İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisini hedef alan “ahlak yoksunu” ve “bunların suyu kaynadı” sözleri için, “Bitlere fısıldayan adamı durdurabilene aşk olsun. Yalnız bu sefer büyük ilerleme var. ‘Bağyan’ dememiş, ‘şu kadın, bu kadın’ demiş. Bak Erdoğan; unutma, bir gün hepimizin suyu ısınacak. Bir gün hepimiz, o teneşire uzanacağız. Biz, Allah’ın emri olan o güne hazırlıklıyız. Ama sen, kendine yazık ettin. Erdoğan; asıl ahlak yoksunu, ülkenin yarısı açlık sınırı altında yaşarken, dolar 10 lira olmuşken utanmadan, sıkılmadan, yüzü bile kızarmadan ekonominin kitabını yazdığını söyleyebilendir. Aynaya bakın aynaya. Orada gördüklerinizden mideniz bulanacak, eminim kusacaksınız" karşılığını verdi.

Meral Akşener, partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuştu. Akşener’in konuşmasından satır başları şunlar:

İYİ PARTİ İKTİDARINDAN KADINLARI YAŞATACAĞIZ: “Geçtiğimiz hafta bir cani, genç bir kadını, Başak Cengiz’i aramızdan aldı. Başımız sağ olsun. Yüce Allah, kederli ailesine ve sevdiklerine sabırlar versin. O kadar acı ki… Eğer o psikopatla karşılaşmamış olsaydı, eğer ülkemizde bir kadını öldürmek bu kadar kolay olmasaydı Başak kızımız şimdi aramızda olabilirdi. O kadar acı ki… Bu katil, daha önce psikolojik tedavi görmüş. Ailesi, durumunu biliyor. Bir doktor gözetiminden geçmiş. Doktorlar durumunu biliyor. Resmi işlemler yapılmış. Yani devlet de durumunu biliyor. Yani bir anlamda herkes her şeyi biliyor, ama bu cani 28 yaşındaki bir evladımızın karşısına çıkıncaya kadar kimse parmağını oynatmıyor. Ve bu büyük acının belki de en kahredici yanı ne biliyor musunuz? Bu cani, Başak’ı ‘savunmasız’ diye hedef alıyor. ‘Kadın kendini savunamaz’ diyor. O bir kadın ve savunmasız. Bir psikopatın bile Türkiye’de kadınların durumuyla ilgili vardığı kanaate bakar mısınız? Bu kafa kendiliğinden ortaya çıkmadı. Bu kafa, üç beş kendini bilmezin yarım aklına uyup İstanbul Sözleşmesi’ni bir gecede yırtıp atanlardan cesaret aldı. Kadınları koruyamıyorsunuz. Zaten zor olan yaşam mücadelesinde kadınları yalnız bıraktınız. Kadınların adalete olan inancını da yok ettiniz. Kürsülerden nutuk atmakla olmuyor Sayın Erdoğan. Bu zalimlik ne zaman bitecek? Bu haksızlığa ne zaman dur denecek? Bu ülkede kadınlar ne zaman huzurla yaşayabilecek? Ben söyleyeyim; İlk önce, ruh hastalarının gönlünü hoş eden, canilere cesaret veren, kadın hakkında abuk sabuk konuşan ahlak yoksunu zihniyetten kurtulacağız. Sonrasında, ‘gereği düşünüldü’ denilerek, ama düşüncesizce verilen utanç verici tüm kararlara inat, İYİ Parti iktidarında gereğini yapacağız. Kadınların yıllardır süren mücadelelerini bir devlet politikası hâline getireceğiz. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için Anayasa’da gerekli düzenlemeleri yapacağız. İstanbul Sözleşmesi’ni hızla imzalamakla kalmayıp, uygulamaya sokacak, uygulanıp uygulanmadığının da takipçisi olacağız. Ez cümle; İYİ Parti iktidarında kadınları yaşatacağız!

BİTLERE FISILDAYAN ADAM: Geçen haftaki grup toplantımızda, arkadaşlarının ilçe ziyaretlerimize gönderdiği provokatörler için söylediklerimi nedense üzerine alınmış. Biliyorsunuz, geçtiğimiz günlerde kendisi bana ‘ahlak yoksunu’ demişti. Hızını alamayıp, dün de artık suyumuzun kaynadığını söyleyip bizi tehdit etti. Bitlere fısıldayan adamı durdurabilene aşk olsun. Yalnız bu sefer büyük ilerleme var. ‘Bağyan’ dememiş, ‘şu kadın, bu kadın’ demiş. Küçük de olsa en azından bir ilerleme var. Bak Sayın Erdoğan; unutma, bir gün hepimizin suyu ısınacak. Bir gün hepimiz, o teneşire uzanacağız. Biz, Allah’ın emri olan o güne hazırlıklıyız. Çünkü biz, ecelin ne bir nefes evvel ne de bir nefes sonra olduğuna, iman edenlerdeniz. Ama sen, kendine yazık ettin. Bu hallere düşmemeliydin. Nereden nereye…

ELİNDEKİ PATLAK AMPULLE AKLIN SIRA GÜNEŞİ AYDINLATMAYA ÇALIŞIYORSUN: Dün, Fırat’ın kenarında kaybolan kuzudan bile sorumlu olacağına inanan Tayyip Erdoğan nerede; bugün, rakibinin suyunu kaynatmakla tehdit eden Tayyip Erdoğan nerede. Yazıklar olsun. Düştüğün bu ibretlik durumda artık sen, bize ahlak konusunda ahkam kesecek durumda değilsin. Çünkü senin kendine hayrın yok. Elindeki patlak ampulle aklın sıra güneşi aydınlatmaya çalışıyorsun. Ama madem öyle, madem bizim için teneşiri hazır etmişsin, haydi o zaman gel, sen ve arkadaşlarının karnesine birlikte bakalım. Sayın Erdoğan; asıl ahlak yoksunu kimdir biliyor musun? Gerçek olmadığını bile bile bir kişiye iftira atan ve bu iftiraları yaymak için karanlık odalarda trol besleyendir. Asıl ahlak yoksunu, sarayına yılda 3 milyar lira masraf ederken şehit ve gazilere sadece 18 milyon lira bütçe ayırandır. Asıl ahlak yoksunu, bir yandan dindar pozları takınırken diğer yandan milletin hakkını, hukukunu ayaklar altına alan ve kul hakkı yiyip kıs kıs gülendir. Asıl ahlak yoksunu, terörist başının mektubunu okutup kardeşini de devletin televizyonuna çıkartan ve ondan sonra da pişkin pişkin önüne geleni terörist ilan edendir. Asıl ahlak yoksunu, yüce Türk Milleti’ne küfredenin vergi borcunu silip, bir de üstüne ihale üstüne ihale verendir. Asıl ahlak yoksunu, onlarca belgeli, bilgili yolsuzluk varken savcılara ‘soruşturma yapmayın’ diye baskı yapandır. Asıl ahlak yoksunu, yandaşlarına yüzlerce milyarlık ödeme yaparken öğretmene, emekliye, ETY’liye gelince ‘kaynak yok’ diyendir. Asıl ahlak yoksunu, yabancı devlet başkanlarının hakaretlerini sineye çekip havuz medyası eliyle kendini kahraman ilan ettirendir.

AYNAYA BAKIN AYNAYA. ORADA GÖRDÜKLERİNİZDEN KUSACAKSINIZ: Sayın Erdoğan; asıl ahlak yoksunu, ülkenin yarısı açlık sınırı altında yaşarken, dolar 10 lira olmuşken -ben, gelirken baktığımda 10,43’tü- utanmadan, sıkılmadan, yüzü bile kızarmadan ekonominin kitabını yazdığını söyleyebilendir. Biz, ahlakı kadim tarihimizden, şanlı ecdadımızdan ve bizden önce bu kutlu yola çıkıp ‘önce millet, önce memleket’ diyerek, dimdik yürümüş nice büyüklerimizden öğrendik. Ruhları şad, mekanları cennet olsun. İşte o yüzden bizim, sen ve yandaşların gibi ülkenin başına bela olmuşlardan, milletin zenginliğine bitler gibi dadanmışlardan, memleketi güve gibi kemirenlerden alacağımız en küçük ahlak dersi olamaz. Aynaya bakın aynaya. Orada gördüklerinizden mideniz bulanacak, eminim kusacaksınız. Sayın Erdoğan, bir yandan kürsülerden ahlak tiratları atarken diğer yandan da akıl dışı teorilerini 83 milyonun rızkıyla test ediyor. Şimdiye kadarki tüm testler başarısız oldu. Ve her testin sonucunda, milletimiz daha da fakirleşti. Ama ilginçtir, bu testlerin sonuçları hiçbir zaman Sayın Erdoğan’ın yanına, yöresine uğramadı. Kendisi, bir kez bile ‘Ben 83 milyonu fakirleştirdim, bari bu yıl maaşıma zam yapmayayım’ demedi. Kendisi, bir kez bile ‘Millet işsizlikten kırılıyor. Bari şu 5 maaş alanların maaşını keseyim’ demedi. Kendisi, bir kez bile ‘Hem ekonomiyi batırdım hem de 500 milyon dolarlık uçakla geziyorum. Böyle olmaz, ayıptır’ demedi. Tam tersine, ‘asrın lideriyim’ pozlarıyla ortalıkta gezinip, dolar 10 lira 42 kuruş olsa da zerre tasarruf etmedi. Dolar 10 lira 42 kuruş olsa da yandaşlarının ihale paralarını tıkır tıkır ödemeye devam etti. Olan da her zamanki gibi yine milletimize oldu.

ASRIN HATASI ERDOĞAN: Ülkemizin içinde bulunduğu bu acı tablo içerisinde ‘asrın hatası’ Sayın Erdoğan, şimdi de şuursuzca çıkmış, ‘Biz ekonominin kitabını yazdık’ diyor. El hak doğru. Şimdiye kadar ekonominin nasıl yönetileceğine dair binlerce kitap yazıldı. Ama ekonominin nasıl batırılacağına dair hiçbir kitap yazılmamıştı. Onu yazmak da sana nasip oldu Sayın Erdoğan. Haydi hayırlı olsun.  Literatürdeki bu büyük boşluğu doldurduğun için seni tebrik ediyorum. Ama sen ve beceriksiz yönetiminin, bu ülkenin tarihine yazdığınız başka kitaplar da var. Onlardan bahsetmeden, gösterdiğin bu üstün performansın hakkını veremeyiz. Mesela bileğinin hakkıyla sınav kazananları değil, dayısının kartıyla sınav kazananları işe sokarak liyakatsizliğin, haksızlığın ve hukuksuzluğun kitabını yazdınız. Mesela 3 liralık işi 33 liraya yaptırarak, yandaşı zengin etmenin, devletin ve milletin malına çökmenin kitabını yazdınız. Mesela dış politikada 1 alıp 3 vererek, aynı anda bütün ülkelerle kavga ederek, 100 yıllık düşmanları bile Türkiye’ye karşı birleştirmenin kitabını yazdınız. Mesela 10 yılda 10 milyon sığınmacıyı sınırlardan içeri alarak, nüfus mühendisliğinin kitabını yazdınız. Mesela her sene eğitimde reform naraları atıp, milli eğitim sistemini kevgire çevirmenin kitabını yazdınız. Mesela milli irade diyerek çıktığınız yolda, bir kişinin iradesi dışında hiçbir irade tanımayarak, devletin işleyişini, kurumlarını ve geleneklerini yerle yeksan etmenin kitabını yazdınız. Sayın Erdoğan, siz öyle şeylerin kitabını yazdınız ki inan kütüphanelere sığmaz. Ama artık devriniz bitti. İstesen de istemesen de milletimiz artık mutlu yarınları konuşuyor. Kalkınmış, zengin ve mutlu bir Türkiye’yi konuşuyor. Ve o güzel yarınlarda sen yoksun. Sen ve devri iktidarın, tarih kitaplarındaki keyifsiz bir bölümden başka bir şey olamayacak. Bu gerçeği artık kabul et.

SİYASETEN VAR OLMAYAN BİR ADAMIN FİKTİF GÜNDEMLERİYLE KAYBEDECEK ZAMANIMIZ YOK: Milletin kutlu iradesinden gelen bu kesin kararı inkar ettikçe hem kendine hem de ülkemize zarar veriyorsun. Artık gerçeklerle yüzleşmenin zamanı geldi de çattı. Senin artık Türkiye’ye verecek bir şeyin, milletimize edecek tek bir sözün bile kalmadı. 3 yılda Türk lirasını pul ettin. Faizi ve enflasyonu yeniden hortlattın. Bu saatten sonra çıkıp, ‘İstikrar için bana oy verin’ diyecek halin yok. Hiçbir sözünü yerine getirmedin. Bu saatten sonra çıkıp, 3600 ek gösterge için, EYT’lilerin dertlerini çözmek için, öğretmen atamaları için oy isteyecek halin yok. Her gün yeni bir kadın cinayeti işleniyor. Onları koruyacak İstanbul Sözleşmesi’ni uygulatmayı beceremediğin yetmezmiş gibi, bir de utanmadan yırtıp attın. Bu saatten sonra çıkıp, kadınları yaşatmak için oy isteyecek halin yok. Türkiye’yi yolsuzlukta bir dünya markası yaptın. Milletin anasına sövenleri ihale manyağı ettin. Beş para etmez adamlara beş maaş bağladın. Bu saatten sonra çıkıp, ‘Yolsuzluğu bitirmek için bana oy verin’ diyecek halin yok. Yargının üzerine çökmek için yapmadığın kalmadı. Memlekette haksızlık, hukuksuzluk almış başını gidiyor. Bu saatten sonra çıkıp, ‘Adalet için bana oy verin’ diyecek halin de yok. İşte tam da bu nedenle artık milletinin karşısına çıkıp hesap verecek yüzün olmadığı için, sıkıştıkça dönüp bize sarıyorsun. Teşkilatların dertli esnafın kapısının önünden geçemediği için bizim ziyaretlerimize adam yolluyorsun. Ama olmuyor. Kimse bu rezilliklere prim vermiyor. İşte o nedenle İYİ Parti her geçen gün büyürken sen tıpış tıpış gidiyorsun. Ez cümle; Sayın Erdoğan, sen artık Türkiye’nin geleceğinde yoksun, maalesef henüz farkında değilsin. Bizim, artık siyaseten var olmayan bir adamın fiktif gündemleriyle kaybedecek zamanımız yok. O istediği kadar hedef göstersin, biz dün de korkmadık, bugün de korkmayacağız. O istediği kadar tehdit etsin, biz yolumuzdan dönmeyeceğiz. O istediği kötülüğü yapsın, istediği hakareti etsin, istediği iftirayı atsın, biz milletimizle buluşmaktan vazgeçmeyeceğiz."

Meral Akşener, grup tonlantısında, partisinin tarım politikalarının anlatıldığı bir video izletti. Akşener, videonun arıdından sözlerini şöyle sürdürdü:

SAYIN ERDOĞAN’IN KIŞLIK SARAYI VE DİNAZORPARK, GERÇEK BİR REZALET: "Aslında Atatürk, Gazi Orman Çiftliği’nde yaptıklarıyla AK Parti iktidarının bugün dahi anlamını kavrayamadığı tarımın ne demek olduğunu ve nasıl yapılması gerektiğini bizlere anlatıyordu. Çiftçilerin, kendilerinin, işletmelerinin, çiftliklerinin, tarımsal ticaretin 'efendisi' olmasını istiyor. Böylelikle hem kendilerinin hem de milletimizin ekonomik bağımsızlığını elde etmesini hayal ediyordu. Vizyona bakar mısınız? Allah gani gani rahmet eylesin. Peki biz, şimdiye kadar Ata’mızın bu mirasını koruyup, O’nun bu eşsiz vizyonuna sahip çıkabildik mi? Maalesef hayır. Hazineye şartlı olarak devredilen 102 bin dekarlık çiftlik arazisi, AK Parti iktidarında 33 bin 891 dekara düştü ve ranta teslim oldu. Peki kaybolan Atatürk Orman Çiftliği arazisinin yerine ne yapıldı dersiniz? Sayın Erdoğan’ın kışlık sarayı ile Dinozorpark. Gerçek bir rezalet. İşte o nedenle İYİ Parti olarak biz, Atatürk’ümüzün mirasına, tarımla ilgili vizyonuna, köylülerimiz için hayal ettiği sosyo-kültürel gelişim fikrine ve O’nun toprak, ağaç ve doğa sevgisine sahip çıkmak için ’Atatürk Orman Çiftliği Tarım Bilimleri Akademisi’ projemizi hazırladık. Bu önemli projemiz ile Atatürk Orman Çiftliği’ni şanına ve amacına yaraşır şekilde ‘Atatürk Orman Çiftliği Tarım Bilimleri Akademisi’ haline getireceğiz. Akademi’ye mevcut tarımsal araştırma enstitülerini ekleyip, teknoparklar ile de bağlantısını sağlayarak bölge coğrafyasının en üst düzey tarımsal araştırma, bilgi ve bilişim merkezini kuracağız. Akademi’yle ilgili çalışmaları 5 yıl içinde tamamlayarak, gelecekteki ‘gıda güvenliğimizi’ güvence altına alacağız. Yani Akademi’yi bir millî güvenlik unsuru olarak göreceğiz.

BU ÇİFTLİKLERİ DE BU ÇİFTLİKLERE ÇÖKMEYE ÇALIŞANLARI DA UNUTMAYACAĞIZ: Atatürk’ümüzün hazineye bağışladığı tek çiftlik Atatürk Orman Çiftliği değildir. Bağışladığı tek arazi de Atatürk Orman Çiftliği arazisi değildir. Toplamda tam 154 bin 729 dönüm, yani 154,7 kilometrekare arazi var. Yalova Millet Çiftliği, Yalova Baltacı Çiftliği, Silifke Tekir Çiftliği, Silifke Şövalye Çiftliği, Tarsus Piloğlu Çiftliği, Dörtyol Karabasamak Çiftliği ve Dörtyol Portakal Bahçesi’yle birlikte toplam 8 çiftlikten bahsediyoruz. Her çiftliğin de birbirinden değerli hikâyesi var. Hele bir de Dilucu Sınır Kapısı var ki gerçek bir dış politika başarısı. 15 km uzunluğundaki bu arazi, bizi Azerbaycan’a bağlıyor. Atatürk, bu araziyi İran Şahı’ndan, parasını cebinden vererek satın almış. İşte biz, bu çiftlikleri de bu çiftliklere çökmeye çalışanları da unutmayacağız. Atatürk’ün o büyük vizyonuna uygun hale gelmeleri için ne gerekiyorsa yapacak ve her birini, ülkemizde tarımı şaha kaldıracak bilim ve teknoloji merkezleri haline getireceğiz. Atatürk Orman Çiftliği Tarım Bilimleri Akademisi projemizi hayata geçirirken aynı zamanda ‘yaparak, yaşayarak ve deneyimleyerek öğrenme’ yaklaşımı ile 50 tarım meslek lisesi açacağız. Çiftçi çocuklarına pozitif ayrımcılık yaparak bu okullarda okumaları için ek kontenjan ve ek puan vereceğiz.

MİLLETİMİZ BU BECERİKSİZ YÖNETİME ‘ARTIK YETER’ DİYOR: Bugün, mertlikten, sadakatten, dürüstlükten, vicdandan ve ahlaktan dem vuranların gerçekte ne olup ne olmadıklarını en iyi biz biliyoruz. Biz, onların mertliğini, milletin sesinden, memleketin gerçeklerinden kaçıp saraya kapandıklarında gördük. Biz, onların milletimize olan sadakatini, saray danışmanlarına 5-10 maaş verirken, gençlerimizin işsiz ve çaresiz gezmesine göz yumduklarında gördük. Yandaşlarını ranta doyururken emekliyi, çiftçiyi, esnafı borca boğduklarında gördük. Biz, onların dürüstlüğünü, koltuklarını kaybetme korkusuyla sığındıkları iftiralarda milletimizi kandırmak için anlattıkları masallarda gördük. Biz, onların vicdanını, evi yanan, çaresiz kalan, ‘açım’ diyen vatandaşa çay fırlatırken, tarlasına incir ağacı diktikleri çiftçileri, yurtsuz bıraktıkları gençleri terörist ilan ederken gördük. Ama merak etmeyin. Bu gerçekleri milletimiz de görüyor. Onların tek başlarına adım bile atamadıkları, bizim ise karış karış gezdiğimiz Anadolu’nun sokaklarından bir ses yükseliyor. Hayal kırıklığına uğrayan insanlarımızdan bir ses yükseliyor. Esnaftan, çiftçiden, emekliden, öğrenciden, kadınlardan, gençlerden, topyekûn milletimizden bir ses yükseliyor. Milletimiz, bu beceriksiz yönetime ‘artık yeter’ diyor. Artık millet bizi çağırıyor! Milletimiz artık bizi iktidara çağırıyor! Herkes içini ferah tutsun. Türkiye’nin çözülemeyecek sorunu yok. Az kaldı. Sandık her geçen gün daha da yaklaşıyor. O kutlu gün gelecek ve Allah’ın izniyle bu çile bitecek. Milletimiz yetkiyi verecek ve İYİ Parti iktidarında söz yeniden milletin olacak. Çünkü bizim yolumuz, hak yoludur, hakikat yoludur, adalet yoludur. Bizim yolumuz, millet yoludur. Bizim yolumuz, Ömer’in yoludur. Bu kutlu yolda Allah yar ve yardımcımız olsun.”

Kaynak: anka