TAMER ARDA ERŞİN

Depremin ardından enkaz altında kalan 13 yaşındaki Emir Batuhan Altınöz’e 23 gündür ulaşılamadığını söyleyen dayısı Kadir Beyaz, “6 Şubat’tan beri hiçbir şekilde yeğenime ulaşamıyorum. Enkaz kaldırma çalışması da bitti. Anayola kadar kazdırdım diyebilirim size. Ama hiçbir şekilde yeğenim çıkmadı. Kesinlikle, hiçbir şekilde enkazdan çıkmadı, hastanelerde yok, kimsesizlerin arasında yok. Biri sahiplenip gömdüyse onu da bilmiyorum. Onunla ilgili hiçbir bilgi verilmiyor. Ve hiçbir fotoğraf paylaşılmıyor bizimle, ne yapacağız biz de bilmiyoruz… Vefat ettiyse de yerini, toprağını bilmek istiyoruz. Hiçbir şekilde haber alamamak bizi gerçekten kahrediyor” dedi.

Hatay’da, Akevler Mahallesi’ndeki Yavuz Arslan Apartmanı, depremin etkisiyle yıkıldı. Apartmanda, babası ile birlikte yaşayan 13 yaşındaki Emir Batuhan Altınöz’e 23 gündür ulaşılamadığını söyleyen dayısı Kadir Beyaz, ANKA Haber Ajansı’na konuştu. Beyaz, şunları söyledi:

“Dokuz katlı bina. Ben gittiğim zaman, üstten üç kat duruyordu. Diğer katların hepsi aşağıya çökmüş durumdaydı. Biz, ilk iki gün gidemedik. Yollar kapatıldığı için. Üçüncü günden itibaren, hep oradaydık, enkaz başındaydık, yeğenim ile beraber hiç oradan ayrılmadık.

Biz gittiğimizde ekipler, henüz gelmemişti. Biz hiçbir ses alamadık. Kimseye ulaşamadık. Bizden bir gün sonra ekipler geldi… Yani dördüncü günün sabahı oluyor. Sadece bizim binamızın yan tarafında başka bir bina daha vardı. Orada Taha diye bir şahıs yaşıyormuş, sanırım fenomen. Sadece onun için bir ekip çalışma yapıyordu. Üç kepçe onu kurtarabilmek, ona ulaşabilmek adına sadece onların apartmanında çalışma yapıyordu, bizim apartmanda hiçbir şekilde, hiçbir çalışma yapılmadı. Hiçbir ekip gelmedi. Durum bundan ibaret.

“İKİSİNE DE UZUN ZAMAN ULAŞAMADIK”

Ağabeyim (Emir’in babası) o gece en ufak yeğenim Emir Batuhan Altınöz ile beraberdi. Aynı odada uyuyorlardı, hatta. Ben deprem olduğu gün Bodrum’daydım, Bodrum’da ikamet ediyorum. Ablam (Emir’in annesi), diğer iki yeğenim Antakya Armutlu Mahallesi’ndeydi. Onlara da zaten üçüncü güne kadar ulaşamamıştım. Üçüncü gün, onlar bana ulaştığında onları bulabildim. Onları hemen Bodrum’a, kendi evime getirdim; ablam ve iki yeğenimi. Onların da yaralanma durumu vardı, durumları biraz kötüydü; kırık, çatlak, kopma vardı. Onların tedavi süreci ile ilgilenip, ondan sonra direk Antakya’ya gittim.

Ağabeyim en küçük yeğenim ile beraber aynı evde yaşıyordu. Hiçbirine, ikisine de uzun zaman ulaşamadık. Geçen hafta cumartesi sabahına karşı ağabeyimin cansız bedeni çıktı. Teşhis için içeri girmek istediğimde; ağabeyimin oturduğu apartmanda birçok Suriyeli vatandaş yaşıyordu ve yanımda da birçok Suriyeli vardı. İlk teşhis için onlar içeri girdi. 13-14 tane cenaze vardı, teşhis için yerde.

Onlar girip cenazelerine baktı. ‘Bizim’ dediler, 13-14 cenazeye. Bu durumu kabul etmedim, oradaki jandarma ekiplerine de söyledim, JAK geldi, bizim binaya sonradan, JAK ekiplerine söyledim, ‘Tamam, anlıyorum. Suriyelilerin, onların cenazeleri ama ben de bakmak istiyorum. Çünkü bana güven vermiyor’ dedim. Yani fermuarı tamamen açmadan, ‘Bu benim, bu benim’ diyebiliyorlarsa, bu bana güven vermiyor. Benim ağabeyim, yeğenim; onların içinde olabilir’ diye söyledim. Asker beni hiçbir şekilde içeriye sokmadı.

“BELKİ GİDEN CENAZELERDE BENİM YEĞENİM DE VARDI”

Israr ettim… İleride bir tane cenaze torbası orada kaldı… İçeri girdik, içeri girer girmez ben son kalan cenaze torbasına ilerledim. Onun fermuarının açılmasını istedim, tamamı açılmadan, yarım açıldığı anda ağabeyim olduğunu anladım. ‘Bu benim ağabeyim’ dedim. Ki onun için de askerler, ‘Bu Suriyelilerin cenazesi, onlar teşhis etti’ demişti. Israr etmesem ağabeyimi de belki bulamayacaktım.  ısrar etmeme rağmen; belki giden cenazeler içinde benim yeğenim de vardı.

Hiçbir şey bilmiyorum. Kimsesizlerin gömüldüğü mezarlığa da gittik. Orada bize sahiplenilmemiş, vefat eden insanların fotoğrafları gösterildi. Orada şöyle bir durum var: Gelen bütün cenazelerin fotoğrafları çekiliyor, göğüslerine konularak… Sahipsiz olanlardan ek olarak DNA örneği alınıyor. Ben de ‘Sahipli olup, sadece fotoğrafı çekilenlere de bakmak istiyorum.’ Çünkü yanlışlıkla benim yeğenimi biri alıp götürüp defnetmiş olabilir. DNA örneği de alınmamış olabilir… Ben sadece sahipsizlere odaklanıp, onlara baktım ama sahiplenilmiş olanlara da bakmak istediğimde de yine bize izin verilmedi…

6 Şubat’tan beri hiçbir şekilde yeğenime ulaşamıyorum. Enkaz kaldırma çalışması da bitti. Anayola kadar kazdırdım diyebilirim size. Ama hiçbir şekilde yeğenim çıkmadı. 1-2 aylık, 3-5 yaşında bir çocuk değil. 13 yaşında yapılı bir çocuk. Kesinlikle, hiçbir şekilde enkazdan çıkmadı, hastanelerde yok, kimsesizlerin arasında yok. Biri sahiplenip gömdüyse onu da bilmiyorum. Onunla ilgili hiçbir bilgi verilmiyor. Ve hiçbir fotoğraf paylaşılmıyor bizimle, ne yapacağız biz de bilmiyoruz.

“BİR SÜRÜ SORU İŞARETİ VAR”

Benim önceliğim ağabeyimin bulunduğu gün; ağabeyim ile beraber aynı odada uyuyorlar. Ağabeyimi bulup, yeğenimi bulamamak; tabii ki kafamda bir sürü soru işareti var, cevapsız. Ağabeyim yeğenimi dışarıya çıkması için yol açmış olabilir. Onu dışarıya çıkardıktan sonra kendisi enkazın altında kalmış da olabilir. O binadan çıkmış olsa yeğenim anayola yetişebilme ihtimali sıfırın altında diyebilirim. Çünkü yola çıkar çıkmaz 8-9 bina daha yola yıkılmıştı. Allah’ın mucizesi bitmez… Biz zaten öldüğüne inanmıyoruz. Hala içimizde büyüttüğümüz bir umudumuz var. Ama gerçekçi de bakmaya çalışıyoruz olaya. Vefat ettiyse de yerini, toprağını bilmek istiyoruz. Hiçbir şekilde haber alamamak bizi gerçekten kahrediyor. Özellikle de ablam çökmüş durumda. Hiçbir şekilde hiçbir şeyi izah edemiyoruz. Orada, o an olamadığımız için; ne olduğunu, ne bittiğini hiçbir şekilde bilmiyoruz. Ama bizim her zaman umudumuz var. Hastanelere sorduk, bütün devlet kurumlarına başvurumuzu yaptık. Hiçbir şekilde, hiçbir yerden haberini alamıyoruz. Asla ve asla alamıyoruz."

Beyaz, küçük Emir’i görenlerin kendisine ulaşması için iletişim bilgilerini de paylaştı. Küçük Emir’i görenler; annesi Meryem Altınöz’e ve dayısı Beyaz’a şu numaralardan ulaşabilir:

“0548 837 70 14, 0538 331 09 99, 0 534 205 18 87”

 

Kaynak: anka