Sevgili dostum Editör Deniz Yanıktaş’la konuşurken telefonda “Hocam çevremde o kadar mutsuz insan var ki, bir türlü anlayamıyorum” deyince, bu ayın konusu da belli olmuştu kafamda…
Davranış bilimleri kitapları, insanın yaşamdaki asıl amacını “mutlu olmak ve acıdan kaçmak” olarak yazar. Kitaplar yazmasına yazar da insan mutlu olur, olabilir, yaratır veya mutluluğun ne olduğunu bilebilir mi; işte bu soru “olmak”  ya da “olmamak”diye tarihi bir tirada dönüşmüştür aslında…
Biyolojik olarak sahip olduğumuz organlar ve sinir sistemimiz mutlu olabilmek için her türlü donanıma sahip olduğumuzu gösterir. Düşünebilme yetimiz de yerindedir. Yaşadığımız çevre, ilişkide bulunduğumuz insanlar ve sosyal durumumuz mutluluğumuzun önünde engel değildir. Eski günlere kıyasla mutlu ama yine de insanların hala istediği mutluluğu yakalayamamış olması yanıtlanması gereken önemli bir sorundur günümüz dünyasında…
Ne zaman mutlu olmak için çok fazla şeye gerek yok? Nefes alabilmek, sağlıklı olmak, bir işimizin olması, dostlarımız varlığı gibi unsurların mutlu olabilmek için önemli şeyler olduğunu söylediğimde insanlardan aldığım geri bildirim “İyi de hocam, hüzün, kazık yemek, hayal kırıklıkları, acılar, yalnızlık, yoksulluk v.s. var onlar ne olacak?” deyince, “Ben de sağlık nasıl hasta olmamak demek değilse gecenin olması gündüz olmamayı engellemiyorsa insanlar her türlü acı, hayal kırıklığı ve yaşadıkları diğer mutsuz olaylara karşın yine de mutlu olabilirler” diyorum… Bazı dostlar dediklerimi onaylarken çokları da bunun bir tatlı bir romantizm ve gerçeklikten yoksun olduğunu söylüyorlar. Ben de onlara “Mutluluk da bir gerçekliktir, değil midir?” diyorum…
Mutluluk her an gülmek, her şeye olumlu davranmak, hiç kızmamak, öfkelenmemek, hep iyi olmak, kazıklanmamak, hasta olmamak, aldatılmak v.s. demek değildir. Mutluluk yaşadığımız acı ve haksızlıkların varolduğunu kabul etmek; her şeye rağmen; yaşama ve olaylara farklı bakabilmeyi, düşünebilmeyi, davranabilmeyi bilmek, öğrenmek ve bunu yaşama geçirmektir. Mutlu olmak, mutsuz olmaya direnmek, bardağın dolu tarafını da görebilmek; bir anlamda “hasta olarak yaşamayı seçmek değil, hastalıklara rağmen sağlıklı olmaya karar vermek” demektir aynı bir sporcu gibi…
Mutlu olmak için yaşamın gerçeklerine sırtımızı dönmüyor, onları görmemezlikten gelmiyor ve onları yok saymıyoruz. Acı ve mutluluk aslında gece ile gündüz gibidir. Birbirinin zıttı gibi görünseler de birbirini bütünlerler. Biri olmadan diğeri olmaz. Önemli olan, futbol terimiyle konuşursak “Maçta hiç gol yememek değil, galip gelmek için yediğimizden bir fazlasını atmaya” çalışmaktır. Hayatta da mutlu olabilmek için yalın ve sade bir yaşamı seçtiğimizde, kıstaslarımızı gerçekçi belirlediğimizde, özümüze ve doğamıza göre davranabildiğimizde, mutluluğun sadelikte olabildiğini kavrayabildiğimizde, başkalarını mutlu etmekten çok kendi istediğimiz doğrultuda davranabildiğimizde, insanlara, diğer canlılara iyi davranabildiğimizde, çevreyi koruduğumuzda, hırslarımız yerine ‘bu dünyaya daha nasıl faydalı olabilirim?’ diye düşündüğümüzde, başkalarına yardım etmeye özen gösterdiğimizde,  yaşamdan zevk alacak tutum ve davranış geliştirebildiğimizde, egzersiz yapıp sanatla ilgilendiğimizde, dostlarımızı artırdığımızda, sevdiğimiz işi yapabildiğimizde, bizi destekleyenlerin de olduğunu kavrayabildiğimizde –bu liste uzayabilir- mutluluğun bir seçim olduğunu kavrayabiliriz

Mutluluk bir seçimdir ve bunun da öğrenilmesi gerekmektedir; yaşamın kutsallığına saygı duyarak…

http://www.kobi-efor.com.tr/inadina-mutluluk-makale,101.html