Ebru Yazıcı*  

     Öfke de , mutluluk, nefret, aşk, korku gibi duygularımızdan biri, öfke hepimizin hayatında yaşamak durumunda olduğumuz, yaşamın bir parçası son derece doğal bir duygu, ama çoğunlukla  en çok yargılanan ,eleştirilen duy gumuzdur öfke, hem çevremizdekiler hem de kendimiz tarafından.  Örneğin yaşadığımız bir olay karşısında mutlu olduğumuzda , sonrasında “acaba fazla mı mutlu oldum, fazlaya mı kaçtım” diye düşünmeyiz ama öfke ile ilgili hep bir sınanma vardır, ardından takip eden suçluluk duygusu, kendini kınama ve eleştirme.. ,,oysa ki öfkenin yaşamda gerekli son derece doğal bir duygu olduğunu kabul edip onunla uzlaşmadan onun üzerinde herhangi bir kontrol geliştirmek gerçekten zor, önemli olan öfkeyi yaşamımızdan silip atmak değil, zaten bu olası da değil, yapılması gereken kendimize ve çevremize zarar vermeyecek şekilde  öfke duygumuz ile baş edebilmek, unutmamalıyız ki öfke bizim risk almamızı, sınırlarımızı genişletmemizi, kendimizi korumamızı sağlayan motive edici bir güç olarak da hayatımızda yer alıyor, bu motive edici güç olumlu kaynaklara aktığı sürece.

              Çoğunlukla insanlar bir anda parlıyorum deseler de, , aslında öfke” geliyorum” der, bu noktada öfkenin sinyallerini tanımak ve onlar üzerinde kontrol sağlayabilmek önemlidir.  Kalp atışında hızlanma, vücut ısısında değişim, terleme, gibi bedensel belirtiler öfkenin habercilerdir, öfkenin bedensel bileşenleri kadar bilişsel bileşenleri de vardır,  çoğunlukla bu duyguyu tetikler ve arttırırlar,  öfke duygusunun altında yatan düşünce genellikle “haksızlık” kavramı ile ilgilidir, “haksızlığa uğradığını, kendi kişisel  sınırlarının  ihlal edildiğini “ düşünen kişi öfke ile tepki verir. İnsanlar aidiyet, bağımsızlık, ve güç elde etme gibi gereksinimleri karşılanmadığı zaman , bu ihtiyaçlardan biri engellendiği zaman da öfkelenebilirler , bazen de öfkenin altında gizlenen birincil farklı bir duygu vardır, örneğin bir kayıp yaşayan kişi öfke ile tepki verse de, öfkenin perdesi kalktığı zaman çoğunlukla ardında gizlenen yas, üzüntü ve hayal kırıklığı gibi duygular ortaya çıkacaktır. Bu yüzden öfkenin bazı durumlarda ikincil bir duygu olduğu göz önünde tutmalıyız.

                Kısacası, öfkenin diğer tüm duygular gibi duygu skalasında yer almaya hakkı vardır, “öfkemizi yaşama hakkımız vardır”, kendimize ve çevremize zarar vermediğimiz ve onun üzerinde kontrol sahibi olduğumuz sürece.  Bu noktada neye öfkelendiğimizi , gerçekte karşılanmayan ihtiyacımızın ne olduğunu anlamak, öfkenin sinyallerini tanımak , ve öfkeyi tetikleyen düşünce ve durumları saptamak, ve bunlar üzerinde yeterli kontrolü sağlayabilmek öfkenin hayatımızda olumsuz bir kaynak olarak değil de, kişisel gelişimimiz için daha motive edici olumlu bir kaynak olarak var olmasında kritik gözüküyor.

                                                                                                                                                                *Klinik Psikolog