Bugün 17 Ağustos 2013 Cumartesi… 
Hafta sonunun ve yazın son demlerinin rehaveti üzerimizde…
Kimileri işyerinde, çalışmak zorunda…
Kimileri hafta sonu tatilini değerlendiriyor balkonunda, bahçesinde; daha şanslı olanlar ise bir tatil yöresinde. 
Bu güzel günde toplumsal hafızamızı bir parça zorlamak istiyorum. 
Merakım şu: 17 Ağustos 1999 tarihini Afyon’da [varsa bu satırları Afyon dışından okuyanlar arasında] hatırlayan kaç kişi var acaba?
Şüphesiz ki çok büyük bir kesim hatırlamasa da bir kesimin aklından yaşadıkları müddetçe çıkmayacak bir tarih bu. Marmara Bölgesi’nde yaşanan, on beş binden fazla insanın ölümüne, yirmi beş bin civarında insanın yaralanmasına veya sakat kalmasına, yüz binlerce insanın yaşam kalitesinin ortadan kaybolmasına sebep olan bu acı tecrübeyi bu tarihle birlikte anıyoruz her yıl.
En azından hatırlayan insanlarla birlikte…
Sadece anıyoruz.
Lâfı geçtiğinde Allah bir daha yaşatmasın, yenilerinden korusun… gibi dualarla, temennilerle konuyu kapatmaya, geçiştirmeye çalışıyoruz.
Çünkü korkuyoruz depremden…
Evimizin yıkılmasından, hayatımızı ve sevdiklerimizi kaybetmekten, evsiz kalmaktan…
Haklı olarak korkuyoruz. Korkularımızın çok büyük bir bölümü depreme ilişkin yanlış bildiklerimizden ya da bilmediklerimizden kaynaklanıyor. 
Biz korkuyoruz ancak bu korkunun üstesinden gelmek için, daha rahat, daha güvenli yaşamak için hiçbir girişimde bulunmuyoruz. Girişimde bulunanlara maddi-manevi destek olmuyoruz. Hatta laf arasında yaptıkları işlere, giriştikleri çabalara müstehzi bir gülümseme göndermeyi de ihmâl etmiyoruz.
Eğer insani ve vicdani olarak bir rahatsızlık duyarsak, konu her ne olursa olsun, bu duygu bizi uyutmaz, oturtmaz, televizyonun karşısında tutmaz… 
Bu duygu bizi harekete geçirir. 
17 Ağustos depremi Türkiye için önemli ve bir o kadar da acı bir tecrübe, bir kırılma noktası oldu. Bazı kurumların yapılandırılmasına, bazı kurumların revizyonuna sebep olan bu felâket sonrasında yönetmelikler değişti, denetimler arttırıldı. Ancak bunlar formal ve yetersiz tedbirler olarak rutinler arasında dahil edildi. 
Bu tedbirlerin ne kadar etkin olduğunu ve sürdürülebildiğini ayrıntılı olarak araştırmak-değerlendirmek gerek!..
Toplumsal Afet Bilinci
UMKE’nin (Ulusal Medikal Kurtarma Ekibi) 14 Ağustos 2013 tarihli haberine göre, Türkiye'nin bugüne kadar afet bilinci konusunda gerçekleştirilmiş en geniş kapsamlı araştırması olan "Afet Bilinci Araştırması", Türk toplumunun afetler konusundaki bilinç ve yaklaşım tarzı ile ilgili ilginç ve çarpıcı sonuçlar ortaya koymakta. Türkiye'yi temsil eden 14 ilde 16-64 yaş grubuna dahil 1.212 kişi ile yapılan araştırma, toplumun başta deprem olmak üzere afetler konusunda farkındalığının olduğunu, ancak kendini risk altında görmediğini ortaya çıkarmış. Aksigorta'nın "Afet Bilinci Araştırması"na göre, Türkiye'de her iki kişiden biri afete, her 5 kişiden 2'si depreme maruz kaldığını dile getirirken, toplumun yüzde 80'i oturduğu bölgeyi afet riski altında görmüyor.
Acaba geçmişte önemli depremler yaşamış ve birinci derecede deprem bölgesinde yer alan Afyon’da buna benzer bir çalışma yapsak ne gibi sorunlarla karşılaşırız?
Cevapsız Soruların Cevabı
Peki Afyon’da biz yaşadığımız bölgeyi ve kendimizi ne kadar risk altında görüyoruz?
Bu konuda yerel yönetimlerin ve ilgili kurumların aldığı tedbirler yeterli mi?
Afyon halkı olarak doğal afetler konusunda ne kadar duyarlıyız?
İşin içinden-gönüllü biri olarak üzülerek bu sorulara gönül rahatlığı ile tam manâda olumlu cevap veremiyorum. 2007 yılında kurduğumuz, faaliyette olduğu dönem boyunca önemli projelere ve farkındalık çalışmalarına katkı sağlamış olan Afyon Kocatepe Üniversitesi, Akademi Arama&Kurtarma Kulübü vesilesiyle edindiğimiz tecrübeler Afyon özelinde katedilmesi gereken yolun çok uzun olduğunu ve özellikle sosyal projelere fazlasıyla ihtiyaç duyulduğunu göstermektedir. 
Kulübün yöneticisi olan arkadaşların kararları doğrultusunda Haziran-2013 itibariyle faaliyetlerini sona erdiren kulüp, yaptığı en son ve belki de faaliyet hayatının en önemli projesi “Geleceğimiz Sadece Salıncakta Sallansın…” ile edindiği tecrübe ve birikimleri okul öncesi çağındaki öğrencilere taşımayı başardı. Bu alanda Türkiye’de bir ilk olan “Geleceğimiz Sadece Salıncakta Sallansın…” projesi, yüz çocuğa ve yüzden fazla okul öncesi öğretmene birebir temas ederek, yüzlerce çocuğa ise dolaylı olarak afet bilincini aşılamaya çalıştı. Pilot uygulaması yaklaşık 3 ay süren proje üzerinde daha kurumsallaştırılabilmesi ve daha yaygınlaştırılabilmesi için çalışmalarımız sürüyor. Bu projenin uygulanma aşamasında en önemli destekçimiz İl Milli Eğitim Müdürlüğü idi. Çok değerli desteklerinden dolayı Metin Yalçın hocamızı anmadan geçmemeliyim.
2007-2013 dönemi boyunca özellikle Simav ve Van Depremlerinde de aktif rol oynayan kulüp, faaliyette olduğu süre boyunca afet planlaması, koordinasyonu ve harekete geçme gibi konularda tecrübe edinmemizi sağladı. Bu tecrübeler, afetler konusunda çalışmaların olduğunu, ancak bunun planlanma ve organizasyonun yapılması, afet durumunda uygulanma aşamalarında daha fazla çalışmaya ihtiyaç olduğunu gösteriyor. Ayrıca işin sivil toplum ayağı, Afyon için neredeyse yok. Biz öğrenci kulübü olarak bu açığı kapatmaya çalışsak da algı “öğrenci kulübü” düzeyinde kaldığı için hedeflenen düzeye eriştirilemedi ne yazık ki. 
Bir dipnot olarak, bugünlerde sivil topluma yönelik kurumsal çalışmalarımızı sürdürdüğümüzü ve bu konu ile ilgili gelişmeleri de yakın zamanda bu sayfalar aracılığıyla duyuracağımızı ifade etmeliyim.
Afetlere ilişkin organizasyonel hazırlıklar ve planlamalar; bilinçlendirme ve farkındalık çalışmaları gibi konularda katedilmesi gereken yol uzun. Bu beklentileri sadece resmi kurumlara yönlendirmek hem etik hem de ideal değil. Bu sebeple ilgili resmi kurumlar ve sivil toplum arasındaki işbirliğinin arttırılması önemli ve kritik bir aşama.
Resmi kurumlar kaynak, ekipman ve eğitim gibi konularda oldukça yetkin durumda. Bu yetkinliği daha üst düzeye taşıyacak olan idari ve mülki amirlerin, ilgili kurum yöneticilerinin yapılan ve yapılacak çalışmalar konusunda özellikle manevi desteğinin sağlanması ve sürdürülebilir kılınması. Halkın bu kurumlarla iletişiminin ve işbirliğinin arttırılmasını sağlamak da süreci tamamlayıcı son ve belki de en önemli unsur olarak ifade edilebilir. Sivil toplumun gücünü ortaya koyacak bir insiyatif ile zamanı daha etkin bir şekilde değerlendirmek ve ideal düzeye eriştirmek mümkün olacaktır. 
Afyon’da afetler ve özellikle deprem konusunda toplumsal ilginin düşük olduğunun önemli bir göstergesi ise AKUT’un deprem simülasyon aracının Afyon ziyaretinde gösterilen ilgi ile ölçülebilir. Civar illere bağlı büyük ilçelerde bile Afyon’dakinden daha fazla ilgi gördüklerinden bahseden AKUT çalışanları Afyon’dan daha az yorularak ayrıldılar sanırım. 
Düşündürücü!...
Dinar ve Sultandağı depremini yaşamış bir şehrin, halkın, yöneticilerinin İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü’nü, yedi ilin bağlı bulunduğu Sivil Savunma Arama&Kurtarma Birlik Müdürlüğü’nü gözbebeği saymaları ve bu konuda faaliyet gösteren, gösterecek olan her türlü sivil toplum girişimine destek vermeleri Afyon şehri için en önemli ihtiyaçtır.
Bununla birlikte ilgili pek çok tarafın katılımı ile belirlenen çadır kent ve konteynır kent alanlarının altyapı çalışmalarının tamamlanması, muhtemel afet durumlarında oluşturulacak kriz masasının ayrıntılı planlamaları ve geliştirilecek davranış biçimleri, periyodik olarak yapılacak haberli ve habersiz tatbikatlarla bir refleks haline getirilmelidir. Bunun da Afyon şehri için en önemli bir ihtiyaç olduğunun altını çizmeliyiz.
Eğitim faaliyetleri konusunda sürekli işbirliği içinde olduğumuz Afyon İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü ve Sivil Savunma Birlik Müdürlüğü belki de bölgedeki en önemli ve tecrübeli ekibe sahip. İlgili kurumlarla işbirliği sağlama ve hareket geçme konusunda çalışmaları titizlikle sürdürmeye çalışıyorlar. Kendilerini öğrenci kulübümüzün gelişimi ve ““Geleceğimiz Sadece Salıncakta Sallansın…” projesinin uygulanması için verdikleri desteklerden dolayı anmalıyız. 
Sözün özü şudur ki, Afyon doğal afetler konusunda yeterince gelişmemiş bir toplumsal bilinç düzeyinde. Birinci derece deprem bölgesi olan şehrimizde bu bilincin geliştirilmesi ve farkındalığın arttırılması konusunda ihtiyaç duyulan her türlü kaynak ve imkânın olmasına karşın istek ve heyecanın olmaması ise çok düşündürücü ve üzücü tabii…
17 Ağustos 1999…
Türkiye’nin büyük ve acı imtihanı…
Halâ bize dersler veriyor!...
Birinci derece deprem bölgesi olan şehrimizden, Afyon’dan, 17 Ağustos depreminden ders alabilmek, bu derslerden faydalanabilmek ve aldığımız bu dersleri kullanmaya hiç gerek kalmaması temennileriyle…
Teşekkür: Faaliyette olduğu süre boyunca kulübümüzün faaliyetlerini yakından takip eden, özel olarak destek olan ve haberleştiren Kocatepe Gazetesi, Geleceğimiz Sadece Salıncakta Sallansın projesinin de proje günlükleri köşesi ile Afyon okurları ile buluşmasını sağlamıştı. Şimdi de bu özel günün yıldönümünde bir yazı için davette bulunan Kocatepe Gazetesi’ne kurumsal olarak, sahibi Sezer Küçükkurt’a ve gazeteci Murat Arısoy’a bireysel olarak şükran borçluyuz. 
Not: “Afet bilinci karnemiz zayıf çıktı“ başlıklı habere, UMKE’nin kendi sitesinde, şu bağlantı adresinden ulaşabilirsiniz: http://www.umke.org/turkiye/afet-bilinci-karnemiz-zayif-cikti-h3779.html

MURAT TİRYAKİOĞLU