşku yok ki hem yanlış hem de yanılgıdır. Evlatlarımızın hayatını iki günlük bir sınava mahkûm etmenin de adil ve hakkaniyetli bir yanı bize göre yoktur. Gençlerimizi ve ailelerini endişe ve strese sokan yürürlükteki sınav sistemi yeni baştan ele alınmalı; bu kapsamda okul öncesi süreci de hesaba katan bir eğitim ve öğretim modeliyle her evladımızın ilgi alanına uygun üniversite eğitiminin sınavsız temini sağlanmalıdır. Demem odur ki, üniversite sınavı tamamen kaldırılmalıdır.

KATARLI GENÇLERİN SINAVSIZ TIP OKUMALARI GERÇEK DIŞI BİR İDDİA: Yüksek Öğretim Kurumları Sınavı’nın bir gün öncesinde, kurgulanan algı operasyonuyla yalan bir haber servis edilmişti. İddia şuydu: Katarlı gençler Türkiye’de sınavsız tıp okuyabilecekti. Niyeti kötü bazı gazeteler ve sosyal medya hesapları mal bulmuş mağribi gibi hemen bu yalanı körüklediler. Bu çarpıtmanın iç yüzünü araştırmaya, doğruluğunu/ yanlışlığını analiz etmeye gerek duymadan aceleyle devreye giren CHP Genel Başkanı, 25 Haziran 2021 Cuma günü Twitter mesajıyla gençlerimizi galeyana getirmek için fitne tezgahını açtı. Vahim olan şudur ki, YKS’ye bir gün kala geçlerimizi kışkırtmaya, tahrikleri diri tutmaya, asparagas bir haberi yaymaya niyetlenen Kılıçdaroğlu yaş tahtaya basmakla kalmadı, kendini de rezil etti. Kazın ayağı hiç de Kılıçdaroğlu’nun söylediği gibi değildi. Yalan makinesi yine tekleyip su kaynattı. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti arasında Askeri Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İşbirliği Anlaşması 27 Mayıs 2007 tarihinde imzalanmıştı. Bu anlaşmanın hükümleri dikkate alınıp, askeri sağlık alanında iş birliği tesis etmeyi arzu ederek 2 Mart 2021 tarihinde Doha’da imzalanan, Türkiye ile Katar arasında ‘Askeri Sağlık Alanında Eğitim ve İşbirliği Protokolü’ kapsamında sadece askeri personelin Türkiye’de eğitim alması kararlaştırılmıştı. Yani, Katarlı gençlerin sınavsız tıp okumaları gerçek dışı bir iddiaydı. Böyle bir şey kimsenin aklının ucuna da gelmemişti. Bu yalanı haberleştiren bazı haber siteleri ise hemen U dönüşü yapmışlar ve özür dilemişlerdir. Ancak Kılıçdaroğlu’ndan ses seda hala ve henüz çıkmamıştır. En küçük utanma emaresi de görülmemiştir. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ahlak ve etik kaygısı taşıyorsa, dürüst ve namuslu bir siyaset yaptığına inanıyorsa Türk gençliğinden, YKS’ya giren bütün kardeşlerimizden derhal özür dilemek mecburiyetindedir. Kılıçdaroğlu’nun foyası ortaya çıkmış, ipliği de pazara düşmüştür. Gençlerimize ayıp etmiş, yanlış yapmış, sonuçta vebal altına girmiştir. Türk gençliğini kandırmaya, manipüle etmeye, sahtekârlıkla akıllarını çelmeye hiç kimsenin cüreti yetmeyecektir. Pinokyo olsa burnu büyürdü, ne yazık ki CHP’nin Genel Başkanı’dır, ama milli irade bu zihniyet faillerinin sandıkta burunlarını sürtmesini de çok iyi bilecektir.

GEÇ BUNLARI SAYIN KILIÇDAROĞLU, VAZGEÇ BU DİLDEN: Geçen haftaki grup konuşmasında, ‘Bahçeli’yi çok zaman muhatap almayı doğru bulmam’ diyor. Sayın Kılıçdaroğlu bilesin ki, senin karanlık muhataplarını ayrıntısıyla biliyorum, sana da acıyorum. O melun muhataplarının arasına şahsımı zaman zaman almandan da hem rahatsızım hem de kaygılıyım. İşin doğrusu bunu hak ettiğimi düşünmüyorum. Geç bunları Sayın Kılıçdaroğlu, vazgeç bu dilden, bırak bu sahte mağrur edebiyatını. Bize yönelik diyor ki, ‘Süleyman Şah Türbesi’nden kaçanları alkışladın, bayrağı indirenleri alkışladın.’ O dönem ki sözlerimi göz ardı ederek yalana yine bel bağlamış. Süleyman Şah Türbesi’yle ilgili neler söylediğimi sen bilsen ne yazar bilmesen ne çıkar; millet biliyor, ecdat biliyor, tarih biliyor, şerefi taç yapmış herkes, her insanımız biliyor. Kılıçdaroğlu’na açık bir teklif sunuyorum: Kendisini her kim tutsak almışsa, kimler zincire vurmuşsa, korkmasın bize itiraf etsin, bunu yapamıyorsa telgraf çeksin, ya da bir ulak göndersin, yardımsa yardım edelim, imdat diyorsa elinden tutalım, yeter ki maruz kaldığı girdaptan çıkabilsin. Çok samimi ifade ediyorum, diyet borcu varsa ödeyelim, fidye istiyorlarsa karşılayalım, boyunduruktan kurtaralım. Yazık oluyor kendisine, heba olup gidiyor, göz göre göre kürek mahkûmuna dönüşüyor. Atarı gideri bırak Sayın Kılıçdaroğlu, boş boş konuşmaktan da vazgeç, mertçe bize derdini söyle, söyle ki, şifa olalım, söyle ki sana kol kanat gerelim, ihanet tünelinden çekip alalım. Kirişi kırıp ille de sığınacak bir liman arıyorsan altı delik takanla Cumhur İttifakı’nın sahillerine yanaşabilirsin, siyasi itirafçı olabilirsin, pişmanlık kanunundan da elbette istifade edebilirsin.

HODRİ MEYDAN HAYDİ GEÇİN ALARMA: Şu işe bakınız ki, ABD’de Türk Demokrasi Projesi adıyla yeni bir düşman kamp kurulmuştur. Aralarında kimler yok ki, CHP’nin eski Bursa Milletvekili ve FETÖ firarisi Aykan Erdemir’den tutun da ABD eski Ulusal Güvenlik Danışmanı olan, aynı şekilde eli ve vicdanı kanlı John Bolton’a kadar tüm Türkiye muhalifleri demokrasi projesinde buluşmuştur. Bizim evlatlarımız beka mücadelesi verirken, elin oğulları kuyumuzu kazmakla meşguldür. Hayret etmemek elde değildir, Türk düşmanları Türk demokrasi projesinde birleşmiştir. Bu projenin adında Türk ifadesinin olması skandaldır. Çünkü Türk’e düşman olanlar, Türk’ün şanlı kimliğini, tarihsel ve mensubiyet unvanını kullanmaya mezun ve müstahak olamazlar. Bu şer odağı kendisini söyle tarif etmiştir. ‘Türkiye’nin son zamanlarda demokrasiden otoriterliğe dönüşmesine cevap olarak oluşturulmuş, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan uluslararası politik örgüttür.’ Partizan değillermiş, fakat şerefsiz oldukları ayan beyan ortadadır. Bir ara ‘Dalton’ diye de tanımladığımız sabıkalı kovboy Bolton ise, ‘Türkiye’de alarma geçmenin vakti geldi’ diyecek kadar şizofren belirtileri göstermiştir. Bunlar Türkiye’ye demokrasi getireceklermiş. Kılıçdaroğlu da zamanlamaya dikkat ediniz, geçtiğimiz hafta İstanbul’da yaptığı konuşmada Türkiye’ye dostlarıyla beraber demokrasi getireceğini ifade etmişti. 15 Temmuz’da hükümet devrilirse üzülmem diyen at hırsızı ‘Dalton’ alarma geçmenin vakti geldi sözleriyle, kime mesaj veriyor? Kimlere sinyal yakıyor? Bu derneğin görünmeyen, ismi paylaşılmayan üyesi olduğundan kuşkulandığımız Kılıçdaroğlu’na yeni bir talimat listesi mi dayatıyor? Alarma geçip de ne yapacaksınız? Neyi planlıyorsunuz? Yeni kaos planlarını mı devreye sokacaksınız? Bu ne alçaklıktır?  Bu nasıl bir ahlaksızlıktır?  Küstahlığın bu derecesi nasıl sineye çekilecektir? Bunlar Türkiye’yi ne sanıyor? Hodri meydan, haydi geçin alarma, Allah şahit olsun, geçtiğiniz anda yerin yedi kat dibine alarm vere vere girmeyi peşinen hesaba katın, bunu da göze alın. Öyle yağma yok, Türkiye’de alarma geçmek, yani demokrasi diyerek demokrasi dışı arayışları teşvik etmek emperyalizmin yerle yeksan edilecek kumpasıdır. Seçimlerin öne alınma taleplerini, İP Başkanı’nın Rize’deki provokasyonlarını, İzmir HDP il binasında yaşanan cinayeti, suç ve terör örgütlerinin faaliyetlerini FETÖ güdümüyle başını kaldıran bunak Dalton ve ekibinin sözde demokrasi projesinin ara unsurları olduğunu görüyor ve değerlendiriyoruz. Ülkemizi her türlü müdahaleye müsait hale getirme hususunda bir mücadelenin tedavülde olduğunu öngörüyoruz.

 

Kaynak: anka