MELİS YILDIRIM 

Suriye’deki iç savaş başladığında Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı görevini yürüten, eski Şam Büyükelçisi Halit Çevik; Suriye ile 11 yıl sonra kurulan ilk üst düzey resmi temasın ardından Türkiye’deki Suriyeliler konusunda, “Bu insanların çok büyük bir bölümü Türkiye’de kalacak. Biz bunu nasıl olumlu yöneteceğiz, asıl Türk siyasi liderliği açısından, karar verici, düşünce oluşturucu herkesin bunu olumlu bir şekilde çözebilmek veya yönetebilmek için çalışması lazım. Bu insanlar, istesek de istemesek de Türkiye’deki toplumun bir parçası olacaklar” dedi. Türkiye’nin son Şam Büyükelçisi Ömer Önhon ise “Suriye Türkiye’yi doğrudan ilgilendiren sorunların kaynağı olan bir ülke olduğu için yaklaşan seçimler bakımından özellikle önemli. Yani, bugün Mısır ile veyahut Birleşik Arap Emirlikleri ile ilişkilerin düzeltilmesi, evet diplomasi anlamında önemli gelişmeler ama sokaktaki vatandaşımızın doğrusu çok günlük hayatının bir parçası değil. Sığınmacılar, YPG, PKK bağlantısı konularına baktığınız zaman özellikle sığınmacılar konusu, bugün siyasi gündemimizin en üst noktasına oturmuş vaziyette. Dolayısıyla seçimlerde oy kazandıran, kaybettiren, bazı insanların oy verme yönelimini etkileyebilecek konular bunlar” değerlendirmesini yaptı.

28 Aralık 2022 tarihinde Rusya’nın başkenti Moskova’da Rusya'nın savunma bakanı ve istihbarat bakanının da bulunduğu görüşmeyle Türkiye ve Suriye arasında 11 yılın ardından ilk üst düzey temas kuruldu.

2011 yılında Suriye’de iç savaşın başlamasını takiben iki ülke arasındaki ilişkiler bozulmuş ve 2012 yılında iki ülke karşılıklı olarak büyükelçilerini başkentlere çağırarak tüm diplomatik ilişkilerin askıya aldıklarını duyurmuştu.

2009 yılında Dışişleri Bakanlığı İkili Siyasi İşler Müsteşar Yardımcısı olan ve 2004-2009 yılları arasında Türkiye’nin Şam Büyükelçisi Emekli Büyükelçisi Halit Çevik ve Türkiye’nin son Şam Büyükelçisi Emekli Büyükelçi Ömer Önhon; 11 senenin ardından atılan bu adımı ANKA Haber Ajansı’na değerlendirdi.

Daha önce istihbarat birimleri arasındaki temasların bilindiğini belirten Çevik, görüşmelerin bakan düzeyinde yapılmasının önemli olduğunu söyledi. Çevik, “Rusya’nın arabuluculuğunda yapıldığı anlaşılıyor. Gelen tepkiler de, hem Rusya hem Suriye hem Rusya, görüşmenin olumlu geçtiği işaretini veriyor. Bunlar ilk temaslar. Arkasından Sayın Dışişleri Bakanı’nın görüşmesinin planlandığı yönünde mesajlar geliyor. Bu adımların devam etmesi iki komşu ülke için önemli. Umarız bir sonuca varır” değerlendirmesinde bulundu. 

ÇEVİK: İLK ADIMDIR, ÖNEMLİDİR. DEVAMI BEKLENEBİLİR 

Görüşmelerin, bu yıl yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimiyle doğrudan ilgili olduğunu söylemenin fazla olacağını belirten Çevik, “Seçim süreciyle ilgili olduğunu söylemek belki biraz fazla ama ilintili olduğunu söyleyebiliriz. Her konu gibi bu da seçimlere bir etkide bulunacaktır, bir nebze etkide bulunacaktır. Hepimiz biliyoruz, Türkiye’deki Suriyeliler sorunu ciddi, kamuoyunu ilgilendiren, zaman zaman da rahatsız eden, o rahatsızlığın gittikçe de arttığı bir süreç, bir vaka. Bu konuda bir sonuç elde edilebilmesi önemli olabilir. Seçimleri etkileyebilir. O bakımdan ilgisi yoktur diyemeyiz ama ‘Kesin bir resmi, doğrudan bir bağlantı var’ demek de bugün itibariyle söyleyebileceğim bir şey değil” ifadelerini kullandı.

Çevik temasların devamına ilişkin ise “Bu ilk adım atıldı. Benim gördüğüm kadarıyla, sonuç olarak somut bir mutabakat oluşmuş ki belki görüşmeye devam adımı veya mutabakatı çıktı. Bundan sonra ne olacağını hem arazideki hem yapılacak olan dolaylı ya da doğrudan ama perde arkasındaki temasların sonucuna görebileceğiz. İlk adımdır, önemlidir. Devamının gelmesi beklenebilir. Ama ‘Mutlaka gelecektir’ demek için henüz erken diye düşünüyorum” diye konuştu. 

“BU ADIMIN NİYE DAHA ÖNCE ATILMADIĞINI DA BELKİ SORGULAMAK LAZIM” 

Suriye ile ilişkileri normalleştirme konusundaki bu adımın neden şimdi atıldığına ilişkin ise Çevik şunları kaydetti: 

“Daha önce niye atılmadı, belki onu da sorgulamak lazım, niye atıldığını sorgularken. Biz iki komşu ülkeyiz. Benim orada görev yaptığım dönemlerde 950 kilometrelik ortak bir sınırdan bahsederdik. Birçok ortak yanlarımız var. İki komşu ülkeyiz ve bu komşuluk hiçbir zaman bitmeyecek. Başka bir yere göç etmeyeceğiz. Onun için sorunlarımız olsa da konuşabiliyor olmak önemli. İnşallah dediğim gibi bu adımlar bir sonuca varır ve sorunlarımızı konuşarak halletmeye çalışabiliriz. Ama unutmayalım ki Suriye çok kompleks bir hareket alanı. Birçok ülkenin, birçok tarafın çıkarları var. Türkiye’nin var, Rusya’nın var, İran’ın var, İsrail’in var, ABD’nin var. Herkesin var. Bunların nasıl ortak bir çizgide buluşabileceğini kestirmek kolay da değil, o çizgiye ulaşmak da kolay değil. Çünkü bazıları bir şey yapmaya çalışırken mutlaka bazıları da onu bozucu adımlar atmaya çalışacaklardır.” 

Emekli büyükelçi Çevik, ilişkilerin normalleştirilmesi noktasında atılması gereken adımlara ilişkin, “Halkıyla kavga eden bir yönetimle bizim dost olmamız kolay değil, mümkün değil. İlk önce Suriye’nin içindeki çeşitli grupların, yaklaşımların, dünya görüşlerinin bir ortak mutabakata varmaları lazım. Biliyorsunuz, Güvenlik Konseyi kararı var. Aslında ona son görüşmeler vesilesiyle de atıf yapıldı. Güvenlik Konseyi kararı çerçevesinde bir çözümün bulunması lazım. Asıl önemli olan o. Bundan kastettiğim anayasal müzakereler ve siyasi görüşler. Ona yönelik çalışmaları destekleyici bir yakınlaşma olursa sorunun genel çözümü açısından da faydalı olur diye düşünüyorum” açıklamasında bulundu. 

“SURİYELİLER İSTESEK DE İSTEMESEK DE BU TOPLUMUN PARÇASI OLACAKLAR” 

Bu sürecin Türkiye’deki Suriyeli göçmenlerin Suriye’ye geri dönüşüne etkisine ilişkin Çevik, şunları kaydetti: 

“Uzun bir süre mülteciler konusunda negatif bir algı yoktu toplumda. Sonra giderek ve doğal olarak tepkiler oluşmaya başladı. Çünkü sayı yükseldikçe, o insanların Türkiye’de bulunuşu Türk toplumunun bireylerinin haklarını incittiyse veyahut onları rahatsız ettiyse tabii ki o tepkiler oluşacaktır. O tepkiler oluşunca siyasi olarak kullanılması, bundan bir siyasi kazanç elde edilmesi iç siyasi oyunda teşebbüsleri de doğaldır. Bunlar siyasetin bir parçası. Burada önemli olan insanların hayatlarını zorlaştırmadan veya olabildiğince az zorlaştırarak bu sorunları çözmek. Ama şunu unutmayalım. İnsan denen varlık göçebe bir varlıktır. Bir yerden bir yere gider. Gittiği yerden geri dönüşü de çok çok nadirdir. Türkiye’ye gelen mültecilerin bir gün buharlaşacağını, ülkelerine geri döneceklerini veya başka bir yere gideceklerini düşünmemek lazım. Bu insanların çok büyük bir bölümü Türkiye’de kalacak. Biz bunu nasıl olumlu yöneteceğiz, asıl Türk siyasi liderliği açısından, karar verici, düşünce oluşturucu herkesin bunu olumlu bir şekilde çözebilmek veya yönetebilmek için çalışması lazım. Bu insanlar, istesek de istemesek de Türkiye’deki toplumun bir parçası olacaklar. Onların entegrasyonu için çalışmak lazım.

Bizim Almanya’daki vatandaşlarımız, soydaşlarımız. Asimile olmadı ama entegre oldu. Aynı şeyi Türkiye’deki mülteciler, yabancılar, sığınmacılar veya geçici koruma altında olanlar için de düşünmek lazım. Önemli olan insan haklarına, hukuka uygun çözümler bulabilmek. O insanları güvenlik açısından zora sokmadan kendi güvenliğimizi ve çıkarlarımızı da koruyarak ortak yaşama ulaşabilmek. Amacımızın bu olması lazım.” 

ÖNHON: 11 YILDA BİRİKEN SORUNLARIN KISA ZAMANDA ÇÖZÜMÜNÜ BEKLEMEK GERÇEKÇİ DEĞİL 

Türkiye’nin son Şam Büyükelçisi Önhon ise bu temasın önemli olduğuna değinerek, bu süreçte pek çok sorunun biriktiğine dikkat çekti. Önhon sözlerini, “11 yıl sonra bu ülkede çözüme giden adımlar atılmasını olumlu karşılamak gerekir. Bu bağlamda Türkiye ve Suriye arasında yapılan bu görüşmelerin de önemli olduğunu düşünüyorum ama 11 yılda hakikaten çok büyük sorunlar birikti. Bir kere her şeyden evvel çok ciddi bir güven bunalımı da var. 11 yılda ortaya çıkan, biriken sorunları çok kısa zamanda çözümünü beklemek çok gerçekçi bir şey değil. Neticede ilk adım atılmış olmasını ben olumlu bir gelişme olarak görüyorum” diye sürdürdü. 

“SEÇİMDE OY KAZANDIRAN, OY KAYBETTİREN KONULAR BUNLAR” 

Bu girişim ile 2023 seçimleri arasında bir ilişki kurduğunu belirten Önhon, bölgedeki bazı ülkelerle de ilişkilerin düzeltilmesini de bu kapsamda değerlendirdiğini söyledi. Önhon şu açıklamada bulundu: 

“Suriye Türkiye’yi doğrudan ilgilendiren sorunların kaynağı olan bir ülke olduğu için yaklaşan seçimler bakımından özellikle önemli. Yani, bugün Mısır ile veyahut Birleşik Arap Emirlikleri ile ilişkilerin düzeltilmesi, evet diplomasi anlamında önemli gelişmeler ama sokaktaki vatandaşımızın doğrusu çok günlük hayatının bir parçası değil. Sığınmacılar, YPG, PKK bağlantısı konularına baktığınız zaman özellikle sığınmacılar konusu, bugün siyasi gündemimizin en üst noktasına oturmuş vaziyette. Dolayısıyla seçimlerde oy kazandıran, kaybettiren, bazı insanların oy verme yönelimini etkileyebilecek konular bunlar. Dolayısıyla hükümetin de bu konularda kendisine atfedilen, başarısız olarak nitelendirilen politikaları farklı bir noktaya getirme yolundaki gayretleri olarak görebiliriz diye düşünüyorum.” 

11 yılda biriken sorunların kısa sürede çözüme kavuşturulmasına yönelik bir beklentinin gerçekçi olmadığını kaydeden Önhon, mevcut anlaşmazlıklarla ilgili şöyle konuştu: 

“Misal olarak vermek gerekirse, Suriye açısından en önemli meselelerden biri veya dile getirdikleri meselelerden biri, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki bölgelerden çekilmesi. Ama öbür taraftan Türkiye’nin bu bölgelerden kaynaklı birtakım tehdit algılamaları var. Orada yuvalanan YPG unsurlarından gelen tehdidin bertaraf edilmesi gerektiğini ancak o bölge güvenli bir hâle gelirse oradan çekilebileceği görüşünde Türkiye. Bu mesela bir görüş ayrılığı. Ama öbür taraftan bu işin ortak paydası nedir diye bakarsanız, YPG hem Türkiye için hem aslında Suriye için bir risk unsuru, bir tehdit unsuru, yani Suriye’nin toprak bütünlüğüne yönelik bir tehdit oluşturan unsur. Farklı yaklaşımlar var ama öbür taraftan da birtakım ortak noktalar bulunulabilir. Türkiye tarafından baktığınız zaman, sığınmacıların geri dönmesi konusu çok önemli ama ‘Geri dönün’ ya da ‘Geri dönülsün’ denildiği zaman geri dönülmüyor. Yani, birtakım şartların oluşmuş olması gerekiyor. Sığınmacıların geri dönme konusunda kendilerini güvende hissetmeleri gerekiyor ki geri dönsünler. Bu da tabii çok büyük ölçüde Esad rejiminin alacağı kararlarla ilgili bir şey. 

Bu konuda Esad rejiminin atması gereken adımlar var. Ama o adımları atmaya hazır mı, sığınmacıların geri dönmesini gerçekten istiyor mu istemiyor mu bunlar büyük bir soru işareti.”

“İKİ LİDERİN EL SIKIŞMASI, TEK BAŞINA SIĞINMACILARIN DÖNMESİ İÇİN YETERLİ DEĞİL” 

Türkiye’de bulunan Suriyelilerin ülkelerine dönmeleri hususunda yaptığı değerlendirmede, “Diyelim, ülkelerin liderleri el sıkıştığı takdirde, bu tek başına sığınmacıların dönmesi için yeterli bir şey değil. Sığınmacılar oraya döneceklerse Suriye’de birtakım şartların, ortamın olgunlaşması gerekir. Şu anda ben öyle bir durum olduğunu pek görmüyorum. Aslında sorunun çözümü sorunun kaynağında yani Suriye’de. Dolayısıyla Esad rejiminin atması gereken birtakım adımlar var ki sığınmacıları geri dönmeye teşvik etsin. Yoksa sığınmacılar, ‘Türkiye ile Suriye görüşmeye başladı. Biz artık dönebiliriz’ diye dönmeyecekler” diye konuştu. 

Emekli Büyükelçi Önhon, görüşmelerin önümüzdeki dönemdeki seyrine ilişkin ise, “Her görüşmede bir sonraki görüşme için birtakım altyapının oluşturulması gerekiyor. Onun oluşturulup oluşturulamayacağını zaman gösterecek. Şimdiden öngörüde bulunmak çok doğru değil. Zaten konular belli, sıkıntılar belli. Bu sıkıntıların nasıl çözümlenebileceğine, nasıl aşılabileceğine bakmak lazım” değerlendirmesinde bulundu.

 

Kaynak: anka