CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati'nin "Uyuyun, 6 ay sonra uyanın" sözlerine anımsatırken, "Bir şarkı vardı, ‘bir uyuyup uyanalım.’ Şimdi altı ay geçti, uyandık. Bir baktık, Merkez Bankası rezervlerimiz eksi 53 milyar dolarda. Yüzde 9,8 olarak öngörülen enflasyon yüzde 73,5. Ve 11’lere çekilmesi planlanan dolar da 16,60’ta. Uyandık, tablo iyi değil" dedi. Şirketlere devletin "döviz bozdur" çağrısı yaptığını söyleyen Altay, "Şirketlere diyorlar ki ‘Dövizini sat, bozdur. Bozdurmazsan sana kredi vermem.’ Yatırım kredisi alacak, yatırım yapacak, ‘Bankada dövizin var, onu bozdurmazsan sana vermem.’ Ya da ihracat yapmış, Türkiye’ye para kazandırmış. Alıyor gelirini, dolar, avro ne ise, ‘bunun yüzde 40’ını Merkez Bankası’na sat.’ Niye? Neden? Kiraz, tencere kapağı, vida satmış, satmış bir şeyler yapmış. Bu faşizmde bile olmaz. Bu kafa ekonomiyi, mevcut tabloyu iyiye götüren bir kafa değil. Öyle olsaydı dolar bugün bu seviyelerde zaten olmazdı" diye konuştu. 

CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında gündemi değerlendirdi.

Altay, Kurban Bayramı öncesi hükümete; "bayram ikramiyelerinin artırılması" konusunda, "Derhal yükseltilmesini istiyoruz. Hiç değilse bunun da 2000, 2500 TL arasında bir seviyeye çıkarılması lazım. Bunları yap Erdoğan. Bunları şunun için yap. Kadın, ocağa tencere koyamıyor. Çiftçi tarlaya traktörünü süremiyor. Memur çocuğuna pantolon alamıyor. Emekli kahveye gidip bir çay içemiyor, oğlum bana bir çay ver diyemiyor Erdoğan. Çay parası verecek hale kalmamış. Kahveye gidersem, yanıma biri gelirse ona da çay ısmarlamak zorunda kalacağım diye düşünen emeklimiz var Erdoğan" diyerek çağrı yaptı.  

Altay, asgari ücret artışına ilişkin, "31 Aralık 2020’de 2825 TL olan asgari ücret 212 dolar alıyordu. 1 Ocak 2022’de bu 4253 TL oldu. O gün 280 dolar alıyordu. Şimdi 255 dolar alıyor. Peki, açlık sınırı o zaman ne idi? 4013 TL. Yani asgari ücret ile açlık sınırının 240 TL üstünde para alıyordu. Hesap açık. Şimdi de açlık sınırının yüzde 6 üstünde asgari ücretlinin temmuz ayında bu noktaya getirmek zorundasın. Bu ne demek, açlık sınırı 6391 TL, bunun üstüne de yüzde 6 koyacaksın, asgari ücreti temmuz ayında 6770 TL yapacaksın. Hiç kurtuluşun yok. Milletin sırtına 925 milyar TL’lik vergi ve zam yüklerken asgari ücreti burada tutamazsın. Bu asgari ücret 6770 TL olmaz zorunda" dedi. 

NATO Zirvesi'ne üzerine ise Altay, dış politikada tutarlılığın önemine dikkat çekerken, "Kendisi değil miydi, ‘Ben başta olduğum sürece bunlar NATO’ya giremez’ diye. Ha bunun efelenmelerine alışkınız biz. ‘Bu can bu tende olduğu sürece Brunson gidemez, vermem’ demişti sonra özel uçakla gönderdi. ‘Biz ahmak mıyız’ demişti, Arabistan’a, veliaht prens ile sarılmaları dillere destan oldu. ‘15 Temmuz’un arkasındaki şerefsizler’ denilmişti Birleşik Arap Emirlikleri’ne, üç, beş kuruş için kanka oldular. İsrail Başbakanı’na ‘one minute’ dedim diye caka sattı, sonra ‘Ben onu moderato dedim’ dedi. Böyle çıkıp sürekli bir efelenip sonra çark eden bir Erdoğan ile karşı karşıyayız" diye konuştu.

Altay’ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:

“PES DEMEKTEN BİZ YORULDUK, BUNLAR YORULMADI: Bugün Anayasa Mahkemesi’ne gidiyoruz. Bunların artık bu kadar da olmaz dediğimiz her şeyi yaptıkları bir döneme girdik. Yok canım bu da olmaz, bunu yapamazlar dediğimiz her şey yapılır hale geldi. Pes demekten biz yorulduk, bunlar yorulmadı.

15 TEMMUZ 2016 DARBE GİRİŞİMİNDEN HEMEN SONRA ÇIKARILAN BİR HÜKÜM: Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu diye, bir fon var. Bu fonda 690 şirket var. Bu fon yaklaşık 80 milyar TL paraya, 30 bine yakın personele hükmediyor. El koyulmuş şirketlerin başına bir kayyum atıyorlar. Yöneticilerini atıyorlar. Bunlar şirketleri satıyor, kiralıyorlar. Malları yurt dışına gönderiyor, şirketin içini boşaltıyor, arpalık gibi kullanılıyor. Beyler, geçenlerde bir kanun getirdiler TBMM’ye ve şöyle bir hüküm eklediler; ‘Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nda çalışanların, yöneticilerin iş ve işlemleri hakkında; ‘bakın burası çok önemli’ aklımıza damat geldi, 08.11.2016 tarihli 6755 sayılı olağanüstü hâl kapsamında alınması gereken tedbirler ile bazı kurum ve kuruluşlara dair düzenleme yapılması hakkındaki kanun hükmünde kararnamenin değiştirilerek kabul edilen 37’nci maddesi uygulanır.’ Burada duracağız. Yani 6755 sayılı kanunun 37’nci maddesi, 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden hemen sonra çıkarılan bir hüküm.

TMSF İLE İLGİLİ DAHA DÜN GENEL BAŞKANIMIZ 20 MİLYON AVROLUK BİR YOLSUZLUKTAN BAHSETTİ: Ve hüküm tam olarak şu; ‘15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında karar alan ve karar ve tedbirleri icra eden her türlü adli ve idari önlemler kapsamında görev alan kişiler ile olağanüstü hâl süresince yayımlanan kanun hükmünde kararnameler kapsamında karar alan ve görevlerini yerine getiren kişilerin bu karar, görevleri ve fiilleri nedeniyle hukuki, idari, mali cezai sorumluluğu doğmaz.’ Yani 15 Temmuz gecesi darbeyi bastırmak için hukuki, idari, mali, cezai olarak mesul tutulmama kararını TMSF yöneticileri için de uyguluyorlar. Buna hakikaten pes denir. Yani hırsızlık yapacaksın, 15 Temmuz gecesi darbeyi bastırmak, önlem noktasında mücadele eden asker, polis, sivile sağlanan imtiyazdan yararlanacaksın. Bunun kabul edilebilir bir yanı yok. Umarım Anayasa Mahkemesi de hukuka ve ahlaka sahip çıktığını gösterecektir. TMSF ile ilgili daha dün Genel Başkanımız 20 milyon avroluk bir yolsuzluktan bahsetti. Bunların cezai, hukuki, mali, idari hiçbir sorumluluğu olmayacak. Sanki bunlar darbecilerle göğüs göğse mücadele etmiş. Tankın önüne durmuş gibi bir imtiyazı, TMSF yöneticilerine veriyorsun.

MUAFİYETİNİ ANAYASA MAHKEMESİ’NE BUGÜN ACİL OLARAK GÖTÜRÜYORUZ: Daha dün sayın Genel Başkan, 20 milyon avroluk TMSF kontrolündeki Boydak üzerinden Slovakya’ya paranın gönderilmek suretiyle iç edildiğini ve ilgili şahsın da ortada olmadığını söylemişken… Gerçi bugün sayın Canikli bir açıklama yapmış. ‘Şahsı buldum’ demiş. İyi ya şahsı bulduysan, şahıs çıksın, millete bir izahat versin. O zaman şunu soralım, iki hafta önce bu konu ile ilgili TBMM’ye getirilen Meclis Araştırma önergesini niye reddettiniz? Niye? Madem kendinize güveniyorsunuz. Bir şey daha söyleyeyim Sayın Canikli’ye. Bu kadar kendinden emin ise sayın Kılıçdaroğlu hakkında dava da açsın. Ama bir mertlik de yapsın. Meclis Araştırma Komisyonu kuralım, bu iddiaları teker teker açıklayalım. Bu kabul edilebilir bir durum değil. Bu artık etin değil, tuzun koktuğu bir yer. Bu konuda CHP olarak, TMSF yetkililerinin iş ve işlemlerinden dolayı idari, mali, cezai, adli muafiyetini Anayasa Mahkemesi’ne bugün acil olarak götürüyoruz.

BU FAŞİZM DE BİLE OLMAZ: Bir şarkı vardı, ‘bir uyuyup uyanalım.’ Şimdi altı ay geçti, uyandık. Bir baktık, Merkez Bankası rezervlerimiz hala eksi 53 milyar dolarda. Yüzde 9,8 olarak öngörülen enflasyon yüzde 73,5. Ve 11’lere çekilmesi planlanan dolar da 16,60’ta. Uyandık, tablo iyi değil. Devleti yönetenler, şimdi de şirketlere çökmeye başladılar. Şirketlere diyorlar ki ‘Dövizini sat, bozdur. Bozdurmazsan sana kredi vermem.’ Yatırım kredisi alacak, yatırım yapacak, ‘Bankada dövizin var, onu bozdurmazsan sana kredi vermem.’ Ya da ihracat yapmış, Türkiye’ye para kazandırmış. Alıyor gelirini, dolar, avro ne ise, ‘bunun yüzde 40’ını Merkez Bankası’n sat.’ Niye? Neden? Kiraz, tencere kapağı, vida satmış; satmış bir şeyler yapmış. Bu faşizm de bile olmaz. Bu kafa ekonomiyi, mevcut tabloyu iyiye götüren bir kafa değil. Öyle olsaydı dolar bugün bu seviyelerde zaten olmazdı.

DAHA ÇOK EZİLECEĞİZ, ÜŞÜYECEĞİZ, AÇ KALACAĞIZ DEMEK BU: Kur Korumalı Mevduat ile 40 milyar dolar; şimdi Meclis’te bütçe var, ben ek bütçe demiyorum, ikinci bir bütçe bu. 40 milyar doları, Kur Korumalı Mevduat için yeniden ayırıyoruz. Nereden ödeyeceğiz? Bu ikinci bütçe ile 1 trilyon 80 milyar lira milletimizin sırtına bir yük biniyor. Vergi, ÖTV olarak biniyor. Farklı şekillerde biniyor, zam olarak biniyor. 1 trilyon 80 milyardan bahsediyoruz. Ne oldu? Yıl sonunda 9,8 olarak öngördüğü enflasyon şimdi 73. Allah muhafaza artacak gibi duruyor. 925 milyar milletten para toplanacak. Bu Meclis’te bugün görüşülen, bizim karşı çıktığımız ek bütçe adıyla sunulan ikinci bütçe ile 85 milyonun sırtından 925 milyar TL para toplanacak. Hazır olun. Daha çok ezileceğiz, üşüyeceğiz, aç kalacağız demek bu.

NEREDE DÜNYADA ENFLASYON PATLAMIŞ, TÜRKİYE’DE PATLAMIŞ: Gerekçe, efendim içinde bulunduğumuz hali sebebiyle dünyada enflasyonu, genel ekonomi, global ekonomi ve petrol fiyatlarındaki artış. Pes ki pes. Bu Avrupa ülkeleri enflasyon. Kırmızı, Türkiye yüzde 73. Burnumuzun dibinde savaşan Ukrayna’da yüzde 10, Rusya’da yüzde 9. Bize en yakın olan Moldova’da yüzde 18. İsviçre’de yüzde 2. Nerede dünyada enflasyon patlamış. Türkiye’de patlamış, Türkiye’de.

BELKİ BU YAZ GEÇER AMA BU KIŞ GEÇMEZ ERDOĞAN: Petrol fiyatları… Milletin aklı ile alay etmeyin ya. Millet kendisi ile alay edilmesini sevmez. Dünyada bir yıl içinde ham petrol fiyatlarındaki artış yüzde 56. Bizde kaç? Yüzde 300. Nasıl olacak şimdi sayın Nebati? Yok beyefendi, yok, dünyada enflasyon sarsıntısı yok. Sende var. Petrol fiyatlarında artış yok, sen benzinlikleri vergi dairesine çevirdin. Yüzde 56 artışı anlarız. Mazotun fiyatı yüzde 56 artar, deriz ki kardeşim petrol fiyatı arttı. Sen yüzde 300… Bu milletin bu yükü de kaldırması mümkün değil. Belki bu yaz geçer ama bu kış geçmez Erdoğan. Bu millet bu kışı geçiremez. Ve öyle görünüyor ki senin bu dik kafalılığın, burnunun doğrultusuna gitmen; bu ekonomiyi daha kötü bir hale de götürecek… Şimdi sabır telkinlerin var. Ne demiş, ‘Men sabera zafera.’ Maşallah, sabreden zafere ulaşır. Erdoğan, milletin sabredecek hali falan yok. Tekrar ediyorum sana bu yaz geçer ama bu kış geçmez.

ASGARİ ÜCRET 6770 TL OLMAZ ZORUNDA: Bu ülkede çalışanların, 21 milyon insandan bahsediyorum, yarısı yani 10 milyonu asgari ücrete çalışıyor. Ne demek bu? Bu ülke çalışanlarının yüzde 50’si açlık sınırının altında yaşıyor Erdoğan, haberin olsun. Yüzde 90’ını da yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Yoksulluk sınırı 20 bin TL oldu Erdoğan. Ve sen şimdi asgari ücret ile ilgili mırın kırın ediyorsun. Hiç mırın kırın yapacak bir yanın kalmadı. Temmuz’da asgari ücretin artması lazım. Ne kadar söyleyeyim, adaletse hakkaniyetse… 31 Aralık 2020’de 2825 TL olan asgari ücret 212 dolar alıyordu. 1 Ocak 2022’de bu 4253 TL oldu. O gün 280 dolar alıyordu. Şimdi 255 dolar alıyor. Peki, açlık sınırı o zaman ne idi? 4013 TL. Yani asgari ücret ile açlık sınırının 240 TL üstünde para alıyordu. Hesap açık. Şimdi de açlık sınırının yüzde 6 üstünde asgari ücretlinin temmuz ayında, asgari ücreti  bu noktaya getirmek zorundasın. Bu ne demek, açlık sınırı 6391 TL, bunun üstüne de yüzde 6 koyacaksın, asgari ücreti temmuz ayında 6770 TL yapacaksın. Hiç kurtuluşun yok. Milletin sırtına 925 milyar TL’lik vergi ve zam yüklerken asgari ücreti burada tutamazsın. Bu asgari ücret 6770 TL olmaz zorunda.

BU YETERLİ DEĞİL ASLA AMA EN AZINDAN EMEKLİLER ARASINDA BİR AYRIM YAPMAMIŞ OLURSUN: Emekliler… En düşük emekli maaşına da yüzde 40 zam yapman lazım. Biz buna hayır diyemeyiz. Bu eksik yetersiz. Bu durumda ne olması lazım, en düşük emekli maaşının hiç değilse 3500 TL olması lazım ki devlet vatandaşları, iki emekli arasında bir ayrım yapmasın. Herkese yüzde 40 vereceksin. En düşük emekli maaşını da yüzde 40 yapacaksın. 3500 TL olur ki bu yeterli değil asla ama en azından emekliler arasında bir ayrım yapmamış olursun.

EMEKLİ KAHVEYE GİDİP BİR ÇAY İÇEMİYOR, OĞLUM BANA BİR ÇAY VER DİYEMİYOR ERDOĞAN: Bayram geliyor. Yine sayın Kılıçdaroğlu’nun yıllardır ısrarı sonucu, ‘önce kaynak yok, verilemez’ denilen, hatta alay edilen sonra az da olsa verilen bir bayram ikramiyemiz var. Kardeşim, herhalde bunlar markete gitmiyor. Fiyatlardan haberleri yok. Bayram ikramiyesi 1100 TL. Beş kilo et parası. Eğer kuzu eti alıyorsan 5 kilo da alamıyorsun. Bayram ikramiyesinin de mutlaka artırılması lazım. Bugün emekliye dini bayramlarda 1000 TL para veriyorsun ve bunun adına ikramiye diyorsun. Olur mu? Hiç verme daha iyi. Bunun da derhal yükseltilmesini istiyoruz. Hiç değilse bunun da 2000, 2500 TL arasında bir seviyeye çıkarılması lazım. Bunları yap Erdoğan. Bunları şunun için yap. Kadın, ocağa tencere koyamıyor. Çiftçi tarlaya traktörünü süremiyor. Memur çocuğuna pantolon alamıyor. Emekli kahveye gidip bir çay içemiyor, oğlum bana bir çay ver diyemiyor Erdoğan. Çay parası verecek hale kalmamış. Kahveye gidersem, yanıma biri gelirse ona da çay ısmarlamak zorunda kalacağım diye düşünen emeklimiz var Erdoğan. Öğrenciler, bayramlarda annelerinin, babalarının ellerini öpmek için memlekete girmek için otobüs bileti alamıyor. Ve sen sabır diyorsun, şükür diyorsun. İşler iyi diyorsun. Enflasyon yok diyorsun. Bunun adı milletle dalga geçmektir.

BU İKİNCİ BÜTÇEYE BİZİM CHP OLARAK RIZA GÖSTERMEMİZ MÜMKÜN DEĞİL: Türkiye’de bir kişinin ‘faiz sebep, enflasyon sonuç’ kehanetini hayata geçireceğim hırs ve inadıyla Türkiye batıyor. Bu güzel ülkenin bu şekilde gözümüzün önünde millet ile beraber bu ekonomik sıkıntı içinde harap düşmesine tahammülümüz yoktur. İyileştirmelere, olumlu şeylere CHP hiçbir zaman hayır demez. 3600 kere 3600 dedik biz. Sayın Genel Başkan, en az 3600 kere 3600 demişken buna hayır diyecek halimiz yok. Askerlik Kanunu var. Burada astsubaylarımıza yeterli olmamak ile beraber kısmı iyileştirme var. Bedelli askerlik bekleyen çok sayıda bakaya ve yoklama kaçağı için birtakım imkanlar var. Döviz ile askerlik yapmış ancak taahhüt ettiği parayı ödemeyenlere bir kolaylık var. Bu olumlu hususlar ile ilgili CHP’nin tavrı da hiç şüphesiz olumlu olacak. CHP, milletin beklentilerine kayıtsız kalamaz. Ama bu ikinci bütçeye bizim CHP olarak rıza göstermemiz mümkün değil.

AMA KIŞ GEÇMEZ: Umarım; Yanlışın neresinden dönersen kardır denmiştir. Erdoğan, artık yanlış yaptığını görür. Ben samimi bir uyarı yapıyorum kendisine, tekrar ediyorum. Yaz mevsimi, sebze bol, şu var bu var, bir şekilde millet köyüne gidiyor, köyünde bir şeyler yetiştiriyor, yapıyor… Ama kış geçmez. Bu kış bu millet için kara kış olacak. Böyle giderse. Onun için hükümetin bir an önce inadından vazgeçmesini ve ekonomi biliminin, ilminin dünyadaki başarılı örneklerine göre yürütecek bir raya Türkiye’yi oturtmak zorundayız.”

“İÇ POLİTİKADA HAMASET YAPABİLİRSİNİZ, DIŞ POLİTİKADA YAPAMAZSINIZ”

Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayının 29 Ekim’de açıklanacağı iddialarına ilişkin Altay, “Onu masa bilir, ben bilemem” dedi. Altay, soru üzerine NATO Zirvesi’ni ise şöyle değerlendirdi:

“Dış politika ile iç politika birbirinden çok ayrıdır. İç politikada hamaset yapabilirsiniz, dış politikada yapamazsınız. İç politikada fikir, karar değiştirebilirsiniz ama dış politikanızın tutarlı olmak mecburiyeti var. Dış politikada dikkatli bir dile ihtiyaç var. Öyle aklınıza geleni pat diye söyleyemezsiniz. Söylerseniz ne olur? Maskara olursunuz. Kendisi değil miydi ‘Ben başta olduğum sürece bunlar NATO’ya giremez’ diye. Ha bunun efelenmelerine alışkınız biz. ‘Bu can bu tende olduğu sürece Brunson gidemez, vermem’ demişti sonra özel uçakla gönderdi. ‘Biz ahmak mıyız’ demişti, Arabistan’a, veliaht prens ile sarılmaları dillere destan oldu. ‘15 Temmuz’un arkasındaki şerefsizler’ denilmişti Birleşik Arap Emirlikleri’ne, üç, beş kuruş için kanka oldular. İsrail Başbakanı’na ‘one minute’ dedim diye caka sattı, sonra ‘Ben onu moderatöre dedim’ dedi. Böyle çıkıp sürekli bir efelenip sonra çark eden bir Erdoğan ile karşı karşıyayız.

“BİZİM İÇİN DIŞ POLİTİKA KIRMIZI ÇİZGİMİZ ŞUDUR; TÜRKİYE’NİN İTİBARI VE ONURU”

Ben metni okudum. Metin, temenniden belli kararlılıkları vurgulamak ile birlikte ben burada şunu hissetin. Biden ile görüşme öncesi ya Biden’e bir jest yaptı ya da Biden ile görüşmeyi sağlayabilmek için çark etti. Şunu peşinen söyleyeyim, teröre karşı NATO’nun ortaklaşabilmesi CHP bakımından memnuniyet vericidir. Biz CHP olarak teröre destek veren bütün ülkeler ile ilişkilerde tavırlı ve refleksli olmaktan yanayız. Bizim için dış politika kırmızı çizgimiz şudur; Türkiye’nin itibarı ve onurudur. Bu isterse ABD’ye karşı olsun ister AB’ye ister NATO’ya karşı olsun ister Suudi Arabistan’a ister Rusya’ya ister Birleşik Arap Emirlikleri’ne karşı olsun. Önce onur, itibar. Teröre destek veren ülkelere karşı Türkiye’nin tavırlı, refleksli olması yerindedir. Ama sonra muğlak nitelenebilecek bir mutabakat ile de çark etmemek lazım” diye konuştu.

 

Kaynak: anka