Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu’nun (TÜRKONFED) 14. Olağan Genel Kurulu’nda Orhan Turan yeniden Yönetim Kurulu Başkanlığı görevine seçildi. Turan, Yeşil Mutabakat çerçevesinde yeni bir ekonomik programa ihtiyaç olduğunu, Paris İklim Anlaşması’nın onaylanmasını, İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden ele alınmasını, gençleri tersine beyin göçüne ikna edecek bir ortam hazırlanması gerektiğini söyledi.

Türkiye'nin gönüllük esasıyla bir araya gelmiş en büyük bağımsız iş dünyası örgütü Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED), 14. Olağan Genel Kurul Toplantısı’nı dün yaptı. Toplantıda, TÜRKONFED Yönetim Kurulu, Yüksek Danışma Kurulu, Denetleme Kurulu ve Haysiyet Divanı üyeleri belirlendi. Yeni yönetim kurulunun ilk toplantısında ikinci kez Yönetim Kurulu Başkanlığı görevine getirilerek güven tazeleyen Orhan Turan, TÜRKONFED’in “Yeni Dönem, Yeni Ufuklar” adlı vizyon belgesi kapsamında 2030’a doğru yürüyen Türkiye’nin sorunlarına değinirken, çözüm önerilerini de paylaştı.

Covid-19’un büyük bir felaket olduğunu ancak önümüzdeki süreçte yaşanacakları yalnızca salgına bağlamanın hatalı olacağını anlatan Turan, şöyle konuştu:

“Çift hanelerde gezen enflasyon-faiz-kur sarmalı ile işsizlik ve özellikle genç işsizlik rakamları, yapısal sıkıntılarımızın devam ettiğini gösteriyor. Ülkemiz son 40 yılda risklerini düşürmeye değil faizi düşürmeye odaklandığı için enflasyon dahil pek çok sorununu çözemedi. ‘Orta Gelir Tuzağı’na takılmanın kronikleşen sorunlarını yaşamaya devam ediyoruz. Pandemi yılının özel şartları ile ilk çeyrekte yakaladığımız yüzde 7’lik büyümenin sürdürülebilir olması için yapılması gereken ev ödevleri ise hala askıda duruyor. Bölgesel farklılıkların ayrılmaz bir bütün oluşturduğu ülkemiz için; bütünleşik, bölgesel ve yerel kalkınma stratejileri düşünülmüş, küresel ekonomiye daha güçlü ve etkin bir biçimde entegre olmayı hedefleyen, kurumları, kuralları ve hukuku da kapsayan yeni bir ekonomik programın acil bir ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Yeniden dayanışmayı örgütlemek, onurlu yaşam hakkını esas alan yeni bir strateji geliştirmek üzere merkezi hükümet, yerel yönetimler ile STK’ların iş birliğinde geniş katılımlı konseylere ve kooperatif çalışma modellerine ihtiyaç duyuyoruz.”

“TÜRKİYE’NİN ESAS BEKA SORUNU İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN YARATTIĞI SORUNLARDIR”

Yeni ekonomik dönüşüm stratejisinin Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları ve Yeşil Mutabakat ile uyumlu olmasının zorunlu olduğunu ifade eden Turan, “Gerekli mevzuatların tamamlanması ve dönüşüm sürecini fırsata çevirecek stratejilerin bir an önce hayata geçirilmesi gerekiyor. Bununla birlikte ülkemizin Paris İklim Anlaşması’nı onaylayarak uygulaması, yeşil dönüşümün yaratacağı verimlilik artışı ile rekabetçilikte oyunun içinde kalmamızı sağlayacaktır. Çünkü Türkiye’nin esas beka sorunu iklim değişikliğinin yarattığı sorunlardır” diye konuştu.

“ANA HEDEFİMİZ DEMOKRASİYİ YAŞAM TARZI HALİNE GETİRMEK OLMALIDIR”

Hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığının işletilemediği ülkelerde hukuk dışı yapıların bir virüs gibi sağlıklı bünyeyi hasta ettiğine vurgu yapan Turan, şöyle devam etti:

“Toplumda kimliklere sıkışmışlıklar, siyasi ve kültürel kutuplaşmalar yaşandığını, hukukun üstünlüğüne inancın daha da gerilediğini, ayrımcılığın ve nefret söyleminin yaygınlaştığını, gerçeklik ile ilişkimizin bozulduğunu gözlemliyoruz. Siyasi parti liderlerine linç girişimlerinin, siyasi partilerin il ve ilçe binalarına saldırıların etkili ve kesin bir şekilde önlenmesinin yolu da hukukun üstünlüğünden geçiyor. Yeni yönetim sistemi ile yeni kurumsal yapılanmaların gerçekleştirilemediği, yönetimin olabildiğine merkezileştiği ve güçler ayrılığının oldukça zayıfladığı süreçte yaşadığımız belirsizlikleri gidermek için ‘denge ve denetleme mekanizmalarının güçlendirilmesi’ gerektiğini görüyoruz. Meselemiz başkanlık ya da parlamenter sistem meselesinden çok daha sürdürülebilir kurumsal kodları içeriyor. Denge ve denetleme mekanizmaları kurulmamış, güçler ayrılığı tesis edilmemiş, yasama, yargı ve yürütmenin rol tanımlarının net ve demokratik olmadığı bir sistemde sorunlarımızın çözülemeyeceğini görüyoruz. Demokrasimizi demokratikleştirmek yani yaşam tarzı haline getirmek ana hedefimiz olmalıdır.”

"ÇOĞULCULUĞU KORUMAKTAN BAŞKA YOLUMUZ YOK"

“Tek fikir, tek model ve tek yönteme dayalı bir hayat üzerinden, memleketimizin geleceğini inşa etmemiz zor görünüyor. Çeşitliliği, farklılığı ve çoğulculuğu korumaktan başka yolumuz yok” diyen Turan, şunları söyledi:

“Yeniden ‘biz olmak’ ve ‘ortak bir ufka bakma’ hayalini canlandırmak için yeni ve sivil bir anayasa dâhil olmak üzere hukuku baştan aşağı yenilemeliyiz. Anayasanın, siyasiler arasında bir mutabakat metni değil toplumsal bir sözleşme olduğu akıllardan çıkarılmadan katılımcı ve kapsayıcı, şeffaf bir sürecin yönetilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Şeffaflığın, liyakatin, hukukun giderek eksildiğini bu dönemde bir an önce kalıcı reformlar yapmalı, ‘Orta Demokrasi Tuzağı’ndan kurtulmalıyız.”

“SEÇİM BARAJI BİR AN ÖNCE KALDIRILMALIDIR”

Turan, parti kapatmalar ve siyasi yasaklarla bir yere varılamadığının görüldüğünü vurgularken, “Her ses, her renk ve her düşüncenin en büyük zenginliğimiz olduğunu unutmamalıyız. Siyasi partiler yasasını, kısıtlayıcı ve yasaklayıcı her ayrıntıdan kurtarmalı, seçim barajını bir an önce kaldırmalı, herkesin kendi ihtiyaç ve talepleri için örgütlenmesinin yolunu açmalıyız” görüşünü dile getirdi.

“DAHA RADİKAL HEDEFLERE İHTİYACIMIZ VAR”

Ekonomik dinamizmi teşvik etmek için çocuklara, gençlere, kadınlara yatırım yapılmasının zorunlu olduğunu vurgulayan Orhan Turan, şunları söyledi:

“Analitik düşünebilen, dünyaya, bilime ve bilgiye açık nesiller yetiştirmek; çocuklar ve gençlerin önüne yeni hedefler, yeni fırsatlar, yeni ufuklar ve yeni umutlar inşa etmek zorundayız. Kısacası çok daha radikal düşünmeye ve radikal hedefler koymaya ihtiyacımız var. En önemli sermayemiz olan gençlerimizi, tersine beyin göçüne ikna edeceğimiz bir ortamı sadece ekonomik değil aynı zamanda demokratik standartlar ile kurabiliriz. Yeni ve kapsamlı bir eğitim reformu, yeni ekonomik dönüşümün de öncüsü ve kaldıracı olmalıdır. Yani ‘Orta Gelir’ ve ‘Orta Demokrasi’ gibi ‘Orta Eğitim Tuzağı’ndan da kurtulmaya ihtiyacımız var.

“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ BİRLİKTE YAŞAM KÜLTÜRÜMÜZÜ GELİŞTİRİR”

Toplumsal cinsiyet eşitliğini hayatın her alanında sağlamanın sosyo-ekonomik kalkınma açısından vazgeçilmez bir öneme sahip olduğuna dikkat çeken Turan, “Bu doğrultuda şiddeti en temel insan hakkı ihlali olarak kabul ediyor ve ülkemizin öncüsü olduğu İstanbul Sözleşmesi’nin devamı ile etkin uygulanmasının birlikte yaşam kültürümüzü geliştireceğine inanıyoruz” diye konuştu. 

“İŞ DÜNYASI OLARAK ZORLUKLARI GÖĞÜSLEMEYE HAZIRIZ”

Türkiye’nin ve dünyanın daha yaşanabilir hale gelmesi için iş dünyasının da yeni yollar araması ve modeller geliştirmesi gerektiğini söyleyen Orhan Turan, “İş insanları olarak bu dönüşüm sürecinin risklerini ve zorluklarını göğüslemeye hazırız. Bizler geleceğe, memlekete topluma güveniyoruz. Demokrasiden asla vazgeçmiyoruz. Kapsayıcı ve katılımcı iş birliklerini esas alıyor, yalnızca bilançomuzu sağlamlaştırmaya değil sosyal faydayı da temel ölçütümüz kabul ediyoruz. Bundan sonra da toplumsal bekamız ve yerkürenin sürdürülebilirliği için öncü işler yapmayı hedefleyecek, bu temel değerlerimizden vazgeçmeyeceğiz” dedi.

 

Kaynak: anka