CHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Fethi Açıkel, AKP’nin teknik ve mesleki alandaki politikaları nedeniyle ülkede vasıflı işgücünün azaldığını kaydederek partisinin bu konudaki politikalarına ilişkin “Teknik ve endüstriyel beceri açığı son bulacak. Kalkınma 4.0, Planlama 4.0 ve Dijitalleşme hamleleriyle, refah toplumu gerçekleşecek. Türkiye, Ar-Ge ve Ür-Ge odaklı üretim ve teknoloji üssü olacak. Özel teknoloji ve ekonomi bölgeleri ile istihdam atılımı yapılacak mesleki eğitim ve kurumsal altyapı dönüşümü geliştirilecek” açıklamasını yaptı.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Fethi Açıkel, “AKP'nin Rantçı Düzeninde Türkiye'nin Katma Değerli Üretim Krizi ve Vasıflı İş Gücü Açığı Derinleşti” başlıklı bir politika notu hazırladı. Açıkel’in hazırladığı ve bugün yayınladığı politika notunda şu ifadeler yer aldı:

AKP'NİN RANTSAL PROJELERE HARCADIĞI PARALAR YÜZÜNDEN TEKNOLOJİ İÇİN GEREKLİ KAYNAKLAR HEBA EDİLİYOR”

“Türkiye’nin sahip olduğu genç insan kaynağı potansiyeli ve nitelikli eğitim kurumları, AKP’nin liyakatsiz ve hoyrat yönetim anlayışı yüzünden erozyona uğratılmıştır. Oysa bunlar, hızla değişen dünya ekonomisindeki teknolojik dönüşümü ve yenilikleri takip edebilmek ve aynı zamanda yüksek katma değerli üretime ve sosyal bilgi ekonomisine geçebilmek için sahip olduğumuz en etkili araçlardır. AKP, Türkiye’nin nitelikli iş gücünün yetiştirilmesini ve istihdam edilmesini sağlayan üniversitelerini, teknik ve mesleki eğitim kurumlarını niteliksizleştirmiştir. Dünyanın gelişmiş ekonomileri Endüstri 4.0’a doğru yol alırken, ülkemizin sanayisinin farklı sektörlerinin dijital olgunluk seviyesi Endüstri 2.0 ve 3.0 arasında sıkışıp kalmıştır. Dünyanın Endüstri 4.0’ın, Dijitalleşmenin ve Yeşil Dönüşümün tartıştığı günümüzde Türkiye’de AKP’nin kentsel rantlara ve pahalı altyapı projelerine harcadığı on milyarlarca dolar yüzünden, ülkemizin teknolojik dönüşümleri yakalaması için gerekli kaynakları heba edilmiştir.

“2021 İTİBARIYLA ÜLKEMİZİN YÜKSEK TEKNOLOJİ İHRACATININ TOPLAMI, AVRUPA BİRLİĞİ’NİN YÜZDE 1’İ KADARDIR”

Türkiye’nin imalat sektöründeki ve istihdam piyasasındaki dengesizlikler nedeniyle, eğitim ve becerisi yüksek yaklaşık 6 milyonluk iş gücümüz, niteliklerinden daha düşük işlerde daha kötü koşullarda çalışmak zorunda kalmaktadır. Çalışan nüfusumuzdaki her 4 kişiden 2’si ise herhangi bir nitelik gerektirmeyen işlerde çalışmaktadır. Türkiye’de hem yeni teknolojilerin gereksindiği yüksek yetenek açığı, hem de imalat sanayimizin vasıflı teknik ara personel açığı, katlanılamayacak boyutlara ulaşmıştır. Dünya Bankası verilerine göre, Türkiye’nin 2007’den 2021’e yüksek teknolojili ürün ihracat seviyesi dönem başına göre yalnızca 3,8 milyar dolar artış gösterebilmiştir. 2021 yılı itibarıyla ülkemizin yüksek teknoloji ihracatının toplamı, Avrupa Birliği’nin yüksek teknoloji ihracatının maalesef ancak yüzde 1’i kadardır. 2022 Ocak-Ekim dönemi ihracatımız içerisinde imalat sanayimizin payı yüzde 94,7 olarak gerçekleşirken, ihracatımızın sadece yüzde 2,9’u (5,7 milyar dolar) yüksek teknoloji ürün ihracatını oluşturmaktadır.

“TÜRKİYE, GENÇ YETENEKLERİNİ İSTİHDAM EDEMİYOR; TEKNİK VE DİJİTAL BECERİ AÇIĞINI KAPATAMIYOR”

Türkiye, Uluslararası Çalışma Örgütü’nde (ILO) eğitim ve beceri verisi bulunan 62 ülke içinde düşük eğitim ve beceri sıralamasında toplam istihdamın yüzde 30’u ile Irak, Bolivya, Ekvador gibi ülkelerin ardından en kötü 16’ncı sırada yer almaktadır. 2021 yılında ülkemizin 28,8 milyonluk toplam istihdamı içinde düşük eğitim ve beceri seviyesindeki nüfus 8,7 milyon kişiyle sayısal büyüklük açısından Tanzanya, Pakistan, Tayland, Endonezya gibi ülkelerin ardından 6’ncı sırada yer almıştır. Türkiye’de halihazırda neredeyse her 4 şirketten 3’ü yetenek açığı yaşamakta olduğunu ya da işe alım yapmakta zorlandığını ifade etmektedir. Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) 2021 verileriyle Türkiye genelinde işverenlerin yüzde 88’i, eleman temininde güçlük çekilme sebebi olarak ‘gerekli mesleki beceriye ve niteliğe sahip eleman bulunamaması’nı işaret etmiştir. İhracat, istihdam ve üretimimizin omurgası olan imalat sanayisinde ise bu oran yüzde 92 olarak gerçekleşmiştir.

“AKP’NİN 20 YILLIK SANAYİ VE MESLEKİ EĞİTİM POLİTİKALARI İHTİYAÇ DUYULAN TEKNİK ELEMAN İHTİYACINDA CİDDİ AÇIK YARATMIŞTIR”

Mesleki ve teknik eğitimdeki gelişmelerin uygulamalı olarak öğretilmesi, teknoloji liselerinin öğretmen ve öğrencilerinin OSB’lere entegre biçimde staj imkanlarının sağlanması, ulusal ölçekte bilgi ve beceri standartlaşması açısından da önem taşımaktadır. Maalesef AKP’nin 20 yıllık sanayi ve mesleki eğitim politikaları Dijitalleşme ve Yeşil Dönüşüme öncülük yapacak sektörlerde ihtiyaç duyulan teknik eleman ihtiyacında ciddi açık yaratmıştır. Türkiye’de 6 milyona yakın kişinin farklı yetkinlikler geliştirerek alanındaki teknolojik yeniliklere ayak uydurabilir duruma gelmesi ve teknolojik becerilerini geliştirmesi gerekmektedir. 2 milyon kişinin ise farklı sektörlerde çalışmak ya da yeni meslekler edinmek için yeni yetkinlikler kazanması gerekecektir. AKP, bir yandan konvansiyonel imalat sektörünün, diğer yandan da ülkemizde katma değer yaratacak yeni nesil endüstrilerin ihtiyaç duyduğu teknik ve teorik bilgi ve becerilere sahip çalışanları yetiştirecek mekanizmaların kurulmasını engellemiş ve geciktirmiştir. Diğer yandan ise bu bilgi ve becerilere sahip teknik personel için gerekli istihdam politikaları uygulayamadığı için ülkemizin yetişmiş gençlerinin beyin göçüne neden olmuştur. Bu ikiz beceri açığı yüzünden, üretim ve ihracat yapımız düşük ve orta düşük teknoloji içerikli yapıya sıkıştırılmıştır. Eğer mesleki eğitim sistemindeki sorunlar giderilemezse, iş gücü piyasasındaki yapısal sorunlar kırılamayacak, yüksek katma değerli üretime geçiş sağlanamayacak ve dünyanın önde gelen ekonomileri arasında yer alma şansımız kaybolacaktır.

“TÜRKİYE’NİN AR-GE HARCAMALARININ YALNIZCA YÜZDE 17’Sİ KOBİ’LER TARAFINDAN YAPILMAKTA”

Türkiye’de iş gücündeki 20 milyonu aşkın çalışanın mevcut becerileri, önümüzdeki yıllarda mevcut işlerinde çalışmaya devam edebilmeleri için yeterli olmayacaktır. İş gücü piyasasında güçlü veya kısmen yetenek açığı hisseden KOBİ’lerin oranı yüzde 78, ihracatımızın 4’te 3’ünü gerçekleştiren büyük ölçekli şirketlerde ise yüzde 99,9 oranındadır. 2021 yılı itibarıyla sayısı 3 milyon 500 bin olan ülkemiz firmalarının yüzde 88’i düşük ve orta düşük teknoloji grubunda yer almaktadır. Türkiye’nin Ar-Ge harcamalarının yalnızca yüzde 17’si KOBİ’ler tarafından yapılmakta ve KOBİ’lerin sadece yüzde 0,4’ü yüksek teknolojili üretim gerçekleştirmektedir. 2021 yılı itibarıyla ihracat gerçekleştirebilmiş toplam 101 bin firmanın 63 bini mikro ölçekli firmalardan oluşmuş, ihracatımızdan yalnızca yüzde 20 pay alabilmiştir. KOBİ’lerimiz düşük katma değerli ve düşük teknolojili üretime mahkûm edilmiş bir yapıda sürekli borç bulma ihtiyacı içerisinde bırakılmışlardır.

“YEŞİL DÖNÜŞÜM STRATEJİLERİ İÇİN DE KİLİT ROL OYNAYACAK KOBİ’LER, BU ALANDA DA GERİDE KALMAKTA VE YETERLİ DESTEK ALMAMAKTADIR”

OECD verilerine göre; Türkiye’de 2020 yılı sonu itibariyle 10 ve üzeri çalışanı olan KOBİ’lerin sadece yarısı bilgi ve iletişim teknolojilerine erişmekte ve kullanmaktadır. Kovid-19 salgını ile tüm dünya online alışverişe geçerken Türkiye’de her 10 KOBİ’den sadece 4’ü e-ticaret yapmakta, yaklaşık yarısının ise internet sitesi ve sosyal medya hesabı dahi bulunmamaktadır. Dijital alanda her 10 KOBİ’den 8’i kendini yetersiz görmektedir. Yüksek katma değerli üretim yaparak nitelikli iş gücü istihdam edecek bu işletmelerin dijitalleşme konusunda yetersiz olması, Türkiye ekonomisinin Endüstri 4.0’ı ve dijital dönüşümü yakalayamamasına neden olmaktadır. Yeşil dönüşüm stratejileri için de kilit rol oynayacak KOBİ’ler, bu alanda da geride kalmakta ve yeterli destek almamaktadır. Enerjide yeşil dönüşüm, verimlilik ve tasarruf yatırımlarına yönelik hiç işlem yapmayan firma oranımız yüzde 19’dur. Cirolarının yüzde 5’inden az bir kısmını enerji verimliliği yatırımına ayıran firma oranı yüzde 49’da kalmıştır. Enerji dönüşümlerinde hibe, banka kredisi, iş dünyası örgütlerine başvuran firma sayısı ise yüzde 17’de kalmıştır.

“BEYİN GÖÇÜNÜN YOĞUNLAŞTIĞI SEKTÖRLERDE NİTELİKLİ ELEMAN SORUNU YAŞANMAKTADIR”

Türkiye’de özellikle teknoloji sektöründe çalışan nitelikli iş gücünün istihdam alanlarının kısıtlı olması ve TL’nin değersizleşmesiyle birlikte dövizle ücret almanın çekici hale gelmesiyle dijital teknolojiler, yazılım ve bilişim alanlarında çalışan bir kısım mühendis ve teknik eleman yurt dışına göç etmiştir. Diğerleri için ise yurt dışındaki firmalara uzaktan çalışmaları yaygınlaşan bir uygulama halini gelmiştir. Bu durum, Türkiye için çok ciddi tehlikeler barındırmaktadır.  Birinci tehlike, yabancı şirketlerin Türkiye’deki çalışanları ucuz iş gücü olarak görmesi ve ülkenin nitelikli iş gücünün küresel ücret piyasasının altında çalışmasıdır. İkinci tehlike ise çalışanların üretimlerinin Türkiye ekonomisine değil, şirketin bulunduğu ülkenin ekonomisine katkıda bulunmasıdır. Çoğunlukla yazılım sektöründe faaliyet gösteren bu nitelikli iş gücünün dijital ekonomiye dışarıdan katkı vermesi, Türkiye’deki sektörün ve dijital KOBİ ekosistemimizin gelişmesi için yeterli bir avantaj yaratmamaktadır. Özellikle beyin göçünün yoğunlaştığı sektörlerde nitelikli eleman sorunu yaşanmaktadır. Bilgisayar ve mühendislik alanlarında donanımlı kişiler beyin göçünde listenin başında yer almaktadırlar. Türkiye, nüfusa oranla yazılımcı sayısında Avrupa’da son sıradadır.

“2013-2014 EĞİTİM ÖĞRETİM YILINDA 7 BİN 211 OLAN MESLEKİ VE TEKNİK EĞİTİM VEREN ORTAÖĞRETİM OKULLARININ SAYISI 2021-2022 ÖĞRETİM YILINDA 4 BİN 349’A GERİLEMİŞTİR”

Türkiye’de 2021 yılında Ar-Ge personeli ve araştırmacı sayısının iş gücündeki oranı yüzde 1,3’tür. Türkiye bu oranla ancak Makedonya gibi ülkelerin önüne geçebilmektedir ve AB ülkeleri arasında son sıralarda yer almaktadır. Türkiye’de 2011 yılında Ar-Ge personeli ve araştırmacı sayısının iş gücündeki oranı ise yüzde 0,36’dır. AKP iktidarı, on yıllık sürede Ar-Ge personeli ve araştırmacı sayısında yüzde 1’lik bir artış dahi gerçekleştirememiş ve Türkiye AB ülkeleri içerisinde son sıralarda kalmaya mahkum edilmiştir. AKP iktidara geldiği günden bugüne mesleki ve teknik eğitimin içini boşaltmış, eğitim müfredatını dünyadaki teknolojik gelişmelerden geri bırakmıştır. Meslek liselerinde eğitimin niteliksizleştirilmesi mesleki eğitimin prestijini düşürmüş, bu okullar başarılı öğrencilerin tercih etmediği, ikinci sınıf kurumlar haline getirilmiştir. Bunun yanı sıra kurumların, bu kurumlarda okuyan öğrencilerin ve eğitim veren öğretmenlerin sayısı her yıl azalmaktadır. 2013-2014 eğitim öğretim yılında 7 bin 211 olan mesleki ve teknik eğitim veren ortaöğretim okullarının sayısı 2021-2022 öğretim yılında 4 bin 349’a gerilemiştir. Yalnızca 2019 ve 2021 yılları arasında toplam 251 okul kapatılmıştır. 2013’te 2,5 milyon olan mesleki eğitim gören öğrenci sayısı 2021-2022 öğretim yılında yaklaşık 1,8 milyona gerilemiştir. Ortaöğretim içindeki Mesleki ve Teknik Liseli öğrenci oranı son 2 yılda yüzde 4 azalarak yüzde 27,4’e gerilemiştir. 2013-2014 öğretim yılından 2021-2022 öğretim yılına okul sayısı yüzde 40, öğrenci sayısı yüzde 27, öğretmen sayısı yüzde 10 azalmıştır.

“OECD ÜLKELERİNDE MESLEK LİSE MEZUNU İSTİHDAM ORTALAMASI YÜZDE 75’İN ÜZERİNDE İKEN TÜRKİYE’DE YÜZDE 61ORANINDA”

Türkiye’de teknik ve mesleki eğitim, bu olumsuzluklar nedeniyle günümüz iş ortamının ihtiyaçlarını karşılayamaz, ekonomik ve teknolojik dönüşümlere hızlı ve yeterli biçimde yanıt veremez ve dolayısıyla nitelikli iş gücü yetiştiremez hale gelmiştir. Meslek liselerindeki eğitimde kalite düşüşü sonucu, okur-yazarlık, matematik ve teknoloji yoğun işlerde sorun çözme yetenekleri puanlamasında ülkemiz OECD ülkeleri arasında Şili ve Meksika’nın ardından en düşük puan alan 3’üncü ülke olmuştur. Ülkemiz mesleki eğitimdeki bu puanlamasında hem OECD hem AB ortalama puanları altında kalmıştır. 10 farklı meslek lisesi türünde toplam 832 bin 756 öğrenciden lisans seviyesinde örgün öğretime yerleşen öğrenci oranı 39 bin 353 kişi ile yüzde 4,7'de kalmıştır. Ön lisans seviyesinde örgün öğretime yerleşen meslek lisesi çıkışlıların oranı 148 bin 159 kişi ile yüzde 18’de kalmıştır. OECD ülkelerinde meslek lise mezunu istihdam ortalaması yüzde 75’in üzerinde iken Türkiye’de 2011’de yüzde 66 olan bu oran 2021’e gelindiğinde yüzde 61’e düşmüştür. Türkiye’de mesleki eğitim almış kişilerin istihdam edilme oranı ise daha da düşüktür. Mesleki ve teknik lise mezunu olanların toplam istihdam içerisindeki sayısı 3,5 milyondur. Bir diğer deyişle, toplam istihdamın sadece 10 da 1’i mesleki ve teknik lise mezunudur. TÜİK verilerine göre 2014 yılında mesleki ve teknik eğitim mezunlarının işsizlik oranı yüzde 10,6 iken yıllar içinde bu alanda hiçbir gelişme yaşanmamış, bu oran 2022 yılı Ekim sonu itibariyle yüzde 10,9 düzeyine çıkmıştır. 2014 yılında 303 bin meslek lisesi öğrenci işsiz kalırken, 2022 yılı Ekim ayı itibariyle bu sayı 432 bine ulaşmıştır.

“SANAYİDE İHTİYAÇ SÜREKLİ ARTARKEN GENÇLERİN, BECERİ EDİNMELERİNİ VE GELİŞTİRMELERİNİ SAĞLAYACAK TEKNİK VE MESLEKİ EĞİTİM KURUMLARINA YÖNELME MOTİVASYONLARI AZALMAKTA”

Türkiye’de sanayi sektörlerinin en büyük sorunlarından biri yüksek vasıflı ve teknik ara eleman eksiğidir. Sanayide ihtiyaç sürekli artmasına rağmen, gençlerin beceri edinmelerini ve geliştirmelerini sağlayacak teknik ve mesleki eğitim kurumlarına yönelme motivasyonları azalmaktadır. Meslek liselerinin niteliğinin düşürülerek imajlarının zedelenmesi, teknik alanlarda üniversite eğitiminin öğrencilere gerekli yetkinlikleri kazandırmaması, çalışanlara beceri geliştirme ve yenileme imkanlarının sunulmaması, tüm sektörlerde beceri ve teknoloji asimetrisi oluşmasına neden olmuştur. Sanayiciler istedikleri niteliklerde eleman bulma sıkıntısı, iş arayanlar ise iş bulma sıkıntısı çekmekte, sektörlerimiz ithalata bağlı orta ve düşük teknolojik üretim yapmayı sürdürmek zorunda kalmaktadır. OSB’lerde eğitim alan öğrencilerin sayısı yetersiz kalmakta, mesleki ve teknik eğitim alan 1,8 milyon öğrenciden sadece 61 bini OSB’lerdeki uygulamalı eğitim fırsatlarından faydalanabilmektedir. Bu öğrencilerin 4’te 1’i ise Mesleki ve Teknik Liselerde değil, MEM’lerde kayıtlıdır.

Uygulamalı eğitim alan öğrencilerin sayısının yetersizliğinin yanı sıra, OSB’lerin içinde bulunan bazı mesleki eğitim kurumlarının alanlarının, içlerinde bulundukları OSB’lerin ağırlıklı üretim yaptıkları alanlarla örtüşmüyor olması da sorun teşkil etmektedir. Okullarında aldıkları teorik bilgi ve beceriyi uygulamalı olarak geliştirmek amacını taşıyan zorunlu staj sırasında öğrenciler eğitim amaçlı çalıştırılmamakta, pek çok sosyal haktan mahrum bırakılmaktadır. Staj sigortaları, emeklilik açısından sigorta başlangıcı sayılmamakta, 1 milyondan fazla meslek liseli öğrenci bu stajlar aracılığıyla ilk iş deneyimlerini yaşıyor olmalarına rağmen, emeklilik primleri yatırılmamaktadır. Bu sebeple stajda geçen süre emeklilik hesaplarına dâhil edilmemektedir.

“CHP, TÜRKİYE’NİN DİJİTAL VE YEŞİL DÖNÜŞÜMÜNÜN ANCAK ÜNİVERSİTE 4.0, TEKNOKENT 4.0, YETENEK 4.0 VE İNSAN KAYNAKLARI 4.0 İLE MÜMKÜN OLDUĞUNA İNANMAKTADIR”

CHP 21’inci yüzyılın düzeni Endüstri 4.0, Dijitalleşme ve Yeşil Dönüşüm süreçlerine uyum sağlayarak dünya ile rekabet edebilen, kendine yetebilir bir ekonomi için beceri açıklarının bu ikiz dönüşümün gerekliliklerine göre kapatılması gerektiğinin bilincindedir. CHP, Türkiye’nin Dijital ve Yeşil dönüşümünün ancak Üniversite 4.0, Teknokent 4.0, Yetenek 4.0 ve İnsan Kaynakları 4.0 ile mümkün olduğuna inanmaktadır. CHP iktidarında öncelikle, nitelikli ve becerikli işgücünün yetiştirilmesi ve istihdam edilmesini sağlayacak bir eğitim-istihdam bağlantısı güçlü bir şekilde kurulacaktır. Ekonomik, endüstriyel ve dijital dönüşüm, iş gücünün dönüşümüyle birlikte gerçekleşecek, kalkınma hamlesi için eğitimde fırsat eşitliği ve yüksek yetenek inşası sağlanacaktır. Bu amaç doğrultusunda, Yüksek Yetenek İnşası Acil Eylem Planı uygulamaya konulacaktır.

“TÜRKİYE, AR-GE VE ÜR-GE ODAKLI ÜRETİM VE TEKNOLOJİ ÜSSÜ OLACAK”

Teknik ve endüstriyel beceri açığı son bulacak. Kalkınma 4.0, Planlama 4.0 ve Dijitalleşme hamleleriyle, refah toplumu gerçekleşecek. Türkiye, Ar-Ge ve Ür-Ge odaklı üretim ve teknoloji üssü olacak. Özel teknoloji ve ekonomi bölgeleri ile istihdam atılımı yapılacak mesleki eğitim ve kurumsal altyapı dönüşümü geliştirilecek. Teknik mesleki eğitim yüksek statüye kavuşturulacak. Meslek ve teknoloji liseleri yüksek donanıma kavuşturulacak. OSB'lerde teknoloji liseleri çoğalacak, teknoloji ve inovasyon kültürü yayılacak. Meslek lisesi öğrencilerinin staj problemi çözülecek. Yetişmiş teknik öğretmenlerle ve usta öğreticilerle mesleki eğitimin kalitesi artacak.”

Kaynak: anka