TAMER ARDA ERŞİN

Aşı karşıtları İstanbul Valiliği’nin verdiği izinle 11 Eylül Cumartesi günü İstanbul’da miting düzenleyecek. Sağlık alanında çalışan avukat Ziynet Özçelik, mitingin “ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu” ancak “toplum sağlını tehdit etmemesi gerektiğini” belirtti. Özçelik, “Bazen bir hakkın kullanılmasına genel sağlığı korumak için bazı sınırlar getirilebilir, ancak bu sınırların da ölçülü olması gerekiyor” dedi.

Aşı karşıtları cumartesi günü İstanbul’da Maltepe’de miting düzenlemek istedi. Ancak Maltepe Kaymakamlığı bu mitinge izin vermedi. Kaymakamlık, “İzin verilmesi talebiyle Anadolu Birliği Partisi (ABP) tarafından 23 Ağustos 2021 tarihinde Kaymakamlığımıza yapılan başvuruya; toplu yapılacak etkinliklerin Covid-19 virüsünün bulaş riskini artıracağı ve salgınla mücadele çalışmalarını olumsuz yönde etkileyebileceği değerlendirilerek izin verilmemiştir” açıklamasını yaptı.

Kaymakamlığın ret kararı üzerine İstanbul Valiliği’ne başvuran ABP bu kez miting için izin alabildi. İstanbul Valiliği mitinge izin verdiğini, “Bahse konu açık yer toplantısı talebi, ilgi (a), (b), (c) genelgeler ile ilgi (ç) Sağlık Bakanlığı Salgın Yönetimi ve Çalışma Rehberinde belirtilen kurallara riayet edilmesi kaydıyla uygun görülmüş olup, belirtilen yer, tarih ve saatlerde gerekli emniyet tedbirlerinin alınacağı hususunda ilgi ve gereğini rica ederim” açıklaması ile duyurdu.

Sağlık alanında çalışan ve Türk Tabipleri Birliği'nin de avukatlığını yapan Ziynet Özçelik, İstanbul’da aşı karşıtlarının düzenlemek istediği mitingle ilgili olarak ANKA Haber Ajansı’nın sorusuna şu yanıtı verdi:

“GENEL SAĞLIK İÇİN, TEHDİT OLUŞTURMAYACAK BİÇİMDE OLMALIDIR”

“İnsanlar aşı konusunda eleştirel düşünceye sahip olabilirler. Düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında hak olarak değerlendirilebilir. Toplantı da planlanabilir. Ancak bu hakkın kullanımı, katılanların ve diğer insanların sağlığının korunması için yani genel sağlık için, tehdit oluşturmayacak biçimde olmalıdır.  Toplantıya ilişkin önlemlerin de genel sağlığa yönelik tehdidi önleyecek biçimde olması gerekir. Bu mitinge baktığımızda da aşı konusunda eleştirel düşünceye sahip olan insanlar, toplantı yerine gelip, giderken diğer insanlar ve toplantıya katılanlar bakımından insanları tehdit etmeyecek biçimde bir araya gelmiş ve toplanmış olmalıdır.”

“KAMU OTORİTESİ HANGİ KURALLARA UYULACAĞINI AÇIKLAMALI”

Özçelik, yetkili kamu otoritelerinin topluma mitinge ilişkin alınacak önlemleri açıklaması gerektiğini belirterek, “Ne tür önlemlerin alınacağı, hangi kurallara uyulacağı ve bu uyulma halinin nasıl denetleneceği konusunda herkesin anlayacağı biçimde bilgilendirme yapılması gerekiyor” dedi.

“PCR TESTİ İSTENMEYEBİLİR”

Özçelik, PCR testi konusunda da şunları söyledi:

“Bu insanlar bir anda uzaydan ışınlanıp gelmeyeceklerine göre, yolculukları, katılımlarıyla ilgili olarak da bir tedbir düşünülmesi gerekir. PCR testi konusunda sokakta yolda yürürken zorunluluk yok. Bulaşı önlemek için maske takma ve mesafe kurallarına uyma sorumluluğumuz var. Bir toplantı alanında bu engeller yeterli olur mu, maskelerin sürekli takılması nasıl sağlanır, mesafe ihtiyacı dikkate alınarak toplantı alanına kaç kişi alınacak gibi konularda veriye dayalı, doğru bilgilerin kamuoyu ile paylaşılması ihtiyacı var.  Veriye dayalı bilimsel değerlendirmelere göre bir toplantı planı mevcut önemlerle mümkün ise PCR testi istenmeyebilir. Ancak bu konuya mülki amirlerin tek başına karar vermesi düşünülemez elbette.”

Özçelik sahte PCR testi ve aşı belgesi düzenlenmesiyle ilgili haberler konusunda da şu değerlendirmede bulundu:

“Sağlık personeli bu konuda baskı altında. Bu yönde açıklamalar var. Bu haberlere göre de birileri bundan para kazanıyor. Öncelikle sağlık personelinin yapılmamış bir aşıyı yapılmış gibi göstermesi düşünülemez. Sağlık mesleklerinin bütün ilkeleriyle bağdaşmayan tutum, eğer var ise bu tutum.

“EVRAKTA SAHTECİLİK SUÇU SÖZ KONUSU OLACAKTIR”

Belgenin düzenlenmiş olmasıyla ilgili hastanelerde bu belgeyi sağlık personeli düzenliyor olamaz. Hastanelerdeki işleyişe göre yönetsel birimler tarafından, kayıtlara göre düzenlenip imzalanması gerekir. Dolayısıyla yapılmadan böyle bir belge veriliyorsa, evrakta sahtecilik suçu söz konusu olacaktır.”

“KASIT SÖZ KONUSUYSA TABİİ Kİ SUÇ İŞLEMİŞ SAYILIRLAR”

Koronavirüs önlemlerine uymadığı için bir kişinin ölümüne yol açmanın cezai yaptırımı olup olmayacağına da ilişkin ise Özçelik, şu yorumu yaptı:

“Uyması gereken kurala uymayarak, başkasının sağlığını tehlikeye düşüren, yaralayan ve ölüme sebebiyet veren kişiler, yani bulundukları duruma göre ihmal ya da kasıt söz konusuysa tabii ki suç işlemiş sayılırlar. Yaptırım uygulanabilir. Bu tür durumlarda soruşturma yürütülebilir, ama kamu otoritelerinin toplumu bilgilendirmesi, tanıtması gerekir, insanların doğru bilgiye bu konuda şeffaf bir süreç yönetimine ihtiyacı var. Doğru bilgilerin özgür basın, araştırmacılar ve üniversiteler aracılığıyla topluma ulaştırıldığı, aşı ile ilgili bütün tereddütlerinin giderildiği şeffaf bilgilendirme süreçlerine ihtiyaç var. Ülkemizde eksik olan esas bu durumdur.

“SAĞLIK BAKANLIĞI ENGEL ÇIKARDI”

Bu aşının etkinliğini, riskini kontrol eden yapıların, aşıyı üretip satanlardan bağımsız olması gerekir. Bizim üniversitelerin bağımsız düşünüp davranabilen üniversite birimlerinin üreteceği bilgilere, toplumlara, insanlara güven verecek birimlerin de görevlerini yerine getirmesine ihtiyaç var. Sorunun büyüğünü insanlarda değil başta Sağlık Bakanlığı ve kamu otoritesinde görüyorum. Örneğin koronavirüs pandemisi ile ilgili araştırmaların bağımsız araştırmacılar, öğretim üyeleri tarafından yapılmasında Sağlık Bakanlığı ciddi engeller çıkardı.”

Özçelik Sağlık Bakanlığı yetkililerinin ve Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın “şeffaf bilgi paylaşmadığı için” ileride siyasi sorumluluk yanında cezai sorumluluğunun da olabileceğini kaydederek, şunları açıkladı:

“Yürütme organı uzun süre bilgileri toplumdan, sağlık meslek örgütlerinden sakladı. Şeffaf bir süreç yürütmedi. Toplumla güven ilişkisi oluşturmadılar. TTB başta olmak üzere uzmanlık dernekleri, meslek kuruluşları sürekli bu alanda pandemi ile ilgili verilerin, alınan kararların paylaşılmasını istemişlerdi. Hem açık ve şeffaf bir süreç yürütülmedi, hem gerçekler saklandı. İnsan yaşamını, toplum sağlığını çok yakından ilgilendiren bir konuda görevin gereği gibi yerine getirilmemesi, saklanması elbette siyaseten sorumluluk doğurduğu gibi ceza hukuku bakımından da sorumluluk doğurur diye düşünüyorum.”

AŞI YAPTIRMA ÇAĞRISI

Özçelik, aşı olmayan hekimler ve topluma aşı olmaları çağrısında bulunurken şunları söyledi:

 “Yüzyıldan fazla bir zamandır aşı çalışmaları bizi pek çok sağlık sorunundan korudu. Elbette daha önce başka aşılarda olduğu gibi covid-19 aşısına karşı olan kişiler de olabilir.  Ancak özellikle hekimlerin, sağlık personelinin ve bilim insanı kimliğini kullananların daha hassas bir sorumluluğu var. Eleştirel düşüncelerini herhangi bir insan gibi değil, bilimsel çalışmalara dayalı olarak ifade etme yükümlülükleri var. Topluma da şunu söyleyebiliriz, bir kısım insanların bazı gerçeklerin bir bölümünü alarak, korku oluşturarak, dikkat çekme çabaları var… Sağlıklı bir toplumda yaşamak istiyorsak, hepimize düşen sorumluluk korkuyu bir tarafa bırakıp, doğru, bilimsel bilgiye ilk elden ulaşmak, bu bilgiler ışığında yaşamı korumak ve sağlıklı olmak için elimizden geleni yapmaktır.”

Kaynak: anka