Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, “Memura, emekliye, işçiye geldiği zaman, ‘efendim sırtımızda küfe var.’ Sırtımızdaki küfe imtiyazlı holdingler küfesi, sırtımızdaki küfe faiz küfesi, sırtımızdaki küfe kamudaki israf küfesi, bu küfeleri neden sırtımıza aldık? Bu küfelerin sorumlusu doğrudan doğruya iktidarın kendisi, bu imtiyazlı holdingler küfesi, bu faiz küfesi. Açlık sınırının 9 bin 59 lira olduğu ve ocak ayı itibariyle hemen hemen 10 bin lira olacağı bir ülkede, siz 8 milyon insanı açlığa mahkûm edemezsiniz” dedi.

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, Kızılcahamam’da düzenlenen İktidara Hazırlık Kampında yaptığı açılış konuşmasında; gündemi değerlendirdi. Erbakan, şunları söyledi:

"2023 yılının ilk toplantısı olarak, il başkanlarımızla, MKYK üyelerimizle, yüksek disiplin kurulu üyelerimizle, il sorumlularımızla ve başkanlık divanı üyelerimizle birlikte Kızılcahamam seçimlere hazırlık toplantımızı ve aynı zamanda inşallah iktidara hazırlık toplantımızı burada gerçekleştiriyoruz. Cenab-ı Allah en hayırlı sonuçlara vesile kılsın, en hayırlı kararların alınmasını inşallah vesile kılsın. Tabii ki değerli genel başkan vekilimize, genel başkan yardımcılarımıza, çok kıymetli MKYK üyelerimize değerli il başkanlarımız ve aynı zamanda il sorumlularımıza ayrı ayrı teşekkürler ediyorum. Hepinizin ayaklarına sağlık, son derece önemli bir zamanda çok kritik bir toplantıyı burada gerçekleştiriyoruz. İnşallah Yeniden Refah Parti’mizin, Millî Görüş’ün en büyük zaferlerine ve milletimizin kurtuluşuna, maddi ve manevi sıkıntılarından felaha ermesine vesile olacak bir toplantı olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum.

Hepinizin bildiği gibi bundan dört sene evvel Yeniden Refah Parti’mizi kurduk. 23 Kasım 2018’den bugüne kadar geçen dört senede gerçekten de diğer pek çok partinin 14 senede alabileceği yolu aldık elhamdülillah. Bu toplantımızdan hemen kısa bir süre önce, Yargıtay 7 ay aradan sonra, herhalde artık bizim ısrarlı çağrılarımızdan bunaldı ve üye sayılarını açıkladı resmi olarak. Bu 7 aylık dönemde Yeniden Refah Parti’miz, oransal olarak en fazla üye kaydeden parti oldu. 54 bin 390 üye kaydı yaparak, 270 bin üyeye ulaştı. Her zaman ifade ettiğimiz gibi havalı ve paralı pek çok partileri geride bıraktık. Özel olarak televizyonlarda, prime time’larda cilalanıp, parlatılan havası ve parası çok olan partilerin hepsini geride bıraktık ve mevcut üyemizi yüzde 25 artışla 54 bin 390 üye katarak 270 bine ulaştık. Biz aslında 300 bin üye hedefine ulaşmış olacaktık ancak 2 ay gibi bir zaman muazzam bir büyük kongremizin hazırlıkları dönemi olarak geçti. Bu dönemden dolayı bir miktar geride kalındı. Aslında şu anda biz 80 binden fazla üyeyi bu 7 ayda kaydedip 300 bin hedefine de ulaşmış olacaktık. İnşallah bu 270 bini en kısa süre içerisinde 300 binin üzerine bu inançlı kadrolar taşıyacaktır. Bundan en ufak bir şüphemiz yoktur ve bu rakamlar resmi olarak da ortaya koymuştur ki, Yeniden Refah Parti’miz, Türkiye’nin en hızlı büyüyen partisi haline gelmiştir elhamdülillah.

Tabi bu büyük hız ve bu hızlı büyüme, 2’nci olağan büyük kongremizde de açık bir şekilde ortaya konuldu. Sizlerin de şahit olduğunuz üzere, bütün Türkiye’nin şahit olduğu üzere 65 bin insanın katılımıyla muazzam bir büyük kongre yapıldı. Bütün zorluklara rağmen, bütün maddi şartların ağırlığına rağmen, bütün perdelemelere rağmen Cenab-ı Allah’a şükürler olsun, adeta bir devlet partisi haline gelen iktidar partisinin dahi yapamayacağı bir büyük kongreyi gerçekleştirmiş olduk. Her zaman ifade ettiğimiz gibi havayla, parayla, hazine yardımıyla, iktidar gücüyle, medya desteğiyle, holding patronlarının desteğiyle değil Cenab-ı Allah’a şükürler olsun ki davamızın bereketiyle Cenab-ı Allah’ın yardımıyla ve siz fedakâr teşkilat mensuplarının gayretiyle, terlemesiyle bu noktalara gelmiş olduk. Her zaman ifade ediyoruz, birinci büyük sürprizimizi birinci büyük kongremizde gerçekleştirdik. İkinci büyük sürprizi 6 kasımda ikinci büyük kongremizde gerçekleştirdik. Asıl büyük sürprizi üçüncü büyük sürprizi de 2023 seçimlerinde gerçekleştireceğimizi ifade ediyorum.

Yeniden Refah Partimizin, milli görüşün bu başarısı neden çok önemli? Sadece Yeniden Refah Partimizin bir başarı göstermesi, zafer kazanması olarak değil asıl olarak milletimizin kurtuluşu bakımından önemli. 50 senelik tarihimiz, bu gerçeğin ispatlarıyla doludur. Türkiye’de ne zaman milli görüş iktidar olmuşsa milletimiz maddi ve manevi sıkıntılarından kurtulmuş, ne zaman milli görüş iktidardan uzaklaşmışsa aç kalmış, işsiz kalmış, borca esir olmuş ve manevi erozyona duçar olmuştur. Dolayısıyla, Yeniden Refah Partimizin, milli görüşün bu başarısı, bu şahlanışı asıl olarak milletimizin kurtuluşu için önemli, bugünkü toplantımızın sloganında da gördüğünüz gibi, ‘Yeniden Refah’la Millet Kazanır’ diyoruz. Yeniden Refah’ın başarısı, Yeniden Refah’ın zaferi milletimizin kazanması manasına gelir, milletimizin kurtuluşu manasına gelir. Neden? çünkü elli senelik tarihimiz bunu apaçık bir şekilde yaşanan olaylarla ispat etmiş durumdadır.

Şu anda Türkiye’de en önemli problemlerin başında, ekonomik sıkıntılar gelmektedir. Bunu hepimiz yaşıyoruz, görüyoruz. İktidar TÜİK’in özel olarak ısmarlanarak oluşturulan rakamları, bu rakamları baz alarak, emekliye, memura ve asgari ücretliye zam yapıyor. Bu rakamlar ne? TÜİK’e ısmarlama enflasyonu yüzde 64 olarak açıklatıyorlar. Birdenbire bu enflasyon 20 puan düşüyor, her ne olduysa halbuki gerçek hayatta bunun bir karşılığı olmadığını görüyoruz, yüzde 64 olarak hesaplatıyorlar ve bunun üzerinden de emekliye, memura, işçiye zam vermeye kalkıyorlar. Hatta kendi ısmarlama, gerçekle ilgisi olmayan enflasyon rakamlarının dahi altında maaş zamları veriyorlar. Gerçek enflasyonun, hissedilen enflasyonun yüzde 170’ler seviyesinde olduğunu biliyoruz. Hatta İstanbul Ticaret Odası (İTO) bırakınız bağımsız akademisyenleri, araştırma kuruluşlarını, İTO’nun 2022 yılı için enflasyon hesaplaması yüzde 93, İTO’nun enflasyon hesabıyla dahi TÜİK’in enflasyon hesabı arasında 30 puan fark var. Halbuki gerçek enflasyonu vatandaşımız, attığı her adımda, çarşıda pazarda, günlük hayatında her yaptığı alışverişinde açık bir şekilde hissediyor ve yaşıyor.

“İMTİYAZLI HOLDİNGLERE GELİNCE ÇOK, İŞÇİYE MEMURA EMEKLİYE GELİNCE YOK BUNLARIN PAROLASI BU”

Rahmetli Erbakan hocamız, milli görüş hareketi banisi Allah gani gani rahmet etsin. Diyordu ki, ‘gerçek öyle bir şeydir ki, yerine hiçbir şey koyamazsınız çünkü koymaya kalkarsanız kırk yerden açık verir’ diyordu. Gerçek hayatta yaşanan hayat pahalılığı ve enflasyonu hepimiz görüyoruz, biliyoruz. Bakınız Türkiye Ziraat Odaları Birliği açıklama yapıyor, son bir yılda tarım ürünlerine, gıda ürünlerine gelen zamlar, meydana gelen artışlarla ilgili, kuru soğan yüzde 314, limon yüzde 202, toz şeker yüzde 164, yeşil soğan yüzde 163, ıspanak yüzde 163, lahana yüzde 159, antep fıstığı yüzde 147, marul yüzde 142, portakal yüzde 141, kuru kayısı 138, karnabahar yüzde 130, pirinç yüzde 125. TZOB’un açıkladığı 2022’deki bir senelik fiyat artışları ortada, bunların ortalamasına baktığınızda bizim biraz evvel söylediğimiz yüzde 150’lik yüzde 170’lik enflasyonu doğrulayan artışlar ortaya çıkıyor. Yine Ziraat Odalar Birliği’nin tespitine göre, 2022’deki bu fiyat artışlarındaki en önemli etken, üretici enflasyonu oldu yani tarım üretiminde, gıda ürünlerinin üretimindeki artış, bu girdi maliyetlerindeki artış yüzde 100 ila yüzde 400 arasında gerçekleşti. Dolayısıyla burada komisyoncuların, marketlerin, stokçuların kabahati yok tam tersine patlayıp giden enflasyonun kabahati var. Yüzde 100 ila yüzde 400 arasında girdi maliyetleriniz artarsa, hatta bu girdi maliyetlerindeki artış tam manasıyla ürünün fiyatına yansıtılmamış dahi çünkü eğer tam manasıyla yansıtılsa bu ürünlerin fiyatlarının artışının çok daha yüksek olması gerekirdi. Şimdi gerçekler böylesine can yakıcıyken ve bunu hepimiz 85 milyon yaşayıp hissederken gidiyorlar asgari ücrete yüzde 55’lik bir zammı reva görüyorlar ve ondan sonra da vatandaşımızı enflasyona ezdirmeyeceğiz diyorlar. Bırakınız gerçek enflasyonu, kendi TÜİK’in ısmarlama enflasyonu altında dahi bir artış, her zaman Yeniden Refah olarak ne diyoruz? imtiyazlı holdinglere gelince çok çok çok, işçiye memura emekliye gelince yok yok yok bunların parolası bu.

“BU KÜFELERİN SORUMLUSU DOĞRUDAN DOĞRUYA İKTİDARIN KENDİSİ”

Memura, emekliye, işçiye geldiği zaman, ‘efendim sırtımızda küfe var’ sırtımızdaki küfe imtiyazlı holdingler küfe, sırtımızdaki küfe faiz küfesi, sırtımızdaki küfe kamudaki israf küfesi, bu küfeleri neden sırtımıza aldık? bu küfelerin sorumlusu doğrudan doğruya iktidarın kendisi, kendi elinde olmayan sebepten veya milletin kabahatinden dolayı bu küfeler iktidarın sırtına yüklenmedi ki bu imtiyazlı holdingler küfesi, bu faiz küfesi, bu israf küfesi olduğu müddetçe de millete geldiğinde biraz evvel de söylediğim gibi yok yok yok demekten başka bir şey diyemiyorum. Asgari ücret 8506 lira net olarak açıklandı ve bu ücret tabii ki sendikaları, işçi temsilcilerini ve milyonlarca asgari ücretliyi tatmin etmedi, bunu daha önce de ifade ettik. Neden tatmin etmiyor? asgari ücret açıklandıktan hemen sonra açıklanan dört kişilik ailenin açlık sınırı rakamları var. Aralık ayında Türkiye’de dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 9059 lira, bu maaşı ne zaman alacaklar, ocak ayında. Ocak’ta aldıkları zaman bu açlık sınırı ne kadar olacak bu enflasyonla neredeyse 10 bin lira olacak. Yine ne demek bunun manası, bu önümüzdeki senede de 8 milyon asgari ücretli ailesiyle beraber açlığa mahkûm oldu demek. Bu da dört kişilik aile için, üç çocuğu dört çocuğu olan için tabi tablo çok daha fena. Yapılan hesaplamalara göre eşi çalışmayan iki çocuklu bir asgari ücretliyi düşünelim, eline geçen asgari ücretle gıda harcamalarına ayırabileceği pay günlük 82 lira. Kirası var, giyim kuşam var, ulaşım masrafı var, ısınma bedelleri var. Bütün bu masrafların içerisinde yeme içme için, gıda için ayırabileceği günlük 82 lira, günlük 82 lira ayırabildiğine göre bunu üçe böldüğünüzde bir öğünde dört kişinin yiyebileceği rakamı buluyorsunuz. Bunu da dörde böldüğünüzde bir öğünde bir kişinin başına düşen rakamı buluyorsunuz 6 lira 80 kuruş… 8 milyon asgari ücretli aileleriyle birlikte 30 milyon Türkiye’de açlık sınırının altında yaşamaya mahkûm edilmiş durumda.

“8 MİLYON İNSANI AÇLIĞA MAHKÛM EDEMEZSİNİZ”

Yine aynı araştırma asgari ücretlinin çocuğunun eğitimi için ayırabileceği payı da ortaya koyuyor. Aylık 74 lira, bir ayda bir çocuğunun bütün eğitim ve okul masrafı için ayırabileceği 74 lira, iki çocuk var çocuk başına 37 lira düşüyor. Bu bir çocuğun bir ya da iki günlük öğle yemeği parasını ancak karşılayacak bir rakamdır. Afrika ülkelerinin seviyesinden artık bahsetmeye başlamış durumdayız. Biz ne dedik Yeniden Refah Partisi olarak, asgari ücretin olması gereken 14 bin liradır dedik. Afaki olarak söylemiyoruz, bir defa enflasyona karşı ezdirilmemesi, alım gücünün muhafaza edilmesi, ikincisi büyümeden alacağı payı kendisine, iş gücüne verilmesi, dolar bazında milli gelir geriye gitti 2012 rakamlarına gitti ama TL bazında bir artış var. Bu TL bazındaki artışın iş gücüne yansıtılması ve üçüncü faktör de bizi kıskanan AB ülkelerindeki asgari ücretin artış trendinin bizim asgari ücretimize yansıtılması hesaba katıldığında 14 bin liralık bir rakama ulaşılıyor. Bunu işveren nasıl verecek? işverene de ayrıca destek olacaksın. Sübvansiyonlar, teşvikler, vergilerin hafifletilmesi, faizsiz krediler, aynı zamanda bu ücretin 14 bin lira olması dolayısıyla artacak taleple ve artacak satışla, ‘efendim enflasyon patlar’ enflasyonun patlamaması için de üretimi arttıracaksın biz sadece asgari ücreti 14 bin lira yapıp bırakalım demiyoruz. 81 ilimizi 681 Refah Projesi ile aynı zamanda üretimi arttırmayı ortaya koyuyoruz. Açlık sınırının 9059 lira olduğu ve ocak ayı itibariyle hemen hemen 10 bin lira olacağı bir ülkenin siz 8 milyon insanı açlığa mahkûm edemezsiniz. Yoksulluk sınırının 27 bin liraya dayandığı bir ülkeye, 14 bin lira dahi nereden baktığınıza bağlı 14 bin lira dahi az.  Ama maalesef önce millet anlayışına sahip bir iktidar olmazsa önce imtiyazlılar anlayışına sahip bir iktidar olursa olacağı bu. Önce millet anlayışına sahip olması için bir iktidarın da milli görüş ruhu olması lazım.

MEMUR VE EMEKLİYE YÜZDE 30’LUK MAAŞ ZAMMINI BÜYÜK BİR MÜJDE OLARAK AÇIKLIYORLAR”

Ne dedi, Erbakan hocamız 54’üncü hükümette? ‘Önce vereceğiz, sonra bulacağız’ dedi. Efendim bu maaş zamlarına parayı nereden bulacağız dendiği zaman, ‘önce vereceğiz, sonra bulacağız’ dedi. Ne demek bunun manası bu milletin derdiyle dertlenmek demek, bu milletin derdini kendi derdi olarak görmek demek. Yoksa bahane, mazeret çok imkânımız yok, kriz var, kaynak yok, sırtımızda küfe var, ayağımızı yorganımıza göre uzatacağız. Ama milletin derdiyle dertlendiğiniz zaman bunların hiçbiri gerekçe olmuyor. Diğer taraftan memur ve emekli maaşları gerçek enflasyonun yüzde 150’nin üzerinde olduğu bir ülke, İTO’nun dahi hesapladığı enflasyonun yüzde 93 olduğu bir ülkede, lütfediyorlar ve yüzde 30’luk maaş zammını yapıyorlar bunu da büyük bir müjde olarak açıklıyorlar.  

“DÖVİZ KURLARI İKTİDARIN YANLIŞ EKONOMİ YÖNETİMİNDEN PATLIYOR”

2022 yılında dünyada en çok buğday ithal eden ikinci ülke olmuş Türkiye, birinci kim? Çin. Çin zaten 1,7 milyar nüfusuyla zaten birinci onu sayma zaten, Türkiye aslında dünyada en çok buğday ithal eden birinci ülke denilebilir bu rakamla. Nereden nereye, hayaldi gerçek oldu, gerçekten de, yaparsa AK Parti yapar diyorlardı, gerçekten doğru söylüyorlar. Bundan 20 sene önce Türkiye, buğday ithal eden ülkeler sıralamasında yoktu bile, kendi buğdayını kendi üretiyordu. Şimdi sen üretimsiz olursan, talep artarken arz azalırsa bu talebi ithal ürünlerle karşılamaya kalkarsan bir de üstüne döviz kurları patlarsa, dolayısıyla döviz kurlarının patlaması hem ithal ürünlerin fiyatını patlatıyor hem de Türkiye’deki girdi maliyetlerini patlatıyor. Döviz kurları dış güçlerin oyunundan değil, iktidarın yanlış ekonomi yönetiminden patlıyor. Neden? borç, faiz ve beton çimento ekonomisi yüzünden. Çünkü borçla ihtiyacını karşılıyorsun, 12 ayda geri ödemen gereken dış borç miktarı 185 milyar dolar olmuş, 12 ayda bu parayı bulup ödeyeceksin bitti mi, hayır. Gelecek 12 ayda bir 185 milyar dolar daha bulacaksın. Dış ticaret açığı ne kadar oldu 2022 yılında, 110 milyar dolar. Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırdı. Cumhuriyet’in 100’üncü yılına 110 milyar dolar dış ticaret açığıyla girdi. 110 milyar dolar da dış ticaret açığını finanse edeceksin, yılda 300 milyar dolar döviz bulman lazım. Bu dövize olan talep de dövizi patlatıyor. İstediğin kadar üç harfli marketlere ceza kes, istersen hepsini kapat, ne yaparsan yap yine de bu sıkıntının üstesinden gelemezsin.

“YENİ EKONOMİ MODELİ ENFLASYONU DÜŞÜRMEMİŞ TAM TERSİ PATLATMIŞTIR”

Sayın Cumhurbaşkanı’nın ‘faiz sebep, enflasyon neticedir’ teorisiyle ortaya konulan yeni ekonomi modeliyle, ne noktaya bizleri getirdiğiyle ilgili bir tespit, bu yeni ekonomi modelinin ilan edilen hedefleri şuydu, yatırımlarda ve istihdamda artış sağlanacak, yani faizleri düşüreceğim, dolar patlasa da patlayacak, değersiz bir TL olacak. Ama bu yatırımlarda ve istihdamda artışı sağlayacak, ihracatta artışı sağlayacak. Enflasyonda ve döviz kurlarında zaman içerisinde düşüşe sebep olacak. Cari açığımızı cari fazlaya dönüştürecek. Bu hedefleri ilan ettiler ve 2021 Eylül’de merkez bankasının politika faizi 19 iken faiz indirimlerine başladılar. En son yine Sayın Cumhurbaşkanı’nın talimatıyla politika faizi yüzde 9’a kadar indirildi kasım ayında, ancak şu geldiğimiz noktada faiz indirimleri başladığında yüzde 19 seviyesinde olan enflasyon bugün yüzde 64 seviyesine gelmiş, bu da TÜİK’in enflasyonu. Yani bu yeni ekonomi modeli enflasyonu düşürmemiş tam tersine patlatmış. Dolar kuru faiz indirimleri öncesinde 8 lira 40 kuruşken şu anda 18 lira 80 kuruş seviyesine gelmiş, dövizi, doları düşürmemiş tam tersine patlatmış.”

 

Kaynak: anka