İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Millet İttifakının Cumhurbaşkanı adayı için "Bizim adayımız 13. Cumhurbaşkanı olacak. Dolayısıyla, Cumhur İttifakı merak ediyor. Çok merak ediyorlarsa o zaman seçim kararını alsınlar hemen açıklayalım" dedi. Akşener, eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın son açıklamaları için, "Meclis’te bir soruşturma komisyonu kurup, Yüce Divan’a gönderilmesini sağlayabilirsek, Türkiye bu travmadan kurtulur” değerlendirmesini yaptı.

İYİ Parti Genel Başkanı Akşener; Fox TV'de, İsmail Küçükkkaya’nın Çalar Saat programına konuk oldu. Gündeme ilişkin soruları yanıtlayan Akşener’in açıklamaları şöyle:

“BİR VİCDAN İSYANI OLABİLİR: Şimdi önce Erdoğan Bayraktar bey hatırlarsanız, ilk bu tapeler gündeme geldiği günlerde de NTV’ye bağlanıp bir konuşma yapmıştı. Ve sonuç itibariyle eğer bir problem vardıysa kendi görevinde bunu o günkü Sayın Başbakan, Sayın Erdoğan’ın talimatıyla yaptığını eğer birileri istifa edecekse öncelikle sayın Erdoğan’ın istifa etmesi gerektiğini, söyledi. Sonra tekrar, iş değişti vesaire. Şimdi Erdoğan Bayraktar’ın zaman zaman da tweet’leriyle böyle ‘gagalama’ derler onun adına, AK Parti yöneticilerini ve Sayın Erdoğan’ı gagaladığı tweet’leri vard,ı bu açıklamayı yapıncaya kadar. Tüm bunların neticesinde ben, Sayın Ertuğrul Yalçınbayır’ın sözlerine katılıyorum. Bir vicdan isyanı olabilir. Kendisinin hırsız kabul ettiği, tırnak içi Sayın Erdoğan Bayraktar’ın hırsız kabul ettiği diğer görevlilerle o günün siyasileriyle, bakanlarla aynı tanımın içinde yer almayı gönlü el vermiyor. İşte kendisini görevi kötüye kullanma ama görevi de o günün başbakanının talimatıyla yaptığını söylüyor. Dolayısıyla, 'ben suçluysam öbürü de suçlu' modelinde.

TÜRKİYE BU TRAVMADAN KURTULUR: Çok serin kanlı düşünüp, elbette şimdi hepimizin evet, 'Savcılar, yargı göreve' diyoruz, diyeceğiz falan. Ama asıl olan şimdi Erdoğan Bayraktar’ın önemli bir sözü var. Sayın Cemil Çiçek’in önemli bir sözü var. Ertuğrul Yalçınbayır beyefendi de aynı durumda. Biz Meclis’te hatta bizatihi AK Parti’nin verdiği bir soruşturma komisyonu kurup, araştırma komisyonu değil soruşturma komisyonu kurup; hem Erdoğan Bayraktar’ın hem diğer bakanların o soruşturma komisyonu sonrasında, çok da uzatmadan hemen Yüce Divan’a gönderilmesini sağlayabilirsek eğer, Türkiye bu problemli ve bir türlü unutmadığı, unutamadığı, zaman zaman ortaya çıkacak olan bu travmadan kurtulur. Eğer bu arkadaşlara suçsuz ise, gerçekten hiçbir problemleri yoktuysa aklanıp geri dönerler.

UNUTULMAZ, ŞUUR ALTINA İŞLER: Dün mahkemelerle ilgili hani işte FETÖ’nün adamları diye problemleri vardı ise, AK Parti açısından söylüyorum; bugün öyle bir durum yok. Yani bugünkü yargıçlarla ilgili Sayın Erdoğan’ın böyle bir şüphesi yok. O nedenle en azından, Meclis’in çalıştırılıp Yüce Divan’a bu dört kişinin gönderilmesinde, Türkiye açısından büyük fayda var. Vatandaşın kendisi ekonomik manada pek çok acı çekerken, bu bakanlarla ilgili o günlerde ortaya dökülen; hem tapeler hem yapılan baskınlarda ortaya çıkan paralar şunlar bunlar ortada iken, o günler için söylüyorum, ve sonuç itibariyle o unutulmaz. Şuur altına işler. Ve ne zaman acı çektiğinde canı yandığında o ortaya çıkar. Şimdi bunun üzerine beş maaşlı danışmanlar, 11 maaşlı yöneticiler de ortaya çıkınca; bunu hakikaten vicdanların soğuması açısından açıklığa kavuşturmakta ve Yüce Divan’da bu dört kişinin yargılanmasında Sayın Erdoğan ve arkadaşlarının büyük faydası olur.

DAVUTOĞLU'NUN YÜCE DİVAN'A GÖNDERİLMELERİNİ İSTEDİĞİNİ BİLİYORUM: Bakın AK Parti iktidara geldiği zaman, dedi ki; ‘hakkında iddia isnat olan her kişiyi yeniden yargılayacağım’ dedi. Meclis’te bir soruşturma komisyonu zinciri kurdu ve pek çok kişi, AK Parti iktidarında, mesela bizim Ankara Milletvekilimiz, Genel Başkan Yardımcımız, eski Bayındırlık Bakanı Sayın Koray Aydın’da dahil pek çok kişi o soruşturma komisyonu sonrasında Yüce Divan’da yargılandı ve beraat ettiler. Anlatmaya çalıştığım şey şu, şimdi AK Parti iktidarında, bir önceki dönemde hakkında iddia ve isnatlar olmuş her kim vardıysa yaptılar bunu. Başka başka bakanlar da yargılandı o Yüce Divan’da. Yani yolsuzluk iddialarıyla, isnatlarıyla, bunlar iftira da olabilir. Dolayısıyla, onunla mücadele adı altında soruşturma komisyonlarını kurdular, kimse buna itiraz etmedi. Ve sonuç itibariyle, oradan Yüce Divan’a gönderilen bütün o insanlar farklı dönemlerin bakanları yargılandılar ve beraat ettiler. Şimdi bu dört bakanla ilgili olarak denildi ki, ‘istifa edin.’ Mesela Erdoğan Bayraktar’ın söylediği ne, Sayın Erdoğan'ın kendisine bir, onların dördüne birden bir deklarasyon yayınlattığı, vesaire. Şimdi bunlar siyasi partilerde olur, buna da bir şey demiyorum. Ama o gün Başbakan Sayın Davutoğlu’nun, ben Meclis’i yönetiyordum çünkü Meclis Başkanvekili’ydim, çok istediğini biliyorum, Yüce Divan’a gönderilmelerini. Ondan sonraki fasılda, MHP milletvekiliydim, Sayın Bahçeli’nin bu konuyu hatta 17-25 Aralık meselesini, bir ‘yolsuzlukla mücadele haftası’ ilan ettirmeye çok gayret ettiğini biliyorum. Bütün bunların neticesinde, bu dört arkadaşın, dediğim gibi Meclis bünyesinden Yüce Divan’da yargılanmalarının önünün açılması lazım. Hatta AK Partililer tarafından açılması lazım. Bu bir.

AK PARTİ GRUBU SORUŞTURMA ÖNERGESİ GETİRSİN, EVET VERECEĞİZ: İki, bakın Ticaret Bakanı istifa ettirildi. Şimdi AK Parti’nin çok tuhaf bir alanı oluştu. Yolsuzluk iddiası, isnadı doğru mu eğri mi ben onu bilemem, ama bu iddiaların, isnatların olduğu bir noktada, şöyle yapıyorlar, bu arkadaşları görevden alıyorlar ve aklanmış oluyor bunlar. En son Sayın Ruhsar Pekcan’ın durumu, en azından ahlaki değil, bırakın işin para boyutunu, hiç ahlaki değil. Şimdi böyle bir sistemin içinde, Sayın Pekcan görevden alındı kenara kondu bu iş bitti. Ama bu işin bir de mahkeme yönü var. Vatandaş bundan mutmain oluyor mu, emin oluyor mu? Hayır olmuyor. Şimdi bu bir fırsat Erdoğan Bayraktar’a sövmek, onu korkutmak yerine, çünkü bir başka şey daha var, 'beni öldürürler, beni döverler, benim ona gücüm yetmez’ diyor. Şimdi bunları yapmak yerine, bu kişiyi hazır cesaretlenmişken hazır vicdanıyla bir muhasebe yapıyorken, AK Parti grubu getirsin bir soruşturma önergesini Meclis’te hepimiz ‘evet’ vereceğiz hemen. Ondan sonra da Sayın Bahçeli’nin 17-25 Aralık haftasını ‘yolsuzlukla mücadele haftası’ ilanına yönelik bir o zamanlar bir teklifi vardı. Onu da getirsinler Cumhur İttifakı’nın ortakları, biz hemen desteklemeye hazırız."

AKP Grup Başkanvekili Cahit Özkan'ın, İYİ Parti için " FETÖ'nün kurdurttuğu partidir" açıklaması ve İYİ Parti'nin Özkan hakkında suç duyurusunda bulunmasına ilişkin, Akşener şu açıklamayı yaptı:

BEN BU İŞİ KAZIYACAĞIM, APTALLIK BU: Hiç unutmadığım bir şey var. Bu Ergenekon, Balyoz vesaire gibi iddiaların gündeme geldiği bir dönemde, bir Avukatlar Birliği vardı, onun başkanıydı zannediyorum, bu arkadaş. O resmi hiç unutamıyorum, ben bir televizyon kanalında izlemiştim. Ordu evinin önünde tutuklanmaları gerektiğini ifade eden, böyle yüzündeki ifade çok ilginçti bu arkadaşın. Ve o avukatlar STK’sı da Fetullah Gülen’in ve yandaşlarının kurdurduğu, onu övenlerin onu sövenlerin bir araya geldiği bir avukatlar grubuydu. Bu çok çirkin bir şey. Yani AK Parti’nin mensupları işte bu arkadaş gibiler dahil olmak üzere, kendi pisliklerini, kendi çirkinliklerini, kendi şaibelerini ve kendi suçlarını örtmek üzere genellikle bir başka, sadece İYİ Parti açısından söylemiyorum, bu siz olabilirsiniz bir başkası olabilir, CHP olabilir; onlara bunu yansıtmak gibi bir yöntemin sahibiler. Şimdi buna ‘ayna yöntemi, yansıtma yöntemi’ denir. Ama bunun için çok büyük bir zeka, entelektüel birikim gerekir. Bu arkadaşlarda bu olmadığı için böyle oluyor her seferinde. Bakalım ne olacak. Ama bunu Sayın Erdoğan’ın çok dikkate alınmasını tavsiye ediyorum, kendisi için. Yani bu tür şeyleri, Erdoğan Bayraktar’ın bir başka itirafçısı olarak görebilirsiniz bu arkadaşı şimdi. Ben bu işi kazıyacağım, elime kürek ve kazma alacağım, kimler çıkacak göreceğiz. Ne işe yaradı bu iş, kimin işine yaradı? Aptallık bu.”

"KÖPEKSİZ KÖY BULUP DEĞNEKSİZ GEZİYORLAR"

Dün Çanakkale'de CHP Kadın Kolları heyetine yapılan saldırı girişimini değerlendiren Akşener, "Köpeksiz köy bulup değneksiz geziyorlar" dedi. Akşener, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Genellikle haddi aşan çirkinlikler için köpeksiz köy bulup değneksiz gezme denir. Yani yargılanmayacağını, hapsolmayacağını, hukuki bir ceza almayacağını, bilen ve bunu Sayın Erdoğan’ın talimat verdiğini benim söylemem mümkün değil. Böyle bir şey yok ama kendine göre kraldan çok kralcılık yapıp sonra da ‘ben reisi korudum’ dediği zaman bütün akarsuların durduğu bir anlayışın, mantığın karşılığı olarak; kimi kim döverse, kim kime şiddet uygularsa tutuklanmadığı, herhangi bir takibata uğramadığı, sürekli serbest kaldığı, takipsizlik yada beraat ettiği bir sürecin neticesinde, hukuki olarak korkutan, hukuki olarak o eli bağlayan, adaletin gerçekten yere düşürülüp üzerinde çiğnendiği bir dönemde, köpeksiz köy bulup değneksiz geziyorlar, özü bu."

Eğitimdeki sıkıntılara dikkat çeken Akşener, "Ben dün çok şaşırdım Sayın Erdoğan’ın yargıyı överken haline. Binalarla övündü. Haklarını yememem lazım yalnız. Üniversitelerin binaları harika ama içi hava gazı" dedi.

"YARIN BAŞKA TÜRLÜ HAK İSTEYEN GRUP PROBLEMLERİNİZ OLUR"

Ankara’daki Suriyelilere ilişkin çıkarılan göç genelgesi için Akşener, şöyle konuştu:

"Türkiye’de gerçekten bir devlet krizi var. ‘Devlet ne’ diye sorduğumuzda, millettir, eşittir nüfus. Siz kevgire dönmüş sınırlardan, işte Suriye ile olan iletişimin tuhaflığından önce acayip dost, sonra arkasından kavga etmek. Şahsım devletinin sonuçları olarak siz kimine göre 5 milyon kimine göre 4,5 milyon Suriyeliyi içinize aldınız. Diyelim savaştan kaçtılar, hatırlarsanız rahmetli Özal devrinde bir Körfez Savaşı olmuştu Irak’ta. 460 bin civarında göçmen bizim ve İran’ın sınırlarına dayanmıştı. Türkiye onları sopayla kovmadı ama içeriye almadı. Kamplar kurdu, her türlü desteği yaptı. Ve Irak bir noktaya geldikten sonra o insanlar memleketlerine geri döndüler. Siz ne yaptınız? Nüfus o kadar önemlidir ki, etnik aidiyetten söz etmiyorum. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin vatandaşlarından bahsediyorum. Dolayısıyla, o nüfusu siz göçler nedeniyle tersine çevirdiğiniz zaman demografiniz değişir. Yarın başka türlü hak isteyen grup problemleriniz olur. Bu hiç konuşulmayan bir konudur. Büyük hata.

Vatan, eşittir topaktır. Siz eğer vatanınıza kupon arazi muamelesi çekerseniz, ormanlarınız yanar, öyle olur böyle olur şu olur bu olur ve bir türlü bunu o kupon arazi mantığını öne koyduğunuz için o yangınların büyüklüğü sebebiyle beceremedik demesiniz, diyemezsiniz, deseniz bile kabul görmez. 12 dağ köyünü gezdim. İki üç tanesi silme AK Partiliydi, dedikleri ‘Yaktırdılar, söndürmediler’, bu bir devlet başkanı ve arkadaşları için çok vahim bir iddia, kupon arazi için. Aynı zamanda bu göçmen ile beraber toprağınızla ilgili de sorununuz olur. 250 bin dolar karşılığı daire satarak, vatandaşlık vermek. Şimdi bakın bunların hepsi yere düşüren şeyler. Bu ikinci bir kriz. Üçüncüsü ise egemenlik. Egemenlikte ise biraz evvel Sayın Dışişleri Bakanı’nın söylediği gibi konuşamazsınız. Yani Avrupa Birliği ülkeleriyle işte Fransa ile, Almanya ile, ABD ile, kimiyle Afgan kimiyle Suriyeli pazarlığı yapamazsınız. Bu sizin egemenliğiniz devretmeniz ya da paylaşmanız manasına gelir. Bunların hiçbir olmadı.”

"BEN İKİ YIL EVVEL SAYIN ERDOĞAN’A DEDİM Kİ, ‘TALİMAT VER DEVLET BENİ GÖNDERSİN.’ ‘AL KARDEŞİM, CAN GÜVENLİKLERİNİ MUHAFAZA ET’ DİYECEKTİM"

"Göç ile mücadele şöyle olur, bugüne kadar bütün ülkeler yani 2008’e kadar bütün ülkeye gelen hükümetler iki şeye yönelik çok dikkatli davrandı. Biri uyuşturucu trafiğidir. İkincisi göç meselesidir. Yani Batı’nın başından beri Türkiye’yi bir hendek olarak oluşturmaya yönelik tavrı vardı. Dolayısıyla, bu hendek olmayı bizimkiler gönüllü bir şekilde aldılar. Muhtemelen para karşılığı. Şimdi her hükümet hangi görüşte olursa olsun buna gayret etmiş bu arkadaşlar değiştirdi. Suriye’nin iç işleriyle ilgili olarak öyle veya böyle kim ne derse desin, biz taraf olduk. Mursi’de olduğumuz gibi. Bu çok duygusal bir dış politika problemi.

100 Suriyelinin bayramda gidip geri döndüğünü gazeteler yazıyorsa, ona da resmi olarak bir itiraz gelmiyorsa burada bir başka mesele var demektir. Onların hiç birisini almayacaksınız, birincisi bu. ikincisi vatandaşlık meselesinde o kadar büyük şaibeler var ki, son derece net açık bir biçimde ne olup ne bittiğini vatandaşla, milletimizle paylaşacaksınız. Muhalefetle paylaşacaksınız. Ve bu insanları peyder pey, can güvenliklerini sağlayarak, göndereceksiniz. Ben iki yıl evvel Sayın Erdoğan’a dedim ki, ‘Arkadaş sen gidemiyorsun, insan da gönderemiyorsun. Talimat ver devlet beni göndersin.’ İkna edecektim. ‘Al kardeşim, can güvenliklerini muhafaza et’ diyecektim. Kendi ülkesi için de onların gitmesi lazım. Bu işin müsebbiplerini kenara koyup burada göçmen olarak bulunan insanların hedef gösterilmesi bizim açımızdan yanlıştır."

"ÇOK MERAK EDİYORLARSA O ZAMAN SEÇİM KARARINI ALSINLAR HEMEN AÇIKLAYALIM"

Millet İttifakı'nın Cumhurbaşkanı adayına ilişkin Akşener, şunları söyledi:

"Niye bizim Cumhurbaşkanı adayımız merak ediliyor, baktığınız zaman Cumhur İttifakı merak ediyor. Çünkü, biz 13. Cumhurbaşkanını seçtireceğiz. Yani bizim adayımız 13. Cumhurbaşkanı olacak. Dolayısıyla, Cumhur İttifakı merak ediyor. Çok merak ediyorlarsa o zaman seçim kararını alsınlar hemen açıklayalım."

Kaynak: anka