CHP Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu, Bartın’da eşi tarafından öldürülen Arzu Ar cinayetini Meclis gündemine taşıdı. Bankoğlu, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a, “Tahliye edildiği iddia edilen Metin Ar, adli kontrol şartıyla mı serbest bırakılmıştır? Eğer öyleyse olay özelinde adli kontrol şartları ne şekilde belirlenmiştir? Adli kontrol önlemleri alındıysa hakkıyla uygulanmış mıdır? Alınan adli kontrol önlemlerinde herhangi bir ihmal oluştuysa bu ihmalin sorumlusu kim veya kimlerdir? Bu kişilere herhangi bir soruşturma açılmış mıdır veya açılacak mıdır? Maktule Arzu Ar’ın, cinayet sırasında eşi Metin Ar’a karşı halihazırda alınmış veya alınması talep edilmiş uzaklaştırma veya koruma talebi var mıdır” diye sordu.

Bartın’da yaşayan iki çocuk annesi Arzu Ar (33), 9 Eylül 2022 tarihinde, kendisini tehdit ettiği için 8 aydır cezaevinde tutuklu bulunan ve olaydan iki gün önce tahliye edilen eşi Metin Ar tarafından bıçaklayarak öldürmüştü.

CHP Bartın Milletvekili Aysun Bankoğlu, Arzu Ar cinayetine ilişkin, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın yanıtlaması istemiyle TBMM’ye soru önergesi verdi. Bankoğlu, olaya ilişkin bugün yaptığı yazılı açıklamada şunları kaydetti:

“Yine bir erkek, yine bir kadın cinayeti. Erkek şiddeti bu defa da Bartın’da Arzu Ar’ı yakaladı. Yalnız Bartın’ın değil, bütün kadınların, bütün Türkiye’nin içi yanıyor. Geride kalan pırıl pırıl çocuklar var. Kabullenmek, alışmak, sindirmek mümkün değil. Her defasında ‘yeter’ diyoruz. Her defasında haklı olarak bu son olsun istiyoruz. Ancak bu virüs yayılmaya, insanların, toplumun canını acıtmaya devam ediyor. Verdiğimiz tepkileri, bilincimizi diri tutmamız, bu virüsü daha iyi tanımamız gerekiyor.

“SADECE 2021 YILINDA 280 KADIN, BİR ERKEK TARAFINDAN KADIN OLMASI SEBEBİYLE ÖLDÜRÜLDÜ”

Neredeyse her sene istikrarla artan kadın cinayetleri hepimizi üzüyor. Sadece 2021 yılında 280 kadın, bir erkek tarafından kadın olması sebebiyle öldürüldü, 217 şüpheli kadın ölümü var. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, aylık veri raporlaması yapıyor. Buna göre; yalnızca ağustos ayında 33 kadın, bir erkek tarafından öldürüldü; 15 şüpheli kadın ölümü var. Bu cinayetlerin bıraktığı yaraları ölçmek için sayılar elbette ki kifayetsiz kalır. Ancak sorunu anlamak açısından da verilerin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Kadın cinayetlerinde, sadece görünürlükle açıklanamayacak bir artış var. Peki bu artış neden, bu cinayetleri durdurmak için ne yapılıyor, ne yapılmıyor? Bunları tartışmamız lazım, ama maalesef bu konuda ne siyaset ne de toplum olarak doğru reaksiyonları yeterince verebildiğimizi düşünmüyorum

“HÜKÜMET, KADIN CİNAYETLERİNİN ABARTILDIĞINI, HATTA KADIN DEĞİL ERKEK CİNAYETİ PROBLEMİ OLDUĞUNU, KADINLARI KORUMAK İÇİN HALIHAZIRDA ALINAN ÖNLEMLERİN YETERLİ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYOR”

Sorun ortada. Ama siyaset olarak, bırakın çözümü, sorunun tarifi hakkında bile bir uyuşmaya varamıyoruz. Hükümet, kadın cinayetlerinin abartıldığını, hatta kadın değil erkek cinayeti problemi olduğunu, kadınları korumak için halihazırda alınan önlemlerin yeterli olduğunu düşünüyor. 2012’den kalma verilerin yeterli olduğunu, kamuoyuna haberler yoluyla yansıyan güncel verilerin yanlış olduğunu söylüyor. Halbuki kadın cinayetlerine ilişkin doğru düzgün verileri bile yok. Koruma ve uzaklaştırma taleplerinin dörtte birine yakının karşılanmadığını, alınan koruma ve uzaklaştırma kararlarınınsa kadınları korumaya yetmediğini biliyoruz. Katillere haksız tahrik indirimlerinin uygulandığını görüyoruz. Bunlara rağmen hâlâ ortada bir sorun olup olmadığı, sorunun ne olduğu konusunda anlaşamıyoruz.

İster kabul etsinler ister etmesinler, bu ülkede kadınların bu kadar pervasızca katledilebilmesinin temelinde toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve bu eşitsizliğe müdahale etmeyen, hatta söylemleriyle de destekleyen yönetim var. Bazı hükümet görevlilerinin, ‘toplumsal cinsiyet eşitsizliği’ demeye bile ödü kopuyor. ‘Yanlış anlaşılırız, oyumuz düşer’ diye korkuyorlar. Bunca kadın ölürken hem de. Hâlâ oy, hâlâ koltuk peşindeler. Sırf bu sebeple ‘Toplumsal cinsiyet eşitsizliği demeyelim, yanlış algı oluyor’ diyerek İstanbul Sözleşmesi’ni feda ettiler. Kadınları, kadınların öldürülmesini, erkek şiddetini, geriye kalan acıyı hafife almaktır bu. Yazık diyorum, gerçekten. Hükümetin bu zihniyeti, bu ‘kadını feda edilebilir bir politik malzeme’ olarak görmesi bile, içinde yaşadığımız toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin apaçık bir örneğidir.”

Aysu Bankoğlu, Bakan Bozdağ’a şu soruları yöneltti:

“Katil zanlısı Metin Ar’ın eşi Arzu Ar’ı tehdit etmesi sebebiyle cezaevinde bulunduğu ve cinayetin iki gün öncesinde tahliye edildiği iddiaları doğru mudur? Böyle bir durum varsa katil zanlısının tutukluluk gerekçesi, tehdit içeriği, tutukluluk süresi ve tahliye gerekçesi nedir?

Katil zanlısı Metin Ar’ın cinayet öncesinde görülmüş veya görülmekte olan cezai davası var mıdır? Metin Ar, cinayet öncesinde denetimli serbestlikle mi cezaevinden çıkarılmıştır?

Katil zanlısı Metin Ar, cinayet günü elektronik kelepçe takmış mıdır? Taktıysa maktuleye nasıl yaklaşabilmiştir?

Tahliye edildiği iddia edilen Metin Ar, adli kontrol şartıyla mı serbest bırakılmıştır? Eğer öyleyse olay özelinde adli kontrol şartları ne şekilde belirlenmiştir?

Adli kontrol önlemleri alındıysa hakkıyla uygulanmış mıdır? Alınan adli kontrol önlemlerinde herhangi bir ihmal oluştuysa bu ihmalin sorumlusu kim veya kimlerdir? Bu kişilere herhangi bir soruşturma açılmış mıdır veya açılacak mıdır?

Metin Ar’ın tahliye edildiği bilgisi maktule Arzu Ar’a şahsen veya Bartın Emniyet Müdürlüğü yoluyla bildirilmiş midir? Bildirildiyse hangi yollarla bildirilmiştir? Bildirilmediyse bunun sebebi nedir? Bildirim olmadıysa 6284 sayılı Kanun kapsamındaki bildirim sorumluluğunu ihmal edenlere soruşturma açılacak mıdır?

Maktule Arzu Ar’ın, cinayete giden süreç ve evliliğin tamamı sırasında eşi Metin Ar’a karşı bir koruma ya da uzaklaştırma talebi var mıdır? Varsa kurumların bu talebe yanıtı ne şekilde olmuştur?

Maktule Arzu Ar’ın, cinayet sırasında eşi Metin Ar’a karşı halihazırda alınmış veya alınması talep edilmiş uzaklaştırma veya koruma talebi var mıdır?”

Kaynak: anka