AYHAN ÇİMENDAĞ

Eğitim Sen Denizli Şube Başkanı Hüseyin Özdemir, “Denizli İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün okullarımızı yaz kursu adı altında dinsel içerikli birtakım etkinlikleri gerçekleştirmeleri için TÜGVA ve Hayrat Vakfı gibi kuruluşların hizmetine açmış olduğu bilgisini sizlerle paylaşmak istiyoruz. Eğitim sistemimiz en temel bilimsel ilkelerden ve laik eğitim anlayışından hızla uzaklaşmış, okullarda ‘dinselleşme’ hızla artarak kaygı verici boyuta ulaşmıştır” açıklamasını yaptı.

Eğitim Sen Denizli Şube Başkanı Hüseyin Özdemir, Denizli Gazeteciler Cemiyeti (DGC) İlyas Haytan Toplantı Salonu’nda basın toplantısı düzenledi. Özdemir, şunları söyledi:

"Denizli İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün okullarımızı yaz kursu adı altında dinsel içerikli birtakım etkinlikleri gerçekleştirmeleri için TÜGVA ve Hayrat Vakfı gibi kuruluşların hizmetine açmış olduğu bilgisini sizlerle paylaşmak istiyoruz. Hepimizin bildiği gibi eğitim sistemimiz en temel bilimsel ilkelerden ve laik eğitim anlayışından hızla uzaklaşmış, okullarda ‘dinselleşme’ hızla artarak kaygı verici boyuta ulaşmıştır.

MEB’in Diyanet İşleri Başkanlığı başta olmak üzere, çeşitli dini vakıf ve derneklerle ortak yürüttüğü projeler, okulları çeşitli cemaat, tarikat ve dini grupların faaliyet alanı haline getirmiştir. TÜGVA ile Hayrat Vakfı’nın ilimizde ve ilçelerimizde bulunan okullarda yaz süresince Kuranı Kerim, Siyer-i Nebi, manevi eğitim ve Osmanlıca gibi başlıklarda kurs vereceğini öğrenmiş bulunmaktayız. Sendikamızın MEB’in söz konusu vakıf ve derneklerle ilgili yaptığı protokollere açtığı davalarda protokollerin iptali kararları alınmıştır. Alınan bu kararlara rağmen okullarımızda söz konusu vakıf ve derneklerin etkinliklerine izin verilmesi anayasada belirtilen laik, bilimsel ve kamusal eğitim ilkesine aykırıdır. Bu nedenle İl Milli Eğitim Müdüründen söz konusu etkinlikler için verilen onayın iptalini talep ediyor, hassasiyetimizi kamuoyuyla paylaşıyoruz.

"ÇÖZÜM ÜRETMEKTEN UZAK"

Okulları kar amaçlı ve din referanslı işletmelere dönüştürme çabaları, fiziki altyapı ve donanım eksiklikleri, kalabalık sınıflar, ikili öğretim, taşımalı eğitim, öğrencilerin dini cemaat ve vakıfların kreşlerine ve yurtlarına yönlendirilmesi, çocuklara yönelik taciz ve istismar vakalarının artması, sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik uygulamaları, ataması yapılmayan öğretmenlerin durumu, eğitim sistemimizin temel sorunları olarak geçtiğimiz döneme de damgasını vurmuştur. Ülkemizdeki etnik, dilsel, kültürel çeşitlilik ve inanç çeşitliliği, müfredata, eğitim programlarına ve ders kitaplarına neredeyse hiç yansıtılmamış; çocuklarımız etnik köken, dil, din ve inanç ayrımcılığı ile karşı karşıya bırakılmıştır. Eğitime erişimde, kız çocukları, mülteci çocuklar, anadili farklı olan çocuklar, engelli çocukların dezavantajlarını ortadan kaldıracak adımlar atılmamıştır. Siyasi iktidarın yıllardır bilinçli ve programlı bir şekilde hayata geçirmeye çalıştığı ‘dindar nesil yetiştirme’ stratejisinin son hedefi 4-6 yaş grubunda yer alan çocuklarımız olmuştur. Saray’da yapılan 20. Milli Eğitim Şurası’nda, okul öncesi eğitime din eğitimin eklenmesi yönündeki tavsiye kararı, oy çokluğuyla kabul edilmiştir. Pedagoji bilimine ve laik eğitime aykırı olan, çocukların fiziksel ve zihinsel gelişimi üzerinde telafi edilmesi mümkün olmayan zararlara yol açacak olan bu kararı kabul etmek mümkün değildir."

"MEB SINIFTA KALDI"

MEB’in uygulamalarıyla sınıfta kaldığını kaydeden Özdemir şunları söyledi:

“Siyasi iktidarın ve MEB’in, kamuya ait kadroları kendi siyasal tutum ve anlayışları doğrultusunda yapılan atamalarla doldurması bizim açımızdan kabul edilemezdir. Okullarımız siyasi iktidarın doğrudan torpil anlamına gelen ‘mülakat’ ile kadrolaşacağı kurumlar değildir. Kamu hizmetlerinin halka daha nitelikli olarak sunulması için ataması yapılmayan öğretmenler sorunu kalıcı olarak çözülmeli, herkese kadrolu ve güvenceli istihdam sağlanmalıdır.

En temel haklarımızı bile güvenceye almayan, öğretmenleri kariyer basamakları ile bölen, Anayasa’da yeri olan ücrette adalet ilkesine aykırı Öğretmenlik Meslek Kanunu ve bu kanuna ilişkin olarak yayınlanan ‘Aday Öğretmenlik ve Öğretmenlik Kariyer Basamakları Yönetmeliği’ derhal iptal edilmelidir. Öğretmenleri ayrıştıran ve ‘eşit işe eşit ücret’ ilkesiyle çelişen her türlü uygulamaya derhal son verilmelidir.

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası olarak bizler, kamusal, bilimsel, demokratik, laik ve anadilinde eğitim hakkı için mücadelemizi kesintisiz bir biçimde sürdürmeye kararlı olduğumuzu bildiriyor MEB için hazırladığımız karneyi sizlerle paylaşıyoruz. Görselde belirttiğimiz gibi Milli Eğitim Bakanlığı; Kamusal ve nitelikli eğitim, Bilime, sanata ve felsefeye duyarlı eğitim, Laik eğitim, Parasız eğitim, Cinsiyet eşitlikçi eğitim, Demokratik ve çoğulcu eğitim, Ekolojiye duyarlı eğitim, Eğitim emekçilerine verilen değer, Güvenceli istihdam, Eşit işe eşit ücret ilkesi, İnsan onuruna yaraşır maaş, liyakate dayalı istihdam derslerinden sıfır çekmiş olup sorumluluklarını yerine getirmeyerek sınıfta kalmıştır. Biz eğitim emekçileri olarak eğitim sistemimizin parasız, kamusal, bilimsel, laik, demokratik, cinsiyet eşitlikçi ve ekolojik bakışı temel alan bir niteliğe kavuşabilmesi için ivedi olarak yeniden yapılandırılması gerektiği düşüncemizi bir kez daha dile getiriyoruz.”

“DENİZLİ’DE DE OKULLAR VAKIFLARIN HİZMETİNDE”

Özdemir, son olarak Denizli’nin Acıpayam ilçesinde de iki okulun vakıfların hizmetine verildiğini açıklayarak, “Türkiye’nin tamamında yapılıyor. Acıpayam ilçesinde Hayrat Vakfı için iki okul önerilmiş. Biz bunlar ile ilgili dilekçe hazırladık zaten. Bunlarla ilgili yazılı bir cevap istiyoruz. Aslında davaları kazandık. En azından yürütmeyi durdurduk. Ama karşılığını bir türlü Milli Eğitim’den alamıyoruz. Denizli’de de bu okullar o vakıfların hizmetine açılmış” diye konuştu.

 

 

Kaynak: anka